Kitap

Kızıl Gölge Üçlemesi

Ve sonunda Salvatore’nin serisinin türkçeleştirilmesi bitti, sunuldu ve bizde okuduk. Aslında üçlemenin Salvatore tarafından 1996’da bitirildiği göz önüne alınırsa geç kaldığımız dahi söylenebilir. Ama sakın hayıflanıyorum sanılmasın, gelsin de böyle gelsin. Geç olsun, güç olmasın.
Sevgili Ankira Yayıncılık, Mayıs 2002 itibariyle serinin üçüncü kitabını da güzel dilimize kazandırdı, bir çırpıda okuyup bitirdik. Üzerine de Buzyeli Vadisi Üçlemesi’nin (Icewind Dale Trilogy -evet doğru-) ilk kitabını yolladılar bile. Şimdi burada ilk olarak yayınevlerinin bize yarattığı sorunlardan birine ufaktan dokunmak istiyorum kitaba girmeden önce. Çoğu yayınevi, kitapları set olarak değil de tek tek almayı, satış rakamı iyiyse de devam etmeyi seçiyor. Ama yahu satış olmuyorsa ben örneğin beşleme bir kitabın sadece iki kitabını okuyup boşta kalmak zorunda mıyım? 

Bu konuda tam olarak Ankira ve 6.45’i kutlayıp İthaki’yi ayıplamak peşindeyim. Günlerdir önümde Anne McCaffrey’in Pern serisinin ilk dört kitabı dönüp duruyor. Bir bakalım derseniz, Pern evreni sürüyle kitaptan oluşuyor ve hiçbirisi çevrilmiyor. Biz sadece bu kitaplara mahkum bırakıldık.
Her neyse diyerek serimizin incelemesine dönelim.

Üçlememizin ilk kitabı “Bedwyr’in Kılıcı”
İlk kitapta anlatılanların tamamı, sonraki iki kitap için bir alt oluşum niteliği taşıyor. Öncelikle yaşadığımız yeri ve buranın politik durumunu öğreniyoruz. Karakterler arasındaki iletişimler anlatılıyor.

Ana öğeleri geçip konu kısmının başlamasından sonra ise Bedwyr ailesinin nasıl gururları, korkuları ve onurları yüzünden dağıldığını okuyoruz.
Bu dağılma sonrasında “Kızıl Gölge” efsanesinin oluşumunu ve bu efsanenin neler getireceğini görüyoruz. Bu arada ana karakterimiz, Luthien Bedwyr adlı bir genç savaşçı. Gerçekten de genç çünkü daha ilk defa erkeklik adımlarını atarken, aşkı tanımamışken okuyoruz bu ilk kitapta Luthien’i. Bu gençliği de onu “Kızıl Gölge” iken bayağı zorluyor haliyle.

İkinci ana karakterimiz, bir buçukluk olan Oliver DeBurrows adlı hırsız. Tam bir kendini beğenmiş, dalavereci bir hırsız ve romantik olan Oliver, Luthien’in kimliğinin gelişmesinde yardımcı rol alıyor.

Üçüncü karakterimiz, Brind’ Amour adlı bir büyücü. Eski bir kardeşliğin üyesi olan büyücümüz, kötü yola girmemiş ve artık büyülerine gerek olmadığını düşünüp sonsuz uykuya dalmış bir ekibin elemanı.

Son ve aslen ikinci en önemli karakter olan kişi ise Greensparrow adlı kötü büyücü kral. Brind’ Amour’un içinde olduğu kardeşliğine dahil olmayan fakat onlarla birlikte sanatı öğrenen bu büyücü, sonsuz uykuya yatmamış ve kendini kötülüğün şeytani güçleriyle işbirliği yaparak beslemiştir. Bu sayede ülkenin kötü efendisi durumundadır.

İkinci kitabımız “Luthien’in Kumarı”
Bu kitapta artık “Kızıl Gölge” kimlik kazanmış ve sahnedeki rolünü tam olarak almıştır. Bir tarafında düşmanları, bir tarafında ise yandaşları vardır. Yapması gereken ise bu sıfatın ona verdiği sorumlulukları, duygularını gözardı ederek uygulamasıdır. Artık çıkmış olan savaşta duramayacağını görür ve öncelikli olarak savunmayla birlikte özgürlüğü için savaşırlar hep beraber. Bu arada aşık Luthien, unutmaya yüz tuttuğu sevgilisinin yanına gelmesiyle kötü bir denkleme girer ve bir seçim yapma aşamasına gelir. Burada karakterlerimize Siobahn adlı inanılmaz güzellikle bir elf savaşçı, Luthien’in ilk aşkı olan Katerin O’Hale ve üçüncü kitabın ekleme karakterlerinden olan Shuglin adlı cüce (dwarf) ekleniyor.

Son kitabımız ise “Ejderha Kral”
Üçüncü kitapta artık herkes kim olduğunu belli eder. Kötü kralın kimliği açığa çıkar, Luthien “Kızıl Gölge” olmayı tamamen kabullenir, diğerleri de onun yanındaki yerlerini sabitlerler. Artık kötü krala açılmış olan savaş ancak kralın ölümüyle noktalanacaktır. Bu yüzden büyük bir ordu toplanır, düşmanlar bile müttefik olur ve yola koyulunur. Yolda sürekli savaşlar ve savaş planları okuruz. İşin sonuna geldiğimizde, kötü kralın durdurulmasını üstlenen büyücümüze yardım için onunla birlikte yola çıkıyoruz.

Açıkçası çok fazla her şeyi anlatmak istemedim çünkü bende bu tür yazıları okurken “insan bari bunu söylemez” dediğimi iyi bilirim. O yüzden ufak hatalarımı ve eksiklerimi mazur görün lütfen.

Kitap, çok fazla detaya girmeden, aşırı tasvirlere bırakmadan konuyu çok güzel anlatıyor. Tek sorun, detaylar fazla olmadığı için sürekli savaş okuyor olmamız. Tabi bu bir sorun mu aslında bilemem. Kişiden kişiye değişir tabi ki. Hatta kitabı okuduktan sonra “Bitti mi?” derken kendi kendinize, bunu pekte düşüneceğinizi sanmıyorum.

Sonuca geldiğimizde, kaçırılmaması gereken bir seri var önümüzde. Kızıl Gölge ve ekibinin maceraları bittiğinde inanın ki Yüzüklerin Efendisi’nin sonundaki “Keşke bir kitap daha olsa da Gri Limanların hikayesini anlatsa” gibi bir durumla karşılaşacaksınız. Ne olursa olsun devam edilmesini isteyeceğiniz ve çok zevk alarak okuyacağınız bir seri olacak.

İlgili Siteler :
Ankira : www.ankira.com,
Filyus : www.filyus.com/magaza/CP.ASP?CPNXT=m&com=x00448&XRD=708022
İthaki : www.ideefixe.com
6.45 : www.altikirkbes.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu