Spore
Sanal bebekler bir dönemin unutulmaz tutkularındandı. Bebek olarak beslemeye
başladığımız hayvanlarımızı, beslemek, sağlıklarıyla ilgilenmek, altlarını
temizlemek gibi işlerle uğraşarak büyütmeye çalışırdık. Will Wright, işi oldukça
ileriye götürdü ve birkaç yıl önce Maxis’in yeni projesi olarak Spore’u duyurdu.
Oyun içerisinde sahip olma imkanına erişebileceğimiz bir dünya, beraber
yaşayabileceğimiz bir aile, olmazsa olmaz düşmanlarımız ve tamamen kendi
kontrolümüzde olabilecek yaşam alanları… Üstelik kendi karakterimizi ve
araçlarımızı kendimiz hazırlayabildiğimiz gibi, kendi dünyamızı da
şekillendirebilecektik. Bir nevi ilk çağlardan günümüze kadar süre gelen
“Gelişme” kuralını işleyecek oyunda, hem ilkel çağlarda yaşamayı deneyecek hem
de teknolojik olanaklar elde ettiğimizde, bir zamanlar hayali bile kurulamayan
farklı gezegenleri ziyaret edebilecektik. Maxis ismini artık bilmeyen yoktur.
Spore, bize yenilikçi ve gelişime aç dünyaların kapılarını açıyor.
Oyunda 9 farklı gezegen, her gezegenin altında da 5 farklı evre bulunuyor.
Birini tamamladığınız taktirde doğal olarak bir sonraki evre aktif oluyor.
İsterseniz aktif olan bir sonraki evreyi, farklı bir gezegende açarak oyuna
devam edebiliyorsunuz. Yapımcılar aynı gezegene bağlılık zorunluluğu getirmemiş.
Oyundaki evrelerden bahsedersek;
Cell Stage – Hücre evresi
Gezegene düşen bir göktaşının parçalanmasıyla hayata ilk adımı atıyoruz. Henüz
küçük bir hücreyiz. Sürekli Pac-Man tarzı yiyerek olabildiğince hızlı büyümeye
gayret göstermeliyiz. Etçil veya otçul türlerini seçebiliyoruz. Belirli bir
seviyeye kadar yükseldiğimiz taktirde kendi türünüze uygun bir yaratık bularak
çiftleşme aşamasını başlatabiliyoruz. Bu aşama, karakterinizin görünümsel olarak
geliştirilmesi demek. Karşımıza çıkan tasarım ekranında bize verilen imkanlar
dahilinde, dilediğimize göre bir karakter hazırlayıp tekrar oyuna geri
dönüyoruz. Biraz gelişim gösterdikten sonra kendiniz de zayıf rakipleri
yiyebiliyor, başka bir yaratık tarafından yenilen bir canlıdan geriye kalan
fosilleri yiyerek de yeni geliştirmeler kazanabiliyoruz. Bunlar; pençe, boynuz
gibi geliştirmeler olabiliyor. Ayrıca “Büyük balık, küçük balığı yutar” kavramı
herkes için geçerli. Üstelik sadece bu evrede değil, tüm evrelerde geçerli.
Ekranın alt kısmında yer alan 5 aşamalı seviye geliştirme barını doldurduğunuz
taktirde artık karada yaşamaya uygun bir yaratığınız var demektir.
Creature Stage – Yaratık evresi
Artık yalnız değiliz, bir ailemiz ve ona ait küçük bir toprak parçamız var. Ufak
ufak avlanmaya başlamalı ve av bitiminde elde edilen yiyeceği daha da büyümek
için kullanmalıyız. Fosilleri de yiyerek daha önce olduğu gibi yeni
geliştirmeler elde edebiliyoruz. Tam bir örnekleme olmayacaktır, ama bir Knight
Online benzeri tarzda ilerleyişe ve oynanışa sahip bu evre. Etrafta diğer
yaratıklara ait küçük grupları görmek mümkün. Bunlar bizim yemeğimiz de
olabilir, dostumuzda. Yanlarına gidip onlarla konuşabiliyor, dost olabiliyoruz.
Tabi ki bu konuşma türü bildiğimiz dilde değil, kendi geliştirdikleri ilkel
dilde (Çağlar atladıkça gelişiyor). Diğer seçenekte ise saldırmak gerekiyor. Bu
evrede ilk etapta yaratıklar birbirlerine bağlı değiller diyebiliriz.Bir tanesine saldırdığınız taktirde diğerleri güçsüz ise, korkuyorlar ve kaçmaya
başlıyorlar. Bu da işimizi kolaylaştırıyor. Daha hızlı seviye
geliştirebiliyoruz. Fakat ilerleyen zamanlarda bu kavram değişiyor. Bir yaratığa
saldırdığınızda kendi türünden başka bir yaratık daha varsa onu korumak için
size saldırıyor. Zor durumda kaldığınız için büyük ihtimalle av olmanız olası.
Bu sırada yem olmamak için bağırarak karışınızdakileri korkutup
kaçırabiliyorsunuz (Ekranın alt tarafında yer alan barın ortasındaki simge).
Aynı şekilde kendi yaratık topluluğunuz da size yardımcı olabiliyor. Art arda
saldırma, sersemletme gibi özel saldırılar sayesinde daha fazla hasar
verebiliyorsunuz (Belirli süreler içinde). Yeterince avlandığınız taktirde
yaratığınızda sadece fiziksel olarak değil, beyinsel olarak ta gelişmeler
meydana geliyor ve bu durum ilerisi için önemli.
Tribal Stage – Kabile evresi
Bu seviyede oyun, strateji halini alıyor. Ateşin bulunmasıyla birlikte yeni bir
dönem başlıyor. Artık ufak bir topluluk yerine kabile halini alan yaratıklar,
hem daha organize hem de daha güçlü oluyorlar. İlk etapta kabilemize ait bir
evimiz, kamp ateşimiz ve kabilemizi oluşturan üyelerimiz var. Tabi ki bir de
kabilenin şefi. Kabileler haricinde etrafta tek veya sürü halinde gezen vahşi
hayvanlar bulunuyor. Kabilemizin ilk başlıca görevi, bu tip yaratıkları
avlayarak yiyecek stoku sağlamak ve hem acıktıklarında yiyecek yemeklerinin
olması hem de kabileyi geliştirecek her türlü ihtiyacın karşılanabilmesi; savaş
ve sağlık barakaları oluşturmak, yeni yaratıklar üretmek, mevcut karakterleri
daha da geliştirmek gibi. Bu işlemleri ana binaya tıklayarak yapabiliyoruz.
Sonraki aşamada da kendi yaşam alanımızı diğer yaratıklara karşı korumak
zorundayız, özellikle ana binayı.
Son aşamada ise, elde ettiğimiz mevcut güç sayesinde diğer yaratıklara ait
kamplara saldırmalı ve her birini yok etmeliyiz. Tabi bu sırada kendi evimizi de
korumasız halde bırakmak, vahşi hayvanların yiyeceklerimize saldırmasına, en
kötüsü diğer kabilelerin bizim savunmasız bıraktığımız evimize saldırmasına yol
açabiliyor. Saldırı sonucu bir binamız hasar aldı ve yanmaya başladı diyelim.
Öncelikle yaratıklar, yangını söndürmek için ateşe su döküyorlar. Yangın
söndükten sonra ise, tamirata başlıyorlar. Oyun, bir nevi dünyanın ve canlıların
tarihsel gelişiminden kesitler sunuyor ve bunu da espritüel bir şekilde
aktarıyor. Kabile evresi, belki de oyunun en komik ve inanılmaz evresi. Hiçbir
şey yapmasanız dahi yaratıkların kendi aralarındaki sohbetlerini (Konuşurken bir
şey anlamıyorsunuz, ama kafalarının üstlerinde beliren baloncuklardaki şekiller,
sizi fikir sahibi yapabiliyor) ve hareketlerini izlemeniz bile sizi güldürmeye
yetecektir. Birkaç örnek vermem gerekirse, ava gittiniz ve başarılı oldunuz.
Yaratıklarınız avın etini, bir garson edasında tepsiye koyuyor ve tek elinde
taşıyarak servis yaparmışçasına getiriyor. Diğer bir örnek olarak
yaratıklarınızı seçin ve ateşe tıklayın. Güzel bir müzik eşliğinde dans etmeye
başlıyorlar. Ateşte sopayla yemek pişirmek için kendini yanlışlıkla yakanlar
olduğu gibi, şaka olsun diye başkasına tekme atanlar bile var. Gerçekten
görülmeye değer. Bu bölüme son not olarak kabile şefinin elindeki asa sayesinde
ateş topları atabiliyorsunuz.
Civilization Stage – Uygar toplum evresi
Artık kabileler değil, gelişmiş şehirlerin bulunduğu bir dünyaya adım atıyoruz.
