Kang’ın Alayı: Kıyamet Tugayı
Selamlar,
Fistandantilus, Yeniden Doğuş adlı felaket kitabın ardından böylesine güzel bir serinin ilk kitabını tanıtmak benim için gerçekten olağanüstü olucak. Tanıtımımızın konusunu teşkil eden Kıyamet Tugayı bir best seller olan Kang’ın Alayı adlı serinin ilk cildi ve kitap Yaz Alevi sırasında geçiyor. Seri toplam iki ciltten oluşuyor ve serinin ikinci ve son cildi olan Ejderan Kuralları şu anda raflarda. Pek çoğunuzunda bildiği gibi kitap Margeret Weis, Don Perrin ortak çalışmasının bir ürünü. Kitabın Türkçeleştirilmesi ise Serpil Demirci’ye ait. Ayrıca kapak resmi Keith Parkinson tarafından çizilmiş olan kitap isminden de anlaşılabileceği üzere ejderanları konu alıyor ve yine söylediğim gibi hikaye zaman olarak Yaz Alevi’ne denk geliyor. Neyse gelelim kitabın konusuna.
Yaz Alevinde Kaos’un çocukları ile beraberiz…
Mızrak Savaşı’nın güçlü ve korkusuz ejderanları savaşın bitmesi ile tüm diğer kötülük orduları gibi ordudan kaçtılar ve Ansalon’un güvenilir bölgelerine çekildiler. Ejderanların Altın General ile gelen büyük yıkım ardından yaptıkları seçim ise Kharolis dağlarının eteklerindeki korunaklı bir vadiydi. Burada yaşamaya çalıştılar ve bir köy ile her şeyleri olan bu köyü korumak için duvarlar inşa ettiler. Sadece savaş ve yıkım için yaratılan bu ırk kaderlerine ve varoluş amaçlarına meydan okurcasına üretmeye çalıştılar, hatta çiftçiliği bile denediler. Tüm bu süreç içerisinde ordu disiplininden hiç kopmadılar çünkü onlarda biliyorlardı ki ejderanları bir arada tutan ve onları düşmanlarından koruyan duvar parçaları değil askeri rütbeler ve askeri yaşam tarzıydı. Böyle geçen yirmi yıl elbette Ansalon’daki tüm diğer yerlerdeki gibi savaş doluydu, ejderanlar yıkım için yaratılmışlardı ve bu yüzden tüm çabalarına rağmen yaratmakta ve üretmekte başarısızlardı ve tüm bu başarısızlığın sonucu olarak komşuları tepe cüceleri – yani Neidar kabilesinden gelen Celebundin cüceleri- ile savaşa girdiler. Bu savaş cüce yapımı eşyalar ile yiyecek ve içecek içinde elbette ,yani yaşam içindi- tüm Ansalon ırkları gibi yaşamak için savaştı ejderanlar-. Fakat ejderanların kaderi diğer ırklarınkinden çok daha kötüydü, çünkü ejder ırkını yaratan ve bu ırkın çoğalmasını istemeyen siyah cüppeli rahip ve büyücüler dişi ejderanlar yaratmamışlardı, yani ejderanlar tüm bu dertlerinin yanında soylarının tükenmesi tehlikesi ile de karşı karşıyaydılar. İşte bu umutsuz ejderanların yardımına iki şey yetişti; yeni patlak veren savaş ile yeni oluşan Takhisis şovalyeleri birliği ve komşuları tepe cücelerinin keşfettiği Thorbadin’ in derinliklerinde yatan hazinenin haberi.
Yeni bir Margeret Weis Eseri…
Konusu gerçekten de güzel olan bu eser ayrıca benim açımdan bir ilki daha gerçekleştirdi ve benim Ansalon’ u yani oradaki yaşamı, kötü yaratılışlı bir ırkın gözünden görmemi sağladı. Yani bu eser klasik eser tiplerinin bize sunduğu dogmaları bir diğer ifade ile de tabuları yıkmamı sağladı. Herkes bilir; kötüler kötü amaçları için yaşarlar ve tek yaşam emelleri ele geçirebildikleri her şeyi ele geçirmektir tarzı felsefeler ile kitaplar yazılır ama Margeret Weis her zamanki gibi olaylara realist bir bakış açısıyla yaklaşmış ve şu souya cevap aramış; Eğer bir ırkın yaşamak için hiç sevmedikleri komşularına ihtiyaçları varsa ve soyları da tükenmek üzereyse ne olur? İşte kitap, bu cevabın getirisi sonucu ortaya çımış realist bir felsefe ile kaleme alınmış ve ortaya oldukça tatmin edici bir sonuç çıkmış. Sonuç olarak kitap yapılmamış, düşünülememiş bir bakış açısı ve Margeret Weis’in eşsiz anlatımı ile mükemmel olmuş. Ayrıca herzamanki gibi Margeret Weis tarzı karakter tahlilleri ile tasvir bolluğu kitabın diğer mükemmeliyetine daha da fazla anlam kazandırıyor. Uzun lafın kısası; bu kitap okunması gereken ve okunmaması durumunda sizin için gerçekten bir kayıp olabilecek ender güzellikteki kitaplardan…
Son sözlerim ise Ankira’ ya itafen; gerçekten idealist bir yayın politikası ile ülkemize ve tüm Türk FRP severlere bu güzel eserleri kazandırdığı için Ankira’ ya teşekkürler. Tabi Ankira üzerine düşen bu görevi başarı ile yerine getirirken bizimde, Türk FRP okurları olarak görevimiz fason kitaplar yerine orjinaller kitapları tercih etmek olacaktır.