1 Kasım 1999
Ortamda son derece bunaltıcı bir hava vardı. Telefonlar susmuyordu. “Saat akşamın 7’si olmuş”, “çalışma saati bitmiş” kimsenin umurunda bile değildi.
“Murat, makinam çalışmıyor”
“Benim makinama virüs girmiş”
“Programın içine üretim sistemini ne zaman ekleyeceğiz?”
Murat ise yarı delirmiş yarı uçmuş bir halde hepsine yetişmeye çalışıyordu. Saat’ler 8’i gösterdiğinde Murat durdu. Şöyle bir çevresine baktı. Bu şekilde yürütemeyeceğine karar vermişti. Hiçbir sosyal hayatı kalmamıştı. Üstelik Çorlu’da çalışıyordu. Yıllardır İstanbul’da yaşamaya alışan bir insan için kolay olmayan bir ortamdı. Zaten depremin getirdiği stres, yaşamı zorlaştırıyordu. Kendi için birşeyler yapmaya karar verdi. Önünde birkaç seçenek vardı. İşi bırakıp İstanbul’a dönebilir, hayatına baştan yön verebilirdi -ki bu kariyeri açısından çok iyi olmayacaktı-. Bir diğer seçenek bulunduğu ortamda çevre edinmeye çalışabilirdi. Son seçenek ise ofis ortamını terk etmeden yapılabilecek bir işti –ki; web sitesi yapmak en uygun alternatif olarak gözüküyordu-.
Tabi hepinizin bildiği gibi son seçenekten yana tercihimi kullandım. Ama daha o an karşıma sorunlar çıkmaya başlamıştı.
– Bugüne kadar web ile hiç uğraşmamıştım.
– Ne ile ilgili bir site yapacağımı bilmiyordum.
– Web demek görsellik demekti ve ben grafik olarak dünyanın en kabiliyetsiz insanlarından biriydim.
Peki neden bu tercih üzerinde yoğunlaşıyordum? Sanırım işimin yoğunluğu yetmemişti daha bir delirmek için kollarımı sıvıyordum.
Biraz düşündükten bir oyun sitesi hazırlamaya karar verdim. “Biraz oyun incelemesi koyarım kendimi mutlu ederim” diye düşünüyordum.
İlk birkaç günü html öğrenmek ile harcadım. Farklı bir alandı ama programcı olduğum için yeni dile adapte olmam çok zor olmadı. Biraz FrontPage, birazda kitaplar yardımıyla birkaç gün içinde ortaya birşeyler çıkarabilmiştim. Tam anlamıyla bir kişisel site orataya çıkmıştı. Birkaç inceleme yapmıştım, birkaçta hile. Sayfanın en üstünde ise o an öylesine konmuş bir MS’in Merlin resmi vardı.
Artık iş bunu gezginler ile buluşturmaya gelmişti, ama çok önemli bir sorun vardı. Sitenin ismi ne olmalı idi? Düşündüm kafa patlattım. Masaüstü FRP oynamayı seven bir insandım. O yüzden FRP oyunları ile ilgili aklıma birkaç seçenek gelmişti. Bunlardan bir Cadı Kazanı, bir diğeri ise en sevdiğim karakterleimden birinin adı gelmişti; Merlin. İkisinden de vazgeçmek beni zorluyordu. En sonunda Merlin’in Cadı Kazanı olabilir diye düşündüm. Tek sorun Merlin’in erkek olması idi. E o zaman Cadı kelimesini kaldırabilir diye düşündüm ve karşımda kulağıma ilginç gelen bir isim çıktı. MERLİN’İN KAZANI.
Hemen CJB.Net sitesinden merlininkazani.cjb.net uzantısını aldım. Yahoo’dan da web alanı. Siteyi yükledim. Hemen eşe dosta “bakın artık benimde sitem var” diye haber verdim. Hepsinin birleştiği nokta aynı idi.
– İsmi ne dedin? Ne, hö?
– Merlin abicim. Bak kodluyorum…
– Ne var yaa. Benim aklıma bu geldi verdim ismi. Ben seviyorum. Sen git bak sadece..
Ve bunlar gibi bir sürü laf, yine de yılmadım ve ismi korumaya gayret gösterdim. O zamanlarda kız arkadaşım ama şu an eşim olan Mine, sitenin com uzantılı ismini kendi üzerime almam için yavaştan baskı yapmaya başlamıştı. “Bak kapacak biri sonra”, “Çok üzüleceksin”. “Peki” dedim. Hemen Register.com’dan satın aldım. Site yavaştan da tanınmaya başlamıştı. Hergün güncellenmek tabi ki imkansızdı. Haftada bir de olsa eklemeler yapıyordum. Günlük ziyaretçi sayısı 1’den (o da bendim) 10’a gelmişti. Pek çoğu benim o gün zorla siteye girmesi için ikna ettiğim arkadaşımdı ama olsun. Hatta kimi zaman internet kafelere gidip, orada oturduğum bilgisayarın açılış sayfası bile Merlin’in Kazanı yapıyordum.
Ah şu Fırt
Bir süre sonra artık daha fazla Çorlu’da yaşamak istemediğime karar verip, İstanbul’a geri döndüm. Kendi firmamı kurmuştum. Ortağım ile yazılım üzerine çalışıyorduk. Bir yandan yazılım geliştiriyor, bir yandan da vakit buldukça siteyi güncelliyordum. O sırada sitenin yöneticisine -yani bana- bir mail geldi. Yollayan Fırat Akyıldız isimli bir çocuktu. Bana bir oyun hakkında soru soruyordu. Sorusunun cevabını alamadığı gibi, üstüne hiç beklediği şekilde yazarlık teklifi alacaktı. Geri çevirmedi. Yazmaya başladı. Yazıları nasıldı diye sormayın sakın. Kötü kelimesi yetersiz kalır. İnanılmaz istekli, öğrenmeye bir o kadar açıktı. Mine, başladı onunla çalışmaya. “Yazında şunlara dikkat et”, “Kelimelerini daha özenli seç” vs. vs. Fırat her yazısında daha ileri gitmeye başlamıştı. Nerede ise hergün bir oyunun incelemesini yolluyordu. Birazda muhalif bir genç olduğu için Diablo’ya “Blizzard’ın gayri-meşru çocuğu” bile demişti. İlerleyen günlerde Fırat ile arkadaşlığımız çok daha ileri gitti. Sitemizi çocuğumuz yerine koyarak büyüttük.
Artık sitenin ziyaretçi sayısı günlük 100’e ulaşmış, yeni bir tasarımın zamanı gelmeye başlamıştı. Aşağı yukarı 4-5 ay ilk tasarımı kullanmıştık. Şu an ismini hatırlamadığım ama bir FrontPage’e benzeyen ama daha ileri seviye bir program ile yeni tasarımı yapmıştım. Sitenin bugün kullandığınız ara birimine çok benzerlikler gösteriyordu. Solda menü, yazılar aynı mantıkla yerleştirilmiş.
Merlin benim düşündüğümden daha fazla vaktimi almaya başlamış ve ikinci bir işle birlikte yürümesi nerede ise imkansız olmuştu. Ortağı bulunduğum yazılım firmasındaki hisselerimi satarak evden sadece site yönetimi için çalışmaya başladım. Artık 10’dan fazla yazarımız olmuş, okurlarımız ile bir bütün haline gelmiştik. Birlikte sitenin daha ileriye gitmesi için çalışıyorduk.
Birgün artık bu işin evden yürütülemeyeceğine karar verdik ve şu an bulunduğumuz Kadıköy’de bulunan ofisimizi açtık. Artık haftanın 6 günü, yazar arkadaşlarımızla sitenin yönetiminden, içeriğine kadar her noktası için var gücümüzle çalışmaya başlamıştık. Tabi böyle bir sitenin ve ortamın yönetimi için, çok ciddi bir miktarda bütçe gerekiyordu. Kimi zaman yazılım hazırlayarak, kimi zaman fotoğraf çekerek sitemizin yaşaması için gereken kaynağı sağladık.
Gel zaman git zaman derken yeni tasarımlar, yeni yazarlar derken bugüne geldik. Şu an yaptığımız iş ile gurur duyan, birçok basılı ve online dergiye içerik sunan bir siteyiz. İsmimizi, oyunun geçtiği her noktada anılmasından çok mutluyuz. Birlikte yol aldığımız takım arkadaşlarım ile ofisimizde oyun oynarak yolumuza devam ediyoruz.
Önümüzdeki bir yıllık süreci bizim yılımız ilan ediyorum. Birçok etkinlik ve kutlama yapacağız. Bunlardan ilkini T-Shirt’ler ile başlattık. Devamı daha büyüyerek gelecek. Etkinliklerimiz sadece soru/cevap oyunu ile sınırlı kalmayacak. Önümüzdeki günlerde düzenleyeceğimiz birçok farklı etkinlikte de birlikte olacağımıza inanıyorum.
Hepimiz sizler için kimi zaman uyumadan, kimi zaman günlerce ofisten ayrılmadan çalıştık. Ama artık biliyoruz ki, hepimizin sevdiği, arkadaşlıklar kurabildiği bir ortamın içindeyiz. Bizler ilk günkü heyecanımızla, sizlerin hoşgörü ve desteğiyle de sitemizi daha uzun yıllar yaşatacağız.
Gelişim sürecimiz içinde birlikte çalıştığım hiçbir arkadaşımın emeğini göz ardı edemem. Tek tek isimlerini saymam çok zor. Sitemizin bu günlere ulaşmasında katkısı olan tüm TEAM ONE! üyelerine teşekkürü borç bilirim. Sizler olmasanız bu site asla bu aşamaya gelemezdi. Hayatın akışı içinde Team One! ruhunu asla kaybetmeyin.
Son olarak sizler.. Merlin’in bir parçası olduğunuz, yorumlarınız ile hergün daha ileriye gitmemizi sağladığnız ve yazmayı bize hergün daha çok sevdirdiğiniz için YAŞAYIN VAROLUN.