Safecracker
1997 yılında piyasaya çıkan aynı isimli oyundan bahsetmiyorum elbette; Safecracker, geçtiğimiz sene Voyage ve ondan önce de Return to the Mysterious Island isimli oyunların yapımcısı Kheops Studio’dan gelen yeni bir macera oyunu. 2004 ve 2005 yıllarında gündemde olan firma, Voyage’dan sonra bu seneyi kastederek iki yeni oyunla daha karşımıza çıkacağını müjdelemişti. Zamanla bu iki oyunun Secrets of Da Vinci: Forbidden Manuscript ve Safecracker olduğunu öğrendik. Secrets of Da Vinci için katiyen bir Da Vinci Şifresi kopyası ya da onun isminden faydalanmaya çalışan bir yapım yorumu yapılamaz. Safecracker ise sizi başından sonuna kadar bulmaca çözmenizi gerektiren bir yapıyla başbaşa bırakıyor.
– Şifremi unuttum
Oyun klasik bir first person point&click macera oyunu. Ekran ekran ilerleyen oyunda 360 derecelik bir perspektife sahibiz ve bulmacaları da bu görüş açımız yardımıyla çözüyoruz. Canlandırdığımız kahraman güvenlik sistemlerini ve kasaları kırmada uzman bir kişi. Senaryo içerisinde ise varlıklı bir ailenin ölen aile büyüğünün vasiyetini bulmak üzere bizim yardımımız isteniyor. Fakat garip olan şey, bu amcanın vasiyetini evdeki 35 kasadan birine saklamış olması. E biz de işinin ehli bir şifre kırıcı olduğumuz için eve girip kırılmadık kasa bırakmamalı ve bu vasiyeti bulmalıyız.
Laftaki 35 kasanın asıl karşılığı aslında açılması gereken 35 farklı kilitli yer. Yani sadece kilitli kasalar ve güvenlik sistemleriyle değil, aynı zamanda kapılarla da mücadele etmemiz gerekli. Oyun tamamıyla iki katlı bir evde geçiyor ve etkileşime girebileceğiniz çok fazla cisim yok. Yalnızca bulmacalara dair ipuçlarına ve yine bulmacalardan çıkan alet edevatlara sahip olabiliyoruz. İlk başta bunun kısıtlayıcı olduğu düşünülebilir, fakat yapmamız gereken işe dikkat ettiğimizde yeterli sayıda cisimle haşır neşir olduğumuz dikkat çekecektir. Detaylarda göze batabilecek bir eksi olarak karakterimizin pozisyonu biraz rahatsız edici. Zira oyunun bize uzman olarak tanıttığı kişinin yanında herhangi bir takım çantası bulunmuyor. Buna göre aslında minik çaplı bir MacGyver gibi hissediyoruz kendimizi, ki aslında bunun böyle olmaması gerekirdi. Nitekim bulmacalardaki mekanizmalar oyun dünyasındaki herhangi bir insanın çözebileceği türde hazırlanmış. Normal insanlarda bulunmayıp da böylesi bir üst düzey kasa kırıcıda olması gereken maymuncuk ya da ona benzer eşyalar hem oyundaki bulmaca yapısını çeşitlendirebilirdi, hem de bu tarz ufak mantık hatalarını beraberinde getirmezdi. Ayrıca bu nedenle de kendinizi tam anlamıyla bir “safecracker” hissetmiyorsunuz.
Oyunda çok sayıda orijinal bulmaca bulunmuyor. Açmanız gereken bir kapı genellikle bir mekanizmaya bağlı ya da bir güvenlik şifresi ile korunmakta. Baştan itibaren genellikle bir bulmacayı çözdükten sonra alacağınız kağıt parçası üzerindeki güvenlik şifresini kilitli bir kapı üzerinde kullanmanızı gerektiren türde bir ilerleyiş söz konusu. Bu da çaktırmadan oyun ömrünün kısalmasına neden oluyor; çünkü neredeyse aynı anda iki bulmacayı birden bitirmiş oluyorsunuz. Bir tablo üzerinde parçaları değiştirerek uygun şekli ortaya çıkarma ya da bir noktadan başka bir noktaya elektrik akımını ulaştırmanızı gerektiren ve bu formatta yalnızca görünümü farklılaşan bulmacalar oyunun genelini oluşturuyor. Özellikle oyunun ortalarında bir yerde Die Hard filmiyle efsaneleşen “3 galon, 4 galon, 5 galon” benzeri bir bulmacayla karşılaştıktan sonra oyunu kapatabilirsiniz bile. İlerleyiş ise tamamen bu bulmacaları çözmeniz üzerine kurulu, yalnız bundan bir eksi olarak söz edemeyiz. Serbestlik kapsamında oyunun başarılı bir sunuma sahip olduğundan bahsedilebilir; buna göre evin çeşitli mekanlarında karşınıza çıkacak bulmacaları, oyunda geldiğiniz aşamaya bağlı olarak istediğiniz sırada çözebilirsiniz. İlerleyişe direk etki eden bazı durumlarda ise tek bir bulmaca ile karşılaşıyoruz; bunun dışında evin içinde özgürüz, ta ki bir bulmacayla karşılaşana kadar. Bu kısıtlı alanda o kadar çok bulmaca var ki, evde yaşayan insanların içeride nasıl gezindiğini anlamak mümkün değil.– Gizli sorun ne?
Safecracker yalnızca iki katlı bir evde geçtiği için fazla geniş bir oyun alanı sunmuyor. Kısıtlı oyun alanı da her an bir bulmaca ile yüzyüze gelmenize neden oluyor ve hiçbir şekilde bir insanla muhatap olmadığınız için biraz olsun sıkılma ihtimaliniz var. Bulmacalar aşırı derecede zor olmadığı için çok kısa sürede oyunu bitirebilirsiniz. Halbuki oyunun sunduğunu söylediği 35 bulmaca, her ne kadar sayıca yeterli gibi gelse de zorluk seviyesi dikkate alındığında aslında çok az. Zira bu bulmacaların yüzde 25’i az önce çözdüğünüz bulmacadan aldığınız şifreyi kilitli bir kapı üzerinde kullanmanıza dayalı, diğer yüzde 25’i de kolay. Oyundaki harita sistemi sayesinde ise kahramanımız gittiği odaların krokilerini çiziyor. Harita üzerine bulmacaların yerlerini de yerleştirerek evde kaybolmadan gezinebiliyorsunuz. Bu gerçekten de iyi bir özellik.
Grafiksel olarak oyun üst düzey bir özellik içermiyor; renkli görüntüler var ve cisimlerin hepsi gayet güzel oyuna aktarılmış. Kheops ve TAC oyunlarının neredeyse tamamında kullanılan bu özellik zaten pek de bir geliştirmeye ihtiyaç duymuyor. Ekran geçişleri ve etkileşime geçtiğiniz cisimlerin animasyonları oldukça başarılı. Ses kapsamında oyunda sürekli tekrar eden iki farklı müzikten, kahramanımızın etraftaki mektupları okurken çıkardığı insan sesinden ve cisimlerin etkileşime geçtikleri anda çıkan sesten başka bir şey yok. Karakteri seslendiren kişinin fena iş çıkarttığı söylenemez ama başlı başına ses kapsamında oyun fazla boş. Bu ayrıca oyun içinde de tek başınıza olduğunuz için iyiden iyiye sizi sıkıyor.
Safecracker’in şu sıcak günlerde iyi bir serinlik kaynağı olmayacağı aşikar; fakat şu an fazla yeni adventure olmadığı için kendine haklı bir piyasaya yaratmış durumda. 3 – 4 ay önce piyasaya çıkan son oyunlara bir bakın; eğer onlar arasında oynamadıklarınız varsa Safecracker’dan alacağınız zevkin çok daha fazlasını onlardan alabilirsiniz. Fakat sürekli bulmaca çözmeye ve bilhassa “kasa açmaya” odaklı bir oyun arıyorsanız, Safecracker yine de iyi oyun sayılır.