Oyun İncelemeleri

Alone in The Dark: The New Nightmare

Oyun severlerin uzun süredir beklediği Alone In The Dark: The New Nightmare’i Infogrames ve DarkWorks büyük gecikmelerden sonra nihayet piyasaya sürdü. Daha önce PC’de üç oyunu yapılmış olan ve türünün ilk örneği sayılan Alone In The Dark’ın dördüncü oyunu The New Nightmare, PC’nin yanında PlayStation ve DreamCast gibi farklı platformlara da uyarlandı.

Edward Carnby Geri Döndü!

The New Nightmare’in konusu ise şöyle; özel dedektif olan Edward Carnby’nin en yakın arkadaşı Charles Fiske, Morton Ailesi’nin sahibi olduğu gizemli Shadow Island’da Abkanis kültürüne ait bir takım tabletleri araştırırken anlaşılamayan bir nedenle ölür. Bunun üzerine Edward Carnby olayı araştırmak için Fiske’in müşterilerinden Frederick Johnson’la temasa geçer. Johnson, Boston Üniversitesi’nde antropolog olan ve aynı zamanda Hint dillerinde uzman Aline Cedrac’ı, Carnby ile birlikte Shadow Island’a gönderir. Carnby’nin adaya gitmekteki amacı Fiske’in ölümünün ardındaki sır perdesini aralamaktır. Aline ise üzerinde Hint dillerine ait çeşitli yazılar bulunan Abkanis tabletlerini araştırmak için yola çıkmıştır. Aslında Aline’in Shadow Island’a gitmesindeki diğer bir sebepte kim olduğunu bilmediği babası hakkında bilgi edinebilmektir. Carnby uçak yolculuğu sırasında Aline’e Obed Morton’ın ve tabletlerin, Fiske’in ölümüyle ilgisi olduğunu düşündüğünü söyler. Bu sırada uçak tam adanın üzerinden geçerken garip bir güç tarafından saldırıya uğrar ve pilot uçağın kontrolünü kaybeder. Aline ve Carnby zorunlu olarak paraşütle atlarlar ve Shadow Island’ın farklı yerlerine iniş yaparlar. Carnby kendini terk edilmiş bir bahçede bulurken, Aline ise büyük bir malikanenin çatısındadır. Aline ve Carnby’nin bulundukları bu ada cehennemden gelen garip yaratıklarla doludur ve burada karşılaştıkları bir kaç kişi de çıldırmıştır. Sadece Edenshaw isimli bir kızıl derili onlara yardım edecek ve yol gösterecektir…

Gizemli Ve Tehlikeli Shadow Island

Carnby ile Aline yavaş yavaş Morton Ailesi’ni ve yaşadıkları yer olan Shadow Island’ı tanımaya başlarlar. Mortonlar bu adada çeşitli deneyler yapmışlardır ve World Of Darkness denen garip yaratıklarla dolu bir yere sihirli bir kapı açmışlardır. Bu sihirli kapıyı kapatmak ise Edenshaw’ın elindedir. Fakat bu kapıyı kapatmak için yedi özel heykel gerekmektedir ve bu heykellerin yedincisi Alan Morton tarafından World Of Darkness’a götürülmüştür. Edenshaw, Aline ve Carnby’den heykelleri bulundukları yerden almalarını ister. Oyunun kontrolü Carnby ve Aline’in uçaktan atlamasından hemen sonra bize geçiyor ve iki karakterden birini seçmemiz isteniyor. Seçtiğimiz karaktere göre de oyunun senaryosu aynı Resident Evil 2’de olduğu gibi farklılıklar gösteriyor. Birbirini çok iyi tamamlayan iki senaryo oyun boyunca sürekli kesişiyor. Yani macerayı hem Aline’in, hem de Carnby’nin gözünden oynuyorsunuz. Bu da oyundan alacağınız zevki daha da arttırıyor.

Burada da Zombiler Var!

Sabit kamera açılarının kullanıldığı oyun; Mortonlar’ın büyük malikanesinde, Shadow Island’ın çeşitli bölgelerinde ve World Of Darkness’ta geçiyor. Tabii buralarda bir çok uğraştırıcı bulmaca ve tehlikeli yaratık sizi bekliyor olacak. Karşılaşacağınız yaratıklar arasında Resident Evil’dakilere benzeyen zombi ve vahşi köpeklerin yanında AITD’ye özgü bir çok garip yaratık da bulunuyor. Sabit kamera açılarının zorunlu kılınması sonucunda, bu tür oyunlarda rastlanan ileriyi görememe sorunu bu oyunda da ara sıra karşımıza çıkıyor. Bu yüzden sonraki ekrana geçtiğinizde önünüze bir anda yaratık gelebiliyor ve dolayısıyla siz de zor durumda kalabiliyorsunuz. Yaralandıkça maviden kırmızıya doğru değişen sağlık göstergeniz ise her hangi bir sebeple silahınızı doğrulttuğunuzda alt köşede beliriyor. Fakat sağlık durumunuzun kötü olduğunu, Resident Evil’daki gibi karakterin dış görünüşünden anlayamıyorsunuz.

