Oyun İncelemeleri

Operation Flashpoint: Dragon Rising

Skira… Alaska’nın batı ucunda kendi halinde bir ada. En azından kendi halinde bir adaydı. Uluslararası ekonomik kriz, en çok Çin’i vurmuştur ve Çin, umutsuzca yeni fırsatlar aramaktadır. Bu fırsat ayağına kadar gelir. Politik ve ekonomik kaos, Çin’in dengesini bozunca, Çin her yere saldırmaya başlamış ve Rusya’nın kontrolündeki Skira’da dev bir petrol rezervi bulmuştur. Bu petrol rezervini ele geçirirse, Çin yeniden dünyanın egemen güçlerinden biri haline gelecektir. Ne var ki Rusya, elindekinden vazgeçmek niyetinde değildir. Durum iyice kötüleşir ve Çin ile Rusya sınırlara asker yığmaya başlar. Rusya, korkunç durumun farkındadır ve denize düşen yılana sarılır misali eski düşmanı Amerika Birleşik Devletleri’nden yardım ister. A.B.D bu yardım teklifini geri çevirmez, çünkü Rusya ve Çin’in savaşı, bilinen dünyanın sonunu getirecek niteliktedir. Elbette Amerika da sütten çıkmış ak kaşık değildir ve Çin’in güçlenmesini isteyecek son ülke konumundadır.

Savaşın yankıları

2005 yılında, Xbox için port olarak geliştirilen Operation Flashpoint: Elite, haklı olarak çok beğenilmişti. Yapım size alternatif bir tarihe götürüyordu. Mikael Gorbachov’dan yönetimi devralan Aleksei Guba, zalim bir liderdi ve en önemli amacı Sovyetler Birliği’ni egemen güç haline getirmektir. Neye mal olduğu da önemli değildi. Bu amaç doğrultusunda yüzlerce milyon insan ölse bile, bunlar gerekli kayıplardı. Guba’nın amacı Amerika’ya savaş açmaktı (Pek şaşırtıcı değil), ancak Guba, Amerika’yı ve müttefiklerini nükleer silahlarla yeryüzünden silmeyi hedefliyordu. Dragon Rising’te, göreceğiniz üzere yorganın gitmesiyle kavga bitmiş ve hatta Amerika ile Rusya, zorunlu müttefikler haline gelmiş. Yani alternatif bir tarihi yaşamayı sürdürüyoruz, bu da yapıma oldukça ilginç bir atmosfer katıyor.

Skira diye bahsettiğimiz yer, aslında gerçek dünyadaki Kiska’nın ta kendisi. Kiska, Alaska’nın batı ucunda bulunuyor. Bu yer daha önce de, Japon güçleri tarafından ele geçirilmiş kritik bir nokta. Yapımcılar, tüm Alaska’yı kopyalamışlar desek yeridir; bu da inanılması güç bir oyun alanının yaratılmasına vesile olmuş. Size şöyle anlatayım; alanı taramak helikopterle 20 dakika, arazi aracıyla 4 buçuk saat ve yürüyerek 9 saat alıyor. Ne var ki; ilk eksikliğimizle burada karşılaşıyoruz. Yapımcılar böyle bir modelleme yapmış, ama yalnızca PC versiyonlarında gezmeniz mümkün. Xbox 360 versiyonunda hayran hayran bakmak dışında bir şey yapamıyorsunuz.

Geniş topraklar

Her şeye karşın yapımda 70’den fazla silah ve 50’den fazla alan bulunuyor. Helikopter, tank ve hatta jet bile kullanmanız mümkün. Uçaksavarlar, gelişmiş makineli tüfekler ve basit tabancalar, cephaneniz de önemli yer tutuyor. Hemen hemen tüm nesnelerle sürekli bir etkileşim halindesiniz. Hemen her şeyi siper olarak kullanabiliyor ve evlerde mevzilene biliyorsunuz.

Gerçekçilik ise başka bir konu. Siz ne kadar akıllıca davranırsanız davranın, daima aptal bir arkadaşınız bulunuyor. Yani bilgisayarın yapay zekası, kelimenin tam anlamıyla yerlerde sürünüyor. Cephenin ortasındasınız, akıllıca sürünüyor ve kendisine bir siper yapıyorsunuz. Buraya kadar her şey tamam. Peki salak takım arkadaşlarınız sizinle aynı şeyi mi yapıyor sanıyorsunuz? Hayır; onlar kendilerini hedef poligonlarındaki ördek gibi sergilemekle meşgul. Yaralandıysanız, bırakın yaralı kalın. Bir şekilde iyileşirsiniz belki. Aksi takdirde ilk yardım görevliniz, tüm düşman karargahını başınıza toplayabilir.Silahların kullanımı ise gerçeğe çok yakın. Adeta, silahınızın sekmesini ve omzunuza çarpmasına, televizyon başında hissedebiliyorsunuz. Bomba atmak, tabanca kullanmak, arazi aracına binmek gibi tüm aksiyonlar, büyük bir gerçekçilik içinde gelişiyor.

Farklı etmenler ve değişkenler

Atmosfer de, Dragon Rising’ın diğer ağır toplarından. Kendinizi üçüncü dünya savaşında hissediyorsunuz. Bombalar uçuyor, kurşunlar vızıldıyor ve şarapneller birbiri ardına patlıyor. Kafanızı dışarıya uzatmaktan bile çekiniyorsunuz. Alaska’nın buz tutmuş yapısı da, bu atmosferi tamamlıyor. Karakteriniz ile birlikte siz de üşüyor ve zaman zaman umutsuzluk hissine kapılıyorsunuz. Gece görevleri de ayrı bir artı. Kızıl ötesi gözlüklerinizi takıp, gölgelere dalıyorsunuz, ama gölgelerin ne kadar tehditkar olduğunu söylemeye gerek yok.

Artılardan bahsetmişken devam edelim. Yapımın en büyük gücü, çoklu oyuncu desteğinde yatıyor. Ele geçirme veya yok etme gibi görevlerde, 4 kişilik takımlar oluşturabiliyorsunuz. Yapay zekası kıt bilgisayardan sonra, dostlarınızla taktiksel çabalara girmek ilaç gibi geliyor. Ortalama İnternet bağlantılarında bile çok çok az lag’a rastlanıyor. Elbette yalnızca omuz omuza değil, karşı karşıya da savaşma imkanınız mevcut.

Bug’lar, pek çok aksiyon oyunu gibi bu yapımın da yumuşak karnı. Ben pek çok kamera hatasına rastladım, ama başka oyuncular, daha da ilginç bug’lara rastlamışlar. Silahınızı doldurduğunuzu ele alalım: Silahınız birden görünmez hale geliyor ve siz ateş tuşuna basıyorsunuz. Silahınız mevcut olmamasına rağmen, düşman çığlık atarak düşüyor. Merminiz bile eksilmiyor. Siz de ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Kamera bug’ları size başka bir çıldırtıcı etmen. Uzaktan adamı şişleyeceksiniz, birden karşınızda duvar buluyorsunuz. Tetiğe bastığınızda, yaptığınız şey duvarı delmek oluyor.

Görsellik ve sonuç

Grafiklere ise söylenecek söz yok. Karakter modellemeleri, çevre tasarımları ve silahların grafikleri, muhteşem olmasa da çok iyi görünüyor. Müzikler, pek coşturucu değil, ama profesyonelce yapılmış seslendirme, müzikleri çok ciddiye almamanızı sağlıyor. Sesler ve müzikler daha iyi olabilirmiş, fakat tatminkar olduklarını söylemek pekala mümkün.

Zayıf yapay zeka ve bug’larla baş edebilirim diyorsanız; atmosferi, hikayesi, üstün grafikleri ve etkileşim seviyesi ile Operation Flashpoint: Dragon Rising, kesinlikle ilginizi hak ediyor. Hele hele savaş oyunlarından biraz olsun hoşlanıyorsanız. Ekran karşısında çok eğlenceli saatler geçireceğinizi garanti edebilirim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu