Kai Budde
Herkese upuzun bir aradan sonra tekrar merhabalar. Bu ay siteye Magic yazılarımı yollamadan önce Magic’de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biri kabul edilen Kai Budde ile yapmış olduğum röportajı yollayayım dedim. (Bir çoğu kişiye göre Kai Budde daha iyi bir oyuncu. Ama tabii Jon Finkel efsanesini bitirmek o kadar da kolay değil) Hani Atatürk’ün “Az zamanda çok büyük işler yaptık” diye bir lafı vardır ya, aslında bu laf hakikaten Kai Budde’ye uyuyor. İlk olarak size Kai Budde’nin kariyerinden sadece küçük alıntılar yapmak istiyorum. Büyük bir ihtimalle içinde eksikler olacak.
Not: Sadece kazandığı turnuvaları yazıyorum.
– 1999 Dünya Şampiyonu
– Pro Tour Chicago Şampiyonu (2000)
– Pro Tour Barcelona Şampiyonu (2001)
– 2001 Magic Invitational Şampiyonu
– Pro Tour New York Şampiyonu (2001)
– Pro Tour New Orleans Şampiyonu (2001)
Şimdi de Grand Prixlerde elde ettiği dereceler:
– Grand Prix Londra Şampiyonu
– Grand Prix Lisbon Şampiyonu
Açıkçası daha dereceleri vardır. Ama zaten önemli turnuvalar Pro Tour, Dünya Şampiyonası ve Invitational olduğu için ilk kısım daha da önemli. Bu arada Kai Budde “Dünyada en çok Pro Tour kazanan kişi” unvanını da taşıyor. Toplam 5 Pro Tour kazandı. En yakın rakipleri ise Jon Finkel ve Tommi Hovi (2 Pro Tour). Sonra Dünyada bir sezon içinde en çok Pro Tour kazanan kişi unvanını da taşıdığı yetmiyormuş gibi (3) bir de Magic Invitational kazandı. Yani kısaca Kai Budde bir profesyonel oyuncu olabilmek için yapılması gereken her şeyi yaptı.
Kai Budde’nin daha ilginç bir özelliği ise her katıldığı Pro Tour’da ilk sekiz yapması durumunda o turnuvayı kazanması. Hatta bunu kafasına takan insanlar “Kai doesn’t lose on Sunday” diye de bir laf çıkarmışlar. Sanırım bu kadar bilgi yeter şimdi yaptığım röportaj:
Aybek: İlk olarak Grand Prix Lisbon’u kazanmandan dolayı seni tebrik ederim ve hatta uçak yolculuğundan 1 saat sonra yorgun olmana rağmen ısrarlarıma dayanamayıp benle röportaj yaptığın için ayrıca da teşekkürler. Son olarak merhaba nasılsın? 🙂
Kai Budde: Sağol çok iyiyim. Söylediklerin için de teşekkür ederim.
A: Önemli değil. Neyse ilk olarak bize yaşını okul durumunu nerede yaşadığını falan anlatsan.
K: Almanya’da Hamburg’da yaşıyorum. 22 yaşındayım. Üniversiteye gidiyorum.
A: Güzel işte ilk soru. Sence Dünyanın en iyi oyuncusu kim? Eğer kendin hakkında mukayese yapmak istemiyorsan o zaman senin dışında Dünyanın en iyi oyuncusu kim?
K: Kendim hakkında yorum yapmak istemediğim için ikinci soruyu cevaplamayı seçmek istiyorum. Bence Jon Finkel. Sonuç olarak ismi her zaman için bir efsane olarak hafızalara kazındı.
A: Peki sana şimdi kariyerinden bahset desem bir cilt ansiklopediyi dolduracak kadar uzun bir yazı olacak. Bu yüzden bana hayatındaki en önemli birinciliği söyle ve bir de önemsediği birincilikleri söyle biz bununla idare edelim.
K: Hayatımda en çok önemsediğim birincilik 1999 Dünya Şampiyonasını kazanmam olmuştu. Hakikaten kendimi çok iyi hissetmiştim. Onun dışında kazandığım bütün kazandığım bütün Pro Tourların ve tek Invitationalın(Yazarın Notu: Tek kazandığı Invitational vah vah 🙂 benim için değeri çok büyük.
A: Ya bravo hakikaten. Kaşla göz arasında bir senede 3 Pro Tour kazandın. Bu başarını neye borçlusun. Yani her gün Magic oynamaya mı? Yoksa iyi takım arkadaşlarına sahip olmaya mı?
K: Ben çok Magic oynayanın iyi sonuçlar alıp şampiyon olacağına inanmıyorum. Benim tanıdığım bir çok kişi benim iki katım kadar oynamasına rağmen, çok da iyi sonuçlar alamıyorlar. Takım arkadaşları meselesine gelince. İyi takım arkadaşlarının olması hakikaten önemli. Çünkü kendi seviyenin üstünde ya da yakın kişilerle oynarsan, o zaman kendini geliştirme şansın daha yüksek oluyor.
A: Yani iyi takım arkadaşlarına sahip olacağız öyle mi? Sence Dünyada ki en iyi kart hangisi?
K: Wisedrafter’s Will….
A: Yani insanın kendi kartını güzel bulması hoş tabii. Peki basılmış en iyi kart hangisi?
K: Bence extenteddaki en iyi kart Swords to Plowshares. Çünkü bu kart beyazın hiçbir zaman yapamadığı bir güce sahip. Bir beyaz manaya bir yaratığı oyundan remove ediyor ki, bu özellik bence çok güzel.
A: Peki bu oyunu para kazanabileceğin bir iş olarak mı görüyorsun?
K: Hayır bence bu oyun sadece bir hobi. Bu oyundan para kazanmak çok zor ve sanırım bunu dünyada yapabilecek çok az kişi var.
A: Bu kişilerden biri de sen oluğun içi,n bu soruyu yönelttim. 🙂
K: Eğer öyle diyorsan bu oyun benim için bir hobi. Ama ödüllerin güzel oldukları da gerçek.
A: Peki Magic yada okul arasında bir seçim yapman gerekse neyi seçerdin?
K: Bu konu hakkında hiç düşünmezdim ve okulu seçerdim.
A: Anladım yani ilk önce eğitim. Peki okurlara, bana yada Türkiye’de Magic oynayan insanlara söylemek istediğin bir şey var mı?
K: Evet bence Magic’i o kadar ciddiye almayın. Sadece oynamak için oynayın. Tabi ki kazanma hırsınız olsun, ama bu oyunla gelebileceğiniz yerler belirli.
Aybek: Sana bu röportaj için çok teşekkür ederim. Umarım başarıların bitmez ve her zaman Magic’in zirvesinde seni görebiliriz.
Kai Budde: Ben de teşekkür ederim.
İşte yapmış olduğum kısa röportaj bundan ibaretti. Bir yolculuktan dönüp yorgun olmasına rağmen bizi kırmayan Kai’ye çok teşekkür ediyoruz. En kısa zamanda sizin için iyi bir oyuncuyla daha kontak kurup, size bir röportaj daha sunacağım. O zamana dek hoşça kalın!