Sizinkiler

The Chronicles of Riddick: EFBB

Necromongers… Galaksinin karanlık ırkı. Çarpık dinlerinin soykırımsal
savunucuları… Galaksilerin sistemlere, sistemlerin gezegenlere ayrıldığı
evrenin dehşetli işgalcileri…

Yaşam ile ölümün arasındaki çizginin yittiği tek yer; Underverse,
Necromongers’ın yaymaya çalıştığı din. Eğer bir insan, kozmostaki kaderinde
belirtilen zamandan önce ölürse Underverse’e ulaşamaz. Dinlerini benimsemeyi
kabul etmeyen herkesi yok etmeye niyetlenmiş Necromongers; istemeyenler hak
etmeyenlerdir.

Underverse’ü görmüş olduğu iddia edilen Lord Marshall, Necromongers’ın kudretli
hükümdarı, inançlarını tüm galaksiye yaymaya niyetli. Bu doğa üstü dini kabul
etmeyen gezegenlerin atmosferlerine girenler barok Necromongers gemileri; çok
yüzlü, dehşetli, hastalıklı ayrıntılara sahip ölüm makineleri… İşgal başlıyor…

Lakin bizim hikayemiz çok öncelere dayanıyor. Kaderi onu Necromongers ile karşı
karşıya getiren bir anti kahramanın hikayesi bu. Richard B. Riddick’in hikayesi
bu.

Rise and Shine, Riddick

Galaksinin en çok aranan suçlusu olmak nasıl bir duygudur bilinmez. Başınızda
değişik para birimlerinden oluşan yüklü biçimde ödül, peşinizde zibidi tipli
onlarca kelle avcısı, siz ise ya kaçıyor ya da saklanıyorsunuz. Diğer
insanlardan farklı olduğunuz için yalnızlığın hüküm sürdüğü bir yerde inzivaya
çekiliyorsunuz, Riddick gibi.

Yine de hiçbir şey tam öngörüldüğü gibi gitmez. Riddick gibi bir ölüm makinesi
bile bir kelle avcısı tarafından tuzağa düşürülebilir. İşte oyun bir memorat
silsilesi için böyle bir sahneyle açılıyor: Riddick bir gemi içinde, Pitch
Black’te de pek bir takıştığı Johns’un tutsağı ve tahmin edin nereye
götürülüyor. Butcher Bay, galaksinin en korunaklı hapishanelerden biri. Belki de
birincisi.

Her şeyden önce, Richard B. Riddick’i biraz tanıtmak gerekirse, ilk olarak Pitch
Black filmiyle ortaya çıkmış bir karakter. Karakteri oynayan Vin Diesel, aynı
zamanda yaratıcısı da. Pitch Black, Riddick’in anti kahraman karizması yaptığı
bir filmdi. Sonrasında gelen film ise Chronicles of Riddick, Necromongers
işgalini ve Riddick’i onlarla karşı karşıya getiren olayları konu alıyordu.
Burada filmleri kritik etmek istemiyorum, ikisini de hoşuma giderek izlemiş
olsam da, asıl üzerinde durmak istediğim Riddick karakteri.

Riddick, nesli Lord Marshall tarafından tüketildiği söylenen, adı kehanetlerde
fısıldanan Furyan adlı bir ırkın son üyesi. Geçmişi oldukça karanlık (her iki
anlamda da) ve onu anti kahraman yapan öğeler bu karanlığın kesifleşmesinden
geliyor. Escape from Butcher Bay’de Riddick’i biraz daha iyi tanıyoruz. Oyunun
kaliteli işlenmiş senaryosu Riddick’in geçmişinin gizemine az da olsa ışık
tutuyor ve destansı kaderini aydınlatıyor.

Oyun henüz başlarken insanı atmosferine sokuyor. Gemiden iniyorsunuz ve Butcher
Bay koca ve soğuk bir hisar şeklinde karşınızda yükseliyor. Etrafı şiddetli bir
çöl fırtınası kavuruyor, küçük kum taneciklerinin yüzünüze çarpışını neredeyse
hissediyorsunuz. O sırada Johns gardiyanla konuşmak için arkasını dönüyor ve
hemen yanınızdaki mahkumlardan biri mırıldıyor: “Arkasını döndü, bitir işini…”
Gerisi malum. Lakin rise and shine, Riddick. Belli olduğu gibi oyunun yoğun bir atmosferi var. İlk olaylar silsilesini
atlattıktan sonra iki yanınızda birer gardiyanla hapis hisarının girişine doğru
yürüyorsunuz. Arkanızda oldukça sıkı fıkı olacağınız Hoxie. Giriş müziği anca
giriyor, hemen ardından da tüyleri ürperten bir şekilde “Chronicles of Riddick:
Escape from Butcher Bay” yazısı.

“Starring Vin Diesel.”

Mükemmel jenerik İçeri giriyorsunuz. Elektronik kapılar arkanızda kapanıyor.

İmam, Pray

Oyunun ilk olarak X-Box’a çıkmış olması şaşırtıcı. Burada belirtmek istediğim
bir şey var, çoğu kesim tarafından oyun X-Box’un en iyi oyunlarından biri ilan
edildi. Hatta tebessüm ettiren şöyle bir ibareye rastlayabilir gözleriniz:
“X-Box’ta gördüğümüz en iyi oyunlardan biri; ve hepsini gördük.” Konu dışına
çıkmadan toparlarsak, oyunun pc’ye aktarımı mükemmel olmuş. X-Box’ın temel
prensibi PC’ninkine çok benzeyebilir, ama bu kadar da sorunsuz bir aktarım
tebrik edilesi bir olay.

Bir adım geriye gidip oyunun firmasına bakarsak, bu muhteşem oyunun arkasından
İsveçli bir firma, Stockholm’den Starbreeze Studios çıkacaktır. Bir çoğunuz
firmayı Knights of the Temple ile tanıyabilir, lakin daha öncesinde yine önce
X-Box’a çıkmış olan Enclave adlı leziz bir oyun yapmışlardı. Escape from Butcher
Bay ise yapımcılar için kesinlikle zirve bir oyun olmuş.

Chronicles of Riddick: Escape from Butcher Bay kesinlikle katıksız bir FPS
değil. Oyunun katıksız olduğu bir tür varsa o da aksiyon olacaktır. Senaryoya
RPG tadında dağıtılan görevler(az da olsa yan görevler de mevcut), gizlilik
unsuru, yumruk yumruğa ve bıçak bıçağa kapışmalar, silahlı çatışmalar ve
aksiyonun savaş şeklinde yürümediği sahneler o kadar güzel harmanlanmış ki,
kendinizi kaliteli bir macera-aksiyon filmi içinde hissediyorsunuz. Film tabanlı
bir karakteri içeren bir oyuna da bu yakışırdı zaten.

Senaryo, dolayısıyla görevler oynanıştaki kadifeliğin tüm nimetlerini bizlere
sunuyor. Butcher Bay’ın metalik koridorlarında gideceğimiz yer, her zaman açık
kapıların ardında olmuyor. Bu durumlarda Riddick platformlara tırmanıyor,
korkuluklara tutunup kendini yukarı çekiyor, tavandaki bir borudan salınıp, Sam
Fisher misali ilerliyor. Tüm bu hareketlerde kamera başarılı bir şekilde
karakteri dışarıdan gösteriyor. Ayrıca aşağı baktığımızda Riddick’in pabuçları
da gözüküyor. Hoş ayrıntılar…

Görevler oldukça yaratıcı ve tempo hiç düşmüyor. Oyunun başlarında hapishane
koridorlarında aylak aylak dolaşıp bilgi toplasak da, hakim olan RPG havası
sıkılmamızı engelliyor. Hükümlülerle konuşuyoruz, hükümlüler kendi aralarında
konuşuyorlar ve hepsi de oldukça detaylı modellenmiş. Normal bir hapishanede ne
varsa, galaksinin bu ücra köşesinde de aynıları var: racon kesen hükümlüler,
işkence, para karşılığında bıçak tedarik edenler, birbirine uyuz olanlar ve tabi
ki isyan… Riddick kaçtıkça yakalanıyor ve değişik bölgelerde tekrar hücreye
kapatılıyor. Buralar oyunun macera öğelerini yoğun taşıdığı yerler. Mesela bir
bölümde mahkumlarla bahisli dövüş yapıyorsunuz, yumruk yumruğa; dişe diş, kana
kan. Ring’in dışına çıkmak kural dışı ve dövüş ölümüne. Bu dövüş serilerinden
galip çıkarsanız, kaçma planınız da bir madde daha eksilmiş oluyor.Genelde FPS’ler silahlı çatışmaları baz alsa da Escape from Butcher Bay bunun
bir gereklilik olmadığını çok iyi göstermiş. Silahlı kapışmalar çoğunluk olsa da
yakın dövüşlere de oldukça yer verilmiş. Bir hükümlüyle aranızda sorun çıktı
diyelim; mesela adam sizi hücrenizde kıstırdı. Riddick hemen yumruklarına
sarılıyor. Bir sağ kroşe, sol yumrukla bir aparkat derken, karşınızdaki adamın
yüzü kan içinde kalıyor ve tüm bunlar grafiğe oldukça iyi yansıyor. Siz de darbe
aldıkça görüşünüz kanlanıyor, afallıyor Riddick. Yumruklarınız dışında bıçak
çeşitleri, demir muşta, topuz benzeri silahlar da kullanabiliyorsunuz ve dövüş
dinamiği, kullandığınız silaha göre değişiyor. Gavurun “counter-move” dediği bir
olay mevcut bir de. Rakibin hamlesini durdurup, kendi ölümcül hamlenizi yapmaya
dayanıyor bu. Biraz şansla gerçekleşse de inanılmaz zevk veren bir durum. Şöyle
ki, yukarıda bahsettiğim bahisli dövüşün son adamındaysanız, bu adam yenilmez
olarak lanse edilmişse, sert bir dövüşten sonra bir yumrukluk enerjiniz kalmışsa
ve işte o yumruk yüzünüze doğru hızla geliyorsa… Şansa counter-move çekiyorsunuz
ve Riddick sol eliyle üzerine gelen yumruğu tutuyor, büküyor ve sağ yumruğunu
adamın suratına gömüyor.

Nakavt…

Oda tezahüratlarınızla doluyor. Bunun bir de silahlı adamlara yapılanı var.
Üzerinize shotgun ile gelen adamın silahına atılıyor Riddick, o meşhur öfkesiyle
silahı adamın ellerinden çekmeden ters çeviriyor, namlu adamın gırtlağına
bakıyor. Bang… Riddick eline ateşli bir silah aldığında tabi ki daha da ölümcül
oluyor. Çatışmalar hoş bir çizgiye oturtulmuş, arcade ve gerçeklik arası bir tat
yakalanmış. Ayrıca oyunda “araç” kullandığımız sahneler de var. Ne oldukları
sürpriz olsun…

Oynanışta gizliliğe de oldukça yer verilmiş. Bu kesinlikle bir zorunluluk değil
ama oyuna ayrı bir zevk ve çeşitlilik katıyor. Bilindiği gibi Riddick’in doğal
gece görüşü var –eye shine, ayrıca Riddick’in bunu nasıl elde ettiği oyunda
açıklanıyor- ve diğerlerinin göremediği yerlerde Riddick görebiliyor. Oyun
dinamik gölgelendirme kullandığı için bir mekandaki ışıkları patlatıp etrafı
tamamen karanlığa gömebiliyorsunuz. İşte o zaman şenlik başlıyor. Bir düşmana
arkadan sessizce yaklaşıp onu kavrayabiliyorsunuz, ne yapacağınız size kalmış;
opsiyonlar arasında boynunu kırma, beline basma gibi şeyler var… Ayrıca
cesetleri öyle ulu orta yerde bırakırsanız görüldükleri taktirde alarm durumuna
geçiliyor. O yüzden öldürdüğünüz adamları çekip taşıyabiliyorsunuz. Kuytu
köşelere bırakmanız tavsiye olunur.

Senaryo güzel, oynanış mükemmel, sıra geldi grafiklere. Escape From Butcher
Bay’ın grafiklerini incelerken en iyisi onu diğer oyunlarla karşılaştırmamak.
Oyunun çıkış tarihi neredeyse bir buçuk yıl geriye dayansa da grafiklerin son
zamanlarda çıkan oyunlardan hiç farkı yok. Baskın grafik tekniği olarak “normal
mapping” kullanılıyor. Normal mapping texture kalitesini arttırmak için
kullanılan “bump mapping” tarzı bir teknik. Prensip olarak farklılıkları var.
Geliştiriciler normal mapping’in oldukça detaylı texture’lar yarattığını
söylüyorlar. Doğru da söylüyorlar; başta Riddick olmak üzere tüm karakter
modellemeleri oldukça detaylı. Uğraşıldığı belli. Karakterlerde texture
çözünürlüğü hayli yüksek tutulmuş. Oyun içi grafikleriyle hazırlanmış muhteşem
ara videolarda da bunu görebiliyoruz, özellikle Riddick’e bakınca. Ara videolara
da kısaca değinmek gerekirse, hepsini bir film edasıyla izliyorsunuz. Direk film
oyunu olmasa da, film gibi bir oyun olması için oldukça uğraşılmış. Escape From
Butcher Bay dinamik gölgelendirmeden (ya da dinamik ışıklandırmadan)
yararlanıyor. Belki bu özelliği sömürmüyor ama yine de göz zevki verecek kadar
kullanıyor.Oyun genel olarak kapalı mekanlarda geçiyor lakin mekanların
tasarımı kesinlikle tek düze değil. Bir bölümde hortlakların gölgelerini
düşürdüğü unutulmuş yer altı tünellerinde dolanırken bir bölümde kendinizi
tekno-hapis kabininde (kelime patenti bana aittir) kısılı kalmış buluyorsunuz.
Hepsi de güzel ve ayrıntılı çizilmiş. Butcher Bay büyük bir kompleks ve kaldı ki
oyun sadece Butcher Bay’de geçmiyor. (RPG öğeleri taşıyan tek bir oyunda
lağımlara inmesek olmaz değil mi?)

Vin Diesel’i sinemada izleyenler adamın sesine mutlaka dikkat etmişlerdir. Yapay
bir bas eklemesi yapılsa da nasıl bir bariton sestir, nasıl titretir bilirsiniz.
Riddick’i tamamlayan en büyük öğelerden biri Vin Diesel’in sesi. Huzurlarınızda
bu sesi bir anti kahramının ideal sesi ilan ediyorum. Diğer karakterler de
oldukça iyi seslendirilmiş. Mesela karakterlerden biri Xzibit adlı bir
şarkıcı(rap), oyuna hem kendi sesini veriyor hem de karakter kendisinden
modellenmiş.

Konuşmalar dışındaki sesler de oldukça kaliteli. Ses bakımından tam puan alıyor
oyun. Müzikler ise tempoya göre değişiyor, ahım şahım olmasalar da atmosfere
katkı sağladıkları bir gerçek.

Furyan Öfkesi

Richard B. Riddick’in umursamaz bir kendine güveni olsa da asla yenilmez değil.
Bu, kaçıp kaçıp yakalanmasından belli. Oyun için de aynısı geçerli, ballandıra
ballandıra anlatsak da oyunun zayıf yanları mevcut. İnsanı en çok rahatsız eden
kısmı fazlaca kısa olması. Ortalama bir oyun süresiyle 10 saatlik bir zaman
diliminde bitirebilirsiniz. Oyun görkemli bir şekilde bitiyor ve doğal olarak
tadı damağımızda kalıyor. En azından bir 5 saatlik oynanış süresi daha bizleri
tatmin edebilirdi. Single-player her ne kadar oldukça yoğun ve zevkli olsa da,
yapımı multiplayer oynama seçeneğimiz yok. Oynanış süresini de göz önünde
bulundurunca kısa ömürlü bir oyun oluyor.

Bunun dışında oyunun pek göze dokunur eksisi yok. Nadir olarak grafik
çakışmaları olabiliyor ve texture’lar karışıyor. Ayrıca bütünleşik bir harita
istemek bonkörlük mü olur bilmiyorum ama harita keşke bu kadar bölünmeseydi
diyebiliyor insan. Bölüm aralarındaki loading’leri eksi olarak sayabiliriz.

Chronicles of Riddick: Escape From Butcher Bay güzel bir oyun olmuş.
Beklentilerin kesinlikle üzerinde. Direkt bir film oyunu olmasa da, Hollywood
ile oyun endüstrisinin birlikteliğinin en parlak çocuğu. Escape From Butcher Bay
bir kaçış oyunu. Anti kahraman Richard B. Riddick oynaması ve tanıması zevk
veren bir karakter; sağda solda filmlerle ve Vin Diesel ile ilgili kötüleyici
yazılara rağmen. Filmlerin kaliteleri tartışılabilir, lakin Riddick karakteri
özlediğimiz bir anti kahraman portresi çizdiği için zamanla daha da
yükselecektir. Ayrıca yaratılmaya çalışılan galaksi modeli, filmlerin konseptin
daha da oturmasıyla tatlanacaktır. Necromongers inanışları ve Underverse gizemi
işlendikçe, Riddick karakterinin geçmişi ve o meşhur tahta oturmasından sonraki
vukuatları işlendikçe seri daha da sevilmeye başlanacaktır.

Oyunun çıkış tarihinden bu yana onca süre geçti ama bir elin parmaklarından az
piyasa devleri dışında bu kalitede oyun çıkmadı. O yüzden bu yazıyı bir geçmişe
bakış yazısı olarak düşünmeyeceğim, zira oyun hala yepyeni. Riddick’i anlatan
olay silsilesinde başlangıç noktası olan bu oyunu herkese tavsiye ediyorum.
(Sıra şu şekilde olacak bu arada: Chronicles of Riddick: Escape From Butcher
Bay, Pitch Black, Dark Fury[leziz bir animedir, şiddetle tavsiye olunur] ve
Chronicles of Riddick. Chronicles of Riddick 2: The Underverse ise yolda…)
Riddick’in öfkesi sizinle olsun.



“Kaçış ihtimali en çok kimi telaşlandırır? Kimi olacak, gardiyanları!” -J.R.R. Tolkien

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu