God of War: Chains of Olympus
“Yazı için Murat Sağlam’a teşekkür ederiz.”
God of War, Playstation tarihinin en önemli aksiyon oyunlarından birisi
olarak hafızalarımıza kazınmıştı. Ardından gelen serinin ikincisi ise devam
oyunlarında çığır açarak, o kadar uzun süre bizi oyalamayı başarmıştı ki,
kendisine ister istemez gelmiş geçmiş en iyi aksiyon oyunu yakıştırmalarının
yapılmasını sağlamıştı. PSP için God of War: Chains of
Olympus adında bir oyun geliştirildiği açıklandığında, hepimizi büyük bir
heyecan sarmıştı. Beklenen gün geldi ve bakalım tanrıların tanrısı Kratos şanını
devam ettirecek bir yapım ile karşımıza çıkabildi mi?
Daha önce God of War oynamamış olanınız var mıdır bilemiyorum, ama eğer
oynamadıysanız, gönül rahatlığıyla bu oyunu alıp oynayabilirsiniz. Bunun sebebi,
God of War: Chains of Olympus’un serinin diğer iki oyunundan önceki bir dönemi
anlatıyor olması. Yani konular arasında hiç bir bağ yok. Senaryo kısaca şöyle;
Kratos yani biz, Ares tarafından kurtarılıyoruz ve Ares’e olan borcumuzu da
Olympus’un topraklarında ödememiz gerekiyor. Chains of Olympus, Attica’da
başlıyor ve önce Pers (Günümüz adı itibari ile İran) askerlerine yardım etmemiz
gerekiyor. Bu kısımda Pers askerlerine yardım edip etmemek bizim elimizde, zira
düşman askerlerini öldürürken arada Pers askerlerini de kaynatıyoruz sürekli.
Zaten bizim iyi bir tanrı olduğumuzu kimse iddia etmemişti öyle değil mi?
Kratos yapma
Oyun gayet basit ve serinin eskilerinden aşina olduğumuz bir menü ile karşımıza
çıkıyor. New Game ile yeni bir oyuna başlayabilir, Load Game ile kayıtlı olana
devam edebilir, Options seçeneği ile çeşitli ayarlamaları yapabilirsiniz.
Menünün en altında ise Treasures diye bir seçeneğimiz daha var. Bu seçenek ile
Chains of Olympus bitirdikten sonra 5 adet farklı küçük oyun oynayabilirsiniz.
Bu oyunlar ise, çeşitli büyüleri kullanarak 200 askeri öldürmek gibi eğlenceli
ve kısa sürede sizi oyalayacak türden. Ayrıca bu kısımda yapım bittikten sonra
açılan bonus kıyafetleri görebilirsiniz. Karakter çizimlerine ve oyunun
içerisindeki ara demolara da ulaşmak mümkün. Bir kez bitirdikten sonra açılan
“God Mode” var ki, kesinlikle denemenizi tavsiye ediyorum. Kendisi size hayli
sinir harbi yaşatacak türden bir zorluk seviyesi.
New Game’i seçiyoruz ve karşımıza oyunu 3 zorluk seviyesi çıkıyor. Tavsiyem en
kolayı seçerek oyunu oynamamanız. Hem çok kolay, hem de aldığınız zevki
öldürebiliyor benden söylemesi. Bence normal ile başlayıp bitirdikten sonra,
sırasıyla diğer iki zorluk seviyesini de bitirmeye uğraşın ve oyundan maksimum
zevki alın. Chains of Olympus çok kısa bir demonun ardından başlıyor ve bizi
öyle güzel grafikler karşılıyor ki, iddia ediyorum daha önce PSP’nizde böylesini
görmediniz. Yapım kesinlikle bir PS2 uyarlaması değil. Kullanılan grafik motoru
God of War 2 ile aynı ama her şeyiyle yepyeni bir oyun var karşımızda. PSP’nin
gücünü sonuna kadar kullanıyor belki ama oyunda en yoğun anlarda bile kesinlikle
en ufak bir performans kaybı yaşamıyoruz. En önemli artılardan biri de bu.
Başladığınızda şöyle bir etrafınıza bakın ve o anda kendinizi mitolojik bir
savaşın tam ortasında hissedeceksiniz. Etrafınızda sürekli uçuşan oklar,
mancınıklarla ateşlenen alevli taşlar, birbirleri ile savaşan askerler ve devasa
yaratıklar var ve o kadar güzel görünüyorlar ki, oyunda fırsat buldukça durup
izlemeye doyamayacaksınız. Fark ettiyseniz fırsat buldukça diyorum, çünkü hiç
bitmek tükenmek bilmeyen bir aksiyon var ve sürekli olarak savaş durumundasınız.
Savaşların haricinde ufak tefek bulmacalar da sizleri bekliyor ama bulmaca
dediğime bakmayın. Geneli ceset taşıyıp taşların üzerine koymak ya da
kalkanınızla ışıkları yansıtmak türevi şeyler.Boss’larla olan dövüşlere de dikkat çekmek istiyorum. Bazıları sizi öylesine
zorlayacak ki gerçekten hırslandıkça hırslanacaksınız. Ready at Dawn nasıl
başarmış bilmiyorum ama Boss savaşlarını kaybettiğinizde bile oyundan
sıkılmıyorsunuz. Zaten 4-5 kez üst üste ölürseniz oyun size “Zorluk seviyesini
düşüreyim mi? ” diye bir soru soruyor. Tavsiyem düşürmeden devam etmeniz. Her
savaşın kendine has bir taktiği var bunu bilmeniz yeterli diye düşünüyorum.
Dikkatimizi çeken bir nokta ise kesinlikle serinin diğer iki oyunundan daha
rahat bir kontrol sistemi olması. Bildiğiniz gibi PSP de R2 ve L2 tuşlarından ve
bir de Analog Stick’den yoksunuz. Ready at Dawn bundan hiç gocunmayarak, oynanış
ve kontrol sistemini PSP’ye harika bir şekilde yedirmeyi başarmış. Çok akıcı bir
kontrol sistemi ile rahatlıkla kombolar yapabilecek, ani hareketleri sorunsuz
şekilde başarabileceksiniz. Fakat PSP ile ilgili bilinen en önemli sorun burada
karşımıza çıkıyor ki, bu da ergonomi sorunu. Oyunun yaklaşık olarak 7-8 saat
süren bir oynanış süresi var ve bu süre zarfında sık sık ara verme ihtiyacı
hissedebilirsiniz, çünkü parmaklarınıza kramplar girecek. Bunun asıl sebebi
yapımın sizi kendine esir etmesi ve saatlerce bırakamamanız olabiliri. Ben oyunu
bitirdiğim sırada PSP’yi bir kenara bırakırken gerçekten parmaklarımın konsolun
şeklini aldığını ve hareket edemediğimi fark ettim. Tabi bu oyunun değil
konsolun bir eksisi ve yapıma mal etmenin hiç bir manası yok.
Kombolar, bloklar her şey tam olması gerektiği gibi çalışıyor. Ready at Dawn
çalışanlarını tebrik etmek ve alınlarından öpmek istiyorum. Bana başka kim
yumruk ile havaya kaldırdığım rakibimi havada kaparak yerden yere vurup,
ardından yere düşmeden tekrar havaya kaldırarak bıçaklarımla 30-40 vuruşla kombo
yapma imkanı sağlıyor ve bunu da böyle güzel bir kontrol sistemi ile yapıyor ki
zaten? Bunu gerçekten yaptım ve çok daha yaratıcı olmak mümkün. Çünkü oyunun
kombo sistemi de muhteşem.
Kafa göz kalmaz!
Oyun içerisinde kullanacağınız iki adet silah ve 3 çeşitte büyü bulunuyor.
Silahlarımız Blades of Chaos ve Gauntlet of Zeus. Blades of Chaos zaten
Kratos’un standart silahı ama Gauntlet of Zeus daha önceki oyunlarda olmayan bir
silah. Zaten bu silahı oyunun 5 ya da 6. saatinde ancak elinize
geçirebiliyorsunuz ve geçirdiğiniz anda da bırakmak istemiyorsunuz. Çünkü hem
çok güçlü, hem de alan etkisi ile vuruş yapabildiğinden işinizi çok
kolaylaştırıyor. Büyüleriniz ise The Efreet, Light of Dawn ve Charon’s Wrath.
The Efreet olduğunuz yere alevler saçarak yumruk atan bir dev, Light of Dawn
daha çok ok kullanır gibi kullanacağınız bir ışık topu ve Charon’s Wrath ise
düşmanı sersemletip hareketsiz kılarken, üst üste 9-10 kez vurarak hem çok
yüksek hasar veren hem de kombo metrenizi ayakta tutan bir büyü. Büyüler en
fazla 3 kez geliştirilebilirken, silahlarınız 4. ve 5. seviyelere kadar
yükseltilebiliyor. Düşmanlarınızı öldürdükçe ya da kutuları açtıkça içlerinden
çıkan kırmızı ışık huzmelerini biriktirmeniz gerekiyor. Biriktikçe oyun
içerisinde PSP’nizin Start tuşuna basarak menüye girebilir ve “ X “ tuşuna
basılı tutarak silahınızı ya da büyülerinizi yükseltebilirsiniz. Etraftan
yalnızca kırmızı değil, mavi ve yeşil ışık topları da toparlıyorsunuz ve
bunlarda size sağlık ve büyü yapmak için mana olarak geri dönüyorlar.
Sağlık konusuna değinmişken, oyunda mutlaka gidebildiğiniz her yere gitmeye özen
gösterin, çünkü bazı sandıklardan Gorgon Eyes ve Phoenix Feathers isimli iki
nesneden birisi çıkabiliyor. Bu nesnelerden beşer tane toparladığınız zaman,
Gorgon Eyes sağlık barınızı uzatıyor ve sağlığınızı tam hale getiriyor. Phoenix
Feathers ise büyü enerji barınızı yükseltiyor. Kesinlikle toplamanız gerekiyor,
özellikle normalin üstü zorluk seviyelerinde buna çok ihtiyacınız oluyor.
Chains of Olympus’un eksi yönü olarak gösterebileceğim tek yanı diğer oyunlara
göre daha kısa bir oynanış süresi olması. Şu ana dek PSP’de oyun oynarken,
bittiği için moralimin bozulacağını düşündüğüm hiçbir oyun yoktu. Fakat God of
War bittiğinde gerçekten “Keşke bitmeseydi” dedim. Muhteşem grafikleri, insanı
kendisine bağlayan konusu ve hiç bitmeyen aksiyon duygusu ile God of War: Chains
of Olympus, tüm görkemiyle karşımızda duruyor. Ready at Dawn, oyunu hazırlarken
bir konsolu tanımanın ne demek olduğunu gösterircesine adeta şov yaparak şaşkına
çevirdi bizleri. Eh artık bize de saatlerce parmak ağrıtmak ve Kratos’a bu garip
savaşta yardımcı olmak düşüyor.