Gods and Generals
“Sene 1862 ve ülke kendiyle savaşmakta. İç savaş yaklaşık bir senedir devam ediyor. Hedefimiz olan “Tanrı’nın altında tek ırk” artık iki oldu. İki ordu. En iyi iki arkadaşı ayırdı bu savaş. Güneyden gelen Jebodiah Jacobs ve kuzeyin William Russell’ını ayırdı. Bir çocukken karşılaşıp askere birlikte yazılan, bir erkek olana, ordunun üst mevkilerine gelene kadar ayrılmayan ikili.
1861’de savaş başladığında ayrılık kaçınılmazdı. Her biri kendi vatanını korumak için asker olmuştu. Biri Güney’in hizmetine girdi, biri Kuzey’in. Sonrasındaysa, artık bir araya gelecek kadar kaderlerine hakim değillerdi.”
İddialı bir giriş gibi duruyor. İşte bu oyunumuzun başında anlatılan, “Kuzey – Güney Savaşı” olarak anlatılan ve yakın bir zamanda sinema versiyonu ile görselliğini şehirlerimizin büyük perdelerine taşıyacak olan konu bu yani.
Konumuz üzerinde bir miktar daha gezinelim. Girişte söylendiği gibi, 1861 senesinde Amerika’nın kuzeyi ile güneyi arasında geçen savaş var önümüzde. Birçok arkadaşın ayrılmasına, evli insanların bile ayrılmasına sebep olan ve Dünya tarihinde az görülen iç savaşlara örnek olan bir ayaklanmadır. Yıllar yılı sürmemiş olmasına rağmen, birkaç noktada oluşan ayaklanmalar ve orduların karşılaşması ile akıllara kazınmıştır. Hatta zamanında “North&South” diye oyunu yapılmış ve hala hafızalarımızda yer etmiştir. Özellikle “Fredricksburg” ve “Chancellorsville” savaşları, kendi kentlerinde büyük acılarla hatırlanır.
Sonuç olarak konu güzel, materyal bayağı geniş ama oyun bir rezalet. Hemen nedenlerini sıralamaya girişelim.
Oyundan önce ana menü hakkında bir lafım olacak. Sevgili Activision oyunu yaptıktan sonra neden ana menüye bir süre devam eden bir müzik koymamış acaba? Her üç saniyede bir tekrarlayıp kafa şişiren iğrenç bir savaş müziği mide bulandırıyor.
Şimdi geçelim grafiklere. Grafikler rezalet denecek kadar kötü değil ama kesinlikle berbat. Şunu bir düşünelim, No One Lives Forever ve ardından gelen iki devam yapımının kullandığı Littech motoru, grafik üstünlüğü ve sistemi zorlamayışı ile tanınır. Bir oyun düşünün ki bu motoru kullanarak yapılmış olmasına rağmen ağaçlar iki boyutlu ve PNG formatında resim, karakterler dönerlerken ayakları çizilmemiş ve aynı anda ekrana beş adam geldiği zaman makine kasılmaya başlıyor. İnsan garipsiyor oturduğu yerde. Silahımız güzel çizilmiş, tüfek aldığımız zaman süngüsünü kullanabilmek gibi bir hoşluk unutulmamış ve karakterlere birkaç adım uzaktan bakınca gerçekten hoş resmedildikleri fark ediliyor. Ama yeterli değil. Bir kere oyunda perspektif yok. On metre ilerinizdeki bir karınca, iki adım daha atarsanız size doğru elinde tüfekle koşan bir askere dönüşüyor. Bir tümsekle aynı seviyede görünen tepeler ilerleyince önünüzü kesiyor. Yan yana duran iki evden size yakın olan uzaktakinin neredeyse iki katı büyüklüğünde. Daha neler anlatılabilir bilemiyorum ama sebebini anlayamadığım bir şekilde, bu haldeki bir yazılım nasıl piyasaya sürülmüş olabilir ki?
Hadi geçtik grafikleri de seslere geldik. Ana menüdeki arka fon müziği iğrençliğini üzerimizden attıktan oyuna atıyoruz bünyemizi. Silah efektleri hiç fena değil. Hatta güzel denebilir ama neden her silah aynı sesi çıkarıyor acaba? Bundan kastım şudur ki, bir kılıç ya da bir bıçak aldık diyelim. İnsanı öldür, duvarlara vur, toplara saldır, her ne yaparsan yap sürekli aynı ses çıkıyor. Bu kadar mı basit bir oyun yapmak?
Kontroller ise “normal” ya da “bilindik” diyebileceğimiz türden. Yani bir FPS oyunu –önüne çıkanı öldür ve görevlerine de sadık kal- için neye alıştıysanız aynen o. Eksiği ya da fazlası yok. Bazı yerlerde grafikler yüzünden kontroller kilitlense de normal işte, fazla üzerine gitmiyorum o yüzden.
İnsan ister ki bir yazı yazmak için bilgisayar başına oturduğunda, elindeki materyal ona sayfalarca kaynak sağlayabilsin. Maalesef ki beklediğim güzellikleri bulamadım bu oyunda. O kadar fazla hata, o kadar fazla eksik ve o kadar fazla komiklik var ki gerçekten istediğim halde yazamadım.
Eğer uslanmaz, arlanmaz bir FPS hayranı iseniz ya da Littech motoru ile aranızda duygusal bir bağ varsa alıp deneyin bu oyunu. Yoksa, seçenekleriniz nasılsa haddinden fazla. Sıradakine geçin gitsin. Kaybedecekleriniz kayıp dahi sayılmaz. Etraftaki FPS olmayan oyunları da deneyebilirsiniz sıra buna gelene kadar. Zaten bölük kumandanı olarak neden savaşta tek başınıza ilerlediğiniz gibi bir soruyu gelip beynime yerleştiren bir oyunu alt sıralara itmekte hiç zorlanmam.