Oyun İncelemeleri

Mafia 2

“Yine buruk bir sabah, yine kulağımı gıcıklayan bir telefon sesiyle uyanıyorum. Arayan Joe, hemen yanına gitmemi, yapacağımız şeyi telefonda söylemeyeceğinden bahsediyor. Evimin pencerisini açıyorum, işe giden insanlar, her günkü rutin işlerinin peşinden koşan zavallı varlıklar… Ve bir daha anlıyorum ki ben onlardan biri değilim. Ben bu renkli şehrin gerisinde, gölgenin altındayım. ” Vito Scaletta.

Oyun dünyasında tamamen ciddiyet üzerine kurulu, hikayesi, oynanışı ve diğer temel taşlarıyla “ağır” bir oyunu ilk defa görmüştük belki de Illusion Softworks sayesinde. Hala aklımızdan çıkmayan, yaratıcılık dolu bölümleri ve sonundaki o hüzünlendiren “Selam” ile kalbimizi iyice çalmıştı. Tabii böyle unutulmaz bir başyapıtın devamının yolda olması aynen benim gibi çoğu oyunucunun da kalbinin yeniden küt küt atmasına sebep olmuştur. Peki, bu başyapıtın devamı, bize bekleneni verebiliyor mu?

Taksiciklikten gelip, Salieri ailesinde iyi bir yer edinen Tommy’den sonra, beraber büyümüş, her işe beraber bulaşmış iki ana karakterimiz var artık; asıl adamımız Vito Scaletta ve onun en iyi arkadaşı Joe Barbaro. Bu iki karakteri oyun boyunca birbirinden ayırmak mümkün değil, her zaman beraberler ve aralarındaki dostluk bağını anlayabiliyorsunuz. Ama Vito’yu pisliğe sokan yine Joe; İkinci Dünya Savaşı döneminde, iki kafadarın yaptığı soygun sırasında Vito bahtsız bir şekilde yakalanır. Ve iki seçeneği vardır, yıllarını hapiste tüketmek veya Sicilya’da savaşmak. Savaşı seçen Vito, aldığı bir kurşun yarası yüzünden evine geri döndüğünde işler bıraktığı gibi değildir. Vefat eden babasının borçları annesi ve kızkardeşine kalmış, Joe ise parayı bulmuştur. Vito, ailesinin borcunu ödemek için Joe ile yeniden pis işlere bulaşır, ama bilmediği bir şey vardır ki, olayların eksenindeki adam kendisi olacaktır.

Empire Bay geceleri

Vito ve Joe’nun yükseliş hikayesi New York’a oldukça benzer Empire Bay şehrinde geçiyor. Empire Bay ki benim bir oyunda gördüğüm en iyi şehir. Öyle ufak detaylar ve göz kamaştırıcı bir tasarım özeni var ki şehir üzerinde, gözlerim yaşardı. Empire Bay’e ilk adım attığımda karlı yollarda, gece soğuğunda ilerlerken tüylerim diken diken oldu. Oyunun geçtiği iki farklı dönem de Empire Bay’in güzelliği üzerine kurulu. 40’ların o daha dramatik havasını iyice yaşatmak için kullanılan karlı hava ve oyunun büyük kısmının geçtiği 50’lerin renki dünyası. Daha cafcaflı arabalar, “stil” kıyafetler, gelişmeye başlayan teknolojinin insanlar üzerinde yarattığı etki (Özellikle radyolarda teknoloji üzerine haberleri duydukça gülümseyeceksiniz) gibi gerçekte de olan şeyleri başarıyla oyuna yansıtmış Çek ekip.

Şehir sadece görsel olarak değil, yaşayan doğasıyla da ayrı bir güzellik. İnsanların birşeyler yapmaya çalıştığını görüyor, eski model arabaların boğuk sesleriyle yerinizden sıçrıyorsunuz. Ya da bir tepeye çıktığınızda doğanın sesini dinleyerek rahatlayabilirsiniz. Evet, sesler, sizi orada hissettirecek kadar iyi. Bölümün başında evdesiniz, pencereyi açıyorsunuz ve dışarıdaki trafiğin uğultusu, sohbet eden insanların tiz sesleri içeri doluşuyor. Ya da sakin bir gecede, yalnızlık hissini veren o derin sessizlik, arada bir duyulan cırcır böcekleri ve eğer hava da yağmurluysa, değmeyin keyfinize. Bir tepeye çıkıp şehri izleyin, dinleyin. Çok keyif alacaksınız.

Koca Empire Bay de yürüyerek gezilmez, peki oyundaki o çok övülen araçlardan bize neler düşüyor? Tabii ki harika bir galeri. Araçların görünüşleri, detayları oldukça iyi. Bunun dışında her aracın farklı sürüş dinamiklerine sahip olması, özellikle ağırlıklarına oranla tepki vermeleri gibi detaylar sürüşü keyifli kılıyor.

Özellikle simülasyon modunu denerseniz, gerçekçiliğin iki kat arttığını göreceksiniz. Araba çalmam gereken bir bölümü iki ayrı modda da oynadım. Normal modda oynarken ilk deneyişimde geçtiğim görevi simülasyon modunda deneyince 4-5 kez denemek zorunda kaldım. Özellikle lastiklerin kar üstünde kayması ve yol tutuşu gibi öğeler işin içine girince bir yarış oyunu kıvamında sürüş dinamikleri çıkmış ortaya.

Öldürmek bu işin doğasında var

Oyunun en çok eleştirdiğim kısmı görev yapısı oldu. İlk oyunu hatırlarsanız, görevlerin her biri ayrı bir tat verirdi, buna rağmen oyunun zorlu yapısı korunmuştu. Mafia 2 yeni jenerasyona göz kırparken zorluğunu kaybetmiş, görevler aynı tok hissiyatı vermiyor ve ilk oyunda da uzun süren sürüş sekansları, ikinci oyunun görevleri yanında abartı derecede uzun kalıyor. Y noktasından X’e gidip, herkesi vurmak ve tam eğlenmeye başlamışken bölümün sona ermesi pek hoş olmuyor. Ve evet, çoğu görevde yaptığınız bu; çatışmak. İlk Mafia’nın kült görevlerini aradım oyun boyunca.

Empire Bay de sadece hikayeyi tamamlamak, sizi atmosfere iyice sokmak için kullanılan bir araç olunca, hikaye görevleri dışında elde yapacak hiçbir şey kalmıyor (Playboy dergisi ve aranıyor ilanlarını toplamak dışında). Hikaye de ilk bölümlerde sizi kendisine bağlamaktan uzak, kopuk ilerliyor. Aklınızda bir sürü soru kalıyor, bir de oyun çıkmadan önce yayımlanan gameplay videolarındaki bölümlerin bazılarının oyunda yer almaması işin içine girince kafam iyice karıştı. Ki Mafia 2 oynayış stilinize ve zorluğa göre 8-15 saat arası sürüyor sadece. Yapımcıların neden bölümleri kırpma girişimde bulunduğunu anlamak güç doğrusu. Aynı şekilde çeşitli fuarlarda verilen sözlerin bir kısmının da tutulmadığını görüyoruz; şehirde kendiliğinden oluşan olaylardan görev çıkaramıyoruz kendimize mesela, çevreyle etkileşim script olarak hazırlanan kısımlar dışında neredeyse yok. Umarım bu kırpılan içerikler daha sonra DLC olarak gelir.

Bir dönem hikayesi

40-50’li dönemlerin oyuna ne kadar iyi yansıtıldığından bahsetmiştim. Aynı şey karakterlerin doğallıkları ve hikayenin ilerledikçe sizi içine çekmesi için de geçerli.  Bir süre sonra olan biteni hissetmeye, hikayeye iyice kapılıp, karakterleri benimseyip onlarla aynı duyguları hissetmeye başlıyorsunuz. Tıpkı bir Shawshank Redemption (Karakterlerin doğallığı açısından en iyi örnek) veya Goodfellas gibi.  Anlayacağanız bu sefer hikaye daha kişisel ve hikayeyi örgüt içindeki aktivitelerden ziyade karakterlerin duyguları yönetiyor. Başlarda anlam veremediğiniz şeyler en uç noktalara bağlanabiliyor. Özellikle üç mafya ailesi arasındaki ilişki de işin içine girince çok iyi kurgulanmış bir hikaye çıkıyor karşımıza. Lakin o an gelene kadar oyunun yarısından fazlası zaten bitmiş oluyor.

8 yıllık bir aradan sonra Mafia II’den daha fazlasını bekliyor insan açıkçası. Ama bir bakıma da beklediğimiz yapım bu idi. Mafia, eğlenceden çok hikayeye yoğunlaşmıştı ve takipçisi de bu yönde sağlam adımlarla geldi. Tabii günümüze ayak uydururken kolaylaşması yanında, daha dolu bir içerik de sağlayabilirdi. Siz siz olun, iyi işlenmiş bir hikayeden fazlasını beklemeyin. Çünkü çıkış noktasını iyi yakalayan bir yapım Mafia II, bu konuda halefleri üzerindeki eziciliği rahatlıkla hissediliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu