4 Soruda Piyasa Görüşlerimiz
Soru : Dünyada ve Türkiye’de oyun pazarı 2002 yılında ne aşamalar kaydetti, hangi oyunlar gözdeydi?
Fazla değil, bundan birkaç sene öncesine kadar yapılan oyunlarda ne kadar zeka seviyesi düşük karakterler ve ne kadar kötü grafikler vardı hatırlarsınız hepiniz.
Gene aynı dönemin bize emanet ettiği donanımların yetenekleri de oyunlar gibi, fazla becerikli olmayan ürünlerdi. Belki her iki konu için de fazla sert bir yorum ama, günümüz ürünleriyle karşılaştırıp da örneklemek durumunda kaldığımız aşikar.
Bununla birlikte, artık oyun firmaları da yeni bin yılın gereklerine ayak uydurmak için ellerindeki konuyu satacak grafikler, sesler, rahat oynanabilirlik için çalışmalar yapmak zorundalardı.
Öncelikle üçgenlerimiz gitgide küçüldü. Karakterlerimiz gerçeğe doğru iyice yaklaştı. Sonra mermilerin sağımızdan solumuza geçişlerini, etrafımızda dolaşan rüzgarın sesini keşfettik. Biraz zaman geçtikten sonra artık iki bini iki geçe bunların standart haline geldiğini fark ettik ki, artık her oyunda bunları görmezsek oyunu beğenmez olduk.
Tabii firmalar artık başka bir eğlendirme yöntemini daha hayatımıza sokmaya başladı. Tek kişilik oyunlardaki yapay zekanın durağanlığını, sadece internet tabanlı oynanabilen oyunlarla aşabileceğini anlayan birçok yapımcı bizi de o yöne çekmiş oldu.
En basit örnekler Quake 3, Counter Strike modifikasyonunun yeni versiyonları, Unreal Tournament ve devamı niteliğindeki oyunlar olarak gösterilebilir. Bu oyunların tamamı esas olarak çoklu oyuncu ve internet tabanlıdır.
Tabi buraya kadar saydıklarımız global bir bakış açısıydı. Bunun arasına ülkemizi soktuğumuzda, kendi açımızdan gerçek bir ilerleme kaydettiğimizi açıkça görüyoruz.
Öncelikle artık ülkemizdeki ekiplerde oyun yapma işine ciddi olarak başladılar. Yaptığımız oyunlar yurt dışına pazarlanmaya, yurt dışından istek almaya başladı. Son teknolojilere paralel çalışmalar için adımlar atılmaya, fuarlarda diğer ülkelere becerilerimiz gösterilmeye başlandı.
Ailelerin bilgisayar oyunlarına taktıkları, “zaman öldürme aletleri” bakış açısı bir kenara bırakılıp; “Çekil de biraz ben oynayayım” haline geldi. Tabii bu bilgisayar oyunları hakkındaki şiddet ve benzeri aşağılayıcı sıfatları da düşürmüş durumda bulundu. Yani, yeni bin yıl ile bilgisayar dalında kültürel olarak da ilerledik. Çünkü bugüne kadar belli bir seviyeyi aşmayan bilgisayar kullanımı, oyunların yanında, yardımcı olma becerisi sayesinde de her eve girmiş bulundu.
Bu esnada da çeşitli firmalar, oyunların distribütörlüğünü alıp seviyemizi yükseltmeye çalışır oldular.
Yani artık özendiğimiz seviyeye gelmeye başladık. Özlediğimiz günlere ulaşmaya çalışırken, gerek kendi çabalarımız gerekse bizi ciddi bir pazar olarak görmeye başlayan global piyasa için beklenen kıvama doğru yol alıyoruz.
Geçtiğimiz yıl ülkemizde de göz ardı edilemeyecek kadar büyük gelişmelere sahne oldu. Bunlardan ilki ülkemizde yapılan oyun fuarları idi. E-Oyun 2002 ismini taşıyan fuar beklenilen ilgiyi tam anlamı ile göremese de bir ilk olması piyasaya karşı olan ilginin artmaya başladığının kanıtıdır. Ayrıca yurt dışından ülkemize gelen sermeyelerde olmuş, Vivid Image isimli oyun yapım firması ülkemizde Dinç İnteraktif ismi ile faaliyet göstermeye başlamıştır. İlk ürünleri olan Dual Blades isimli oyun dünya piyasasına çıkmış bulunuyor. Bunun sonucunda yavaş yavaşda olsa yerli firmalarında bu piyasaya ilgi göstermesi kaçınılmaz oldu. Yoğurt Teknolojiler, Mobilsoft bunlara en güzel örneklerden biri oldu.
Tüm bu güzel gelişmeler ne yazık ki ülkemizin bu piyasada başarılı olması için yeterli bulunmamaktadır. Çünkü AB’ye giremediğimiz için Microsoft’un yeni konsol’u X-Box Türkiye sınırları içine resmi olarak giriş yapamıyor. Bu ise daha ne kadar yolun başında olduğumuzun, en büyük göstergelerinden biri olarak karşımızda duruyor.
Soru : Türkiye’de genel olarak oyuna bakış açısı nasıl, eğilimler, oyun tercihleri nasıl belirleniyor?
Ülkemizde teknolojiden yararlanma oranı yurt dışına göre çok daha düşük bir seviyede olduğu için insanlar oyunlara pek sıcak bakmıyorlar. Diğer ülkelere nazaran çok düşük olan bilgisayar kullanım oranımızı oluşturan bireylerin yalnızca bir kısmının oyun oynadığını düşünürsek, Türkiye’de bilgisayar oyunu kavramının henüz tam olarak oluşmadığını görüyoruz. Türkiye’deki insanların oyunlara bakış açısı ancak bilgisayar kullanmanın artık çağımızın bir parçası olduğunu ve oyun oynamanın ise hiç bir zararının olmadığını anladıklarında değişecektir.
Türkiye’deki oyuncular daha çok silahlı oyunlardan ve spor oyunlarından hoşlanıyorlar. Nedendir bilmiyorum ama, insanlar birbirini sanal ortamda vurmaktan büyük zevk alıyorlar ki bu tüm dünyada geçerli olan bir durum. Sanırım insanlar gerçek hayatta mümkün olmayacak ya da yapamayacakları şeyleri konu edinen oyunları oynamayı seviyorlar.
Konu tercihinin yanında, oyuncular oyunları seçerken az ama etkili faktörlere de bakıyorlar. Bu faktörler arasında en çok dikkat edileni şüphesiz oyunun gerektirdiği sistemdir. Oyuncular kendi sistemlerinde çalıştıramayacakları oyunlara boş yere para vermek istemiyor. Bunun dışında oyunun konusu, oynanış tarzı ve zorluk seviyesine bakıyorlar. Türk oyuncular oynadığı her dakikasından zevk alacağı, oynaması kolay ve düşünce gerektirmeyen oyunları daha çok seviyor.
PC ve Konsol oyunlarının karşılaştırmalı değerlendirmesi
Gelişen teknoloji profesyonel olduğu kadar elbette eğlence amaçlı oyun kullanımını da birinci elden etkiliyor. Bunun doğal sonucu olarak oyun piyasasının her geçen gün daha da geniş kitlelere ulaştığı gerçek. Bugün oyun dünyası ise konsol ve PC platformu olarak iki ağır kanada yoğunlaşmış durumda.
PC bileşenlerini oluşturan donanım parçalarını incelediğimiz zaman anakarttan çip seçimine, modemden, ses kartına bir çok firmanın işin içine dahil olduğunu görüyoruz. İyi bir oyun oynamak için gereken en önemli parçalar ise hiç şüphesiz işlemci ve ekran kartından oluşmakta. Bugün 3000 Mhz’e dayanmış işlemciler ve çığ gibi ilerleyen ekran kartlarıyla keyifli bir oyun oynamak her ne kadar maliyeti zorlasa da mümkün olabiliyor. Konsol donanımında ise biraz daha farklı bir mantık hakim. Sony’nin Playstation ürününü düşünecek olursak, PS ilk çıktığı zaman, yaklaşık beş yıl önce tüm PC donanımlarından üst seviyede performans yakalamıştı. O zaman PC sistemleri her ne kadar PS performansını yakalayabilse de ortaya çok çok büyük maliyetler çıkıyordu. Oysa günümüzde ortalama bir PC ile sorunsuz bir şekilde PS emulasyonu yapabiliyor ve her türlü oyunu rahatça oynayabiliyoruz. Ancak haberini aldığımız PS3’te ise aynı çark bir kez daha işleyecek. PS3 günümüz pclerinden çok çok daha üstün performansı makul bir fiyatta sunacak. Ve ne zaman PC o donanımı yakalarsa bir sonraki PS piyasaya çıkacak. Sonuçta konsolun amacı kullanıcının salt oyun ihtiyacını karşılamak. Bunun için sürekli upgrade olan bir konsol yerine bir kere çıkan ve ömrü ortalama üç yıl olan bir ürün sunmak.
Oyun firmalarına baktığımızda ise konsol ve PC’nin birbirinden olumlu bir şekilde etkilendiği bir gerçek. Genel olarak konsol oyunları klavye ve mouse’un esas alınmadığı oyun anlayışını benimserler. Bu da bir dönemki ateri çılgınlığındaki mantığın devamıdır. Ateri salonlarında saatlerini geçirenler bir strateji oyunu oynamıyorlardı. İşte burada konsol oyunları reflekse yönelik, efekt yüklü üç boyutun baş döndürücü ve kimi zaman akıl karıştırıcı özelliklerini sergileyen daha çok aksiyon oyunlarından oluşmakta. Ancak son zamanlarda konsol firmaları da strateji benzeri oyunların oynanabilmesi için fare, klavye benzeri ürünleri konsollarına ilave etmeye başladılar, tabii bu tür eklentiler maliyetleri de arttırdı.. PC’de ise yelpaze biraz daha geniş. Özellikle geçtiğimiz yıla bakacak olursa Age Of Mythology, WarCraft3 ve Morrowind, Never Winter Nights gibi tek kişinin de kendi içinde düşünce sistemleri geliştirdiği strateji ve roleplay’leri görüyoruz. PC’nin bir başka çok büyük avantajı ise Massively dediğimiz geniş online oyun imkanlarını kolayca sunması. Bu ileride hangi platform oyun için ayakta kalacak sorusuna çok net cevap veriyor: Her ikisi de!
2002 yılı Top 10 listesi
1) Age of Mythology: Mitololojik zamanda, ürettiğiniz askeri ve mitolojik birimleri yöneterek Atlantis’i kurtarmak için yaptığınız savaşı konu alıyor. Gelişmiş oyun içi stratejik öğeleriyle sizi saatlerce ekran karşısında tutabilecek bir oyun.
2) Medal of Honor: Nazileri ve 2.Dünya Savaşı’nın ağır havasını tarihsel bir anlatımla ekrana yansıtan Medal of Honor, çok oyunuculu moduyla olmasa da tek oyunculu moduyla bir FPS oyunundan beklenenleri fazlasıyla karşılıyor.
3) Grand Theft Auto 3: Suç, cinayet, çılgın kovalamacalar ve heyecan… Oyuncuya koca bir şehirde özgürce hareket edebilme imkanı veren GTA, diğer bir çok oyundan farklı olan özgün oyun yapısıyla kesinlikle bu senenin en iyi oyunlarından.
4) No One Lives Forever 2: Lara Croft’tan sonra en çok tanınan kadın kahramanlardan biri olan Cate Archer ile mecaranın kollarına atılıyoruz.
5) Pro Evolution Soccer 2: Özellikle oynanabilirlik açısından, FIFA dahil kategorisindeki diğer tüm oyunlardan önde olan PES2, hissettirdiği muhteşem atmosferiyle gerçek bir futbol keyfi sunuyor.
6) Unreal Tournament 2003: İnsanlığın kaderi ellerimizde. Tek umudumuz, uygarlıklarının küllerinden doğacak bir şampiyonun bütün engelleri aşarak İmparator’un hayatını sona erdirmesiydi.
7) NeverWinter Nights: D&D 3rd Edition kurallarını kullanan Never Winter Nights, 3D RPG oyunlarında yeni bir kapıyı aralıyor.
8) Warcraft 3: Orc’lar ve insanoğlu’nun varoluş savaşına bu sefer Burning Legion da katılıyor.
9) Hitman 2: Slient Assassin: Akıcı görevleri ve iyi tasarlanmış senaryosu ile aksiyon-maceranın iyi bir karışımı.
10) The Sims: Unleashed: Sim’lerinizle yarattığınız dünyaya bu seferde hayvanlarınızı ekliyoruz. İster kendi hayvanlarınıza sahip olun, ister komşunuzunkine bakıcılık yapın. Sıkıldınız mı? O zaman arka bahçenizde domates de yetiştirebilirsiniz.