The Political Machine
Dünyanın en zor işi politikacı olmaktır büyük ihtimalle. Sırf seçilip de yönetebilmek için bu kadar istekli başka bir kesim eminim yoktur. İnsanların bu yönetme isteği nedense bana çok da anlamsız görünmüştür. Çoğunlukla tutarlı yalanlar söylemek epey zor olsa gerek. Tamam; insanın bir şehri ya da ülkeyi kendi himayesinde bulundurmak istemesi o kişinin sorumluluk sahibi olduğunu gösterir. Bu kadar çaba sarf eden birine yönetimi teslim etmek gayet yerinde olur; ama, yine aynı şahsın elindeki bu gücü kötü yerlere kullanması da son derece sapıkça bir davranıştır. “Yalan” vaatlerle elde edilen bir egemenliğin sonu, eğer verilen sözler yerine getirilmezse yaratım süreci kadar kısa bile sürebilir. Şaşkın insanlar da vardır; sadece tarihte adını göstermek için başa geçen ve zulüm yapıp dünya barışını bozan.
Herkese iş imkanı yaratacağım!..
Hali hazırda yaklaşan Amerika başkanlığı seçimlerinin öncesinde piyasaya sürülen enteresan oyunlar furyasına son olarak The Political Machine katıldı. Tamamında sadece Amerika haritasını kuşbakışı gördüğünüz oyunun amacı; 41 haftalık zaman dilimi içerisinde eyaletleri dolaşarak propagandanızı yapıp her eyaletin güvenini kazanmak ve bu sürenin sonunda yapılan seçimde rakibinize üstünlük sağlayarak başkanlığınızı ilan etmek.
Oyun gayet enteresan bir yapı üzerine kurulu olup, kendi içinde içerdiği ilginç stratejiler ile kendini oynatmayı başarıyor. Farklı bir turn-based strateji desek de olmaz değil. Her eyalete giderek halka hedeflerinizi açıklıyor, onların güvenini kazanmaya çalışıyor; hatta diğer partinin başkanını kötüleyerek onun oylarını da kendinize çekmeye çalışıyorsunuz. TV, radyo ve gazetelerden oy veren insanlara seslenebileceğiniz gibi açık oturumlarda size sorulan sorulara yanıt vererek de onlardan güvenoyu alabiliyorsunuz. Gerçekten de bu olayların hepsi o kadar güzel grafiğe dökülmüş ki, hafiften çizgi film havasını içermesine rağmen hayli hoş.
Oyuna başlarken isterseniz bir karakter yaratıyorsunuz, isterseniz de Arnold Schwarzenegger’den Bill Clinton’a kadar geniş bir yelpazeden başkan adayınızı seçerek seçimlere başlıyorsunuz. Bu kişilerin hepsi de bir çok kritere göre puanlandırılmış ve dikkatimi çekti, en az puanı olan aday; George W Bush oldu. Açıkçası hiç şaşırmadım, akabinde de kendi adıma bir aday yaratarak oyuna başladım.
Eğitime gönülden destek vereceğim!..
Amerika ülkesindeki bütün eyaletlerin senatodaki sandalye sayıları belirtilmiş ve eğer seçimi kazanmak istiyorsanız en fazla olanlara yoğunlaşmalısınız. Mesela California’nın 55, Texas’ın 34 koltuk hakkı varken; Alaska’nın 3 koltuk hakkı bulunuyor. Buradaki belirleyici unsur; eyaletin parasal durumu. Fakir topraklardaki az sayıda oyu toplamaktansa zengin bölgelerden fazla oy almak daha akıllıca olacaktır. Zaten herhangi bir yerde vereceğiniz demeçler ülke genelindeki insanlara ulaşarak tüm toplumun size karşı tutumunu belirliyor. Siz de insanların kendinize güvenmesini istiyorsanız onların ne istediğine dikkat etmelisiniz. Örneği asla Irak’taki savaşı desteklememelisiniz, ya da yasadışı silahlanmanın önüne vakit kaybetmeden geçmelisiniz.
Bir diğer ilginç nokta ise arada sırada haritada beliren kamera simgelerinin üzerine gelip televizyona çıkarak program sunucusunun size sorduğu sorulara ekrandaki seçenekleri seçerek cevap verebiliyor olmanız. Bunlar insanların size olan güvenlerini çok fazla etkilerken, diğer başkan adayına yüklendiğinizde de rakibinize oy veren eyaletler tarafından hoş karşılanmayabiliyor.
Bu gibi ilginç konseptteki bir oyunun da bazı eksik ve hatalı yönleri de yok değil. Mesela oyun boyunca sadece seçim öncesi hazırlıklarınızı yapıp süre dolunca da seçim sonuçlarını görüyorsunuz. Oyun bunun sonucunda nihayete eriyor ve eğer scenario başlatmışsanız sıradaki başkan adayı karşısında koltuğunuzu korumak için uğraşıyorsunuz. Toplamda 10 lider karşısında mücadele verdiğiniz oyunda bundan sonra hiçbir yenilik ortaya çıkmıyor ve bu yüzden sürekli kendini yineleyen bir yapısı var. Bununla beraber seçimle iş başına geldikten sonra hiç değilse bir süreliğine ülkeyi yönetme adına da bir simülasyon geliştirilseymiş hiç de fena olmazmış. Oyun bu haliyle fazlasıyla boş ve sadece zaman geçirtmeye yarıyor. Ama 41. haftanın sonundaki oylama günü, yaptığınız hazırlıkların karşılığını görmeniz bakımından beklemeye değer.
Ve bir daha asla yalan söylemeyeceğim…
Seçim simülasyonu oynamak ne derece eğlenceli olabilir?; denemesi 1CD fiyatı. Ülkeyi karış karış dolaşmak, her kesimden insanın desteğini arkanıza almak, yalanlarla göz boyamak, kampanyalarla oy toplamak ve sonucunda ABD’nin başına geçmek. Başarılı olmanın beginner seviyesinde bile zor olduğu Political Machine’de, “mazoşistik” seviyede bu zorluğun ne dereceye varabileceğini hayal bile edemiyorum. Diğer oyunlardan sıkıldığınızda “gideyim de Amerika’nın başın geçivereyim iki dakikada” derseniz eğlenebilirsiniz, yoksa hiç ağzınızın tadını bozmayın derim.