Oyun İncelemeleri

Final Fantasy XIII

Sizlere, 1987 yılında batmak üzereyken, “Madem kaçınılmaz sona bu kadar
yaklaştık son bir oyun daha yapalım ve en azından oyuncuların akıllarında bu
isimle kalalım” diyerek son bir hamle yapan ve piyasaya sürdükleri “Son
Fantezi”leri ile adeta küllerinden yeniden doğan Square Enix’in başarı
hikayesininin son ürününü anlatacağım. Ama önce Final Fantasy XIII’ün ofisimize
geliş hikayesinden bahsetmek ve bu yazının nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde
yazıldığını belirtmek zorundayım.

Yine her zamanki gibi oyun dünyasındaki gelişmeleri takip etmek için İnternet
üzerinde alışılmış turlarımızı atıyor, Mahmut ile haber yazma yarışına son sürat
devam ediyorduk. Şu oyun duyurulmuş, bu oyun hakkında yeni haber varmış derken
bir paket giriverdi ofis kapısından içeri. Her gelen pakete uygulanan prosedürü
uyguladık ve hafifçe sallayıp elimizle yoklayarak içerisinde birkaç tane oyun
olduğunu tespit ettik. Yıllardır bu işin içinde olmanın avantajları işte, paket
içinde dahi olsa oyunun kokusunu alırız biz! Tabi sevgili patronumuz Murat Oktay
o esnada ofis dışında olduğundan paketi açma yetkisi elimizde değildi. Tabii
aklımızı kemiren bir sürü soru vardı: “Ya içinde çok önemli bir oyun varsa?”



Lighting isimli bu bayan, pek çok erkeğe taş çıkaracak özelliklere sahip

İçimize doğmuş olacak ki, bu paketin içerisinde kesinlikle çok önemli bir
başlığın olduğunu hissediyorduk. Hemen telefon açıp paketi açma iznini aldıktan
sonra aç kurtlar gibi saldırdık ve kargo paketini un ufak ettik. Tam da tahmin
ettiğimiz oyunlar vardı paketin içinde. Fakat içlerinden biri vardı ki, haber
yazmakta olan bendenizin, göz açıp kapayıncaya kadar sandalyesinden fırlamasını
ve soluğu PlayStation 3’ün başında almasını sağladı. Evet bu oyun Final Fantasy
XIII’tü ve başlangıç videosu ekrana gelmişti bile…

Heyecanlı bekleyiş sona erdi

Uzun zamandır bekliyorduk… PlayStation 3 duyurulduğundan beri heyecan
içerisinde videolarına, ekran görüntülerine bakıp hayaller kuruyorduk…
Hakkında çıkan her yeni haberle heyecanımız biraz daha arttı. Hele bir de Xbox
360 için de hazırlanıyor olduğunu duyduğumuza merak seviyemiz tavana vurdu. İlk
kez bir Final Fantasy oyununun farklı bir platforma hazırlanıyor oluşu hem
şaşırttı hem de endişelendirdi bizleri. Ancak yayınlanan oyun içi videolar ile
endişelerimizin hepsini çöpe attık ve sadece beklemeye koyulduk. Şimdi ise
hayatınızın en etkileyici oyun deneyimlerinden biri için hazır olsanız iyi
edersiniz, çünkü uzun bekleyişimizin ardından karşımızda arz-ı endam eden Final
Fantasy XIII ile maceramız başlıyor.Hemen her Final Fantasy bölümünde olduğu gibi yine bomba gibi bir video
karşılıyor bizleri. Gözlerimizi yuvalarından fırlatan, ekrana yapışmamızı
sağlayan hatta başka işlerle uğraşan ofis çalışanlarının işlerini bırakıp, omzum
üzerinden ekrana odaklanarak bol ünlemli cümleler kurmalarına neden olan bir
açılış videosunun ardından savaşın orta yerinde buluyoruz kendimizi. Yenilenen
savaş sistemine ilk adımlarımızı atarken oyun da bize yardım elini uzatıyor ve
bilmediğimiz her hususu detaylı biçimde anlatmak için ekrana uyarılar ekliyor.
Savaşı atlatıp, birkaç video daha izledikten sonra artık tam anlamıyla kontrolü
elimize alıyoruz. Artık eşsiz Final Fantasy XIII deneyimi için hazırız.



Yuvalarında duramayan gözler



Bilmeyenler için kısaca toparlayalım. Final Fantasy, rol yapma oyun tekniklerini
kendine has bir üslupla harmanlamayı başaran bir yapıya sahiptir. Her ne kadar
RPG türüne aşina olsanız da ilk kez Final Fantasy oynuyorsanız kurallarına
alışmak biraz zaman alacaktır. Öte yandan oyuna alışık olanlar için ise
yenilikleri bir çırpıda öğrenmek gayet basit oluyor. Genellikle haritaları
arşınlama ve karşınıza çıkan düşmanları öldürerek deneyim kazanma ve yeni
büyüler, yeni silahlar ile de güçlenme üzerine kurulu olsa da tüm bu ayrıntılar
Final Fantasy yapımcılarının sınırsız hayalgücü ile harmanlandığı için ortaya
ilginç ve görkemli sahneler çıkıyor.



Karakterlerin karizmaları yine tavana vuruyor



Her zaman olduğu gibi yine karizmatik karakterler ile karşılaştığımız FFXIII’te
bu kez güzelliğinden ziyade efemine tavırları ile erkeklere taş çıkaran
Lightning karakteri dikkatleri üzerinde topuyor. Eski bir asker olan Lightning,
emekli pilot Sazh ile umutsuz bir maceranın ilk adımlarını atıyor. Hikayenin ilk
kısmında sadece bu iki karakter ile karşılaşsak da, senaryonun esas oğlanı kısa
süre içerisinde ekrana yansıyor. Yakışıklığı ve karizması ile tüm dünyayı
kendine hayran bırakan Snow, kendinden emin tavırlarıyla da dikkat çekiyor.
Yapım aşamasında iken Snow’un takma adının “Bay 33 cm” olduğu biliniyordu ve
yanlış anlamlara çekilmemesi için yapımcılar bir açıklama yaparak bu uzunluğun,
karakterin ayakkabı uzunluğu olduğunu söyledi. Benim favorim olan bir diğer
karakterimiz ise Vanille. Şapşal hareketleri ve ani kararları ile kendini her an
tehlikeye atmaya hazır görüntüsü ile ön plana çıksa da, güzelliği kimsenin
gözünden kaçmıyor. Snow’u annesinin ölümünden sorumlu tutan 14 yaşındaki genç
beyimiz Hope ve esmer bayan büyücümüz Oerba Yun Fang da ekibimizin diğer
üyeleri.FFXIII hakkında genel bilgiler verdikten sonra artık oyunun içine dalma vakti
geldi. Öncelikle belirtmeliyim ki, bugüne kadar hep haritalarda dolaşırken
kendimi yalnız hissederdim. Her ne kadar rastgele düşman üretimi sayesinde
karşımıza aniden yaratık çıkabilme ihtimali tetikte olmama neden olsa da, bomboş
duran haritalar canımı sıkardı. FFXIII’te ise tüm düşmanlarımızı haritada
görebiliyoruz. Hatta bununla da kalmayıp savaşıp savaşmama seçeneklerine bile
sahip oluyoruz. Elbette dar bir koridoru tutan düşmanları mutlaka alt etmek
zorundayız, ama açık alanda düşman grupları ile karşılaşırsak, etraflarından
dolanıp savaşa dahil olmama gibi seçeneğe de sahibiz.


Düşmanlar etrafta!



Herhangi bir düşmana yaklaşırsak kafalarında kırmızı ünlem işaretleri görüyoruz.
Bu da rakiplerimizin bir şeylerden şüphelendiği anlamına geliyor. Olur da biraz
daha yaklaşırsak hemen savaş ekranına geçiş yapıyoruz. Eğer düşmanlardan
uzaklaşırsak, savaşmadan kurtulabiliyoruz. Düşmanın arkasından yaklaşmayı
başarır ve ilk saldıran biz olursak, rakiplerimizi gafil avlamış oluyoruz ve ilk
hamleyi biz yaptığımız için savaşın insiyatifini ele geçiriyoruz.

Şimdi savaş zamanıdır

Savaş ekranından bahsedelim biraz da. Düşmanlara fazla yaklaştığımızda dahil
olduğumuz savaş ekranları daha evvel hiç olmadığı kadar hareketli. Hepinizin
bildiği gibi artık daha seri oynamak zorunda kaldığımız bir dövüş sistemine
geçildi. Her ne kadar sıra tabanlı olsa da hızlı karar vermek ve kararlarımızı
hemen uygulamak zorunda olduğumuz bir dövüş sistemi ile karşılaşıyoruz.
Karakterlerimiz sırası ile hamlelerini yapıyor ve bu sırada da düşmanlarımız boş
durmuyor. Dövüş sisteminin en çok kullanılan seçeneği olan “Auto-Battle” ile
karakterlerimizin yapabileceği hamlelerden en akıllıca olanı sistem tarafından
otomatik olarak seçiliyor ve uygulanıyor. Tabii ki istediğimiz hamleyi seçmek
için özgürüz ancak kolay kazanabileceğimizi düşündüğümüz ve sadece standart
hamleleri yapmamızın yeterli olacağı savaşlarda “Auto-Battle” en çok
başvurduğumuz seçenek oluyor.



Düşmanların bile tasarımları son derece renkli

Son derece hızlı olan dövüş ekranında fazla vakit kaybetmeden karar vermek
zorunda kalıyoruz. İşte tam bu sırada “Role” ve “Paradigm” adı verilen iki yeni
özellik imdadımıza yetişiyor. “Role” ismi verilen özellik ile her karakterin
hangi rolü üstleneceğini belirliyoruz. Commando, Ravager, Sentinel, Synergist,
Saboteur ve Medic başlıkları altında toplanmış olan rollerden hangisini seçersek
karakterimiz de buna uygun olarak dövüşüyor. Örnek vermek gerekirse Commando
olarak belirlenen karakter yakın dövüş ve fiziksel vuruşlar konusunda üstün
başarı sergilerken Synergist olan karakter büyü konusunda uzman oluyor. Savaş
esnasında hiçbir değişiklik yapamadığımız için tüm kararları savaşlardan evvel
vermemiz gerekiyor ve karakterin rollerini iyi belirlememiz gerekiyor. Açık
konuşmak gerekirse her karakterin tipinden ve hareketlerinden hangi rolü
üstlenebileceğini gayet iyi anlıyoruz.“Paradigm” ise benim en çok işime yarayan özellik oldu. Bu özellik sayesinde
savaşlardan evvel her karakterin üstleneceği rol şemalarını oluşturuyoruz ve
savaş esnasında karakterlerimizin bunlara göre hareket etmelerini sağlıyoruz.
Söz gelimi Lightning ve Snow’a “Commando”, Vannile’e de “Medic” rolünü atayarak
savaş esnasında saldırı odaklı ve gücü azalan karakterin otomatik olarak
iyileştirildiği bir savaş tekniğine geçmeyi başardım. Özellikle boss
savaşlarında saldırı ya da savunma ağırlıklı “Paradigm” seçenekleri arasında
geçiş yaparak başarılı olmamız mümkün. “Paradigm” seçenekleri arasında akıllıca
geçişler yaparak başarılı dövüşler sergileyebilir, hatalı davranmanız durumunda
ise gayet basit bir savaşı kaybedebilirsiniz.


Taktiğini belirlemek zorundasın



Savaşlar sona erdiğinde yaptığımız hamleleri irdeleyen istatistiki bilgiler
ekrana yansıyor. Savaş esnasında herhangi bir karakterimiz zarar görmüş mü, ne
kadar hızlı biçimde savaşı kazandık, ne kadar kritik vuruş yaptık gibi
kriterlere göre 5 puan üzerinden bir not veriliyor. Hemen akabinde savaş sonunda
elde ettiğimiz ganimet varsa ekrana yansıyor ve çantamıza ekliyoruz. Düşmanlar
savaş esnasında sürekli yer değiştirdiği için kameraya da müdahalede bulunmak
durumunda kalıyoruz. Böylece savaşlar hem daha etkileyici gözüküyor hem de
kendimizi gerçekten savaşın içindeymişiz gibi hissediyoruz. Büyüleri yaparken
mana kullanmıyoruz ve sağlık puanımız da savaşların ardından tam seviyeye
ulaşıyor. Ayrıca savaş ekranı dışında büyü ve iksir kullanımını engellemiş
yapımcılar.

Değişenler değişmeyenler

Seviye atlama şeklini de değiştiren yapımcılar son dönemdeki FF oyunlarından
alıştığımız ve tabii ki biraz elden geçirilmiş olan bir yetenek ağacı sistemi
kurmuşlar. “Crystarium” adı verilen yeni sistem ile FFX’da gördüğümüz “Sphere
Grid” sistemine geri dönüyoruz diyebiliriz. Bu sistemde her karakterin kendine
ait bir kristali var ve yine her karakterin farklı farklı izeleyebileceği
yetenek yolları var. Bu yolda ilerleyebilmek için savaşlar sonunda kazandığımız
“Crystal” puanlarını kullanıyoruz. Puanlarımızın yettiği ölçüde ilerleyip yeni
büyüler ya da kişisel gelişimler elde edebiliyoruz.



Sıradışı karakter tasarımları “Fantezi” kelimesini sonuna kadar hak ediyor

Haritada sıklıkla karşımıza çıkan küreler ile iksir, para ya da yeni ekipman
elde edebilirken, kayıt noktalarında oyunu kaydedebiliyoruz. Sağ üst köşede
küçük harita içerisinde kayıt noktalarını görebiliyoruz ama bize yeni objeler
veren küreleri göremiyoruz. Bunun için haritanın ücra köşelerini dolaşmamız
gerekiyor. Kayıt noktalarında ise bir yenilik bizleri karşılıyor. Kayıt
noktalarındaki menüden alışveriş yapabilme imkanına sahibiz. Bu noktalarda
eklimizdeki objeleri satabilir, yeni iksirler satın alabiliriz.FFXIII’de değişmeyen bir şey varsa o da oyunun standartları olmuş. Bu da demek
oluyor ki FF hayranları için her şey yolunda, ancak güncel oyunlarda
yakaladığınız özgürlük hissini aramaya kalkarsanız hayal kırıklığı ile
karşılaşırsınız. Çünkü oyunun büyük bir kısmı çizgisel ilerleyen haritalarda
koşturmak, düşmanlarla savaşmak ve videolar izlemek. Yani türün gerçek bir
hayranı değilseniz, bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlayacaktır. Haritalar için
bir eleştirim de her ne kadar yaratıcı fikirlerle ve görkemli biçimde
tasarlanmış olsa da gideceğiniz yolu her zaman elinizle koymuş gibi
buluyorsunuz. Zaten haritayı da incelerseniz hep gidilecek tek bir yön var ve
gereksiz yollara saparsanız mutlaka ödül veren kürelere denk geliyorsunuz.
Düşmanların haritada görülüyor olması büyük avantaj ama benim gibi eski FF
hayranlarındansanız insan içten içe görünmeyen ve rastgele çıkan düşman
gruplarını özler oluyor. Neyse ki, haritada fazla vakit harcamanız halinde ölen
düşmanların yerine yenileri yaratılıyor ve bu sayede daha fazla savaşıp, daha
çok ganimet toplayabiliyorsunuz.

Gözlerime hakim olamıyorum

Gelelim oyunun en çok konuşulan, en çok ses getiren ve en çok merak uyandıran
kısmına yani görsel seviyesine. Eğri oturup doğru konuşmak lazım, FFXIII
gerçekten her anıyla, her görüntüsüyle insanı kendine hayran bırakıyor. Bizler
seriyi uzun zamandır takip ettiğimiz için karakter modellemelerine ve
kıyafetlerdeki sıradışı yapıya alıştık belki, ama ilk defa FF gören biri için
görkemli kelimesi aciz kalıyor. Bölüm tasarımları ve karakter modellemeleri son
derece başarılı. Haritalardaki derinlik hissi çok iyi verilmiş. Ara videolara
ise söylenecek söz yok. Herbiri şaheser niteliğinde.



İşte karşınızda esas oğlanımız Snow!



Hangi konsolda daha iyi?



Xbox 360 için duyurulduğundan itibaren herkesin dikkatini üzerine toplayan
oyunun en çok merak edilen özelliği ise hangi platformda daha iyi gözüktüğü
oldu. FFXIII’ü hem Xbox 360 hem de PlayStation 3’te test etme imkanı bulduğumuz
için karşılaştırma adına birkaç söz söylememiz gerekli. Önecelikle belirtmeliyiz
ki her iki konsolda da sabit diske herhangi bir yükleme yapılmıyor. Yani DVD ya
da Blu-Ray’i sürücüye yerleştirip hemen oynamaya başlıyorsunuz. Daha evvel
dedikodu kulislerinde de söylendiği gibi oyun Xbox 360’da 576p, PlayStation 3’te
ise 720p’de çalışıyor. Test ettiğimiz Led TV’de her iki konsolun da görüntüsü
otomatik olarak 1080p’e genişletildi. Bu durumda ortaya şu sonuç çıktı: Her iki
konsolun da görüntü kalitesi birbirine çok yakın, sadece Xbox 360’daki düşük
çözünürlük, köşelerde ve karakterlerin üzerlerindeki ayrıntılarda kendini belli
ediyor. Renkler Xbox 360’da biraz daha soluk dururken, PlayStation 3’te her obje
göze çok daha canlı geliyor. İlginç olan nokta ise ekran yenileme hızında
karşımıza çıktı. Bizler tam tersini beklerken hem videolarda hem de geniş
haritaların gözüktüğü ekranlarda PlayStation 3’te yavaşlamalar dikkattimizden
kaçmadı. Xbox 360’ta videolar çok daha akıcı ama renkleri daha soluk. Yükleme
süreleri açısından her iki konsolda da bir farka rastlamadık.Kişisel fikrimi soracak olursanız, FFXIII her iki konsolda da gayet güzel
gözüküyor. Eğer bizler gibi kıyaslama yapmak zorunda kalmasanız ve diğer
konsoldaki halini görmeseniz her şeyin mükemmel olduğunu düşünürsünüz. Ancak
Xbox 360’ta oynayıp ardından PlayStation 3’te oyunu açarsanız; “Burada renkler
çok daha canlıymış” dersiniz. Tam tersini düşünürsek ise Xbox 360’daki sürümü
sonradan görmeniz halinde “Aslında videolar ne kadar akıcıymış” diyeceğinizden
emin olun. Açıkçası, “FFXIII şu konsolda daha iyi” diyebileceğimiz kadar büyük
bir fark yok.


Seslendirmeler etkileyici



Atmosferi tamamlayan en büyük özellik olan ses ve müzikler konusunda FFXIII
gelgitler yaşıyor. Ana tema müziği çok güzel ve defalarca dinleseniz de
sıkılmıyorsunuz. Savaş müzikleri ise baştan çok etkileyici gelirken zamanla
sıkıntı yaratıyor ve bir süre sonra beyninizde yankılanmaya başlıyor. Kendimi
oyuna kaptırdığım için fark edemedim, ama ofisteki diğer arkadaşlar kendini
tekrarlayan müziklerden şikayetçi oldu. Sesler konusunda beni üzen tek nokta ise
sıklıkla duyduğumuz ayak seslerinin kulağa hiç de güzel gelmemesi oldu.
Seslendirmelere ise olumsuz bir yorum yapmak imkansız. Seslendirmeler her
karakterin yapısını daha iyi alıgalamamızı sağlayacak şekilde seçilmiş
profesyonel ses sanatçıları tarafından yapılmış.




Karakter tasarımları her zaman olduğu gibi çok etkileyici

Toparlamak gerekirse, FFXIII özellikle serinin hayranlarını menun etmek için
üretilmiş bir oyun. Şahsen bir FF hayranı olarak her anından büyük keyif aldım,
ama türe yabancı olanlar videolardan çok etkilense de tekrar eden savaşlardan ve
müziklerden sıkıldı. Hal böyle olunca türü sevenlerin şaheser diye
nitelendireceği, türe yabancı olanların ise bir süre sonra sıkılacağı bir oyun
ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu