Red Dead: Redemption
Kasabaya ilk adım attığımda, ortalıkta ağır barut kokusu vardı. Belli ki taze bir düellonun ardından, taze bir hüzün kaplamıştı burayı. Doğaldır, her düello sonrası kan ve barut kokusu kaplar her yeri. Bir tarafta ölü için yakılan ağıtlar, bir yandan da galip geleni kutlama sesleri duyulur. Kulağımı kabartsam, az önce patlamış olan silahların yankılarını bile duyabilirim belki de. Yepyeni bir maceraya adım atıyorum, kim bilir, yeni kahraman belki de ben olacağım, ya da benim de ardımdan ağıtlar yakılacak. Bara girdim ve ilk içkimi içmeye başladım, bir yandan müzik, diğer yanda bir poker masası. Bana doğru yaklaşan bir çift bot sesi duyar gibiyim, yaklaşan bir düşman mı yoksa dost mu, anlamak güç. Sanırım Vahşi Batı, sandığımdan daha zor bir yer.
Atım en iyi dostumdur
Red Dead Redemption, Rockstar imzası bulunan bir yapım. Tür olarak da, en kaba tabirle GTA gibi diyebiliriz. Zira, GTA artık öyle bir konsept oldu ki, başlı başına bir tür olarak da nitelendirilebilir. Red Dead Redemption için, GTA’nın Vahşi Batı versiyonu diyebiliriz. Büyük ve serbest dolaşımı olan bir haritada, ana senaryonun dışında yan görevleri bitirip, en büyük kovboy olmaya çalışıyoruz. Vahşi Batı, geniş ve kendine has öğeleri içeren bir konsept olduğu için, bu tarz bir yapıma da kolaylıkla malzeme sağlayabiliyor.
Ana karakterimiz John Marston. Kendisi ilk videodan da anlaşıldığı üzerine bir dost kazığı yiyor ve hatta vuruluyor. Tesadüfen iki kişi tarafından bulunuyor ve tedavi edilerek intikama hazır hale getiriliyor. Tabii, bunun için işimiz hiç de kolay değil. Görevlerde başarılı olarak para kazanabilmeli; paranın yanında çeşitli yan görevler çerçevesinde insanlara da yardımcı olarak saygınlık kazanmalıyız. İyice donanıp, tam tehlikeli bir kovboy statüsüne eriştikten sonra baş düşmanlarımıza kafa tutabilecek duruma geliyoruz.
Daha önce GTA serisine aşina olmuşsanız, Red Dead Redemption’a alışma süreciniz yok denecek kadar az olacaktır. Arayüzden tutun da, oyunun ana özelliklerinin çoğu benzerlik gösteriyor. Yine sol altta mini bir haritamız var ve buradan görevlere, yan görevlere de etkileşime girebileceğimiz binalara erişebiliyoruz. Ana senaryoya ait görevler de, GTA’dakilere çok benzer biçimde hazırlanmışlar. Burada, otomobil yerine at ve at arabası kullanabiliyoruz. Oyun içerisinde silah, at kullanmak gibi birçok ana aksiyonu sıkça yaptığımızda, bu alanlarda uzmanlık kazanıp daha iyi olacağız.
Hey sen, buraya bak
Grafiksel olarak Red Dead Redemption, iyi diyebileceğimiz bir noktada. Bazı manzara görüntüleri son derece güzel. Yüksek bir yere çıkıp, hele gün batımına denk geldiyseniz etrafı seyretmek müthiş keyifli. Kendinizi bir anda kovboy modunda hissedebiliyorsunuz. Bunun dışında, bazı yer şekilleri ve çalı modellemeleri, bu mütiş görüntülere biraz tezat oluşturuyor. Daha kaliteli tasarlanabilirlermiş ve maalesef arada ufak tefek mantık hataları da göze çarpıyor. Animasyonlara gelince, aynı istikrarsızlık burada da var. Çatışmalar sırasında, düşmanı vurduğumuz zaman oluşan fizik modellemeleri son derece iyi; ancak Marston’ın koşması ya da bir yerlerden zıplaması gibi ana olgular biraz daha vasat kalıyorlar. Yine de, çok kafa takılacak bir konu değil. Hatta şöyle söyleyeylim, Red Dead Redemption’ı oynarken dikkat edeceğiniz en son konu grafikler olacaktır.
Görevlerimiz; çatışmalara girmek, birini korumak, grupça hareket etmek gibi çeşitleri içeriyor. Görevler mümkün olduğunca renklendirilmeye çalışılmış.
Birkaç görevde, çobanlık yaptığımız bile oluyor. Sürüleri belirli bir yerden diğerine taşımak zorunda olabiliyoruz. Atlarla alalaklı görevlerimizin sayısı da fazla; zira uzun mesafeleri katetmek için zaten atımıza ihtiyaç duyuyoruz. Görevlerin birinde; kementimiz ile at yakalamaya çalışıp bunları ehlileştirmemiz gerekiyor. Bunun için ufak tefek denge oyunları da hazırlamışlar.
Ana görevlerimizin dışında; çok renkli yan görevlerimiz bulunuyor. Bu görevler, genelde Vahşi Batı konseptine uygun olarak hazırlanmışlar. Bunlarla birlikte; para kazanabiliyor ya da kendimizi geliştirebiliyoruz. Birkaç tane örnek vermek gerekirse; ara sıra etrafta “Wanted” posterleri göreceğiz. Resimde aranan kişi gidip bulup öldürdüğümüz zaman, yüklü miktarda para kazanabiliyoruz. Bunun dışında; barların içerisinde poker salonları oluyor ve yine para kazanmak için buraları deneyebiliriz. Hatta ileriki zamanlarda; burada hile yapma opsiyonu bile devreye girecek. Gerçek zamanlı olarak; bir yere giderken haydutların birilerine saldırdığını görebilir ve hemen buna müdahale edebiliriz. Buna benzer birçok ara senaryo, aniden karşımıza çıkabilir, ne şekilde davranacağımız ise tamamen bizim insiyatifimizde.
Ama unutmamalıyız ki; her ne şekilde davranacaksak, geri dönüşü de bize buna göre oluyor. Bu arada, oynayabileceğimiz ufak oyunlardan bir tanesi de; nal atmaca. Bu da, para kazanmak için oyalanabileceğimiz uğraşlardan bir tanesi. Normalde Red Dead Redepmtion’ın 20 saate yakın bir oynanış süresi var; zira yan görevlerle birlikte bu süre katlanarak artıyor.
Gerçek zamanlı yan görevleri yapıp yapmamanın dışında; kasaba içerisinde takınacağımız tavırlar ve hareketler büyük önem taşıyor. Şöhret ve saygınlık kavramları Red Dead Redemption’da çok önemli. Bir yerden geçerken; saldırıya uğrayan birine yardım edersek, saygınlığımız artacak ama es geçersek azalacak. Kasabalarda, elimizde silahla dolaşıp rastgele sağ sola doğrulttuğumuzda insanlar bizden korkacaklar. Bu da saygınlığımızı olumsuz yönde etkileyecek.
Şerife selam söyleyin
Oyunun en büyük artılarından birisi de; seslendirmeler ve müzikler. Vahşi Batı konseptine sahip oldukça etkileyici müzikler dinleyebiliyoruz. Sağlam bir ses sisteminiz de varsa, kendinizi o atmosferin içerisinde bulmanız hiç de zor olmuyor. Buna paralel olarak, seslendirmeler de son derece kaliteli ve profesyonelce hazırlanmış. Bu açıdan, Red Dead Redemption’ın eli gerçekten son derece güçlü. Zaten, Rockstar bu konuda da kendini yeterince kanıtlamış bir firma.
Yapay zekanın pek fazla bir şey vadettiğini söyleyemeyiz. Düşmanlar ve karakter tamamen önceden hazırlanmış kodlar şeklinde hareket ediyorlar. Dolayısıyla; çatışmalarda siperimizi aldığımız vakit; zorlanacağımız pek bir durum olmuyor. Yalnız; Red Dead Redemption’ın multiplayer özelliği kuvvetli. Co-operative olarak 16 kişiye kadar oyunları destekliyor ve çeşitli görevleri birçok kişi ile beraber yapabilmek mümkün oluyor. Free Roam moduyla da; tek kişilik haritalar üzerinde gezinmek ve karşılıklı kapışmak zevkli bir olay. Kullanabileceğimiz Vahşi Batı temalı farklı silahlarımız bulunuyor. Ayrıca; The Dead Eye sistemiyle ağır çekim atışlar yapabilmek de mümkün. Bir Inventory’miz var ve satın aldığımız ya da bulduğumuz eşyaları burada depolayabiliyoruz. Save sistem olarak da; GTA’da alıştığımız evlerimizde kayıt etmenin yanı sıra kamp ateşi yakabiliyor, buralarda oyunu kayıt edebiliyoruz. İstersek, otomatik olarak en yakın kasabaya geçiş yapabilmek de mümkün.
Red Dead Redemption; temel mantık olarak GTA’yı tamamen baz almış, onun Vahşi Batı hali olarak nitelendirebileceğimiz bir yapım. Kendine has özelliklerini de, türe iyi entegre etmiş ve ortaya oynaması çok keyifli ve renkli bir yapım çıkmış. Görevlerin de mümkün olduğunca farklı içeriklere sahip olması da; yapımı ayakta tutan önemli etkenlerden. Dolasıyla; GTA’yla arası iyi olan herkes; rahatlıkla oyuna alışacak ve keyifle oynayacaktır. Son dönemde çıkan oyunlar arsından hemen sıyrılmayı başarabilen, her sahnesi kalite kokan, uzun süre elinizden bırakamayacağınız bir oyun Red Dead Redemption. Tüm konsol sahiplerinin mutlaka tatması gereken bir deneyim.