Şehri oluşturabilecek her türlü binayı, karakterlerinizde olduğu gibi yine siz
tasarlıyor ve renklendirebiliyorsunuz. Bu şehirlerin sakinleri tabi ki
yaratıklar.Fare ile zoom yaptığınızda oradan oraya koşturduklarını
göreceksiniz. Her şehrin moral seviyesi bulunuyor. Sizin şehrinize yaptığınız
her türlü geliştirmeye karşı bu seviye düşüyor veya yükselebiliyor. Gelişen
teknoloji sonrası artık savaş araçlarıyla hareket ediyoruz. Haritada yer alan
tüm şehirleri ele geçirmeli ve ortak bir yönetim sağlamalıyız. Bu sayede bize
karşı gelebilecek tehlikeleri de önleyebileceğiz. Kara üzerinde gidebildiğimiz
şehirlere saldırmak oldukça kolay. Etrafta petrol kuyusunu andıran madenleri ele
geçirerek ekonomik olarak gelir elde edebiliyoruz.
Deniz ötesi şehirlere saldırmak için ise, uçak veya gemi güçlerini kullanmak
gerekiyor. Önceki evrelerde olduğu gibi bu evrede de, belirli süre dilimleri
içerisinde yüksek tahribat gücü sağlayan saldırılar gerçekleştirebiliyorsunuz.
Ayrıca kısıtlı bir süre diliminde size karşı gelebilecek her türlü saldırıya
karşı kalkan oluşturabiliyorsunuz. Saldırdığınızda yenilmek üzere olan şehir,
teslim oluyor ve yönetiminiz altına girdiğini kabul ediyor. Bu evrede oyunu
dünya üzerinde oynuyoruz diyebilirim. Mouse ile ne kadar uzaklaşma yaparsanız
tüm dünyayı görebiliyor, etrafında gezinebiliyor ve istediğiniz yere tıklayarak
seyahat edebiliyorsunuz. Civilization Stage görsel olarak da oyunun en kaliteli
seviyesini oluşturuyor.
Space Stage – Uzay evresi
Uzay gemisinin icadıyla başlayan bu seviyenin en büyük farkı, sürekli havada yer
alıyor ve yeri geldiğinde gezegenler arasında bile seyahat edebiliyor olmamız.
İlk etapta eğitim, ardından araştırma görevleri ile başlıyoruz. Yıllardır
bilinen ışınlanma, lazer silahları gibi kavramları kullanabiliyoruz. İsterseniz
buna cisimleri ve canlıları tarayarak (Scan) kısa sürede bilgi elde etmeyi de
ekleyebilirsiniz. Teknolojik imkanlar olarak en gelişmiş düzeyde olduğumuz
seviyedeyiz diyebiliriz.
Benim güzel dünyam
Yapımın oynanış olarak oldukça kolay bir yönetim sistemi var. Sadece fare ile
tüm oyunu idare edebiliyorsunuz. Belirttiğim gibi her evrede oyun, TPS, RTS gibi
türlere bürünüyor. Bu nedenle her evre başlangıcında kontroller hakkında
bilgilendiriliyorsunuz. Spore, renk paleti oldukça geniş bir oyun. Maxis, hem
çevre hem de yaratıklar için sıra dışı çizimler hazırlamış, ek olarak kendi
yaratıklarımızı ve yapılarımızı tasarlamak için bize imkan sunmuş. Tüm bu
unsurları canlı renklerle kaplamış ve ortaya gece-gündüz dönümünün de yer aldığı
güzel grafiklere sahip bir dünya çıkmış. Aynı başarı, ses ve müziklerde de
sağlanmış. Yeni bir bebek doğumu, yemek vakti, savaş zamanı gibi anlara özel çok
güzel müzikler de bulunuyor. Yaratıkların kendi aralarındaki mizahi konuşmaları,
yaratık türlerine özel çıkardıkları farklı sesler, oyunun işitsel yönden de
güçlü olduğunu gösteriyor. Son olarak ana menüde yer alan “Create” başlığında da
karakter, araç ve yapılarınız üzerine değiştirme ve geliştirmeler
yapabiliyorsunuz.
Will Wright ve ekibi, yine oldukça farklı ve yenilikçi bir işe imza attılar.
Spore, farklı çağlar sunmasının yanında, her çağa özel olarak değişen oynanış
tarzlarıyla da dikkat çekiyor. Olaylara espritüel olarak yaklaşılması, özellikle
yaratıkların çok eğlenceli olmaları, sıra dışı çizimleri, bu oyunu oynamanız
için yeter de artar bile diyorum. Mutlaka oynanması gereken bir yapım olmuş.