Singularity
Singularity (Tekillik): Kara deliklerin merkezinde, hacim sıfıra yaklaşırken yoğunluğun sonsuza ulaşması sonucu, bilinen fizik kanunlarının çöktüğü nokta.
Rusya’dan yine sevgilerle
Son yıllarda bir furyadır gidiyor; Rusya – Nükleer kaza – Mutasyona uğramış canlılar üçlüsünden o kadar çok oyun yapıldı ki, kendine ait bir tarzları olacak diye korkuyorum. Post-apokaliptik tarz Fallout’la büyük oranda hayatımıza girmiş olsa da, yakın dönemdeki Rusya tabanlı bu oyunlar, hikâye bakımından birbirine çok benziyor. STALKER ve Metro 2033 bunun en güzel örnekleri.
Singularity ise ilk baktığımızda yine bu tarzı sürdürecek gibi gözüküyordu. Hikâyesi, öncekilere göre çok benzer. Singularity’nin konusu 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Soğuk Savaş’ın ilk dönemlerinde başlıyor. Sovyet Rusya, yaptığı araştırmalarla Katorga 12 adlı adada, E-99 adı verilen bir madde bulur. Bu madde o kadar güçlüdür ki, yaşlıları gençleştirmeyi, hastaları iyileştirmeyi, hatta verimsiz tarlaları verimli hale dönüştürmeyi sağlar. Bununla birlikte zamanda yolculuk yapabilmeyi bile mümkün kılar. Sovyetler, bu adaya çok gizli bir araştırma merkezi kurar ve insanları buraya yerleştirir. Küçük bir araştırma kasabası haline gelen Katorga 12’de, 1950 yılında “Singularity” adı verilen bir sorun patlak verir ve Sovyetler bu adayı bütün belgelerden kaldırırlar. 2010 senesinde bir Amerikan uydusu, Rusya’nın doğusunda yüksek radyoaktivite algılar ve buraya bir araştırma ekibi yollar. Biz de bu araştırma grubunda yer alan askerlerden biri olan Nate Remko rolüne bürünüyoruz.
Bu noktadan sonrasında size hikâye hakkında pek fazla ipucu vermeyeceğim, çünkü zaten ilerlerdikçe karşısınıza çıkacak olan notlar, ses kayıtları ve küçük filmlerle birlikte senaryonun geri kalanında neler olduğunu öğrenebiliyorsunuz.
Kafanızdan element sallamayın!
Singularity’ye ilk başladığınızda, oyunun tipik bir FPS’den farklı olmadığını sanabilirsiniz. Ancak ilerledikçe oyunun farklı bir yapısı olduğunu göreceksiniz. Bazen ilerlediğinizde zamanın 1950’ye döndüğüne şahit oluyorsunuz. Ya da karşınıza bir anda görünmez olan yaratıklar çıkabiliyor. Bu yaratıklarla savaşırken silahlarımız da bulunuyor. Çok geniş olmasa da elimizde bir kaç adet silah mevcut. Bunlar altıpatlar tabanca, otomatik tüfek, pompalı tüfek, dürbünlü tüfek. Bu saydıklarım dışında iki özel silahımız daha mevcut. Ancak o iki silaha az sonra tekrar değineceğim. Kutuların, dolapların içinde sağlık paketleri, mermiler ve silahlar bulabiliyorsunuz.
Dediğimiz gibi Singularity, ilk başta tipik bir FPS olarak görünüyor. Fakat TMD adı verilen Time Manupilation Device (Zaman değiştirme aleti) silahını elinize aldığınızdan sonra bu monoton yapı, değişken bir oynanış stiline bırakıyor ve bizi şaşırtıyor. TMD adı verilen cihaz, adından da anlaşılacağı gibi bir zaman değiştirme makinesi. Peki bu silahla ne yapabiliyoruz? Yıkık dökük merdivenleri zamanda geriye döndürerek ilk ve sağlam haline getirebiliyor ya da tekrar yıkılmış haline dönüştürebiliyoruz. Aynı mantık kutular için de geçerli. Parçalanmış bir kutuyu sağlam haline getirerek, içinden sağlık paketi, mermi vb. eşyalar alabiliyoruz. Daha da ilginç olanı, TMD’yi düşmanlar üzerinde kullanabiliyoruz. Bu şekilde onları öldürebiliyor, hatta insan düşmanları yaratığa dönüştürebiliyoruz. Bazı düşmanlar üzerinde ise zamanı yavaşlatma etkisinden yararlanmamız mümkün.
Impulse özelliğiyle etrafa bir şok dalgası göndererek zayıf düşmanları altedebilir ya da bir süreliğine etkisiz hale getirebilirsiniz. Ayrıca TMD’nin bir süre sonra kazanılan yer çekimi özelliği sayesinde etraftaki objeleri taşıyabiliyorsunuz. Half-Life 2’ye bir saygı duruşu olduğunu söylememize gerek yok. TMD, sınırsız kullanıma sahip değil. Etrafta bulacağınız E-99 şarj üniteleriyle birlikte TMD’yi dolduruyoruz. Chronolight adı verilen özellik ise, sizin nereye gitmeniz gerektiğini yerde oluşan parlak ayak izleriyle söylüyor.
Bu silahı aldığınız ilk zamanlarda karşınıza çıkacak bir diğer silah ise E-99 Seeker. E-99 güç ünitelerini mermi olarak kullanan bu silah o kadar güçlü ki, vurduğunuz kişinin kolunu bacağını farklı yönlere göndermek çocuk oyuncağı. Ancak silahın asıl özelliği; sıkı durun: Mermiyi yönlendirebiliyorsunuz. Ateş ettikten sonra zamanı yavaşlatarak mermiyi istediğiniz yöne gönderebiliyorsunuz. Bu şekilde köşelerin ardındaki düşmanları vurmak bile mümkün.
Farklı yerlerde bulacağınız Weapon Locker adı verilen istasyonlarda istediğiniz silahı almanız veya E-99 şarjlarıyla birlikte bu silahlara mermi ya da silah teknolojileriyle çeşitli yükseltmeler ekletebiliyorsunuz. Örneğin bir tüfeğin daha fazla mermi almasını sağlayabilir ya da daha fazla zarar vermesini mümkün kılabilirsiniz.
Augmentor adı verilen istasyonlar ise, kişisel yeteneklerinizi güncellemenize imkân sağlıyor. Örneğin daha fazla sağlığa sahip olmanızı ya da daha isabetli atış yapmanızı sağlayan güncellemeler bu istasyonlarda mevcut.
Her güzelin bir kaç kusuru vardır
Singularity genel olarak aksiyon, korku ve bulmaca öğeleri taşıyan bir FPS. Ara sıra Modern Warfare 2’ye benzeyen ara sahnelerle biraz olsun bizi atmosferin içine davet ediyor. Mutasyona uğramış canlılar, Rus askerler ve benzeri bir çok düşmanla hem 1950 yılında, hem de 2010 yılında savaşıyorsunuz. Bu da oyunun dinamizmine pozitif etki ediyor. Bölüm tasarımları oldukça iyi.
Fakat oyunun bir çok eksiği de mevcut. İlk baktığınızda Singularity’nin zamanın gerisinde olan grafiklerini fark edeceksiniz. Günümüzdeki shooterların yanında çok zayıf kalan bir grafik motoru var. Animasyonlar da o kadar iyi değil. Kaplamalar da bu negatiflikten payını almış. En göze çarpan olaylardan biri de yerde kan izi kalmıyor olması. Bazı kaplamalarda ise kurşun izi yok. Basit gibi gözükebilir, ancak çoğu küçük detay eklenmemiş.
Grafikleri görmezden gelseniz bile, oyunda bir serbestlik hissi olmaması büyük bir eksi. Bazı fizik hataları da bunun en büyük kanıtı. Tel bir çitin üzerine çıktım, kutuyu TMD’yle çitin üzerine koydum. Fizik motorunun hatalı olması nedeniyle kutuyu istediğim gibi tel çitin üzerine rahatça yerleştirdim ve kutunun üzerine çıktım. Ancak rahatça çıkabileceğim bir platforma, harita tasarımında platformun gidilebilir olmaması nedeniyle gidemedim. Bu tarz hatalar bizim gibi serbest oynanışa alışmış oyunculara can sıkıcı gelecek. Bölümlerde kullanılan renk tonları, küçük tasarımlar, posterler göze hoş olmalarına rağmen ayrıntılı değil.
Sesler oldukça iyi. Seslendirmeler ve ara videolar oldukça eğlendirici ve sizi oyunun havasına sokmayı başarıyor. Zaten onca Rusya’da geçen oyun oynadıktan sonra, Rus aksanlı İngilizce’ye bir sempati duymaya başlamış oluyorsunuz. Kısacası zamanda yolculuk için bazı detayları göz ardı ederek yola çıkabilirsiniz.