Oyun İncelemeleri

Hitman: Blood Money

IO Interactive’i tüm dünyaya tanıtan oyunu elbette Hitman’di. Kiralık katil
simülasyonu tadındaki yapımda gerçekleştirdiğimiz katliamları sır perdesi ardına
saklamayı ve sessizce ortamdan uzaklaşmayı amaçlıyorduk. Taktik aksiyon diye
tabir edeceğimiz türün en önemli ve en acımasız örneği olan Hitman dördüncü
bölümü ile tekrar karşımıza çıktı. Geliştirilmiş grafikleri, gizemli senaryosu
ve bin bir öldürme şekline imkân tanıyan yapısı ile Blood Money piyasada yerini
aldı.

Hafızamızı kaybetmiş halde, bir akıl hastanesinde uyanıyorduk ilk Hitman
oyununda. Hafızamızın boş olması nedeniyle iyi veya kötü henüz ayırt
edemediğimiz insanlar tarafından pek çok suikastta kullanılıyorduk. İkinci
oyunda ise katil hayatını bırakıp bahçıvan olmaya karar veren kahramanımızı
düşmanları rahat bırakmayınca Japonya’dan Hindistan’a kadar dünyanın çeşitli
bölgelerinde cinayetler işlemeye devam ediyorduk. Üçüncü oyunda ise farklı bir
yol giden yapımcılar daha hikâyenin başında kahramanımızı ölümle burun buruna
getirmişlerdi. Kıpırdayacak hali olmayan Ajan 47 hayaller görüyor ve bizler de
onun hatıralarına konuk oluyorduk. Bir nevi eski görevlerimizi yenilenmiş
grafiklerle yeniden oynuyorduk.

Çıkan her yeni versiyonu ile grafiklerini, oynanışını ve hikayesini biraz daha
detaylı hale getirmeyi başaran Hitman serisi dördüncü oyununda da görkemli bir
giriş yapıyor. Maceramıza bir lunaparkta başlıyoruz. Alıştırma niteliğindeki ilk
bölümde hem oyunu tanımayanlar için öğrenme imkânı oluyor hem de yeni eklenen
özellikleri hemen fark etmemiz sağlanıyor. İlk dikkati çeken elbette yüksek
düzeydeki grafik yapısı oluyor. Hitman’in dördüncü oyunu türünün en iyi
grafiklerini bizlere sunuyor adeta. Kontrollerde hiçbir farklılığa gitmeyen
yapımcılar zaten başarılı olan sisteme dokunmamışlar. Aslına bakarsanız ufak
tefek yeniliklerin haricinde oyunda önemli bir yenilik yok.

Neler eklenmiş acaba

Hitman: Blood Money’i evvelki oyunlardan ayıran en önemli özellik her bölümü
eskisinden çok daha fazla yöntemle bitirebiliyor oluşumuz. Bunun bir nedeni de
yapabileceklerimizin epeyce fazla olmasından kaynaklanıyor. Karşımıza çıkan
düşmanları ister kurşun yağmuruna tutuyoruz istersek de gayet sessiz biçimde
kimse olduğunu anlamadan cinayetimizi işleyip olay yerinden çıkabiliyoruz.
Düşmanlar eskisine nazaran daha akıllılar ve güvenlik önlemleri her bölümde baş
belamız oluyor. Fakat Ajan 47’nin de her engele karşı bir alternatif çözümü
bulunuyor.

Karakterimiz istediği zaman yere bozuk para atıp insanların ilgisini farklı bir
yöne çekebiliyor. Evlleki oyunlarda olduğu gibi yine herkesin kıyafetlerini
giyip dilediğimiz gibi görevlilerin arasında dolaşabiliyoruz, ancak bu sefer
sadece kılık değiştirmemiz her zamana yeterli olmayabiliyor. Söz gelimi aynı
kıyafete sahip görevlilerle yan yana gelir ve fazla dikkat çekici hareket
yaparsak hemen yakayı ele verebiliyoruz. Yeni oyunumuzda boyumuz kadar yüksekte
olan platformlara, çıkıntılara tırmanabiliyor, dar zeminlerde ilerleyebiliyoruz.
Bu sayede bölümlerde tahmin edemeyeceğiniz çoklukta alternatif çözümler
üretebiliyorsunuz.

Silah gelişimleri bir başka güzel

Hitman serisinin vazgeçilmezi olan gerçekçi silahlar yine yerli yerinde duruyor.
Aslında sessiz cinayetler için gerekli olmasa da isterseniz bölüm aralarında
dilediğiniz gibi gelişim yapabiliyorsunuz silahlarınıza. Böylece kazandığımız
paraları harcamanın da bir yolunu bulmuş oluyoruz bir bakıma. Silah gelişimleri;
daha sessiz, daha yüksek hasarlı ya da daha uzak mesafeli gibi olabiliyor.
Dürbünlü tüfeğimizi çantada taşıdığımızı bilirsiniz. Bazı bölümlerde dedektörden
geçebilmek için yapacağımız bir gelişim ile çantanın içindeki silah fark
edilmeyebiliyor.

Bence oyunun en güzel gelişimi suikastları düzenlerken bölüm içlerinde
düşmanlarımızın ve rakiplerimizin olması. Açıkçası oyunun tanıtımı yapılırken en
merak özelliklerden biriydi bu ve oyuna eklediği tat tartışılmaz. Bölümlerin
bazılarında durup dururken bazı insanların gelip bizim temasa geçtiklerine şahit
oluyoruz. “Beni takip et” diyen bu düşmanlar sıradan insanlar gibi duruyorlar ve
bir anda üzerimize saldırabiliyorlar. Tabii kimi zaman bu düşmanlara hiç denk
gelmediğimiz de oluyor, ama bölümlerde bu ajanları bulup öldürürsek fazladan
para kazanıyoruz.

Bölüm aralarında kazandığımız paralar karşılığında yaptığımız gelişimler
haricinde başka harcama noktalarımız da var. Mesela bölümde çok fazla zorlanır
da ipucuna ihtiyaç duyarsanız; hemen ara menüye girin ve İntel tuşuna basıp para
karşılığında bölüm içindeki hedeflerin zayıf noktaları hakkında bilgi sahibi
olun. Bunun haricinde bölüm sonunda yapılan değerlendirmelerde eğer kimliğiniz
ortaya çıkmışsa, bir sonraki göreve başlayabilmek için kimlik değişikliği ve
rüşvet gibi bazı ek harcamalar yapmamız gerekiyor.

Teknik detay yine üst düzeyde

Hitman serileri her zaman dönemin en iyi grafiklerine sahiptir. Bu gelenek
dördüncü oyunda da bozulmuyor. Eğer sisteminiz el verir de grafik seviyesini
yükseltebilirseniz, çok detaylı karakter modellemelerine ve doku kaplamalarına
şahit olacaksınız. Özellikle Half-Life 2’yi anımsatan yansıma efektlerini ben
çok beğendim. Karakter animasyonları konusunda ise inişli çıkışlı seyir
izlediğini söylemeliyiz. Ana karakterimizin her hareketi son derece gerçekçi,
ama diğer karakterler maalesef aynı seviyede değil ve cesetlerin aldığı şekiller
ise kimi zaman komik olabiliyor. Aslında bu sorun daha evvelki Hitman
oyunlarında da vardı hâlâ düzelmemiş anlaşılan.

Ses ve müzik konusunda Hitman yine çok başarılı. Budapeşte Senfoni Orkestrası
tarafından hayata geçirilen müzikler müthiş bir şölen yaşatıyor. Sesler de keza
öyle. Atmosferik açıdan artı oluşturmak için önemli cinayetlerin ardından
bölümle ilgili olan tema müziği devreye giriyor ve hikâyeyi tamamlıyor.

Yapay zekâ konusunda ise evvelki Hitman’lerde ne söylüyorsak yine aynıları
geçerli. Zorluk seviyelerini arttırsanız dahi düşmanların zekâsı yeterli
seviyeye ulaşmıyor. Hitman oyunlarına çok aşina mı oldum bilemiyorum, ama bu
dördüncü bölüm serinin en kolay oyunlarından biri gibi geldi bana. İki günde tüm
bölümleri Silent Assassin olarak bitirebildim ve hiçbir silah gelişimine ihtiyaç
duymadığım gibi neredeyse hiçbir bölümde ateşli silah kullanmadım. Esasında
bunun nedeni artık oyunun kendini tekrar ediyor oluşu ve yapay zekânın bir türlü
istenen seviyeye gelmemiş olması sayılabilir.

Diyelim yasak bir bölgeye adım attınız. Hemen görevliler silahlarını çekip
oradan uzaklaşmanızı istiyorlar. Koşarak çıkıyorsunuz ve görevli arkasını dönüp
geri gidiyor. Devriye gezmekte olduğu yeri terk ettiği için peşinden giderken
sağ veya sol taraftan geçip az evvel görevlinin koruduğu yerde dilediğiniz kadar
dolaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla yakalanmamız size dezavantaj olarak geri
döneceğine avantaj kazandırıyor. Kimi zaman ise yanlışlıkla bir kutunun üzerine
çıktığınızda görevliler gereksiz şüpheye düşüp hemen üzerinizde kurşun talimi
yapıyorlar. En çok komiğime giden ise; polisler tarafından arandığınızda
üstünüzde silah bulunursa polis şüphelenmeyip “Lütfen silahınızı bırakıp öyle
gelin” demesi.

Sonuç olarak baktığımızda Hitman: Blood Money türü sevenlere eğlenceli dakikalar
yaşatmak için piyasaya sürülmüş. Eski oyunlarla kıyaslarsak eklenen bir iki ufak
detay haricince önemli bir yenilik yok ve açıkçası bir evvelki oyunda ne
yaşadıysam ve ne hissettiysem aynılarını tekrar ettim diyebilirim. Bölümlerin
pek çok farklı yollarla bitirilebiliyor oluşu en önemli artısı. Elinizde silahla
sağa sola ateş etmeyi sevenlerdenseniz bu oyundan uzak durun, ancak sessiz ve
gizli ilerlemeyi seviyor yeri geldiğinde tuzak kurabilmek için dakikalara
olduğunuz yerde beklemek sizi sıkmayacaksa Hitman efsanesi sizin için devam
ediyor demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu