Oyun İncelemeleri

Quake 4

İçerik No İçerik
1 Quake Tarihi
2 İnceleme
3
Ne dediler?

Quake tarihi:

İlk Wolfenstein piyasaya çıktığı zaman ne çok sevinmiştim. Grafikleri ve
oynanışı ile diğer oyunlardan çok daha farklıydı. Yeni bir türün ilk
temsilcisiydi. Arkasından Doom piyasaya çıktı. Wolfenstein’dan çok daha iyi
grafikleri ve korkutucu atmosferi ile FPS türünde bir çığır açmıştı. Oynanışı ve
kuralları iyice oturtmuş bir şekilde karşımızdaydı. Hemen arkasından devamı
geldi ve karanlık hikayeye geri döndük. Id Software bizleri Doom ile oyalarken
asıl bombasını patlattı Quake…

Quake

Quake 1 ilk elime geçtiği zaman çok heyecanlanmıştım. Bir çok kişi tarafından
piyasaya çıkmadan önce de övülen bir oyundu. Fakat şimdi ellerimdeydi ve
oynanmak istiyordum. Bilgisayarıma kurduğum gibi grafiklerin güzelliğine
kapılmıştım. Ne Wolfenstein ne de Doom serisi beni görünüş olarak Quake kadar
etkilememişti. Oyuna başladığım ilk zamanı hatırlarımda, karşımıza üç tane kapı
çıkardı. Bunlar aslında zorluk seviyeleriydi. O zamanlar bilmezdim böyle
olduğunu, onların Quake dünyasında geçen farklı maceraların kapısı olduğunu
zannederdim. Düşmanlarımıza ateş ettiğimiz zaman çıkan kanlar veya ölümleri,
silahımızdan çıkan alev topları hepsi etkileyiciydi. Fantastik bir dünyada
hayatta kalmaya çalışan birini oynuyorduk. Single Player’ı bıraktık, arkasından
Multiplayer’a başladık. Geceler boyunca süren Deathmatch’lar beni uykusuz
bırakmıştı. Oyuncular kendi yaptıkları haritaları oyuna aktarabiliyordu. Bu
sayede farklı tasarlanmış arenalarda kapıştık. Aradan zaman geçti, farklı
oyunlar çıktı, Quake eskidi. Devamı ne zaman gelicek diye beklerken Id
Software’dan açıklama geldi; Quake 2 üzerinde çalışıyoruz!

Quake 2

Quake 2 birinci oyundan çok daha kaliteli ve güzeldi. Uzaylıların işgal ettiği
bir Dünyada, onlara karşı savaşan bir Marine’yi canlandırıyorduk. Birinci oyun
ile sadece teknoloji tabanı ve isim olarak aynıydılar. İçerik, konu ve atmosfer
bakımından çok farklıydılar. Ekran kartlarımız oyunu kaldırmaz, kare kare
Software olarak oynardık. “Vodoo’lar ile çok daha harika oluyor Quake 2“
dediler. Paraya kıyıp 3dfx Vodoo ekran kartımızı da aldık. Arkasına ekstra güç
kablosunu bağladığımız zaman işte o anda donup kalmıştım. OpenGL ile Quake 2’nin
grafikleri karşımda uçup gidiyordu. Strogg’ların tam ortasına BFG ile ateş
edince, ortaya çıkan efektleri görünce, gözlerim yerinden çıktı. Grafikleri ve
oynanışı ile Q2 zamanı için harika bir oyundu. Ancak çok büyük bir eksikliği
vardı. Atasından kalma Multiplayer özelliği yapımda bulunmuyordu. Id hemen bir
yama yaparak bu eksikliği giderdi. Asıl bomba işte o zaman patlamış oldu. Quake
2’nin Multiplayer çılgınlığı yaşandı. Bir çok turnuvada resmi oyun olarak
oynandı. Bende çoklu oyuncu mod’unda bir çok kişi ile kapıştım. Harika zevkli
geçen Quake 2 Multiplayer’ı için sonradan firma tarafından editör çıkarıldı.
Bununla beraber yeni haritalar ve modellemeler yapmamız sağlanıyordu. Her sene
klasikleşen Quakecon turnuvası da Quake 2 ile başlamıştı.

Quake 3: Arena

Q2’deki çok oyunculu modun tutması ile John Carmack ve ekibi Quake 3: Arena’yı
hazırlamaya başladı. Q3 tamamen Multiplayer tabanlı bir oyun olarak piyasaya
çıktı. Single Player kısmı sadece Bot’lar ile kapışabileceğimiz tunuvalardan
oluşuyordu. Q1 ya da Q2’deki gibi ilerleyebileceğimiz, görevler yapabileceğimiz
bir senaryosu yoktu. Önceki yapımlar ile tek bağlantısı serinin son oyunu
olmasıydı. İster yapay zekaya karşı ister online olarak, diğer oyunculara karşı
sürekli aksiyon halindeydik. Oyun hikayesi, şeytan tarafından bir arenada
toplanan en iyi savaşçıların, birbirleri ile mücadelelerini konu alıyordu.
Arenadaki savaşçıları tabiki de bizler canlandırıyorduk. Quake 3: Arena’nın en
iyi yanı kuşkusuz grafik motoruydu. Yeni nesil Quake Engine çok iyi işler
başarıyordu. Multiplayer kapışmalarda dahi o güzel grafikleri kısmadan akıcı bir
şekilde oynuyorduk. Farklı mod’ları da desteklemesi ile Quake 3 çok iyi işler
başardı. Yeni haritalar ve mod’ları ile kendini sürekli yeniledi. Id Software
boş durmadı, ek görev paketi Quake 3: Team Arena’yı piyasaya çıkardı. Yeni
karakterler, yeni silahlar, yeni haritalar ve oyun mod’ları ile normal oyunu bir
hayli genişletiyordu. Takım oyununa ise bir hayli ağırlık veriyordu. Genel
olarak haritaları ve yeni oyun şekilleri kalabalık kişiler için yapılmıştı.
Klasik Quakecon dahil pek çok turnuvada Quake 3: Arena, resmi oyun olarak
kullanılmıştır.

Quake 1, Quake 2 ve Quake 3 olsun hepsinin önemli ortak yanları, Multiplayer
olarak çok tutulmaları ve teknoloji olarak zamanları için harika olmalarıydı.
Serinin üç oyunun grafik motorları başka yapımlarda kullanıldı. Bunlar arasında
Half–Life 1, Sin, Jedi Knight serisi, Return The Castle Wolfenstein, Elite Force
vb… güzel oyunlar bulunuyor.

Quake 4 söylentileri

FPS dünyasının efsanevi ismi Quake, tek kişilik oyun adına verdiği uzun
ayrılıktan sonra yeniden karşımıza çıktı. Hatırlanacağı üzere Quake 3, zamanın
en mükemmel grafik motorunu sergilerken sadece multiplayer modlarına destek
vermiş, bu nedenle kimi kesimleri üzmüştü. Quake 2 gibi milyonlar satan bir
oyunun önemli savaş sahnelerinin herkes devamını bekliyordu, ancak kısa vadede
bu gerçekleşmedi. Quake 3 ise daha çok kendi oyun motorunu diğer firmalara
pazarlarcasına gerçekleştirilmiş bir oyun görünümdeydi. Gerçektende Quake 3
motoru pek çok önemli oyunda kullanıldı. Medal of Honor, Jedi Knight, Return the
Caste of Wolfenstein bunlardan bazıları. Sırada derin bir bekleyiş vardı. Quake
3’ün üzerinden bir kaç yıl geçmeden Quake 4 söylentileri almış başını gitmişti.
Resmi kaynaklardan kesin bir açıklama gelmese de, hatta yapımcı firma diğer
oyunları Doom 3 için gün saymaya başlasalar da aynı motor ile yapılacak olan
Quake’in dördüncü versiyonu için dedikolular iyice artmaya başlamıştı.

Doom 3, yeni geliştirilen grafik motoru ile piyasaya çıktıktan sonra artık Quake
4’ün de yapımına başlandığı resmen duyuruldu. Önce resmi İnternet sitesinde
yayınlanan bir iki ekran görüntüsü ile bizleri heyecana sokan oyun için yapılan
resmi açıklamalar da hayranlarının yüzünü güldürür nitelikteydi. Herkesin
merakla beklediği tek kişilik senaryo bazlı oyun bu sefer geliyordu ve Quake
2’nin bıraktığı noktadan hikaye devam edecekti. Açıklanan ilk bilgiler arasında
id tarafından geliştirilen Doom 3 grafik motorunun daha geliştirilmiş bir
halinin kullanılacağı, oyunun yapımcılığını ise Raven Software’in üstleneceği
yönündeydi.

Tarihler ekim ayının ortalarını gösteriyordu ki FPS dünyasının depremi sayılan
Quake 4 nihayet PC’ler için piyasaya çıktı. İlk intiba olarak oldukça güzel olan
grafikleri ile izleyenleri büyüleyen oyun, hiç dinmeyen temposu ile de
dikkatleri üzerine çekiyordu. Yer yer takım çalışmasına izin veren yapısı,
hareket halinde olmayı ilke edinmiş düşmanları ile birleşince Quake sevenler
için tadından yenmez bir hal oluyordu. Peki oyunun geriye kalan kısmı nasıldı?..

İnsanlar ve yaratıklar arasındaki büyük savaş başlıyor.

Quake 4’ün açılış sahnesi gerçekten çok başarılı. Uzay boşluğuna donuk gözlerle
bakan bir askerin yandan silüetini orkestral müziklerle duymaya başladığımızda
tipik bir başlangıç havası seziyoruz. Fakat izlediğimiz asker hafifçe yana doğru
dönmeye başladığında onun sabit bir yerde duradığını, aslında uzay boşluğunda
süzüldüğünü anlıyoruz. Üstelik kafasının diğer kısmı ve belden aşağısı
olmadan… Parçalanmış asker cesedi yana doğru kaymaya başladığında müzikler
şekilleniyor ve yapımcıların isimleri ekrana gelmeye başlıyor. Hemen ardından
ise diğer cesetler ve parçalanmış bir uzay gemisinin ardında kalan enkazları
süzülürlerken izliyoruz. Sonra da Quake 4 logosu…

Bahsettiğim şık girişin ardından üç adet devasa boyutta uzay gemisinin gelişini
ve deminden beri arkamızda gelişmekte olan büyük savaşın ayrıntılarını
izledikten sonra artık oyunun bizi ilgilendiren kısımlarına odaklanıyoruz. Büyük
bir savaşın ortasında sıradan bir asker olarak maceraya atılacağız.

Quake 2’de hatırlarsanız Strogg’larla büyük bir savaşa girmiş, tüm düşman
orduları ile tek başımıza savaşmıştık. Sonlara doğru düşman gemisine girip onu
yok ederek son anda kaçmayı başarmış dünyayı büyük bir tehlikeden kısa
süreliğine de olsa kurtarmıştık. Daha sonra ise insanlar, Strogg’ların yeniden
gruplaştığına ve hızlıca güçlendiklerine şahit olunca büyük bir istilaya
hazırlandılar. Askerlerin arasında sıradan bir kişi olarak biz de gemideki
yerimizi alıyor ve Quake 4 ile Stroggos gezegenine doğru yol alıyoruz.

Aksilikler daha en başka karşımıza çıkıyor

Genelde her FPS’de olduğu gibi oyuna büyük aksiliklerle başlıyoruz. Bizi
gezegendeki stratejik noktaya iniş yaptıracak gemimiz hasar alıyor ve hiç
ummadığımız bir yere düşüyoruz. Geldiğimiz noktada yarı baygın haldeyken savaşın
atmosferini az çok hissediyor, yanı başımızda silah arkadaşlarımızın ölüşlerine
şahit oluyoruz. Nihayet karakterimiz kendine gelip de ayağa kalktığında etrafa
şöyle bir bakınca grafikler konusunda bir an şüpheye düşer gibi olmak mümkün.
Doom 3’ün grafik motoru iç mekanlarda deyim yerinde ise tavana vururken, genelde
dış mekanlarda göze hoş gelmiyor ve biz de oyunun ilk sahnesinde bunu hisseder
gibi oluyoruz.

Ne zaman ki birliğin diğer üyeleri ile buluşmak için içerilere doğru hareket
ediyoruz, işte o zaman oyunun grafikleri şölene dönüşüyor. İç mekanlara
girdiğimizde, ışık efektleri, gölge efektleri ve karakter modellemeleri
gerçekten bir harika.

Genel olarak ele aldığımızda Quake 4, Doom 3’e fazlasıyla benziyor. Teknik
altyapı aynı olduğu için değiştirilmemiş bazı özellikler de göze çarpıyor.
Mesela dost bir karakter ile burun buruna geldiğimizde silah imlecimiz etkisiz
hale geliyor ve karakterin künyesini kısaca bize yazıyor. Aynı şekilde oyun
içinde kullanacağımız tüm panellerde de tıpkı Doom 3’te olduğu gibi fare imleci
ile karşılaşıyoruz. Küçük bir ayrıntı da oyundaki kimi silahlarımızda el
fenerinin olması konusunda söylenebilir. Standart tabancamız veya makineli
tüfeğimiz elimizdeyken el fenerini açabiliyoruz. Ancak diğer silahlarda
kullanamıyoruz.

Takım arkadaşımla beraber

İlk silahımız olan tabancamız, Quake 2’den hatıra olarak elimizde duruyor.
Mermisi hiç bitmiyor ve kısa bir süre basılı tutmamız halinde daha güçlü bir
atış yapıyor. İlk görevimiz, demin de bahsettiğim gibi takımın diğer elemanları
ile buluşmak. Ancak Quake 4’ün yapısı gereği artık görevlerde hep tek başımıza
değiliz. Yanımızda bir silah arkadaşımız var ki yeri geldiğinde bizden iyi
savaşıyor.

Takım arkadaşı kavramını biraz açalım. Quake 4’te yeri geldiğinde sayısı 3’ü
bulan silah arkadaşlarımız ile birlikte savaşıyoruz. Bunlar genelde üç kısma
ayrılıyorlar; sıhhıye, normal asker ve armor gücümüzü yenileyen mühendis. Bu
askerlerle birlikte savaşa girdiğimizde tam bir takım havası içine bürünüyoruz.
Yeni geldiğimiz bir mekana tüm askerler siper alıyor ve bizim hareketimizi
bekliyorlar. Çatışmalar esnasında herbiri kendi üstüne düşen görevi yaparken,
çatışmanın ardından, eğer gücümüz veya armorumuz azaldıysa hemen asker
arkadaşımızla etkileşime geçip, gücümüzü tazeleyebiliyoruz. Genel olarak çok
güzel bir dayanışma olsa da oyun için fazlasıyla kolaylaştırıcı bir stil
sunuyor. Çünkü her çatışma sonunda gücümüzü yenileyince bir sonraki savaş gayet
basit geçebiliyor. Hatta kimi zamanlar bir köşeye çekilip hiç ateş etmesek dahi
takım arkadaşlarımız bizim yerimize savaşıp düşmana üstünlük sağlayabiliyorlar.
Elbette ilerleyen bölümler hariç.

Takım halinde ilerlemenin kötü yanları ise yok değil. Söz gelimi bir kapının
açılıp, içine girmesi gereken kişi hep biz olduğumuzdan, tehlikeyle her an burun
buruna gelme ihtimalimiz yükseliyor. Diyelim ki bir odaya girdik ve roker atarlı
düşmanlarla karşılaştık ve hemen geri dönmeye çalışırsak, hemen arkamızda bizi
takip eden askerler geri gitmemize engel oluyor ve hedef tahtası olarak
kalmamıza neden oluyorlar. Bunun haricinde genelde oyun belli bir kurgu üzerine
ilerliyor ve atmosferi biraz düşürüyor. Mesela bir odaya askerler daha evvelden
girip siper almışlarsa olayların gelişmesi için mutlaka bizim istenilen yere
gitmemiz gerekiyor. Biz bahsi geçen yere geldiğimiz anda düşmanlar akın akın
geliyor ve savaşmaya başlıyoruz.

Takım arkadaşları ile ilgili minik bir not da kendi kişilikleri olduğu
konusunda. Aslında çok geniş kapsamlı irdelenmese de askerler kimi zaman kendi
aralarında şakalaşıyor ya da bize laf atıyorlar. Düşmanlarla kapıştığımızda
heyecan dolu sözler sarfediyor, aniden karanlık bir ortama gidiğimizde hepsi el
fenerlerini yakıyorlar.

Bitmeyen aksiyon

Fazla sorgu sual tanımadan sadece aksiyon sevenlerin bir numaralı gözdesi olan
Quake serinin dördüncü oyununda da bekleneni sonuna kadar sergiliyor. Oyunun her
anı aksiyon ve hareket dolu. İlk bölümlerde genelde bir askeri başka bir yere
götürüp, eskortluk yapma ya da kilitli bir kapıyı aç gibi basit görevler olsa da
hikaye gelişip oyunun ilerleyen safhalarına gelince gerçekten aksiyon dozu iyice
yükseliyor. Çatışmaların arttığı noktada dört bir yandan gelen düşmanlar sürekli
hareket halinde olmamıza neden olduğu gibi sabit bir noktada hedef alıp ateş
etmemize de engel oluyor.

Aksiyonun dozunu anlatırken düşman yapay zekasından bahsetmeden olmaz. Quake
4’teki düşmanların savaş stilleri genelde aynı. Ya üzerimize kurşunlarını
savurarak koşturuyorlar ya da bulundukları yerden siper alarak ateş ediyorlar.
Üzerimize gelenler ise sürekli sağa sola kayarak hedeften çıkmaya ve bizi
şaşırtmaya çalışıyorlar. Kimi zaman ise perendeler atarak farklı noktalara
çekiliyorlar. Ancak genel olarak hepsi bizim üzerimize odaklandıkları ve sadece
bizi öldürmeyi düşündükleri için kolay hedef oldukları da bir gerçek.

Açık söylemek gerekirse, üzerimize Serious Sam’deki gibi deli gibi koşanların
oluşturduğu bir düşman grubunu görmek beni üzdü. Çünkü gelişen teknoloji ile
oyunlarda iyice artan yapay zeka’nın esintilerini burada bulamamak pek
beklediğimiz bir şey değildi. Genelde Quake 4’teki düşmanların özelliği, çevik
ve bol hareketli olmaları. Kimilerinin ise çok güçlü olmaları artı yanları.
Yoksa taktik belirleyip sağa sola saklanmaları, yer değiştirmeleri ya da tuzak
kurmaları gibi bir durum pek söz konusu değil. Yüksek zorluk seviyelerinde dahi
düşmanlar çok akıllı olmuyorlar. Bunun yerine verdikleri hasarlar çok artıyor ve
hızlı hareket ediyorlar.

Quake serilerinin vazgeçilmezi olan boss’lar ise diğer düşmanlardan ayrılır
yapıda. Çünkü her boss’u öldürebilmek için farklı taktik ve beceri gerekiyor.
Eski oyunlardan hatırladığımız gibi düşmanın etrafında dönüp ateş etmek pek işe
yaramıyor. Mutlaka her birinin zayıf noktası bulunuyor ve o noktayı bulana kadar
epey zorlandığımız anlar yaşanabiliyor.

Uzayda Shotgun başkadır

Quake 4’ün silah yapısı bizi hiç şaşırtmıyor. Hepsi Quake hayranlarının büyük
bir zevkle kabulleneceği yapıda. Açıkçası Quake 3’te hangi silahlara sahipsek
burada da yeniden modellenmiş hallerini görüyoruz. Garip olan ise genelde
FPS’lerde alışık olduğumu el bombası Quake 4’te bulunmuyor. Silahlarımızın
ikinci ateş modları yok, ama genelde hepsinin zoom modu var. Sağ tuşa basarak
ulaştığımız bu mod sayesinde yakından keskin atışlar yapabiliyoruz. Oyunda sahip
olduğumuz silaha bağlı el fenerinin şarjı hiç bitmiyor ve bu nedenle olsa gerek
pek çok karanlık mekanda dolaşır hale geliyoruz.

Hikayemizin genel akış planı ise bizi fazla şaşırtır yapıda değil. Genelde hep
takım arkadaşlarımız ile birlikte ilerliyor bir sorunla karşılaşıyor ve sorunun
çözümü için tek başımıza yola koyuluyoruz. Kimi zaman ters taraftan açılması
gereken bir kapı, kimi zaman ise gidip getirilmesi gereken bir asker oluyor.
Asker getirme görevlerine genelde tek başımıza gidiyor ve dönüşte yanımızdaki
askeri koruyarak geri dönüyoruz. Burada dikkati toplayan nokta ise genelde FPS
oyunlarında hep ileri doğru gidilir ve pek geri dönülmez. Ancak Quake 4’te kimi
zaman gidip bir objeyi alarak ya da bir askere eskortluk yaparak başladığımız
noktaya geri döndüğümüz oluyor. Böyle durumlarda aynı koridoru kullanmamıza
rağmen farklı noktalardan çıkan yaratıklarla karşılaşıyoruz.

Teknik detaylar Quake’in artıları

Quake 4 için belkide en çok övülmesi, alkışlanması gereken konu; grafikleri.
Oyunun tamamında hiç düşmeyen bir kalitede son derece detaylı kaplamalara,
modellemelere ve animasyonlara sahip harika bir grafik motoru mevcut. Zaten Doom
3 oyununda da kapalı mekanda oyun motorunun ne kadar yüksek düzeyde olduğu
gösterilmişti, ancak Quake 4 ile geliştirilmiş olan grafik motorunun bu yeni
hali gerçekten görülmeye değer. Özellikle daha oyunun başında karakter
modellemeleri ile dikkatleri üzerine çeken grafikler daha sonra bölüm
tasarımlarıyla da tavana vuruyor.

Sürekli yanıp sönen ışıklar, sağda solda bozulup, kırılan, kıvılcımlar saçan
paneller, borulardan çıkan sıcak gazlar ve ışıklar ile doğru orantılı oluşan
gölge efektleri ile gayet güzel bir görüntü çiziyor oyunumuz. Yarı canlı yarı
robot olan düşmanlarımızın tasarımları gayet korkunç olduğu gibi ilerleyen
bölümlerdeki büyük ve kopleks harita tasarımları da son derece güzeller.

Film aktörlerinin seslendirdiği oyun karakterleri ses konusunda oyunun artı puan
almasını sağlıyor. Askerlerin herbirinin kendine has aksanı olması ve de sürekli
ortama heyecana uyan bir şekilde konuşmaları artı özellikler. Müzikler ise
genelde ortama uyan şekilde gelişiyor, ancak harikalar yarattığını da söylemek
güç.

Nasıl bir sistem gerekli?

Quake 4’ün minimum sistem gereksinimi Pentium 4 2.0 GHz veya Athlon XP 2000+
işlemci, 512MB RAM, 2.8 GB boş harddisk alanı, 64 MB’lık DirectX 9.0c destekli
ekran kartı olarak belirtiliyor. Biz ise Quake 4’ü üç farklı sistemde test
ettik. Asıl konfigürasyonumuz olan 2.8 GHz işlemci, 1 GB RAM ve Radeon 9800 PRO
ekran kartına sahip bilgisayarda high grafik ayarlarında ve 1024 ekran
çözünürlüğünde x2 antialising açıkken oyunu rahatça oynayabildik. Açık alana
çıktığımızda ve büyük çatışmalarda zaman zaman yavaşlama oldu, ancak yine de
akıcı bir oynanabilirlik yakaladık. Diğer sistemimiz olan 2.4 GHz işlemci, 1 GB
RAM ve FX 5700 ekran kartı ile medium ayarlar ile rahatça oynayabildik. Bir üst
grafik seviyesine çıkarttığımızda ise hatırı sayılır bir yavaşlama hissettik.

Genel kanı olarak söyleyebiliriz ki Quake 4, F.E.A.R. oyununa göre daha düşük
sistemler de dahi çalışabiliyor. Test ettiğimiz en düşük konfigürasyonlu
makinede ise AMD 1200, 512 MB, FX 5200 ekran kartı mevcuttu. Oyunu gayet rahat
bir şekilde oynayabildik. Elbette grafik ayarları en düşük olarak.

Son sözler

Quake 4, beklediğimizin üstünde grafik şöleni ile bizleri karşılamış olsa da
aslında mükkemmel diyebileceğimiz bir oyun yapısı sunmuyor. Genelde oyunun kendi
fanlarına hitap edecek seviyede ilerleyen senaryo, oynayanı hep karşına çıkanı
öldürmeye ve sürekli hareket halinde olmaya itiyor. Yapay zeka yeterince iyi
olmayınca, oyun yapısı fazla yenilik sunmayınca, sadece grafiklerin mükkemmeliği
oyunun klasik olmasını sağlamıyor. Kısa süren ana senaryosu, fazla yenilik
getirmeyen ve Quake 3: Arena – Team Arena’yı hala bir numarada tutan multiplayer
modu ise bizi üzen noktalar oldu. Multiplayer modunu biraz daha geliştirmelerini
beklerdik açıkçası.

Sonuç olarak bakıldığında, eğer FPS oyunlarının ciddi bir fanatiği iseniz ve
Quake efsanesinin yakın takipçiyseniz oyun, gerçektenden de beklediğiniz herşeyi
sunuyor. Ancak son zamanların en önemli FPS’leri F.E.A.R., Half-Life 2 gibi
senaryo ve de yenilik anlamında önemli içerik sağlayamadığı kesin Quake 4’ün.
Ancak Quake sevenler için asıl ihtiyaç olan aksiyon ve bol hareket bu oyunda
fazlasıyla mevcut. Sisteminiz el veriyorsa bu grafik şölenini kaçırmayın.

Quake 4 için ne dediler?

Aykut Göker

Doom 3’ü büyük bir sabırsızlıkla bekledik. Zira ilk 2 oyunu zamanına göre çok
başarılıydı. Ancak Doom 3 çıktı ve gördük ki, bu oyun teknik yönden uç noktalara
yaklaşmış fakat hala Doom 1&2’den farkı yok. Oyun tam manasıyla önüne çıkanı
öldür, ilerle, kapıyı aç, yine öldür yine ilerle… tarzındaydı. Açıkçası ben,
FPS’lerde daha çok yenilik, daha çok strateji, daha çok yapay zeka, daha çok
fizik ve bunların hepsini bir kazana atıp kaynattığımızda ortaya çıkan
gerçekçiliği seviyorum. Bunlar da Doom 3’de pek bulunmayan öğelerdi. Şimdi
gördüm ki Quake 4 de böyle. Hep öldür öldür ilerle… Bu yüzden Quake 4 bana çok
fazla heyecan vermiyor. Ancak burada şöyle bir hassas nokta var. Doom ve
Quake’teki gibi, minimum strateji ile önüne çıkanı öldür türündeki oyunları
sevenler de azımsanmayacak kadar çok. O açıdan bakılırsa Quake 4’ten
istediğinizi sonuna kadar alacaksınız! Paranız boşa gitmeyecek.

Anıl İşal

İngilizce meali deprem olan Quake, çıkışıyla FPS oyunlarında gerçekten bir
devrim yaratmıştı.Quake 3 ile zirveye çıkan seri,son oyunla bekleneni verecek mi
diye düşünürken çıka geldi. Ancak beklediğim gibi bir Quake 4 çıkmadı
karşıma,nedense quake 2 oynarken aldığım zevki alamadım bu oyundan. Single
Player mod’u Doom 3 ile nerdeyse aynı olacak şekilde tek düze ilerliyor. Bence
Quake 4’ü kurtaracak… tek şey Multiplayer mod’u olacaktır.

Hasan Uğur Nayır

Bir Quake fanı olarak son oyunu çok beğendim. Klasik Quake tarzında ilerliyoruz
ve görevleri yapıyoruz. Grafikler gerçek anlamda süper yapılmış. Doom 3 grafik
motorunun nimetlerini Raven Software iyice kullanmış. Single Player kısmı bize
Quake 2’den sonra neler olduğunu, hikayenin nasıl bir biçime girdiğini
anlatıyor. Çoklu ouncu mod’u gene güzel olmuş durumda. Zaten yapımcılar Quake 3:
Arena’nın Multiplayer özelliğinin Q4’de iyice hissedeceksiniz diyordu. Raven bu
konuda sözünde durmuş. Ancak önümüzde bir tartışma var, aslında bu tartışma
önceki senelerde hep karşımıza çıktı. Unreal ile Quake 2, Doom 3 ile Half – Life
2 ve şimdi de karşımıza F.E.A.R. ile Quake 4 gelecektir. Her iki oyununda farklı
olduğunu ve ayrı öğeleri kullandığını belirtmek isterim. F.E.A.R. genel olarak
gerilim ve korku öğelerini kullanırken, Quake 4 ise daha aksiyon ve fantastik
bir dil kullanıyor. Her iki yapımda harika, ama benim gönlüm ilk göz ağrım olan
Quake’den yana.

Başar Özcan

Quake serisini her ne kadar sevmesemde her çıktığında içimde bir oynama hissi
uyanırdı. Ya ne yapmışlar da kitleleri birlikte oynatabilen bir oyun yapmışlar
diye. Her seferinde ne kadar geliştiğine de böylece şahit oldum. Quake 3
çıktığında daha fazla geliştirebilirler mi diye düşünmüştüm. Şimdi ise karşıma
dikilmiş bana nanik çekiyor. Bu sefer umuyorum ki oynama lüksüne sahip olacağım…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu