Kaan: Barbarian’s Blade
Eskidendi sağa sola ilerleyip canavarları, yaratıkları öldürdüğümüz oyunların
zevk devirleri. Şimdilerde firmalar tutturdu bir grafik trendi, asıldılar
küreklere de yetişebilene aşk olsun. Peki gülüp geçilen bizlerin zevkleri ne
olacak?
Kaan işte benim gibi, “Grafiği de düşük olsun canım, oynaması eğlenceli mi?”
diyenlere hitap eden bir platform oyunu. Grafiği olmasın dedik ama grafikleri o
kadar da kötü değil hani. Biraz dertli sadece.
Hemen konuyu aktarayım ben.
Kaan adlı cengaverimiz bir barbar. Ama Conan tarzında, iyilerin tarafındaki
barbarlardan. Gerçi Tie Fighter’dan sonra “Kötüleri yönet, Dünya’yı iyilerden
temizle” tadında oyun geldi mi ki yorum yapıyoruz?
Bu kahraman kendini en büyük savaşçı yapmak üzere şartlanmış. Bu yolda
ilerlerken, yoluna bizim oyunumuz çıkıyor.
Kötü karakter olan büyücü “Tothum Siptet” umudun kristalini çalıyor. Tüm şeytani
gücünü de bu kristali saklayıp –tabi ki- Dünya’yı yönetmeye çalışmakta
kullanıyor. Kaan ise durur mu? Hemen kristali ele geçirmek üzere iskeletlere,
büyücülere, zombilere, bölüm sonu yaratıklarına ve mumyalara karşı bir
ilerlemeye başlıyor.
Grafikler fena değil ama iyi de değil haliyle. Üçüncü boyuta geçiş
zamanlarındaki ilk denemeler gibi, karakterler parça parça modellenmiş,
hiçbirinin elleri yok ve bütün sabit görüntüler (ev, taş, duvar vb) çok güzel
hazırlanmış. Buhar ve gaz arkasından bakınca görüntülerin sallanması da çok
güzel olmuş. Yalnız bu üç boyut hadisesinde ne eskiden ne de şimdi
halledilememiş olan tek sorun kamera açıları. Maalesef ki kamerayı bir çiçeğim,
duvarın ya da kutunun oraya park ederseniz, bir daha çıkaramazsınız. O yüzden
dikkatli olmaya hazırlanın.
Sesler idare eder. Zaten ortalıkta bir müzik yok, onun yerine sürekli tekrar
eden bir tını var. Kulak tırmalamıyor ama gene de sinir bozucu. Yapılan
hareketlerin sesleri aynı, onlara lafım yok ama taş ile tahta arasında bir fark
olsaymış keşke.
Son olarak kontrollere girelim. İdare ederler ve üç boyutlu, ilerle ve öldür
tarzı bir oyuna göre karışık olmamaları güzel. Kullandığınız birkaç tuş var ki
bunların da el alışkanlığı yapması kolay.
Gerekecek birkaç ipucu ile de incelememizi bitirelim;
Vuruş tuşu A + Vuruş tuşu A = Süper hareket
Vuruş tuşu B + Vuruş tuşu B = Süper hareket
Zıplama + Yetenek tuşu = İleri doğru uçmak (3. bölümde alacağınız kalkandan
sonra kullanabilirsiniz)
Zıplama + Zıplama = Yükseğe zıplamak (4. bölümde alınacak kalkanla mümkün)
Yetenek tuşu = Kalkanınız ile size gelen büyüleri emersiniz, emdikten hemen
sonra “Vuruş tuşu B”’ye basıp ateş edebilirsiniz.
Bunları öğrenmeniz oyunu bitirmek için zorunlu.
Bir de oynayacak olanlar için bölüm sonu yaratıkları anlatımı koyayım.
Şövalye: Önce üzerinde durduğu yerleri yok edin, sonra ona girişin.
İskelet Ejderha: Sürekli kaçın, kafasını size indirdiğinde zıplayın vurun.
Büyücü: Mavi ateşlerden kaçın, kırmızıları emip ona karşı kullanın.
Üç Başlı Ejder: Ateşlerinden kaçın (yükseğe zıplayın). Size saldırmaya
başladığında kenara çekilip kafalara vurun.
Sonuç yazmak lazım bir de. Oyun fena değil, hatta eğlenceli bence. Ama
“kenarda dursun, canım sıkılınca oynarım” olayından kurtulamayacak kadar amatör
bir yapım olmuş. Bence eğlenceli gerçi, bitirene kadar bir günümü kurtardı
denilebilir. Gene de almak isteyenler muhakkak bir kez daha düşünsünler. Gerçi
bu tarz oyun da çok fazla gelmiyor. Yani bence alın ve oynayın bir ara.