Assassin’s Creed: Brotherhood
Doğrusunu söylemek gerekirse, tarihini en çok sevdiğim Avrupa ülkelerinin başında İtalya gelir. Milattan öncesine dayanan şehirleri ve sanatsal gelişimi ile, Avrupa’ya yön veren medeniyetlerden biri olmuştur. Eğer içinizde orayı gidip görenleriniz varsa, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır. Tarihlerini hala korumaya devam ediyorlar. Özellikle Roma’ya gidip kendinizi eski şehrin kalıntılarına bıraktığınızda müthiş bir atmosfere dalıyorsunuz. 1400’lü yıllara gelindiği zaman, Rönesans ve reformların da etkisiyle sanatsal olarak bir sıçrama gerçekleştirdiler. Orada göreceğiniz binaların çoğu, değişik heykeller ve motiflerle süslü ve kendine has bir havası vardır. Assassin’s Creed’in İtalya konseptini kullanması, seriye ayrı bir hava katıyor. Brotherhood’da da 1500’lü yılların Roma’sına yolculuk ediyor, bir yandan hayatta kalmaya çalışırken, Roma’nın büyülü havasını da soluma şansımız oluyor. Ezio Auditore ile maceralara başlama zamanımız yaklaşıyor.
Suikast kardeşliği
Assassin’s Creed: Brotherhood ile Gamescom 2010’da ilk buluşmamızı gerçekleştirdik ve bizlere güzel bir sunum yapılmıştı. Oradan biraz özetleme yapmak gerekirse, ilk videoyla birlikte kendimizi aksiyonun ortasında buluyorduk. Romantik anlarımız, patlayan toplar ve saldırılarla bölünüyordu. Papa ordusunun komutanı Cesare, bizi yok etmeye uğraşıyordu. Bunu başaramasa da, amcamız Mario’yu öldürüyordu. Dikkatimizi karakter animasyonları ve dinamikleri çekmişti. Birbirinden farklı kombinasyonlar ile dövüşmek mümkündü, animasyonlar gayet iyi gözüküyordu. Grafiksel olarak geliştirmelere gidildiği de ortadaydı ve oyun göze gayet hoş gözüküyordu. Oradan aldığımız teknik bilgilerle birlikte, yeni elde ettiğimiz bilgileri de birleştirip ortaya bir yazı çıkartmaya karar verdik. Böylece, çıkmasına az bir süre kala Assassin’s Creed: Brotherhood’un neye benzeyeceği konusunda bir fikrimiz olabileceğini tahmin ediyoruz.
Olaylar, Assassin’s Creed 2’den hemen sonra, 1499’un Roma’sından itibaren başlıyor. Templars ile mücadele ediyoruz ve baş düşmanımız da Cesare. AC2, Floransa’da geçiyordu. Şimdi oyunun geçtiği yer olan Roma’nın haritası, bir öncekine göre üç kat daha büyük olacak. En önemli noktaları olan Vatikan, Downtown ve Antique gibi yerler aynen bulunacak. Daha önce uzak şehirler arası ulaşımımızı sağladığımız atlar, bu sefer şehir içlerinde de kullanılabiliyor. Atlar üzerinde dövüşme imkanına sahibiz, bununla birlikte değişik dövüş kombinasyonları beraberinde geliyor.
Akrobasinin gözünü seveyim
Karakter animasyonlarının geliştirilmesiyle birlikte, yapabileceğimiz daha farklı akrobatik hareketler ortaya çıkıyor. Kullanabileceğimiz yakın ve uzak dövüş silahları ve bunlarla ortaya çıkartabileceğimiz kombinasyonlar bulunacak. Gamescom 2010’da bizlere izletilen oyun içi görüntülerde, kalemizin üzerinde bulunan topları da kullanabiliyorduk. Bunun gibi değişik etkileşimlerin de oyun içerisinde bulunması muhtemel.
Assassin’s Creed: Brotherhood’un en temel özelliklerinden biri de kendi suikastçi ordumuzu kurabiliyor olmamız. Yine fuardaki gösterimden bir hatırlatma yapmak istiyorum: Sene 1503 olduktan sonra bize verilen ilk görevde kilisedeki rahibe suikast düzenlememiz isteniyor. İlerleyip kilise içerisine giriyoruz ve rahibin etrafında korumalarının olduğunu görüyoruz. Bir ıslık ile assassinler’imiz korumaları havadan gelip yok ediyorlar, bize de direkt olarak rahibi öldürmek düşüyor. Bunun gibi stratejiler üretebilmek için, ordu kurma özelliği çok kritik bir özellik olarak duruyor.
Ordumuzu kurmaya başladığımız zaman, onların özelliklerine ve kullanacakları silahlara tamamen biz karar veriyoruz. Kazandığımız deneyim puanları ile onları geliştiriyor ve daha ölümcül yardımcılar olarak yanımızda bulundurabiliyoruz. Zor durumda kaldığımızda ya da bir yere stratejik yaklaşmamız gerektiğinde, bir ıslık onları çağırmaya yetiyor. Suikastçileri halk arasındaki sivillerden seçebiliyoruz. Onları seçtikten sonra, kendilerini geliştirmeleri ve özellikler kazanmaları için, başka şehirlere yollayabiliyoruz. Bu sayede deneyim kazanacak, bize daha faydalı hale gelecekler. Oyuna da adını veren en temel özellik kendi yandaşlarımızı oluşturup, geliştirip dövüşler içerisinde kullanabilmek. Ordumuzu ve kendimizi geliştirmek demek, aynı zamanda Roma’yı da geliştirmek anlamına geliyor.
Arkanı kollamayı unutma
Assassin’s Creed: Brotherhood’da çoklu oyuncu sistemine de oldukça önem veriliyor. Wanted ve Alliance isimli modlar göze çarpıyor. Wanted modunda, hem sizin peşinizde olan, hem de sizin peşinde olduğunuz suikastçiler var. Amacınız, siz suikaste kurban gitmeden, hedefinize suikast düzenlemek. Bunlar olurken, peşinizde olan elemanı atlatır ya da ondan saklanırsanız, daha fazla deneyim puanı kazanacaksınız. Oldukça keyifli, orijinal ve oyunun karakterini kullanan bir mod olarak göze çarpıyor Wanted. Alliance’da ise 8 kişilik bir kapışma var. Oyuncular iki takıma ayrılacaklar ve co-op olarak kapışılacak. Brotherhood’un multiplayer beta testi, PS3’ler için 4 Ekim’den itibaren başlıyor. Multiplayer’da ilk görücüye çıkacak olan haritalar; Roma, Siena ve Gandolfo Katedrali olarak belirlenmiş.
Tek kişilik oyun için 15 saatten fazla bir oynanış zamanı ön görülüyor. Fuardaki görüntülerin üzerine eklenmiş olan orijinal fikirler var. Bu da Assassin’s Creed: Brotherhood’u merakla beklememizi sağlıyor. Gördüğümüz ilk görüntüler ve oynanış bize gayet olumlu sinyaller verdi. Konsollar için Brotherhood, 16 Kasım’dan itibaren piyasalarda olacak, PC oyuncuları ise 2011’in ilk çeyreğinde kadar sabretmek durumundalar.