Oyun Ön İncelemeleri

Mount & Blade Warband

Bugün esen rüzgârda, rahatsız edici bir koku var. Köyde işler yolunda, güneş olması gerektiği gibi gökyüzünde ve çekiç sesleri dağların ardından bile duyulabiliyor. Bu düzen sonsuza kadar devam edebilir mi, hayır. Karşıda, iki tepenin birleştiği patikadan bir barbar belirdi. Sonra bir tane daha derken ufak bir ekip halini aldılar. Gittikçe de artıyorlardı üstelik. Fırtına yaklaşıyordu ve kılıç seslerini şimdiden duyabiliyordum. Calradia toprakları, belli ki yine kan istiyor.

Mount & Blade, oyun çevrelerince beğenilmiş ve övgü toplamıştı. Türk yapımcılar tarafından hazırlanması da bizim için ayrı bir önem taşıyor. Rol yapma isteğiyle hareket eden yüz binlerce kişi, bu ismi tercih etmiş ve devamının gelmesi için de yol açmış oldu. Şimdi elimizde Warband var. Eğer aksilik olmazsa, 30 Mart’ta piyasaya sürülecek ve bu zamana kadar beta versiyonuyla yetinmemiz gerekiyor.

Ana menüye adım attığımızda; eğitim, tek kişilik oyun, çoklu oyuncu modu ve hızlı savaş gibi 4 dikkat çekici başlık görüyoruz. Hepsinden sırayla bahsedelim.

Eğitim aşamasında, oyun boyunca yapacağımız temel işlevleri kavramak gerekli. Kılıç – kalkan kullanma, at sürme, düşman saldırılarına karşı savunmaya geçmek gibi. Bir aşamayı tamamladıktan sonra diğeri için hak kazanıyoruz ve nihayetinde mücadeleye başlayabiliriz.


Bir kahraman doğuyor
Öncelikle karakter oluşmalısınız. Cinsiyetini belirledikten sonra işlem, babanızın yaptığı mesleği belirlemekten, sizin yaşantınızda nelerle ilgilendiğinizi seçmenize kadar uzanıyor; bir öğrenci, market elemanı ya da diğerleri. Bu aşamaları belirledikten sonra sıra, fiziksel özelliklerinizi düzenlemeye geliyor. Saç rengi, yüz yapısı, sakal, bıyık gibi unsurlarla ilgileniyorsunuz. Son olarak da elinizdeki puanları, özelliklerinize istediğiniz gibi dağıtabilirsiniz; direnç, zırh, güç gibi.


Haritaya adım atar atmaz, ufak bir yer göstergesinden farksızsınız. Mouse yardımıyla zemine yaklaşabilir veya uzaklaşarak tüm krallık ve köyleri, kuş bakışı olarak görebilirsiniz. Burayı, gitmek istediğiniz yerler için kullanıyorsunuz. Siz etrafı dolaşırken, diğer karakterlerin de koşuşturmaca içinde olduklarını görebilir, hatta onlara iş veya savaş teklifinde de bulunabilirsiniz. Seçtiğiniz köy veya kaleye girmek istiyorsanız, atınızla üzerlerine gelmeniz yeterli. Sonrasında karşınıza seçenek ekranı geliyor; meydana mı gitmek istersiniz, markete mi ya da büyük salona mı? Bu seçenekler sizin isteğinize kalmış.


Tabii ki gittiğiniz her yerde farklı ibarelerle karşılaşacaksınız. Ticarete girişebilir, yeni tanıdığınız birinden para için iş isteyebilir veya dövüş arenasına dahil olabilirsiniz. Diyelim ki 30 adam öldürmeniz istendi. Bunu yapamazsanız, ödülü de kaybediyorsunuz. Yine de istediğiniz takdirde tekrar tekrar katılabiliyorsunuz. Arenada yer aldığım süre boyunca kendimi General Maximus gibi hissettiğimi itiraf etmeliyim. O derece görkemli değildi tabii ki, ama yine de eğlenceliydi. Bulunduğunuz köy ve kalelerden çıkıp tekrar büyük haritaya dönmek isterseniz, Tab tuşuna basıp onay vermeniz yeterli.


Atım olmadan asla
Bana göre işin en heyecanlı kısmı, at üzerinde yaptığımız savaşlar. Atınızın temposuna ayak uydurarak yaptığınız hamleler, ölümcül sonuçlar doğuruyor. Yeşil ovalardan bayır aşağı at sürerken önümdekileri kılıcımdan sırayla geçirmem, bana bu kez kısa süre de olsa William Wallace olduğum hissini verdi. Bu da betadan aldığım zevkin net bir kanıtı olsa gerek. Az önce de belirttiğim gibi, ana harita üzerinde dolaşırken, farklı karakterleri de görmek mümkün. Onlar size teklif yapabilir veya isterseniz siz de yapabilirsiniz. Bu andan itibaren ortak göreviniz oluyor ve ucundaki ödülü düşünerek hareket ediyorsunuz. Barbarlarla savaşarak onları alt etmek, bence en keyiflisi. Her başarılı görev, size artı puan olarak yansıyor. Karakterinizi geliştiriyor ve yeni silah, zırh gibilerini satın alabiliyorsunuz. Kim bilir, belki de bir köyü yönetmeye başlar, onları vergiye bile bağlayabilirsiniz.

Gelelim çoklu oyuncu modlarına. Tek başınıza veya takım halinde savaşlara katılabilir, belirlenen noktaları yok etmeniz istenirken, bazen de siz savunma pozisyonunda yer alabilirsiniz. Devasa savaşlardaki oyuncu üst sınırı 64 olarak belirlenmiş. 32 ve 24 kişilik serverlar da görmek mümkün. Haritanın her tarafı gerçek oyuncularla çevrili ve hepsi de öldürmek için uğraş veriyor, ama sadece öldürmekle kalmamak lazım. Fırsat bulduğunuz her anda ölülerin üzerlerini arayın. Daha güçlü bir silah veya kalkana sahip olabilirsiniz. Eğer yaya olarak savaşıyorsanız, boşta gezen atlara dikkat edin. Şüphesiz ki atlar, saldırı gücünüze inanılmaz ivmeler kazandırabiliyor. Daha hızlı hareket edebiliyor ve saldırılardan aynı serilikle kaçabiliyorsunuz.
Beta itibariyle bağlantıların ciddi bir sorun olduğunu söylemem gerekli. Dolayısıyla bu sinir bozucu bir durum.

Son olarak hızlı savaş seçeneğine göz attığımızda; kaleyi savun, kaleyi yok et ve deatmatch usülü herkesin birbirini yok etmek için saldırdığı modları görüyoruz. Savunmak istersek kalenin içinde, yok etmek istersek de dış çevresinde yer alıyoruz. Oklu ve kılıçlı askerlerden oluşan iki topluluk, kıyasıya mücadeleye giriyor. Baş kahraman tabii ki sizsiniz. Çünkü ölürseniz, savaş da biter. Kaleyi korumak için tüm düşmanları öldürmelisiniz. Öncelikle oklarınızı kullanmanız mantıklı olacaktır. Çünkü uzaktan saldırarak, büyük tehlikelere girmeden çoğu askeri haklayabiliyorsunuz. Şunu da belirteyim ki, her attığınızı 12’den vuramazsınız. Ok fırlattığınızda, düşmanınıza ulaşana kadar kat ettiği yolda ivme kaybediyor ve alçalıyor. Bunun için hedef alırken, alçalma payını da göz önüne alarak hamle yapmalısınız.


Ve kaleyi ele geçirmek isteyen topluluk… Gelebilecek oklara karşı kalkanlar kuşanılmış, kılıçlıların bir bölümü arkada bekliyor. Ortada devasa bir merdiven var ve kaledeki okçuların dirençleri kırılarak, merdivenin açılması gerekli. Böylelikle kalenin içine girebiliriz ve arkada bekleyen kılıçlılar da saldırıya geçebilir. Anlatırken kulağa çok hoş geliyor, ama beta itibariyle o kadar da iyi değil. Sürekli olarak aynı yerde tıkışıp kalan askerler, siz vurmadıkça tepki vermeyen karakterler, savaştan alacağınız heyecanı ve gerçekçilik hissini önemli ölçüde baltalıyor. Diğer nokta ise, vuruş hissi. Bu konuda da çoğu kez sıkıntı çektim. İyileştirmelerin yapılması şart.

Betadaki görsellik iyi düzeyde. Özellikle ışıklandırmalar, ortam tasarımları ve gece-gündüz dönümü gibi unsurlar güzel. Detaya indiğimizde ise, grafiksel olarak eksiler görmek mümkün. Karakterlerin garip şekillere bürünmesi, karakter – obje tasarımlarındaki detay düzeyleri gibi.Bunlardan ayrı olarak, bazı saldırılarda kamera açılarının saçmaladığına şahit oluyoruz. Düşmana kılıç salladık, ama vurabildik mi? Sesleri de pek beğenmedim. Tamam, savaş ortamındayız. Kılıç ve çığlıklar duyulabiliyor, ama devamlılık ve duygu hissinden yoksunlar. Genel olarak müzikleri sevdiğimi de belirteyim.

Sonuç olarak, yapımdaki eksiklikler beta itibariyle görülüp düzeltilirse, bizi kaliteli bir oyun bekliyor demektir. Siz bu yazıyı okurken, ben gidip biraz daha gladyatörlük yapayım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu