Makale

Oyunlar, Türler, Terimler ve Biz

Oyun oynamak muhakkak büyük keyif, ama hiç düşündünüz mü; oyunlar bizlere ne verir, bir mesajı var mıdır? Veya tam tersi bizler oyunlardan neler bekleriz? Bu sorular kimi oyuncular için, oynayacakları oyunu alırken, oynamak istedikleri oyunlardan beklentileri açısından bir anlam ifade ederken; bazı oyuncular içinse saf eğlence veya zaman geçirmekten öteye gidemez. Muhakkak oyun pazarı gibi geniş bir segmente sahip bir sektörde farklı beklentiler ile beraber, farklı oyuncu profilleri de vardır. Bu makalemizde oyun türlerini incelerken, oyuncu tiplerine de bakacağız. Konu ile ilgili olması açısından oyunlarda karşımıza çıkan terimleri de yine burada size kısaca anlatmaya çalışacağım.

Oyunlar ve oyun türleri

First Person Shooter (FPS), Real Time Strategy (RTS), Role Playing Game (RPG), Adventure, Action, Platform, Simulation gibi yabancı terminolojide yer alan genel oyun türleri, oyunların genel türünü ifade ederken; bunların Third Person Shooter, Japanese Role Playing Game (J-RPG), Western role Playing Game (W-RPG) gibi daha adını saymayacağım kadar alt türleri de mevcuttur. Hatta günümüzde sektör o  kadar çeşitliliğe gitmiştir ki, türlerin karışımından oyun türleri yaratmışlardır, Action-Adventure gibi. Öncelikle bu tür oyunların ne anlama geldiğine bir bakalım.

First Person Shooter (FPS): Bu tip oyunlar, karakterin gözünden oyunun dünyasına baktığımız türe mensuptur. Türkçe’de birinci şahıs vuruş oyunu da diyebiliriz. Ancak bu tarz Türkçeleştirme çabaları genelde ters teper ve oyuncular orijinal halini kullanmaya devam eder. En güzel örnek Call of Duty serisidir. Genelde elimizde bir silah ile yıkım yarattığımız, önümüze geleni vurduğumuz bir türdür aynı zamanda.

Özellikle eskiden PC platformunda gördüğümüz bu tarz oyunlar yeni nesil ile birlikte konsollar üzerinde de yoğun olarak tercih ediliyor. Bu türün atası, id Software’a ait Wolfentesin isimli yapımdır. Doom ile birlikte oyun dünyasının gündeminde baş sıraya oturduğunu söyleyebiliriz.

Alt türler olarak RPG (rol yapma oyunu) ile karışımıyla birlikte Deus Ex gibi şahaserler çıkmıştır. Özellikle son dönemde oyun piyasasına FPS olarak Bad Company, Call of Duty, Killzone ve Halo gibi oyunlar damgasını vurmuştur.

Real Time Strateji (RTS): Kısaca gerçek zamanlı strateji diyebileceğimiz bu tarz oyunların da atası sanırım Dune, Warcraft ve Command & Conquer gibi oyunlardır. Size verilen bir haritada var olan kaynakları en iyi şekilde yöneterek, ekonomik ve askeri yönetim arasında denge kurarak karşınızdaki rakibi yenmek için çaba sarf ettiğiniz oyun türüdür. Ordularınız ve işçileriniz ise, harcadığınız kaynakları üretmek için emrinizdedir.

Kimisi mikro düzeyde ilgi isterken sizden, kimisi de makro düzeyde planlı ve hesaplı stratejiler yapmanızı ister. Türün en büyük oyunları Starcraft, Age of Empires ve Command & Conquer sayılabilir. Son dönemde Company of Heroes gibi yeni oyunların da diğer isimler arasından sıyrıldığını söyleyebilirim. Ama Bir Warcraft serisi hepsinden ayrıdır diye düşünüyorum. Warcraft 3 ile Blizzard oyuna RPG öğelerini de katarak ortaya mükemmel bir karışım çıkarmıştır.

Genellikle izometrik bakış açısından oynadığınız bu oyun türü, teknolojinin gelişmesi ile birlikte serbest kamera açılarına da kavuşmuştur. Ancak halen eski dönemlerdeki o izometrik bakış açısı, oyuncular açısından tercih edilmektedir.

Turn Based Strateji (TBS): Sıra tabanlı oyunları strateji oyunlarından ayıran en büyük özellik, yapacağınız hamleleri size verilen süre içinde (bu süre kısıtlaması olmadan da olabilir) planlayıp, birimlerinize vereceğiniz emirlerden sonra, sıranın rakibinize geçmesi şeklindedir. En ünlü oyun da Civilizations olsa gerek. Total War serilerinde olduğu üzere ana haritada sıra tabanlı, savaş alanında yarı gerçek zamanlı olarak oynanabilen oyunlar da vardır.

Hatta TW serilerinde oyunu her hangi bir anında durdurup, komutanızdaki birimlere çeşitli emirler yağdırarak savaş alanlarında fırtına gibi de esebilirsiniz. Benim de çok sevdiğim bu türde düşünmek için size zaman kalması nedeni ile çok ayrıntılı planları hayata geçirmeniz, rakibiniz açısından hüsranla sonuçlanabilir. Real Time Stratejileri bu tarz strateji oyunlarından ayıran en önemli özellik, el becerisinin arka plana atılarak planlı ve programlı hamleler için size fırsat vermesidir. Eğer hala Civilizations oynamamış iseniz, kendinize bir iyilik yapınız ve ölmeden önce bu oyunu en azından bir defa oynayınız.

Role Playing Game (RPG): Rol yapma oyunu da diyebileceğimiz bu tür aslına bakarsanız her oyunun içinde biraz var. Çünkü her oyunda verdiğimiz kararlar, gerçekleştirdiğimiz eylemler hep bizim hamlelerimiz neticesinde ortaya çıkan olaylar. Ama bu tür başlığına giren oyunlarda, yönettiğimiz karakterin sadece verdiği kararlar değil, gelişiminden tutun, görünüşüne kadar kararları biz veririz. Kimi oyun o kadar ileri gitmiştir ki, oyun içinde bir karakteri sevip, sevmeyeceğimizden, birisi ile konuşurken vereceğimiz cevaplara kadar her şey bizlerin parmakları ucundadır.

Bu türdeki oyunların bazıları hazır hikayeler ve karakterler üzerinden ilerlerken, oyunun içindeki kararları bize bırakır, kimisi ise karakterimizin adından tutun, görünüşüne, yeteneklerinin seçimine, konuşma tarzına kadar seçimleri bizlere bırakır. Türe damgasını vuran o kadar çok oyun vardır ki, bir alt dalı olan FRP (Fantasy Role Play) fantastik rol yapma oyunlarından, Planescape Torment, Baldur’s Gate, Fallout (Nükleer savaş sonrası dönemde geçer, dünyasını anlamak için son dönem filmlerden Book of Eli’s isimli filmi izlemenizi şiddetle öneririm.) gibi oyunları deneyebilirsiniz.

Türü takip eden oyuncular için Black Isle, Interplay gibi firmalar çok büyük anlam taşır. Ne de olsa bir dönemin en büyük oyunları bu firmaların elinden çıkmıştır. Günümüzde bunların mirasçısı olarak Bioware’i görebiliriz. Yinede RPG oyunlarının diğerlerine nazaran daha fazla çeşitlilik içerdiği söylenebilir. En belirgin ayrım, RPG-FRP ayrımdır, aslında çok temel farklılıklar da içerir. Masa üstü FRP oyunlarının kurallarına bağlı olarak oyunun şekillendiği FRP türü, oyuna ait zarların atılarak, size düşen hamlenizin olup, olamayacağı belirlenir. Farklı farklı zarların olduğu oyunda, sizin açınızdan en şanslı zar veya zarların atılıp atılmayacağını karakterinizin özellikleri belirler. AD&D kurallarının üzerine dayalı FRP, son zamanlarda 2000’li yıllardan önceki ve hemen başındaki döneme göre bayağı bir değişiklik geçirmiş ve kuralları belirleyen firmalar değişmiştir.

Diğer önemli bir ayrım da W-RPG ve J-RPG türleri arasındadır. W-RPG’ler daha çok batı kültürüne dayalı ve daha gerçekçi öğeler taşırken, J-RPG’ler hayali dünyalarda, hayali karakterlerle yaşayacağınız epik hikâyeleri ele alır. W-RPG’lerin bu nesil konsol oyunları içindeki en iyi örneği Mass Effect olup, Final Fantasy gibi oyunlar da J-RPG türünün en iyi örneklerindendir.

Adventure: Kısaca macera türündeki oyunlardır ve herhalde en eski türlerden birisi de budur. Bir zamanlar şimdiki görselliği bırakın, text adventure oyunlarla, sadece yazılı olarak oynan oyunlar vardı. Bu tür yapımlar sizi maceradan, maceraya taşırken gizemlerin nasıl çözüleceğini, içinden çıkılmaz bir durumda iken, kurtuluş yolunu ya cebinde taşıdığı bir kurtçukla, ya da inanılmaz bir hamle ile sunar. Grim Fandango, Sanitarium, Broken Sword, Syberia gibi oyunlar, türün en önemli örnekleridir.

Maalesef son yıllarda bu türün gerilediğini, artık piyasaya bu türde pek kaliteli yapımın çıkmadığını görüyoruz, ama Adventure öğeleri artık birçok oyunun içinde kendine yer buluyor. Aksiyon ve macera türünün en iyi örneklerinden Tomb Raider’ın tahtına bu sefer Uncharted gibi artık klasik sayılan bir oyun göz koymuş durumda, ama ne olursa olsun Lucas Arts’ın o eski adventure türü oyunlarını hepimiz özlüyoruz…

Simulation: Bu tarz oyunlar da diğer türler gibi düşüşe geçenlerden. Uçaklardan tutun, otomobil oyunlarına kadar birçok örneği artık geçmişte kalmış bu türe artık pek ilgi kalmadı gibi. Eskiden sadece bir araca yönelik simülasyon oyunları mevcutken, artık onlarcasını bir arada kullanacağınız simülasyonlar var. Çoğu zaman 109 tuşlu klavyemizin yönetmeye yetmediği bu oyunlarda shift ve ctrl ile yapılan kombinasyonlarla durum kurtarılıyor. Türde çok ciddi bir altyapı mevcut ve öğrenme eğrisi çok dik ve bu tarz oyunları oynamak için kendinizi oyuna adamanız gerekmekte.

En çok uçak ve otomobiller için simülasyon oyunları yapılmakta, ama denizaltı ve ilgi gören başka araçların da simülasyon türündeki oyunlarını görüyoruz. En çok beğenilen örneklerden MS Flight Simulator, Silent Hunter, R-Factor, I-Racing, LFS gibi oyunları sayabiliriz. Ciddiyeti sebebi ile daha çok PC platformunda boy gösterirler, hafifletilmiş örnekleri ile konsol platformlarında da örnekleri mevcuttur. Forza ve Gran Turismo gibi otomobil oyunları en iyi örnekleridir. Özellikle son dönemde gelişen altyapının sonucu ile birlikte, online olarak oynayan büyük oyuncu kitlelerine rastlayabiliriz (community).

Platform: Oyun türleri içinde en çok ilgi çeken ve satanların başında herhalde bu tarz oyunlar geliyordur. O kadar çok güzel örnekleri vardır ki, buraya bu oyunları yazsak herhalde sayfalarca tutardı. En bilineni Mario olsa gerek…

Hitap ettiği kitle açısından, en büyük kitle bu oyunlardadır. Casual diye nitelendirdiğimiz, acemi oyunculardan başka, hardcore denilen ve artık oyunları profesyonel dereceye yakın derecede oynayan kullanıcıların bile rağbet ettiği bir türdür. Ratchet & Clank, Rayman, Mario, Jak & Daxter, Little Big Planet, Castlevania gibi örnekleri dışında Braid gibi son dönemde ses getiren özgün isimler, bu türe örnek olarak gösterilebilir.

Genellikle el beceresi gerektiren bu oyun türünde oradan buraya hoplayıp zıplarken, kendinizi bazen inanılmaz komboları yaparken de bulabilirsiniz. Hitap ettiği kitle açısından ailenizle ve her yaştan insanla beraber paylaşabileceğiniz bir türdür. Son dönemde Nintendo’dan Super Mario Galaxy gibi muhteşem bir örneği mevcuttur.

Oyunlarda kullanılan terimler

Evet, genel olarak oyun türlerini böyle sıralayabiliriz. Muhakkak bu saydığımız türlere başka oyun türleri de eklenebilir, ancak genel olarak bu saydıklarımız üst türler olduğundan, eklenecek diğer türleri bunların alt basamakları olarak sayabiliriz. Burada farklı olarak değerlendirebileceğimiz spor oyunlarını ise türün kapsamının çok belirgin olması nedeni ile listemize eklemedim. Sanırım yeteri kadar açıklayıcı olmuştur. Şimdi gelelim oyunlarda karşımıza çıkan terimlere…

Oyunlar hakkında değerlendirme yapan sitelerde ve oyuncuların fikirlerini belirttiği forumlarda zaman zaman bazı kısaltmalar ile terimler kullandığını görürüz. Bazılarını bilir, bazılarını da bilemeyebiliriz. Genel olarak kullanılan bu terimleri kısaca sizlere burada açıklamaya çalışacağım.

Anti-Alliasing (AA): Oyunlarda objelerin etrafında kullanılan poligonlar nedeni ile oluşan kırılmaların düzeltilme işlemidir. Ekran kartlarının gelişimi ile birlikte farklı AA teknikleri ortaya çıktı, MSAA (Multisampling Anti Alliasing) gibi. Ekran kartına büyük yük bindirdiği için yüksek düzeyde AA açmak oyun performansını düşür. 2x, 4x, 8x, 16x gibi ön ibareler ile beraber anılır. Kaç defa tırtık düzeltme işinin yapıldığını ifade eder. Yüksek çözünürlükte oynamak AA’nın alternatifi olarakta düşünülebilir.

Anisotropic Filtering: Bu ise, yön bağımlı filtrelemedir. Uzaktaki kaplamaların daha net görünmesini sağlar. Oyunlarda daha temiz görüntü almak için texture’leri netleştirir ve en az AA kadar oyun zevkine katkısı vardır. Bu da 2x, 4x, 8x, 16x olarak yapılır, değer yükseldikçe daha net görüntü alırsınız.

Level of Details (LOD): Uzaktaki nesnelerin daha az detay ile gösterilerek, ekran kartına binen yükün azaltılması için kullanılan bir terimdir. Yakındaki objeler daha fazla poligon ile gösterilirken, uzaktakilerde poligon sayısı düşürülür.

Poligon: Oyun içinde bulunan tüm objeleri oluşturan en küçük grafiksel düzeydir. Tüm objeler, poligon dediğimiz bu parçacıklardan oluşur. Sayısı yükseldikçe, doğal olarak daha kaliteli objeler ortaya çıkar. Ancak oyunun dengeli çalışabilmesi için bu sayı mümkün olan en üst sınıra yükseltilir.

Grafik işlemcinin işleyebileceği belli bir sınır vardır, örneğin elimizdeki grafik kartı bir saniyede en fazla 1.000.000 poligon işliyorsa, o an ekranda göreceğimiz objelerin toplam poligon sayısı bu sayıyı geçemez. Geçtiğinde artık ekran kartı işleyemez duruma geleceğinden, oyunda yavaşlamalar ortaya çıkar. Tabii biz bir saniyede ekranda tek görüntü görmüyoruz, saniyede 30 FPS ile çalışan bir oyunda, ekrana 30 görüntü gelir, hesaplamalara bu da dahildir. Yani 1.000.000 poligonu bir saniyede işlediğine göre bir ekran kartı tek karede, 1.000.000/30= 33.000 poligon eder ki, oyunumuz bize bir saniyede 30 FPS’si olan bir oyunda ekranda tüm objelerin toplam poligon sayısı 33.000’i geçmeyecek düzeyde görüntü işleyebilir.

Texture: Oyunlarda gördüğümüz tüm objeler, dediğimiz gibi poligonlardan oluşur. Bu poligonlar kaplandığı zaman ortaya bildiğimiz normal görüntüler çıkar. İşte bunlara texture denir. Farklı çöznürlükte olduklarından, bunlar da oyunun grafik kalitesinde önemli bir yere sahiptir. İyi bir yapımcı, az poligon, detaylı kaplama ile oyuncuda daha iyi etki bırakabilir. Ancak texture’lar da ekran kartı tarafından işlendiğinden yüksek detaylı texture’lar (çözünürlüklerine bağlı olarak) ekran kartında belli bir yük yaratır.

High Dynamic Range (HDR): Ekrandaki karanlık ve aydınlık yerlerin farklı görüntülerde tekrar değerlendirilip aynı karede verilmesi işidir ki, ışıklandırma ile alakalı bir işlemdir. Oyunlarda ışıklandırma ile elde edilen sonuçlarda daha kaliteli işler elde edilmesine rağmen bazı ekran kartları aynı anda AA ve HDR’yi yapamazlar.

Depth of Field (DOF): Bu özellik, arka planda kalan nesnelerin daha bulanık görünmesini sağlayarak ortaya derinlik hissi olan görüntüler çıkarma işidir. En iyi örnekleri Crysis oyununda görülür.

3D:  Son dönemde sıkça karşımıza çıkan bir terim de bu. 3D ile oyunlar sanal olarak üçüncü boyuta zıplamakta. Ancak bu özelliği kullanmak için, bunu destekleyen ekrantı, monitör veya TV ve 3D gözlüklere ihtiyacımız var. Şu aşamada pahalı bir zevk olan 3D özellik için muhakkak surette gözlük kullanmak gerekiyor ve yapılan araştırmalara göre 3D oyunlar göz sağlığı için zararlı sonuçlar ortaya çıkarabiliyor.

Farklı farklı 3D teknikleri mevcut, bunlar size sunulan 3D görüntülerin kalitesini belirliyor. Streoscopic ve Anaglyph 3D en fazla bilinen ve kullanılanlarıdır.

Non Personel Character (NPC): Oyunlarda bilgisayar kontrolünde olan karakterlerdir.

Player vs Player (PvP): Oyuncuların multiplayer oyunlarda karşı karşıya gelip birbileri ile beraber kapıştıkları yoldur.

Level: Sanırım bunun ne demek olduğunu bilmeyen yoktur, ama oyunlardaki karakterlerimizin seviyesini temsil eder, kimi zaman sayı ile gösterilir (Lv.38 gibi) kimi zamansa özel bir isimle.

Oyunlar ve oyuncu türleri

Oyunların türleri olduğu gibi oyuncularında türleri vardır. Her ne kadar oyun türleri kadar olmasa da belli başlı bu oyuncu türleri yine alt türlerle zenginleştirilmiştir. Bakalım nedir bu oyuncu türleri?

Casual Gamer: Giriş seviyesindeki oyuncular olup, oyun hakkında fazla derinlemesine bilgi ve becerisi olmayan kullanıcılardır. Genellikle oyuna az vakit ayıran yetişkinler, çocuklar bu grup içindedir ve noob olarak da adlandırılırlar.

Hardcore Gamer: Bunlar artık oyunla yatıp kalkan, oyun işini günlük hayatında önemli bir yere koyan gruptur. Oynamadıkları oyun türü azdır, oyunu bitirmek dışında, oyunlardaki tüm gizleri ortaya çıkarma peşindedirler. Bir RPG oyununda konuşmadıkları NPC kalmaz, yapmadıkları yan görev…

Professional Gamer: Kısaca progamer olarakta adlandırılar. Bu tip oyuncular turnuvalardan turnuvalara koşan, oyunlardan para kazanan oyunculardır. Çok üst düzeyde oyun bilgi, becerisi ve zaman ister ki, sayıları çok azdır. Bir kısmı beta tester’lık dediğimiz, oyunların bitmemiş sürümleri üzerinde test amaçlı oyun oynama işini yapan kişilerdir.

Oyunlar, oyunlar, oyunlar…

O kadar çok şey var ki oyunlar hakkında anlatılacak, buraya yazarak bunları bitireceğimizi sanmıyorum.  Ama genel olarak oyun sektörünü değerleniriğimde karşılaştığım en büyük sorun sektörün lider oyun üreticilerinin bizi sokmak istediği kalıp. Yani düşündüğümüz üzere oyunların özelliklerini, piyasaya çıkacak oyunları bizim beğenilerimiz belirlemiyor. Yapımcılar istedikleri oyunları, istedikleri dönemlerde piyasaya sürerek en kârlı olacakları yöntemleri tercih ediyor. Bu yetmezmiş gibi büyük firmalar özgün ve kaliteli işler yapan firmaları kendi bünyelerine katmak için olağanüstü bir çaba sarf ediyorlar.

Bu belki de bu tip firmaların oyunlarının büyük kitlelere ulaşmasını sağlıyor, ama ortaya bağlı bulundukları dağıtımcı firmaların çizgilerini aşamama gibi bir durum çıkarıyor. Örneğin Bioware daha önce bağımsız bir firma iken çıkardığı oyunlarda daha zor ve daha fazla detaylı oyunlar yaparken, EA ile birleştikten sonra, herkese hitap eden daha sığ oyunlar yapmaya başladılar. Bir açıdan daha büyük kitlelere ulaşıyorlar ama oyunlarındaki o eski kaliteye alışan takipçilerini de eskisi gibi tatmin edemiyorlar.

Hatta bazı durumlarda firmaların farklı pazarlara açılma, bu pazarlarda da oyun satma istekleri oyunların kalitesine doğrudan etki ediyor. Örneğin son dönemde Square firmasının Microsoft ile anlaşarak Final Fantasy oyununu Amerika’da daha fazla satma arzusuna yönelik olarak oyunun kolaylaştırılması, oyuna siyahi karakterin eklenmesi, oyunu uzun yıllardı takip eden fanlarını çok kızdırdı. Halbuki oyunlar türleri açısından belli bir çizgide bulunurlar, bu çizginin dışına taşan oyun özelliklerini kaybedeceğinden ortaya istenilmeyen sonuçlar çıkar.

Hazır Final Fantasy’den başlamışken olayı bu örnek ile açıklamaya devam edelim. Makalemin başında W-RPG ve J-RPG oyunları hakkında küçük bir bilgi vermiştim. Yıllardır süre gelen yaklaşıma göre J-RPG doğu kültürünün değerlerini taşıyan, oldukça fantastik öğeler barındırır. Daha çok tinsel öğeleri önplana çıkarır ve duygusal yanı çok ağır basan oyunlardır. Ama W-RPG oyunları genelde kişisel öğelerin önplanda olduğu, kişi ile alakalı değerleri, onun etrafında gelişen olaylar dizesini inceler. Ve kişisel fikrime göre daha maddiyatçı, dünyevi öğeler üzerine kuruludur. Bu açıdan kişisel değerlendirmem W-RPG’ler dünyevi, J-RPG’ler ise tinseldir. Tabii bu kişisel bir görüştür sonuç itibarı ile…

Ama özellikle son dönem FPS akınını düşününce, oyunlar konusunda ne kadar kıt bir kısır döngüye girdiğimizin de farkındasınızdır. Çok büyük seriler maalesef bu yaklaşımın kubanı oldu. Resident Evil, Final Fantasy gibi büyük seriler ya tür anlamında büyük değişikliklere giderek oyuncuların o bildikleri özlerinden uzaklatılar ya da devamını yapılmayarak eski günlerin tozlu sayfları arasında kaldılar.

Kısaca oyunlar eskiden olduğu gibi özlerine sadık kalarak yeniliklere gitmeli ya da oldukları gibi kalmalı. Belki bu bağnazca bir düşünce, ama yeni çıkan oyunlara baktıkça da pek de haksız olduğumu düşünmüyorum.

Başka yazılarda görüşmek üzere…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu