Oyun İncelemeleri

Tom Clancy’s Splinter Cell Chaos Theory

İlk oyunu ile gönüllerde taht kuran, ikinci oyunu ile bizi iyice mest eden
Splinter Cell, son perde ile karşımızda. Yeni bir macera ve geliştirilmiş olarak
gelen Sam Fisher beni hayretler içinde bıraktı. Sözü fazla uzatmadan hemen
incelemeye geçelim orada anlarsınız.

Film Başlasın

Üçüncü oyunumuz Kore topraklarında, büyük bir terörist planın işlemeye başladığı
haberleri üzerine, karakterimiz Fisher’ın olay yerine dahil olmasıyla başlıyor.
Kısa bir yükleme süresinden sonra grafikler ilk olarak göze çarpıyor.
Görüntüleri görür görmez ağzım açık kaldı. Mükemmel bir ışıklandırma ve
gölgelendirme kullanılmış durumda. İlk oynadığımız bölüm deniz feneri bölümü,
demo’yu oynayanlar burayı bilirler. Su efektine bakıtığımda oyunun grafik
kalitesini daha iyi kavradım. Çevremize ve karakter kaplamalarına göz attığımız
zaman yine güzelliğe doyamıyoruz. Adamı esir alıp, konuşturmak istediğimiz zaman
yüz mimiklerini görebiliyoruz. Her karede sanki bir işçilik saklanmış durumda,
oyun gerçek bir sanat şaheseri gibi karşımızda duruyor.

Sesler yine her zaman ki gibi özenle yapılmış. Karakter seslendirmeleri olsun,
çevredeki seslendirmeler olsun, grafiklerden aşağı kalır yanı yok. Rüzgar
uğultusunu, kayaya çarpan dalganın sesini ve daha bir çok şeyi ayırt
edebiliyorsunuz. Tüm karakterlerin sesleri ayrı ayrı, hiç biri diğerine
benzemiyor. Bazı oyunlarda düşman karakterlerin sesleri hep aynıdır veya bir
tabanca ile tüfeğin sesi aynı çıkar. Fakat Splinter Cell 3 için bunları diyemem.
Kesilikle sesler grafikler kadar mükemmel. Seslendirmelerin her biri profesyonel
oyuncular tarafından yapılmış. Sam Fisher’ı ünlü aktör Michael Ironside
seslendiriyor. Kim diye sorarsanız sizlere bir kaç filmini de söyleyeyim. Yıldız
Gemisi Askerleri, Gerçeğe Çağrı ve Omega Şifresi gibi filmlerde baş rollerde
oynamış biri. İlk iki oyunda da Sam’i seslendirmişti. İyi bir ses sistemi ile
bunu daha iyi anlayabilirsiniz. Yine baş karakterlerden Anna’yı, Claudia Besso
seslendiriyor. Kendisi Prince Of Persia: Warrior Within ve Myst IV gibi
oyunlarda da seslendirme yapmış biri.

Oyundaki fizik motoru da harika. Rakiplerinizin ölüş şekli oldukça gerçekçi
oluyor. Bir kütük misali yere düşmüyorlar. Teneke bir çöp kovasına ateş
ettiğiniz zaman yere düşüyor yuvarlanıyor ve en sonunda hafif bir şekilde
sallanarak duruyor. Fizik motorunun etkileri daha saymakla bitmeyecek gibi.
Serinin diğer oyunlarında olduğu gibi yerden bir cismi alıp başka bir tarafa
fırlatabiliyoruz.Varan İki

Teknik aşamalar bittiğine göre şimdi de filmin oyuncularına geçebiliriz. Artık
Sam Fisher baş rolde eskisinden daha hareketli ve ölümcül. Tavandan sarkıp
adamın boynunu kırabilme gibi farklı hareketler yapabiliyoruz. Önceki oyunlara
nazaran daha hareketli bir Sam yönetiyoruz. Yapay zeka her zamanki gibi akıllı,
bu sefer daha da gelişmiş. En ufak bir seste veya harekette hemen tepki
veriyorlar. Eğer sizi görürlerse izinizi iyice kaybettirene kadar takip
ediyorlar. Bir iki kere bir şeyden şüphelenirlerse, gelip orayı kontrol
ediyorlar. Her an tetikte oluyorlar. Farklı zorluk seviyelerinde yapay zeka da
dengeli bir biçimde artıyor. En zor seviyede oynadığınız zaman yapay zeka iyice
terletebiliyor.

Oynanıştaki düz mantıkta kaldırılmış. Eskiden bir görevi yapabilmek için belli
olan bir yoldan yapardık. Bu sefer yapabileceğimiz bir kaç yol bulunuyor.
İsterseniz kapıdan ister bacadan girin, her görev için farklı yollar bulunuyor.
Bu oynanabilirliği de arttırıyor ve oyunun monoton havasını üstünden atıyor.

Oyunun Multiplayer kısmı yine harika bir şekilde yapılmış durumda. Zaten
Splinter Cell serisinin çoklu oyuncu kısmı bir devrim sayılabilirdi. Online
olarak casusluk oynuyordunuz, bilgi çalmaya veya sabotaj yapmaya çalışıyordunuz.
Bu özellik son oyunda da devam ediyor, ama daha gelişmiş bir halde. İki kişi
casus olarak oynayabiliyor. Yapacağınız hareketler daha fazla sayıda oluyor.
Multiplayer’da bazı haritalar iki kişilik takımlar için hazırlanmış. Yani tek
kişi olarak geçemeyeceğiniz engeller olabiliyor. Oyun içinde iki kişi
bilgisayarları sabote etmek çok zevkli oluyor. Eğer casus olarak oynarsak TPS
kamera açısından oynuyoruz. Koruma olarak diğer takımda yer alırsak FPS kamera
açısına dönüyoruz. Etrafı aydınlatmak için silahımızda bir fener oluyor.
Bunların dışında güvenlik kameraları ve alarmlar devamlı olarak hizmetimizde yer
alıyor.

Beni en çok sevindiren ise bu kadar mükemmel bir oyun olmasına rağmen sistemi
kasmaması. Grafiklerin o kadar güzelliğine rağmen oyunun ara yüklemeleri uzun
sürmüyor. Kısa bir süre içinde bölüm yükleniyor ve oyuna başlıyorsunuz. 1.7 Ghz
işlemci, 256 Mb Ram ve 128 Mb Ti 4200 Ekran Kartına sahip makinede oyun gayet
rahat ve sistem zorlamadan çalıştı. Düşük sistem sahipleri bu yüzden
sevinebilir. Hem kaliteli hemde yüksek konfigürasyon istemeyen bir oyun.
Ubisoft’un neredeyse tüm oyunları bu kalitede Prince Of Persia olsun diğerleri
olsun grafik ve oynanış biçiminde gerçekten de harikalar.

Film Biter

Anlatacak o kadar çok ayrıntı var ki sayfalar yetmez. Splinter Cell 3: Chaos
Theory serinin en iyi oyunu olup olmadığı tartışılır, ama yeni bir klasik olduğu
ortada. Ubisoft harika bir iş çıkarmış ve kaliteli bir yapımı ortaya koymuş.
Yapılan değişiklikler renk vermiş, tam oturmuş. Oyuncuya gerçek bir oyun zevki
veriyor. Size tek diyeceğim sakın durmayın gidin oyunu alın oynayın. Sabahlara
kadar bilgisayar başında kalabilirsiniz, geçmiş olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
  • FUSE
Başa dön tuşu