Oyun İncelemeleri

Assassin’s Creed: Brotherhood

Eğer Avrupa’ya hiç gitmediyseniz, başlangıcı İtalya’dan yapmanızı şiddetle tavsiye ederim. Sahip olduğu zengin tarih, ülkeye inanılmaz eserler katmış ve bugüne kadar gelmiş. Bir Floransa’ya, Venedik’e ya da Roma’ya gittiğiniz zaman, muhteşem mimariyi görüp büyüleniyorsunuz. Üstelik bu yapıların, Orta Çağ ve daha eskilerinden kalma olduğunu düşünürsek, bu konuda İtalyanların eline su dökebilmek son derece zor. Nitekim ülke tarihine baktığımızda çok medeniyetin geçtiğini ve her birinin muhteşem eserler bıraktığını görüyoruz.

Damdaki hançer

İtalya’ya gittiğiniz zaman, yapmanız gereken en önemli şeylerden biri, bu eserleri dolaşırken, kendinizi o zamanlara döndürüp, oradaymışsınız gibi hissetmek. Özellikle antik şehirlerin içerisinde dolaşırken, bir imparator ya da asker edasıyla yürüyün, işte o zaman İtalyan ve Roma medeniyetini daha iyi anlayabilirsiniz. Eğer İtalya ya da Roma’ya gitmek için yeteri kadar vaktiniz yoksa, Assassin’s Creed: Brotherhood sizin için hiç de fena bir alternatif olmayacaktır. Seriyi oynamış olanlar bilirler, çeşitli suikast ve gizlenme şekilleriyle adam haklamanın yanında, bulunduğu yeri de çok iyi yansıtan yapımlardı. Assassin’s Creed 2 de buna paralel olarak Floransa’da geçiyor ve oranın atmosferini gayet iyi veriyordu. Assassin’s Creed: Brotherhood ile birlikte, rotamız Roma olarak değişiyor. Dağılmış bir şehri baştan yaratmak, kaosun elinden kurtarmak yine bizim elimizde. Hele bunu intikam duyguları da besliyorsa, yapamayacağımız hiçbir şey yok demektir.

Eski dostlarımız Ezio Auditore ve Desmond geri dönüyorlar. Olaylar, Assassin’s Creed 2’nin bıraktığı yerden devam ediyor ancak buna Assassin’s Creed 3 diyemeyiz, çünkü o ayrı bir oyun olarak geliştirilecek. 2012 yılında geçen yapımda, Templars saldırısından paçayı zor kurtaran Desmond ve tayfası, Ezio’nın memleketi olan Monteriggioni’de soluğu alır, hatta onun mekanı Villa Auditore’yi mesken tutarlar. Buraya gerekli enerjiyi sağladıktan sonra, özel geliştirmiş oldukları Animus sistemi ile eski zamanlarla tekrar bağlantıya geçmeye başlarlar. İşte buralarda Ezio sazı eline alıyor. Onun hikayesi ise tabii ki bambaşka.

Amcasıyla birlikte Monteriggioni’ye geri dönen Ezio, köyünü ve sevdiklerini epey özlemiştir. Bunu ilk videolardan da rahatlıkla anlayabileceksiniz. Ne var ki, Borgia ailesi peşini bırakmamış ve buraya saldırmıştır. Cesare Borgia’nın ordusuna karşı yapacak bir şeyi yoktur. Sonunda köy düşmekle kalmaz, ayrıca amcasını da kaybeder. Artık Ezio için intikam zamanıdır. Her şeyi bir kenara bırakır ve tekrar Roma’ya döner. Amacı, amcasının intikamını almakla beraber Roma’yı da baştan yaratmaktır. Bunun için kendi suikast kardeşliğini kurmalı ve Borgialar’a ait olan her şeyi ortadan kaldırıp kendi binalarını yaratmalıdır. Bunu sağlayacak olan da tabii ki bizleriz.
Üçüncü şahıs görünümünden oynanan yapımda, eski oyunlardakinin üzerine yeni birkaç suikast şekli de eklenmiş. Yine çatılardan ve birçok yerden hoplayıp zıplıyoruz. Saklanma ve kaçma adına da alternatiflerimiz arttırılmış. Aksiyon oynanışının yanında, stratejik ve hafiften RPG tarzı oynanış da eklenmiş ki bunun ayrıtlılarına biraz sonra gireceğiz. Ezio’yu bir kenara bıraktığımızda, Desmond da daha aktif bir hal alıyor. Onun kontrolünü ele aldığımız ve Ezio gibi akrobasi uygulamamız gereken yerler olacak. Genelde zıplama ve akrobasi isteyen bazı bulmacalar da aynen yerlerini almışlar.

Ver elini İtalya

İkinci oyundaki Floransa haritasından çok daha büyük bir Roma haritası ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla yapabileceğimiz çok şey, gidebileceğimiz onlarca mekan var. Görevlerdeki başarımıza göre aktif hale geliyorlar. Assassin’s Creed: Brotherhood’da sandbox sistemi hakim. Yani, ana senaryoyu ilerleten görevlerin yanında, istersek şehirde kafamıza göre dolaşabilir ve suikast düzenleyebiliriz. Bunları yaparken karşımıza yan görevler çıkabilir, onlara da şöyle bir kafayı uzatabiliriz. Roma’ya gitmiş olanlar, oranın en ünlü binalarını ziyaret etme imkanı bulacaklar. Bazılarının için de o zamanki durumlarına göre tasarlanmış, bu da ayrı bir keyif gerçekten. Daha oyunun başlarında Collosseo’nun içerisinde gezmek, orasına burasına tırmanmak güzel bir duyguydu. Ayrıca, Roma’daki önemli yapılardan birisi olan Pantheon’un o zamanlara göre bir iç tasarımıyla karşımıza çıkması son derece büyüleyiciydi. Oyundaki en büyük yardımcımız, kuşkusuz haritamız olacak. Görevlerin ve önemli binaların hepsini burada rahatlıkla görebilmek mümkün olacak, uzak yerlere gidebilmek için şehirdeki tünelleri kullanabileceğiz.

Assassin’s Creed: Brotherhood’da grafiksel detaylara önem verilmiş. Binaların hem dışı hem de içi, karakterler ve onların üzerindeki elbiselere kadar ayrıntıya girilmiş. Assassin’s Creed’deki temel olgulardan biri, yüksek bir yere çıkıp tüm şehir haritasını analiz etmektir, çünkü sonuçta gelecekten buraya bağlanıyor ve veri aktarımı yapıyorsunuz. İşte bu yüksek yerlere çıktığınız zaman etrafa şöyle bir baktığınızda, gerçekten çok güzel bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. Grafiksel detaylar açısından yapım son derece iyi, ama her gülün bir dikeni var misali, kalabalık ve çok binalı bazı yerlerde FPS’nin düştüğünü görüyoruz. Tabii bu kadar güzelliğin yanında çok kafaya bir durum değil ancak yine de bilgi olarak vermekte fayda var. Ara sıra bazı yüzeylerde grafiksel bug’lar göze çarpabilir, ancak yine güzel ayrıntıların ve tasarımların önüne geçemiyor. Bazı binaların iç mekan tasarımları gerçekten harika. Karakterlerin kıyafetleriyle ilgili ayrıntılar özellikle çok hoşuma gitti, yalnız ara videolarda birazcık donuk gözüküyorlar. Bu kusurlar yüzünden grafikleri çöpe atmak büyük haksızlık olurdu. Koca bir şehri bu kadar ayrıntılı ve güzel bir şekilde tasarlamak hiç kolay değil ve bu konuda yardımcılar koca bir tebriği hak ediyorlar.

Kardeşliğin doğuşu

Görevler genelde birisine suikast düzenleme, dövüşme, kaçırma ya da eskortluk etme gibi çeşitlerden oluşuyor. Zaman zaman haritanın her noktasına geçiş yapamadığınızı göreceksiniz, bağlantınızın kopuyor olduğuna dair mesajlar alacaksınız. Bunu gidermenin yollarının başında, görevleri belirli kriterler çerçevesinde bitirmek geliyor. Bir görevi yaparken kimseye gözükmemeli, belirli bir sağlık seviyesinin üzerinde olmalı ya da buna benzer başka kriteri karşılamalısınız. Aksi olduğu zaman yine görevde başarılı oluyorsunuz ancak mevcut mekanla ilgili her yere erişemiyor, ya da önemli bir binayı serbest bırakamıyorsunuz. Oyun ne kadar suikast üzerine kurulu olsa da, kişisel tercihimize göre sürekli yakın dövüşlere de girebiliyoruz. Bu tabii bizim işimizi biraz daha zorlaştırır ve daha çok efor sarf etmemize neden olur. Bunun için genelde suikast şekillerinin tercih edilmesi daha sessiz ve üstelik değişik hareketleri görme açısından daha eğlenceli oluyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, suikast biçimleri çok çeşitli. Birini sessizce yükseklikten aşağı atmak, suya atmak, arkadan bıçaklamak, sessizce boğazını kesmek ve sayabileceğimiz birçok şekille öldürebiliyorsunuz. Her türlü binaya tırmanabiliyor, karşıdan karşıya atlayabiliyor ya da çoğu yere tutunabiliyoruz. Dolayısıyla yapabileceğimiz hareket miktarı da çoğalıyor. Ezio şehir içerisinde at kullanabiliyor ve büyük harita üzerinde uzak mekanlara rahatlıkla erişebiliyor. Atımız da istediğimiz zaman çağırabiliyoruz. Ezio’nun kazandığı yeteneklerden bir tanesi de yüzebilmek. Suya atlayıp burada gizlenebilir, hatta dalarak hiç dikkat çekmeden durabiliriz. Haritada görebileceğiniz yer türlü bina, yer şekli ya da oluşum, tamamen stratejilere açık ve bunu istediğimiz gibi kullanabilmek tamamen bizim elimizde.

Suikast yaparken dikkat etmemiz gereken en önemli şey, gizlenmek. Borgia egemenliği altında olan şehrimizde, sivillerle birlikte çevrede gezinen ve şehrin güvenliğinden sorumlu, zamanın askerlerini görebiliyoruz. Onlara dikkat ederek hareket ettiğimizde başımızı beladan mümkün olduğunca uzak tutmuş oluyoruz. Şüpheli hareketlerimizi gördüklerinde, dikkat kesilmeye başlıyorlar ve biz bu hareketlere bir süre daha devam ettiğimizde bu sefer bizleri imha etmek için harekete geçiyorlar. Suikastte olduğu gibi, gizlenmenin de çeşitli yöntemleri var. Şehir son derece kalabalık ve sivil yaşam da aynen devam ediyor. Etrafta bizimle birlikte hareket eden ve yaşayan siviller var. Onları da stratejik olarak kullanabilmek mümkün. Askerlerden gizlenmek için kalabalıklar arasında girmek, bir yerde sessizce oturmak, saklanma yerlerine girmek ya da olanca hızımızla askerlerden uzak bir yere kaçmak mümkün. Fazla dikkat çekmemek için mümkün olduğunca koşmamalı ve askerlerin önünde oradan oraya atlamamalıyız. Bunları gördüklerinde direkt olarak devreye giriyorlar.

Suç mu, sanat mı?

Yakın dövüş severler ya da yapmak zorunda olanlar için de anlatacağımız birçok şey var. Kullanabileceğimiz çeşitli silahlar ve bu silahların değişik saldırı şekilleri bulunuyor. Suikast hançerimiz yanında kullanabileceğimiz kılıç, balta, silah, crossbow ve bunların bazı çeşitleri bulunuyor. Duruma göre üzerimizde taşıyabileceğimiz silahlardan istediklerimizi seçebiliyoruz. Dövüşmek zorunda kaldığımız düşmanlar genelde grup halinde geliyor ve onları tek tek alt etmemiz gerekiyor. Yakın dövüşler çok zevkli olmakla birlikte biraz da basit kaldıklarını söyleyebilirim.

Dövüş sırasında arka arkaya darbeler indirmekten çok düşmanın saldırmasını bekleyebiliriz. Onun saldırısı sırasında, doğru zamanda korunmamızı yapıp hemen bir counter-atakta bulunabiliyor ve tek vuruşta öldürebiliyoruz. Bu şekilde çeşitli hareket şekilleriyle alt edebiliyoruz. Bazen siz bir düşmanla kapışma sırasında, maalesef diğerleri sizi seyrediyor ve hemen saldırmıyorlar. Bu mesela yapay zeka konusundaki bir eksiklik. Bu yüzdendir ki, yakın dövüşlerden kesinlikle mağlup çıkmıyorsunuz, sürekli zamanlamalı vuruşlar yaptıkça da hepsini basit bir vuruşla rahatlıkla indirebiliyorsunuz. Burada atlardan da bahsetmekte fayda var, at üzerinde de dövüşler ve çeşitli öldürme hamleleri var. Kendi atınızdayken birden düşmanınkine zıplayıp onu öldürüp, onun atından devam etmek gibi değişik hareketler var. İlerledikçe ve görevleri yaptıkça yapabileceğiniz değişik hareket şekilleri öğrenmeye devam ediyorsunuz.

Şehirde dolaşırken, mini haritada bazı alanların kırmızıyla işaretli olduğunu göreceksiniz. Buralar Borgia Kuleleri tarafından kontrol altında tutulan yerler. Buralara adımınızı attığınız vakit, askerler anında saldırıya geçiyorlar. Bu muhitleri koruyan askerler içerisinde güçlü ve vurduğunda ağır hasar verenler de bulunuyor. Onların öncelikle tekmeniz ile gardını düşürüp ondan sonra kritik vuruşunuzu yapmanız gerekiyor. Bu muhitleri, aynı zamanda askerlerin başında bulunan bir komutan yönetiyor. İşte, bir şekilde uğraşıp bu komutanı ve askerlerini etkisiz hale getirdiğinizde, Borgia Kuleleri’ni kundaklama şansına sahip oluyorsunuz. Her kundakladığınız kuleden sonra, o yasak bölge sizin kontrolünüze geçiyor ve özgür kalıyor. Harita üzerinde yaklaşık 10-12 tane Borgia Kulesi var ve bunlar en stratejik noktalara serpiştirilmiş durumda. Mümkün olduğunca bunları almaya çalışırsanız, çok daha rahat edeceksiniz. Tabii bunu yaparken iyi bir strateji izlemeli, ya da dövüş konusunda biraz daha ustalaşmanız gerekli.

Zamane askerleri

Etrafı çok fazla birbirine katmaya başladıysak, sağlık barımızın yanındaki Notority denen işaret dolmaya başlayacak. Bu demek oluyor ki, korumalar her yerde bizleri aramaya başladı ve çok çabuk dikkat çeker hale geldik. Bu gibi durumlarda, göstergemizin tekrar eski haline gelmesi için rüşvet verebiliyoruz. Bir başka yöntem de, bizim kellemiz için etrafa asılmış olan posterleri yırtmak. Haritada bu posterlerin yerleri gösterebiliyor ve bunları tek tek yırtarak aranma seviyemizi azaltabiliyoruz. Diğer ve kesin çözümlü bir yöntem ise, sizin peşinize düşmüş olan bir grubun başını öldürmek. Bu gibi bazı durumlarda, askerler size saldırmayı bırakıp dört nala koşarak kaçabiliyorlar.

Assassin’s Creed: Brotherhood’da para son derece önemli bir unsur. Görevleri yaparak, öldürdüğümüz adamların üzerlerini arayarak ve çevrede dolaşan sivilleri çaktırmadan soyarak para kazanabiliriz. Öldürdüğümüz düşmanların üzerinden sadece para değil, kullanabileceğimiz birçok eşya da çıkıyor. Ayrıca şunu da belirtelim, sivil öldürdüğümüzde başarısız sayılıyor ve en yakın checkpoint’ten tekrar başlıyoruz dolayısıyla böyle bir şeyden kaçının. Sokakta cepçilik yaptığınızda da mümkün olduğunca yakalanmamaya çalışın. Eğer yakalanırsanız, eleman ortalığı velveleye veriyor ve hatta size okkalı yumruklar indirmeye başlıyor. Siz de durduk yere uğraşmak zorunda kalıyor, sağlığınızdan da durduk yere olabiliyorsunuz. Para çaldıktan sonra bulunduğunuz yerden seri adımlarla uzaklaşın ya da çatılara çıkıp buradan başka bir sokağa inin. Para, oyunda her kapıyı açıyor. Özellikle Roma’ya yapacağınız yeni binalar konusunda son derece önemli. İşinize yarayacak önemli binaları dikebiliyor, onlar sayesinde yepyeni silahlar, zırhlar, sağlık iksirleri, bombalar vs. satın alabiliyorsunuz. Binalar konusu da son derece kapsamlı.

Para karşılığında inşa edebileceğiniz ve bunu yaptıktan sonra istifade edebileceğiniz birçok bina mevcut. Bunları yapmak, aynı zamanda Roma’yı geliştirmek ve Borgialar’dan alıp sizin kontrolünüze sokmak açısından da son derece önemli. Blacksmith kurduğunuz zaman, buradan silah ve zırh temin edebiliyor. Ayrıca üzerinizdekileri de tamir ettirebiliyorsunuz. Oyunda ilerledikçe yeni eşyalar da satın alınmak üzere ekleniyor. Binalardan sadece bir tane değil, harita üzerinde belirli birkaç noktaya yapabiliyorsunuz ve her birinin yeri radarınızda net bir şekilde belirtiliyor. Stable yaptığınızda, buradan ihtiyacınıza göre at temin edebiliyorsunuz. Arthitecture binası sayesinde hazine haritaları satın alabiliyor ve bunların peşine düşerek daha zengin olma fırsatını kovalıyorsunuz. Taverna inşa ettiğinizde, burada yanınızda savaşmak üzere hırsızlar kiralayabiliyorsunuz. Bina yapmak ve geliştirmek kapsamlı görevler açısından epey önemli. Sadece siz bir şeyler almak zorunda değilsiniz. Ölülerden ya da etraftaki gizli sandıklardan çıkabilecek birçok eşya var. Bunları aynı zamanda marketlere de satabiliyor, karşılıklı bir ticaret gerçekleştirebiliyorsunuz.

Her şeyi baştan yaratmak

Bina yapmanın, banka sistemi açısından da önemli bir yeri var. İlerledikçe, bir banka yapma şansına sahip olacaksınız ve şehirde gerçekleştirdiğiniz reformlara göre burada artan bir geliriniz olacak. Örneğin her 20 dakikada bir banka kasasına bir para eklenecek. Siz de, para ihtiyacınıza göre burada biriktirmiş olduğunuz parayı istediğiniz zaman gidip çekebiliyorsunuz. Görüldüğü üzere, aksiyon oynanışının yanına birçok stratejik öğe de ilave olmuş ve bunları stratejik olarak kullanmak bize dövüşlerde de artılar sağlayacak. Kendimizi geliştirmenin en kestirme yollarından biri de bina reformlarını gerçekleştirip halkı bize sadık duruma getirmek. Nitekim, Borgia Kuleleri’nden ele geçirdiğimiz yerlerde, düşman askerleri kol gezmeye devam ettiğinde ve biz de onlarla yüzleşmek zorunda kalırsak, halkın da bize yardımcı olduğunu ve dövüşlerde daha rahat ettiğimizi göreceksiniz.

Assassin’s Creed: Brotherhood’daki en orijinal özelliklerden biri de, bizim gibi yetiştirebileceğimiz suikastçiler. En önemli amaçlarımız arasında, bir suiksat kardeşliği oluşturmak bulunuyor. Zaten oyunun ismindeki “Brotherhood” ibaresi de bundan geliyor. İlerledikçe, etraftan suikastçiler toplayabilecek, bunları duruma göre çağırıp yardım isteyebileceğiz. Bunu sessiz yaklaştığımız birisine doğru yaptığımızda, suikastçilerimizi kaybetme gibi bir riskimiz de olmuyor. Çağırdıktan sonra sağlık barımızın altındaki ufak gösterge doluyor ve onları tekrar çağırabilir duruma geliyoruz. Suikastçiler işi sadece çağrılmakla bitmiyor, onların daha iyi olabilmeleri ve kardeşliğimizin gücünü arttırabilmek için, onların yeteneklerini geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için onları, bizden bağımsız olarak Avrupa’nın başka şehirlerine görevlere gönderebiliyoruz. Kendi inisiyatifimize göre seçebileceğimiz görevlere, gelişmesini istediğimiz kardeşlerimizi gönderebiliyoruz.

Yeni şehirler

Bu görevlerin geçtiği yerlerden bazıları Paris, Prag, Viyana, Londra. Ayrıca içerisinde Constantinople var. Herkesin aklına ilk başta İstanbul geliyor ancak harita üzerine baktığımızda Constantinople’ın şimdiki İstanbul ile alakası olmayan bir yerde bulunduğunu göreceksiniz. Muhteşem bu Doğu Roma yani Bizans İmparatorluğu’na bağlı bir yerleşim ve bir bildikleri vardır muhtemelen. Her gönderdiğimiz kardeşimiz, gelişip gelecek diye bir kanun da yok. Görevlerde başarısız olup ölebiliyor, biz de kardeşliğimizden fire verebiliyoruz. Başarılı geldikleri zaman, çeşitli skill point’lerle karşımıza çıkıyorlar. Biz bunlarla zırhlarını, silah kullanımlarını, silahlarını ve hatta giyim kuşamlarını dahi belirleyebiliyor, böylece yardıma çağırdığımız zaman daha ölümcül olabilmelerini sağlıyoruz. İşte bu da Brotherhood’un ayak sesleri diyebiliriz. Böylece gizli gizli mevcut Roma’yı çökertip, özgürlüğü sağlamak, Assassin’s Creed: Brotherhood’un ana temasını oluşturuyor.
Seri, ilk defa multiplayer’la da tanışıyor. E3 fuarında da gösterimi yapılan multiplayer modu, birçok oyun sever tarafından beğenilmişti. Nitekim, oyunun karakteriyle orantılı olarak oynanışı zevkli bir multiplayer sistemle karşılaşıyoruz. Çeşitli oyun mod’ları var ve bunlar genelde gizlilik ve suikast üzerine kurulu. Hatta multiplayer olarak oynayabileceğimiz haritalar içerisinde, eski oyundan da hatırlayabileceğimiz Floransa da bulunuyor. Bu mod’larda da RPG sistemi görülüyor. Suikast ve görevlerde başarı sağladıkça level atlıyor, çeşitli skill’ler ve perk’ler kazanıyoruz. Modlardan da bahsetmek gerekirse; Wanted’da her oyuncunun bir hedefi oluyor ve o hedeflere suikast düzenlenmeye çalışılıyor. Tabii bunu yaparken sizin de peşinizde birisinin olduğunu unutmak gerekiyor. Peşinizdeki kişiyi öldüremiyor, ancak etkisiz hale getirebiliyorsunuz.

Olmuş bu oyun

Advanced Wanted modu, az evvel bahsetmiş olduğumuzun aynısı, tek fark hedefin yüksekliği konusunda bir bilgi verilmiyor. Allianca’da yeni olay suikastle alakalı ancak bu sefer yanınızda bir de yandaşınız var ve onunla ortak olarak hareket etmek durumundasınız. Manhunt’ta ise bu sefer takımdaki kişi sayısı dörde çıkıyor. Suikast ve bunun türevleriyle farklı şekilde öldürdüğümüz zaman, sağlam puan kazanıyoruz. Yakın dövüşe girdiğimizde ise puan seviyesi suikast kadar yüksek olmuyor. Ayrıca kaçma ya da suikast savuşturma gibi aksiyonlarda da iyi puan alıyor ve karakterimizin gelişmesinde sağlam bir adım atmış oluyoruz.

Menü arayüzü, Animus ismi verilen bir sistem şeklinde yaratılmış. Bu sayede, birçok kısma rahatlıkla ulaşabiliyor ve istediğimiz işlemleri gerçekleştirebiliyoruz. Bunlardan birisi de, Ezio’nun anıları. İstediğimiz zaman bunlara geri dönebilir, açamadığımız kısımları da açmak için uğraşabiliyoruz. Ayrıca, çevreden toplayabileceğimiz Borgia bayrakları ve göz işaretli kısımlar ile, bonus içeriklere ulaşabiliyoruz. Ara videolara baktığımız zaman, sinematik görüntüler var ve müzikler de son derece iyi. Bize o zaman ait bir yerlerde olduğumuzu hissettirir tarzda görseller ve sesler bulunuyor.

Assassin’s Creed: Brotherhood, PS3 ve Xbox 360 için piyasalara sürüldü. PC için çıkış tarihi ise şimdilik 2011’in ilk çeyreği olarak belirtiliyor. Zaten önceden varolan kendine has özelliklerinin üstüne, orijinal birçok yenilik eklenmiş ve ortaya gerçekten çok sağlam bir yapım çıkmış. Üstelik geçen yer İtalya ve hatta Roma olunca, insan daha da merak ederek oynuyor. Aksiyonun dışında, stratejik düşünmemizi gerektiren ve karakterlerimizi de geliştirmenin önemli olduğu bir yapım hazırlanmış. İlerledikçe kendiniz de birçok yenilik keşfedebilir, farklı öldürme şekilleriyle tanışabilirsiniz. Üstelik bunu yaparken dünyanın en güzel şehirlerinden birini, sanal da olsa görme şansına sahip oluyorsunuz.  Assassin’s Creed: Brotherhood, gerçekten sağlam ve herkesin arşivinde bulundurması gereken bir yapım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu