Sinema/TV - Kritik

Exorcism of Emily Rose


2 Aralık’ta vizyona giren Exorcism of Emily Rose, gerilim ve korku türünün
aynı bedende buluştuğu filmlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Gerçek bir
olaydan sinemaya uyarlanan yapım, Emily Rose adındaki genç kızın başına gelen
korkunç olayları konu alıyor.

Kelime anlamı olarak Exorcism, şeytan çıkarma ayini anlamına gelir. Başarısız
bir şeytan çıkarma ayininden kısa bir süre sonrasında film başlıyor. Hava, ölümü
simgelercesine pusludur. Oldukça büyük kırsal bir arazinin tam ortasındaki ahşap
evde yas tutulmaktadır, çünkü Emily Rose ölmüştür! Oradan oldukça uzakta, Erin
Bruner(Laura Linney) isimli bayan avukat, patronu tarafından mesleğinde
yükselmesi için Emily Rose davasına verilir. Çünkü ortada hukukun ihmalkarlık
olarak değerlendirdiği, ancak din adamlarınca şeytan çarpması olarak
nitelendirilen bir vaka vardır. Film boyunca bir yandan; “Emily Rose neden
öldü?” sorusuna cevap aranırken, bir yandan da genç kızın ölüme yaklaşmasını
kademe kademe izliyoruz…

1, 2, 3, 4, 5, 6.

Filmin ana karakterleri Peder Moore(Tom Wilkinson), iddia makamının avukatı
Ethan Thomas(Champbell Scott), davalı Peder Moore’un avukatı Erin Brunner(Laura
Linney) ve hayatını kaybeden Emily Rose. Özellikle Peder Moore karakteri ile Tom
Wilkinson, oldukça kendine güvenen, şefkatli ve son derece inançlı pederi
gayet başarılı canlandırmış. O güven hissini avukat Erin Brunner gibi
seyirciler de hissedebiliyor.

Peder Moore’un da filmde söylediği gibi Emily Rose olayına şeytani güçlerin
müdahalesi söz konusudur. Öyle ki bu dava ile uğraşan ve din konusunda şüpheci
Erin Brunner bile şeytanların varlığını hissedecektir. Hatta tanıklardan biri
olan doktor Mueller’in bir hayli ilginç ölümü, yine şeytanlara yorulacaktır.

Exorcism of Emily Rose, genel olarak metafiziksel bir havada cereyan etsede,
iddia makamının yani Ethan Thomas’ın savları, olayı tamamen materyalist olarak
ele alıyor. Öyle ki genç kızın yaşadığı evrelerin, hastalığıyla doğrudan
ilişkisi olabileceği, mantıklı bir şekilde Ethan Thomas tarafından savunuluyor.
Hal böyle olunca film size olayları iki şekilde yorumlama imkanı tanımış
oluyor…Nero, Judas, Belial, Cain, Lucifer, Legion

Filmde bazı semboller de görülüyor. Bunlardan biri olan “gece yarısı saat 3”
şeytanların harekete geçtikleri zaman olarak belirtiliyor. Bu saat ayrıca,
öğleden sonra saat 3’te doğduğu varsayılan Hz. İsa’nın doğum saatinin tam tersi
oluyor. Bir diğer ayrıntı ise şeytan çarpmasına maruz kalan Emily Rose’un,
kedileri çok sevmesi ve çocukluğundan beri sokakta bulduğu yavru kedileri evine
getiriyor olması. Ortaçağda kedilerin şeytan tarafından cadılara cin olarak
verildiğine inanılırdı. Hatta siyah kedilerin geceleri şeytana dönüştüğüyle
ilgili inanışlar da bulunuyor. Bu yüzden ortaçağda kediler, mistik hayvanlar
olarak öne çıkmışlardır.


Emily Rose’un içine girdiği varsayılan doğaüstü yaratıkların isimleri Nero,
Judas, Belial, Cain, Lucifer ve Legion. Bu adların her birinin anlamı, farklı
dillerde “şeytan” kelimesine karşılık geliyor.

Yapımın en önemli özelliği mahkemeyi izlerken sürekli “flashback”lerle geçmişe,
Emily Rose’un yaşadıklarına ayna tutuyor olmamız. Gitgide temponun yükseldiği bu
sahnelerden sonra mahkeme salonuna dönüşler, sıcak bir yaz gününde tramplenden
atlayıp, içinde su olmayan bir havuza düşmek gibi oluyor. Çünkü bu sahneler
seyircinin dikkatini dağılma noktasına getirecek kadar uzayabiliyor. Özellikle
filmin ikinci yarısında, Emily Rose ile ilgili sona yaklaşırken tempo iyice
yükseliyor, ancak mahkemeye dönüşler, uzun ve düşük tempoda seyir edince,
konsantrasyon kaybına uğramanız kaçınılmaz oluyor.

Emily Rose’a ne oldu?

Emily Rose’un gerçek hikayesinden alınarak beyaz perdeye aktarılan yapım,
finalinde Emily Rose’un mezarının şu an ki durumunu da açıklıyor. Filmde de
tanrı ile konuştuğu belirtilen Emily, bir azize olarak gömülmüş ve mezarı
türbeye çevrilmiş!..


Daha önce Oscar’a aday gösterilmiş Tom Wilkinson ve Laura Linney gibi oyuncuları
kadrosunda bulunduran yapımın yönetmeni, aynı zamanda senarist koltuğunu Paul
Harris Boardman ile paylaşan Scott Derrickson. Bu ikili daha önce Urban Legends
ve Ghosting filmlerinde de senaryoda beraber çalıştı. Emily karakterini oldukça
başarıyla canlandıran Jennifer Carpenter’ı, 2006’da “Roman” isimli filmde de
görebileceğiz.

Genel olarak bakıldığında Exorcism of Emily Rose, size inaçlarınızı sorgulatacak
anlar yaşatabilir. Hani bazı filmler vardır, izlemediğiniz zaman hep aklınızı
meşgul eder. İşte onlardan biri Exorcism of Emily Rose. Hafta sonu evde
oturmayacaksanız, ıslak kaldırımlarda adım yarıştırmak yerine, üstü kapalı
sinema salonunda, elinizde patlamış mısır ile şeytan çıkarma ayini izlemek
değişik bir deneyim olabilir. İyi seyirler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu