Oyun Ön İncelemeleri

The Last Of Us Ön İnceleme

Playstation’ın hastasıyım, fanboy da diyebilirsiniz. Peşinen söyleyeyim de, sonradan ayıp olmasın. Heavy Rain’den Uncharted’a kadar PS3’e özel bir çok oyun, hem platformunun hem de tüm platformların en iyi oyunları biliyorsunuz ki. Heavy Rain’in ruhani devamı olan Beyond: Two Souls’un ön incelemesini geçtiğimiz günlerde Mert sizler için yazdı ama ondan önce yaşanan bir kavga vardı öğle yemeğinde: The Last Of Us mı, Beyond: Two Souls mu? Hayır, hangisinin daha iyi olacağı üzerine değildi bu tartışma, hangisini kimin yazacağı.

Heavy Rain’i bitirdiğim ilk an 20 dakika boyunca yerde oturmuştum, majör depresyonum tetiklenmişti. Hatta Heavy Rain benim için öylesine güzel bir oyundu ve oyundan öteydi ki, geçenlerde neredeyse evlenme teklif edeceğim kız arkadaşıma da oynatmak için tekrar satın aldım oyunu (ama hatun gittiği için Heavy Rain diskini kıvırıp kıvırıp —). Neyse efendim, bu yüzdendir ki Beyond’u dört gözle bekliyorum. David Cage’e duyduğum büyük saygının da bunda büyük bir etkisi vardır elbette. Beyond öylesine bir oyun ki, kesinlikle patlaması mümkün değil. Ama The Last Of Us konusundaki görüşler Beyond’a karşı olanlar gibi kesin değil, çoğu insan kuşkuyla bakıyor The Last Of Us’a. Bize de bu şüpheleri biraz olsun aralamak kalıyor.

Bildiğiniz gibi The Last Of Us, Uncharted serisinin arkasındaki firma olan Naughty Dog’un yeni oyunu. Yine Uncharted gibi ana karakteri oldukça olgun gözüken bir abimiz, Joel. Fakat bu sefer tüm oyun boyunca yanımızda yer alacak bir karakter daha var, o da tip olarak Ellen Page’e benzeyen Ellie. Bu ikilinin arasındaki ilişkiyi anlamadan önce, oyunun geçtiği zaman dilimine bakmak ve ülkenin durumunu bilmek lazım. TLOU, Amerika Birleşik Devletleri’nde geçiyor ama bugünkü ABD değil takdir edersiniz ki.

Oyunun geçtiği zaman dilimine göre, Cordyceps mantarı insanlara bulaşmış ve onları bir yaratık haline getirmiştir. Kendileri aslında bir nevi zombi. Hükümet de bu salgının önüne geçebilmek için, askeri kanunları uygulamaya koymuş ve şehirleri karantina altına almıştır. İşte salgının başlamasından 20 yıl sonra başlıyor Joel ve Ellie’nin nefis hikayesi.

Ellie henüz 14 yaşında, yani salgın öncesi dünya hakkında hiçbir bilgisi yok. Nasıl ki bugün 14 yaşındaki çocuklar internetin olmadığı bir dünyayı görmedi, Ellie de aynı şekilde. Joel ise salgından sonra oluşturulan karantina bölgelerinin birinde kara borsacılık yapmaktadır. Ancak bir dizi olaylardan sonra, Joel eski bir dostuna verdiği bir sözü tutmak zorunda kalır: Ellie’yi karantina şehirlerindeki baskıcı rejimden kurtarmak. Böylelikle oyunumuz başlıyor ve karakterlerimiz hayali bir ABD’de hayatta kalmaya çalışıyorlar.

Peşin peşin belirteyim, bu bir zombi oyunu değil, bir hayatta kalma oyunu. Zira tek düşmanımız mantardan etkilenmiş arkadaşlar değil. Herkesin aklında “abi zombi oyunu yea” diye bir görüş var, bunu o yüzden söylüyorum. Nasıl ki Heavy Rain klasik bir macera oyunu değildiyse, bu da klasik bir zombi öldürme oyunu değil. Bunun arkasındaki sebep tek düşmanlarımızın zombi olmaması da değil hatta (evet, oyun boyunca zombiden çok diğer hayatta kalmaya çalışanlarla savaşıyoruz). Bunun arkasındaki sebep şu; derin hikaye anlatımı.

Naughty Dog’dan, TLOU’nun baş tasarımcısı Neil Druckmann’a göre oyunun en önemli kısmı da burası, hikaye anlatımı. Haksız da sayılmaz, yıl oldu 2013, hala video oyunlarındaki anlatım teknikleri beklediğimiz düzeyde değil. Sinemanın ivmesinden daha hızlı olsa da, oyun teknolojileriyle eş ivmede gitse pek de fena olmazdı. Böylelikle kaslı ama beyinsiz erkeklere benzeyen, güzel grafikli ama aptal oyunlar oynamazdık. Naughty Dog da bunu değiştirmek istiyor ve tüm oyun yapımcıları için hikaye anlatımı çıtasını yükseltmeyi planlıyor The Last Of Us ile.

İşte bu yüzden bu bir zombi oyunu değil. The Last Of Us’u götüren ana kurgu Ellie ve Joel arasındaki “baba – kız” ilişkisi. Oyun boyunca ikilimiz hayatta kalmak için birbirine kenetlenmek zorunda. Joel’i kontrol edebiliyorken Ellie’yi yapay zeka kontrol ediyor olacak. Oyunun ara sinematikleri ise doğal olarak Uncharted gibi olacak, oyun içi motorla hazırlanmış ve önceden kaydedilmiş sahneler. Önceden kaydedilmiş diyorum, çünkü The Last Of Us’ın bir diğer önemli kısmı da, karakterleri seslendiren oyuncuları oldukça ön planda tutması.

Bu sene Gamescom’da, Ellie ve  Joel’i seslendiren oyuncular Ashley Johnson ve Troy Baker ile konuşma fırsatını yakaladık TLOU sunumu sırasında. Hem kamera arkası görüntülerini izledik, hem de kendilerinin oyunla ilgili görüşlerini aldık. Tabi kendileri de projede yer aldıkları için her yönetmen için söylenen “inanılmaz bir yönetmendi, iyi ki onla çalışmışım” gibi sözleri sarfettiler. Ama yine de işin negativitesi bir yana, oyunla ilgili enerjileri o kadar yüksekti ki, güven tazelediler. Zaten itiraf etmeliyim ki TLOU’ya karşı olan ilgim bu ikiliyle ettiğimiz sohbetten sonra bu hale geldi.

Oyunun konusuna geri dönecek olursak, çıkış noktası BBC’nin nefis belgeseli Planet Earth. Evet, fikir ilk olarak bu belgeseli izlerken akıllarına gelmiş Naughty Dog ekibinin. Belgeselde bir bölümde, bir karınca Cordyceps Unilateralis mantarına maruz kalıyordu ve bu mantar beynine yerleşerek kafasında mantar çıkmasına sebebiyet veriyordu. The Last Of Us da aynı fikri, bir karınca yerine insanlara uyguluyor. Aslında zombi dediğimiz arkadaşlar, mantar madurları. Konsept olarak ise bir çok öğeyi bünyesinde barındırıyor oyun. Bunlardan en belirgini, I Am Alive filmi (daha doğrusu kitabı) gibi bir mekan tasarımı olması. Dünya insansızlaştığı için doğa tekrar şehirlere dönüyor ve her yer tekrardan yeşillik olmaya başlıyor. Ayrıca City of Thieves, No Country For Old Men, The Road gibi kitaplardan, 28 Days Later ve Children Of Men gibi filmlerden de esinlenmeler var.

The Last Of Us, bir korku oyunu olmayı hedeflemediği için kendini böyle konumlandırmıyor. Her ne kadar türü “hayatta kalma / korku” olarak resmiyet kazansa da, oyunun içinde bunun ön planda olacağını kesinlikle düşünmüyorum. Önceki cümlelerde de dediğim gibi, oyun daha çok Ellie ve Joel arasındaki ilişkiye ve hayatta kalma çabasına yer verecek. Atmosfer de buna uygun olacağı için, bunu pekiştebilecek en doğru şey müzikler. Oyunun müzikleri daha önce de Brokeback Mountain ve Babel filmleriyle Oscar kazanan müzisyen Gustavo Santaolalla tarafından hazırlanıyor ve korkudan öte daha çok duyguları hedefliyor.

E3 2012’de toplamadığı ödül kalmayan The Last of Us beni açıkçası oldukça heyecanlandırıyor. Yazılan karakterleri olsun, bu karakterleri seslendiren ekip olsun, hikaye anlatımı konusunda koyulan hedefler olsun, oyunun konsepti olsun, müziklerinin potansiyeli olsun; heyecanlanmak için bir sürü sebep var. 7 Mayıs 2013’te çıkıyor The Last Of Us ve muhtemelen yılın oyunu konusunda Beyond: Two Souls ile kapışacak. Oyun çıktığında ben bir iki gün ortalarda olmayacağım, o yüzden şimdiden iyi The Last Of Us’lar tüm kazancılara!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu