Rhem 2
Adventure’larda açıkçası pek de usta sayılmam. Genelde, bir yerlere kadar
gelirim ama muhakkak karşıma çok kazık bir bulmaca çıkar, birkaç gün uğraştıktan
sonra orada bırakırım. Bu çok sık başıma gelmiş bir durumdur. Arada
bitirdiklerim olduğu zaman, onların da tam çözümlerini yazarım. Sherlock
Holmes’u bu duruma örnek verebilirim. Aslında adventure’ların kendi içlerinde de
bölümleri var. Bazıları var ki, Myst gibi daha çok keşfetmeye ve puzzle’lara
yönelik. Bazıları da Broken Sword gibi daha hikaye bazlı ve çözmesi çok daha
kolay, içlerinde sadece tek tük puzzle’lar oluyor. Yalnız abartmıyorum, şu anda
incelemesini yazmakta olduğum Rhem 2 gibisini daha önceden görmedim. Daha baştan
pes etme noktasına geldim ama sağlam adventure oyuncuları adına da gayet
sevindim.
Birinci şahıs görünümünden oynanan Rhem 2, ekran ekran ilerliyor, köşelerine ya
da ileriye tıkladığımız zaman bir sonrakine geçiyor. Başlamamız da çok
enteresan, ana menüde yeni oyun kısmına tıkladığımız zaman menü yazıları hemen
kalkıyor ve arka plan devam edip oyunun başlangıcını teşkil ediyor. Uzun bir
tren yolculuğundan sonra duruyor ve kontrolü ele alıyoruz. Obje ve çevre
detayları kötü değiller ancak daha da iyi olabilirlermiş. Yalnız, genelde
karanlık bir hava hakim ve kimi zaman rahatsızlık verebiliyor.
Ekranın köşelerine üstüne ya da altına tıklayarak bir sonraki ekrana geçiş
yapabiliyoruz, genelde ilerlemelerimiz de bu şekilde oluyor. Ekrandaki imlecimiz
olma rolünü üstlenen elimiz, duruma göre şekil değiştiriyor. Köşelere gelindiği
zaman dönebileceğimiz yöne doğru dönüyor, etkileşime girebileceğimiz ya da eşya
kullanmamızı gerektiren yerlerde de şekil değiştirerek bizlere bir nevi yardımda
bulunuyor.
Adventure’ların çoğunda olduğu gibi bir Inventory’miz var ve yeri geldiği zaman
aldığımız eşyaları buradan kullanabileceğiz. Oyun, ufak bir ekranda cereyan
ediyor ve bu ekranın alt kısmındaki siyah kısımda, en soldaki kutuya tıklayarak
Inventory’mize ulaşabiliyoruz, basit bir sürükle – bırak tekniği sayesinde
istediğimiz objeleri uygun yerlerde kullanabiliyoruz. Zaten, genelde bu tip
adventure’larda kontrol hiçbir zaman problem olmaz, çünkü zorlu tuş
kombinasyonları yerine mouse’umuzu kullanır ve istediğimiz yerleri işaret ederek
ilerleriz. Bu da komplike tuş kombinasyonları uygulanmasını gerektirmiyor.
Bahsetmek istediğim en önemli konu, oyunun zorluğu. Rhem 2, açıkçası şimdiye
kadar gördüğüm ya da göremediğim adventure’lar içerisinde en zoru olmaya aday.
Başlangıçtan itibaren sürekli olarak bulmacalar ile karşılaşıyor, etrafta
çözülmeyi bekleyen bir sürü kombinasyon ve mantık bulmacası olduğunu
görüyorsunuz. Kimi zaman bir yerde, birşeyi doğru kullanmamız gerekecek ancak
olayı bu duruma getirebilmek için birçok yer dolaşmalı, etrafı çok iyi
gözlemlemeli ve hatta elinize kağıt kalem alıp şekilleri, karşınıza çıkabilecek
rakam ve harfleri doğru bir şekilde not etmeniz gerekiyor. Bunları not ettikten
sonra, keşfedip de elde ettiğiniz ipuçları ile bu not ettiklerinizi gözden
geçirip birbirleriyle kombinasyonlar yaratmasını sağlamalısınız. Anlatması bile
zor. Yapmaya çalışırken son derece kasacağınızı garanti ediyorum çünkü
gidilebilecek birçok yer ve bu yerler içerisinde milyon tane bulmaca parçası
bulunuyor. Yalnız, bu bu bulmacalar arasındaki bağlanatılar ve sebep / sonuç
ilişkileri son derece akılcı ve “vay be nasıl da bunu akıl etmişler?” gibi
sorular sormamıza neden oluyor.
Belki adventure türünün hastasısınız ve elinizden kurtulmayan oyun yok gibi
düşünebilirisiniz. Ancak, Rhem 2’yi oynadıktan sonra bu teziniz hakkında tekrar
düşünmek zorunda kalabilirsiniz. En üst düzey adventure’cıları bile
kastırabileceğini tahmin ediyorum. Bir heves ile bu tür bir oyun oynamak isteyip
de alan oyuncular, gördükten sonra geri vites olacaklardır. Şunu da belirtmekte
fayda var, bir ara durdum ve düşündüm, acaba bu kadar zorlu bir oyun yapmak ne
derece mantıklıdır diye. Sonunda vardığım kanı şu şekilde; eğer gerçekten
adventure hastasıysanız ve çözecek sağlam birşey arıyorsanız, Rhem 2 sizleri
fazlasıyla meşgul edecektir, ancak unutmayın ki böyle bir yapım herkese hitap
etmez. Oyun olsun diye alırsınız, ancak karşısında hiçbirşey yapamayıp öylece
kalakalırsınız. Bu yüzden, Rhem 2’ye bulaşacaksınız iyi düşünün.