Fenerinizi Yakın Ve Gözünüzü Dört Açın

Karakterler oyunun başından itibaren Walkie-Talkie ve Flashlight olmak üzere iki kilit nesneye sahipler. Walkie-Talkie, Aline ve Carnby’nin haberleşmelerini sağlıyor. Bu nedenle konuşmaları es geçmek yerine iyice dinlemeli ve oyun sırasında işinize yarayacak püfleri kapmalısınız. Zaten belli noktalarda bu konuşmaları dinlemeden oyunda ilerleyemiyorsunuz. Flashlight’ı ise sıkı PlayStation oyuncuları hemen Silent Hill’den hatırlayacaklardır. Evet burada da oldukça işinize yarayacak Flashlight, karanlık olan yerleri aydınlatmanın yanında bazı yaratıklara karşı ikincil bir silah olarak da kullanılabiliyor. Çünkü bazı yaratıklar ışığa karşı duyarlı olduğundan, onları kendinize yaklaştırmadan belli bir mesafede tutabiliyorsunuz. 

Oyuna Aline ile başladığınızda silahınız olmadığı için başlarda belli bir süre için bu taktiği kullanmak zorunda kalacaksınız. Walkie-Talkie ve Flashlight’ın pilleri bitmediğinden sıkıntı çekmeyeceksiniz. Nitekim oyun kurgusunda pillerin bitmesi ve sizin ışığa kavuşmak için ortalıkta pil aramanız yer alsaydı, atmosfer bakımından çok daha gerçekçi ve sürükleyici bir oyun olabilirdi. Silah demişken; oyunda Revolver, Triple-Barreled Gun, Rocket Launcher, Grenade Launcher gibi silahların yanında Jeremy Morton’ın yaratıklara karşı icat ettiği Photoelectric Pulsar, Plasma Cannon ve Lightning Gun gibi ilginç silahları da kullanabileceksiniz. Oyunu save etmek için ise oyunda rastlayacağınız Charm denen nazarlıklar kullanılıyor. Save işlemini oyunun istediğiniz yerinde yapabiliyorsunuz, fakat saveleri elinizdeki Charm sayısı kadar yapabildiğinizden gereksiz savelerden kaçınmalısınız.

Korkutucu Atmosfer

Alone In The Dark’ın yüksek çözünürlükteki detaylı arka planları son derece iyi. Korkutucu ve karanlık ortamlar her an için sizi ürkütecek. Özellikle Flashlight ışıklandırmaları çok iyi yapılmış. Bunun yanında araya giren FMV görüntüleri de başarılı. Gece karanlığında öten baykuşların, çakan şimşeğin sesinin yanında, fonda çalan ve gerilimi arttıran iç karartıcı müzik oyunun atmosferini tamamlıyor. Bununla birlikte silah ve yaratık iniltileri gibi efektlerle beraber karakter seslendirmeleri de oyuna uyum sağlamış. Ürkütücü atmosfer arasından sıyrılıp gelen ani şok olaylar da sizi sık sık yerinizden zıplatıp korkutacak.

Yine Resident Evil ile aynı sayılabilecek kontroller karakteri yönlendirirken hiç bir sorun çıkartmıyor. Özellikle Analog Controller üzerine kurulmuş kontrol sistemi analog çubuklarla birlikte son derece iyi işliyor. Fakat aksayan bir kaç küçük şey de yok değil. Otomatik hedefleme sistemi normalde gayet iyi çalışırken, kolay kolay ölmeyen güçlü yaratıklar karşısında sapma gösterip Rocket ve Grenade Luncher mermilerinizi boşa harcayabiliyor. (Library’deki kanatlı yaratıkta ve Aline’in peşini bırakmayan yaratıkta olduğu gibi…) Ayrıca koşarken aksiyon tuşunu kullanıp çevreyi araştıramıyorsunuz. Neyse ki nesnelerin çoğu ışıklı ortamlarda Resident Evil’daki gibi ışıldıyor.

Son olarak; bazen nesneleri almak için ya tam olarak önlerine gelmeniz gerekiyor, ya da tersi bir durum oluyor ve nesnenin uzağında oluyorsunuz ama aksiyon tuşuna bastığınızda aynı nesne ile karşılaşıyorsunuz. Aslında bunlar sorun olmaktan çok katlanılabilir küçük birer detay. Çünkü oyunu oynarken kontrollerde öyle büyük sorunlar yaşanmıyor. Sonuç olarak Alone In The Dark: The New Nightmare, uzun zamandır beklediğinize değecek bir oyun.Butürdenhoşlanıyorsanız ışıklarınızı kapatın ve Edward Carnby ile birlikte yeni kabusunuza başlayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu