The Punisher (Demo inceleme)
Marvel itinayla çizgiromanlarını sinemaya uyarlamaya devam ediyor. Oyun yapımcıları da bunlara seri halde oyun yapıyor. Peki biz bu oyunlardan memnun muyuz? Oynadığınız film oyunlarını bir düşünün. Birkaç oyun dışında, hayır! Peki neden yapımcılar bizlere başarısız film oyunları sunmaya devam ediyor? Neden filmin başarısına güvenmeden iddialı oyunlar yapmıyorlar? Ey yapımcılar, neden böyle yaptığınzı bir açıklayın bana!
Want to be punished?
Birazcık(!) isyankar bir başlangıçtan sonra oyunumuza dönebiliriz artık. Başlıktan da göreceğiniz üzere oyunumuz, Marvel’in diğer çizgi romanlarına göre biraz arkaplanda kalmış olan The Punisher. Merak edenler için, Jade(namı değer Punisher) ilk olarak 1948 yılındaki Spider-Man’de görülmüştü. Bundan sonra oldukça tutulan kahramanımıza yakın bir geçmişte de bir film çekilmişti. Film vizyona girdikten sonra oyunu da yapılmaya başlandı. Yapımcılığını THQ’nun üstlendiği oyun Ocak oyunda piyasalarda olacak. Oyunun çıkmasına kısa bir süre kala yayınlanan demoyu sizler için inceledik ve oyunun neye benzeyeceğini az çok anlamış olduk.
216MB büyüklüğünde olan demo oyundan kısa bir kesiti içeriyor. Maalesef, demoya başladıktan kısa bir süre sonra “coming soon” ibaresini görecek ve 216Mb’ı bunun için mi indirdim diye üzüleceksiniz. The Punisher hastaları dışında demoyu indirmeyi düşünenler vazgeçsinler bence.
I’m punisheeerr!!
Demoyu açıp start’a bastığımızda Punisher’ı (evine mi yoksa başka bir yer mi bilmiyorum) bir kapıya doğru yürürken görüyoruz. Filmlerden aşina olduğumuz üzere kapıya bıçakla saplanmış bir not görüyoruz. Bu notta kim olduğunu bilmediğimiz bir kadının kaçırılmış olduğunu ve hemen hayvanat bahçesinde olmamız gerektiği yazıyor. Böyle bir olay için hayvanat bahçesi de ilk duyduğunuzda biraz alakasız geliyor. Zaten pek hayvan(hiç) göremiyoruz bu yerde. Hayvanların yerine bolca düşman var burada.
Demoyu oynadığımda aklıma birçok kez Max Payne geldi. Zira oyun Max Payne’e birçok yönden benziyor. Mesela, Max’in o çok sevdiğimiz matrix vari atlayışını The Punisher’da da bolca yapabiliyoruz. Zaten oyunu Third Person kamerasından oynadığımız için çoğunlukla Max Payne’le karşılaştırılacak.
Spider-Man nerde, Batman nerde
Oyunu az da olsa zevkli kılan özelliklerden biri düşmana yaklaştığımız anda çıkan quick kill özelliği. Bu özellikle birlikte düşmanlarımızı çok daha değişik(vahşii) bir biçimde öldürebiliyorsunuz. Mesela demonun sonlarına doğru geldiğimiz yerde düşmanımızı quick kill’le yatırıp bıçağı tam kalbine saplayabiliyorsunuz. Ayrıca burada düşmandan aşağı doğru akan kanlar tam olarak anlatamayacağım oldukça güzel bir enstantane oluşturuyor.
Oyunun grafikleri çok iyi olmasa da yeterli bir düzeyde; göze hoş gelen tam bir konsol grafikleri. Grafikler “için ne iyi ne de kötü” demek en doğrusu olacaktır sanırım. Havok fizik motorunu da unutmamak gerek. Demo’da pek göze çarpmasa da koltukları, tahtaları yerinden oynatabiliyorsunuz. Ragdoll efekti de unutulmamış; cesedlere vurduğunuzda yerlerinden oynuyorlar, merdivende öldüklerinde aşağa doğru kayabiliyorlar. Ama yine de bu özellikle oyunu eğlenceli kılmayı başaramıyor maalesef.
Fall in 2005
The Punisher Max Payne’in bir nevi siyah beyaz kopyası gibi, ne iyi ne de kötü bir oyuna benziyor. 2oo5’in ilk günlerinde piyasada olacak oyun bu demo’yla nasıl bir şeye benzeyeceğini az çok gösterdi. The Punsiher ve Max Payne hastaları oyunu heyecanla bekleyebilir ama diğerleri HL2 oynasınlar daha iyi.