Röportaj

Pınar Toprak

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

1980 yılında İstanbul’da doğdum. İstanbul Üniversite Devlet Konservatuarında
keman ve klasik gitar eğitimi aldım ve mezun olduktan sonra Chicago’ya tasındım.
Çeşitli jazz müzisyenleriyle çalıştıktan sonra üniversite eğitimim için Berklee
College of Music’e gittim ve film müziği bölümünden iki sene içinde mezun oldum.
Bunun ardından film müziği kariyerimi en iyi ilerletebileceğimi düşündüğüm şehir
olan Los Angeles’a tasındım ve kompozisyon üzerine master yaptım. Çocukluğumdan
beri müziklerine hayran olduğum Hans Zimmer’la “The Last Samurai”, “Pirates Of
The Carribbean” ve “King Arthur gibi filmler sırasında çalıştım ve son yıllarda
çeşitli film ve oyunlara müzik yazdım.

Birçok unlu müzisyen ile birlikte çalıştınız. Bunlar arasında Hans Zimmer’de
bulunuyor. Müzikal gelişiminize ne kadar etkili oldular?

Müziklerine saygı duyduğum bestecilerden öğrendiklerim konservatuar ya da
Berklee’den çok daha fazla iz bıraktı benim müziğimde. Hans Zimmer’dan müzik
teknolojisi ve kendisinden duymaya alışık olduğumuz büyük sound nasıl yaratılır,
bunu öğrendim ve diğer bestecilerden orkestra hakkında pratik bilgiler öğrendim.
Bunlardan da önemlisi, hayat boyu öğrendiğim müzik teorilerini düşünmeden
kalpten yazmaya başladım sanırım. Müzik teorilerinin arkasına saklanıp yazmak,
işin kolayına kaçmak oluyor bence.

Film sektöründe mi yoksa oyun sektöründe mi müzik yapmayı daha çok tercih
edersiniz? N3 oyununun müziklerini için teklif aldığınızda neler hissettiniz?

Benim ilk askım film müziğiydi, o yüzden her ne kadar oyun müziğine yazmaktan
çok keyif almış olsam da, filmlerin benim için yeri çok farklı. N3 için teklif
aldığımda çok heyecanlandım, daha önce denemediğim bir alandı ve farklı bir
çalışma şekliydi ama müziği yazarken kesinlikle çok keyif aldım.

Oyunlara karsı ilginiz nasıl? Severek oynadığınız oyunlar var mı? Varsa
hangileri?

Ağabeyim oyun fanatiğidir ve onun sayesinde yeni oyunlar hakkında bilgim oluyor.
Benim favori bir oyunum yok ama genel olarak strateji ve spor oyunlarını
severim.

Kariyerinizde birçok proje bulunuyor. Bunlar içinde en çok hangisinde görev
almaktan zevk aldınız?

Yaptığım projelerden bir tanesini seçmesi zor. Film müziğinin güzelliği de bu
sanırım, her filmin ayrı bir hikâyesi ve ayrı müzikal gereksinimi var.

Solo çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Yakınlarda bir plan yok ama hiç belli olmaz.

Türk müzik sektörü hakkında ne düşüyorsunuz? Takip ettiğiniz kimseler var mı?
Varsa kimler?

Türkiye’de inanılmaz yetenekli müzisyenler var. Ben Türkiye’den taşınalı
neredeyse 9 sene oldu, dolayısıyla Los Angeles’dan takip etmek zor oluyor ama
umuyorum ki, zamanla pop müziği gibi film müziği ve jazz da endüstride yerini
alır. Çok değerli jazz müzisyenleri var Turkiye’de ama film müziği hakkında
çoğumuzun bildiği bir iki besteci dışında bir hareket görmüyorum henüz. Bu dalda
eğitim de, ya yok ya da çok az. Umuyorum ki zamanla büyüyen film sektörü ile
birlikte film müziği de hak ettiği saygıya ulaşır.

Bu yolda çalışmak isteyen arkadaşlarımız için önerileriniz nelerdir?

Çok çalışmak, sabır, hırs ve fırsat yaratmak. Fırsatların cesur ve çalışkan
insanları takip ettiğine inanıyorum. Hayat sansa bırakılamayacak kadar değerli
ve kısa… Kalbinizde yatan bir kariyer varsa, ne yapıp edip onu layıkıyla
gerçekleştirebilecek bilgi birikimine sahip olmanız gerekiyor. İş bununla da
bitmiyor, sıranızın gelmesini bekleyecek sabrı da göstermeniz lazım. Bu ülkede
çok yetenekli olup da sabredemediği için kariyerleri çok farklı yöne giden
kişiler tanıyorum. Bence başarının anahtarı, hayallerimizi hedef olarak
belirlemek, gerisi öyle ya da böyle geliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu