Battlefield 3
Oyuncular için yılın en çok beklenen dönemi geldi çattı. Çok önemli oyunlar, bir bir satışa sunuluyor. FPS kategorisinde 2011’in en iddialı isimlerinden olan Battlefield 3 de PC ve konsol sahipleri için raflarda yerini aldı. Şimdiye kadar birçok ödüle layık görülen ve yayımlanan her videosuyla bizi heyecanlandırmayı başaran yapım, bakalım heyecanlı bekleyişimize cevap verebildi mi?
Ve kamera…
Bir aksiyon filmi gibi başlıyor Battlefield 3. Sırayla EA ve DICE’ın isimleri, ardından da Battlefield 3’ün ismi görünüyor ekranda. Derken kendimizi metroda, bir trenin üzerinde buluyoruz. Elimizdeki kelepçelerin henüz hiçbir anlamı yok. Kimlerle karşılaşacağımız da meçhul. Biz sadece oyunun bizi götürmek istediği yere gidiyoruz o kadar. Çünkü oyuncu olarak hiçbir şey bilmiyoruz şimdilik, ancak öğrenmemiz uzun sürmeyecek…
Orta Doğu, Rusya, Amerika = Dünya yine tehlikede
Süper güç olarak nitelendirilen Amerika, yine kurtarıcı ülke sıfatına bürünerek Orta Doğu’ya özel birlikler gönderiyor. Amaç, İran’ın sahip olduğu öne sürülen, ancak nerede oldukları henüz bilinmeyen nükleer silahları bulup, etkisiz hale getirmek. Çünkü bu bombalar, Amerika’yı olduğu kadar, Avrupa’nın birçok önemli ülkesini de tehdit ediyor. Çok geçmeden anlıyoruz ki işin içinde başka bir güç daha var; Rusya! Bazı tehlikeli isimler vermemiz gerekirse, Solomon, Al-Bashir ve Kofforov, etkisiz hale getirmemiz gereken en önemli isimler (Oyunda Bin Ladin’in bile ismi geçiyor).
Baktığımızda Battlefield 3’ün senaryo modu pek detaylı değil. Hatta fazlasıyla klişe olduğunu da söyleyebiliriz. Orta Doğu topraklarına ayak basarak başladığımız heyecanlı operasyonlar, Avrupa’ya, hatta Amerika’ya kadar uzanıyor. Kontrol edebileceğimiz birden fazla karakterimiz var. Evet, tek bir karakterle ilerlemiyoruz. Ana karakterimizin ismi Blackburn. Onun dışında bir tankçı, bir uçak pilotu (Jennifer Hawkings isminde bayan pilot), hatta bir Rus asker bile kontrol edebiliyoruz. Her bir karakterin de ufak çapta hikayeleri var, ama bu detayları oyunu oynadığınızda görmenizi istiyorum. Spoiler olmasın.
Sorgu odası
Battlefield 3’ün temelinde, ana karakterimiz Blackburn bulunuyor. Aslında oyun boyunca sorgu altında vakit geçiren bir askeriz. Bize sorulan sorulara verdiğimiz cevaplar neticesinde operasyonlara gidiyor ve söylenenlerin detaylarını görebiliyoruz. Haliyle bu operasyonların hemen hepsi, önceden yaşanmış operasyonlar. Hatırlarsanız bu “Sorgu Odası” tarzı, daha önce Black isimli FPS oyununda kullanılmıştı. Sorgudaki karakter önce bilgi veriyor, sonra o bilgiler doğrultusunda bölümü oynuyorduk. Benzer yöntem de yakın zamanda çıkan Call of Duty: Black Ops’ta bulunuyordu. Ve şimdi de Battlefield 3.
İlk Bad Company’yi fazla oynayamamıştım, ancak Bad Company 2’yle saatlerini harcayan biri olarak, en başta oyunun sesleri ve atmosferinden fazlasıyla etkilenmiştim. Harika bir hikaye anlatımı yoktu, ancak savaş alanında korunmasız şekilde oradan oraya koşuyor oluşumuz, etrafta uçuşan mermiler, bağırışlar ve çevrede meydana gelen deformasyon, beni benden almıştı. Aslında Battlefield 3’te de farklı bir durumla karşılaşmıyoruz. Yaptığımız ufak toplantının ardından harekete geçiyor ve kısa sürede sıcak teması sağlıyoruz.
Her yer düşman kaynıyor. “Ne taraftan gideyim” diye düşünmekten çok, “Ne kadar çabuk saldırabilirim” diye düşünmelisiniz bana kalırsa. Zira Battlefield 3’teki birçok harita, Bad Company 2’ye nazaran daha küçük ve hareket alanı da kısıtlandırılmış durumda. Misal, bir köprünün sağ tarafından değil de, sol tarafından gitmeye kalkarsanız, hemen ekranda uyarı beliriyor: “5 saniye içinde savaş alanına dönmezseniz, kaybedeceksiniz!” İşte bu olmadı DICE. Ben düşmanlarla bu ufak opsiyonu kullanarak bile savaşamayacaksam, üzerinde bulunduğum haritanın olabildiğince fazla noktasını kullanmaya çalışıp, hayal kırıklığı yaşayacaksam, olmadı gerçekten. Böyle bir uyarıya ne gerek var? İlk dikkatimi çeken olumsuz yön bu oldu.
Ne kadar çabuk saldırabilirim?
İşte bu soru, oyun boyunca güncelliğini hiç yitirmiyor ve gerçekten önemli. Zira yıkılabilir bir çevre faktörü olduğu için, bir objenin veya duvarın arkasında fazla saklanamıyorsunuz. Yapılan saldırılar sonucunda yavaş yavaş parçalanmaya başlıyorlar çünkü. Bu hem görsellik olarak artı puan sağlıyor, hem de oyundaki heyecanı daha da yükseltiyor. Ancak şunu da hemen belirteyim, büyük çapta yıkımlarla karşılaşmayacaksınız. Binaların yıkılması, güçlü duvarların yok edilmesi gibi atraksiyonlar yok maalesef.
Peki ne yapmalıyız? Tabii ki çok hızlı hareket etmeli ve genellikle de ilk tercihimizde karşımızdakini indirmeliyiz. Beraber hareket ettiğimiz takımdan ayrılmaya, bir anlık heves uğruna ortalık yerde Rambo gibi gezmeye hiç gerek yok. Kısa sürede ölebilir ve bir önceki kayıt noktasından oyuna devam etmek zorunda kalabilirsiniz. Zaten oyunda save olmadığı ve checkpoint sistemi kullanıldığı için, art arda ölerek aynı yerleri tekrar oynamak bir süre sonra sizi sıkabilir.
Burada savaş var
Battlefield 3, senaryo modunda pek sinematik bir etki bırakmak istememiş sanki. Çünkü operasyonlar sırasında ne etkileyici bir müzik, ne de değişken kamera açılarıyla karşılaşıyorsunuz. Her şey olabildiğince sade ve bu da bir bakıma “Biz size gerçeğe en yakın savaş alanlarını hazırladık” anlamına geliyor olabilir. Yıkılan yapılar, gerçekçi sesler, karakterlerin mükemmel animasyonları ve hatta gün ışığı faktörü bile çatışmaların seyrini değiştirebiliyor.
Son cümleme bir akşam operasyonundan örnek vererek açıklık getireyim. Hava karardığında görüş açımız gündüz olduğu kadar net değil tabii ki. Silahımızda fenerimiz, gözümüzde de gece görüş dürbünü var. Fener ışığımız, düşmanlar tarafından yerimizin öğrenilmesine sebebiyet verebilir. Aynı şekilde biz de düşmanları gafil avlayabiliyoruz. Dikkatimi çeken ise, gece vakti etraftaki ışıkların belki de ilk kez oyuncuları bu kadar zor durumda bırakması. Tamam, karşıda ışık var, ama o neyin ışığı? Belki bir arabanın farı, belki de sokak lambası, belki de düşman. İşte bunu hemen anlayamıyoruz ve ışık kaynağına baktığımızda gözümüz kamaşıyor, net göremiyoruz. Hele yakın mesafe çatışmalarda düşman silahındaki ışık gözünüze gelirse, hiçbir şey göremiyorsunuz, her taraf bembeyaz oluyor ve korunmasız halde kalabiliyorsunuz. Çok güzel düşünülmüş bir özellik bu.
Silahını kap da gel
Kullanabileceğimiz birçok silah var: Otomatik tüfekler, pompalı tüfekler, roket atarlar, keskin nişancı tüfekleri ve diğerleri. Her birinin kullanımı gayet rahat ve vuruş kabiliyeti de yeterli düzeyde. Mermi konusunda bir sıkıntımız olmuyor. Hem öldürdüğümüz düşmanların üzerlerinden, hem de etraftaki mermi sandıklarından karşılayabiliyoruz ihtiyacımızı. Bazen de silaha gerek kalmayan mücadeleler yaşıyoruz, ki bunlar pek fazla değil. Aniden bir düşman saldırabiliyor ve bu sırada ekrana gelen tuşlara basarak onu pataklayıp, etkisiz hale getirebiliyoruz.
Hem karada, hem havada
Blackburn’ün sorgu sırasında anlattıkları arasında uçsuz bucaksız arazilerde gerçekleştirilmiş bir tank görevi ve havada it dalaşına girdiğimiz uçak görevi bulunuyor. Tank görevindeyken hem aracı kullanabiliyor, hem de silahlarıyla düşmanlarımızı ortadan kaldırıyoruz. Bazen yaya olarak da ilerlediğimiz oluyor. Uçak görevinde ise, sadece silahlardan sorumlu pilot konumundayız. Önümüzde uçağı süren bir arkadaşımız var. Bizim amacımız ise, düşmanları tespit edip, ortadan kaldırmak. DICE, deyim yerindeyse uçağın etinden sütünden yararlanmış. Hem it dalaşına giriyor, hem havalanmak üzere olan düşman uçaklarını bombalıyor, hem de aşağıdaki düşman kamplarını ortadan kaldırmak için diğer arkadaşlarımıza talimatlar veriyoruz. Bu esnalarda bakış açıları ve kullandığımız ekipmanlar da değişiyor haliyle.
Hani yapay zeka?
Battlefield 3’te yapay zeka yok gibi bir şey arkadaşlar. Tamam, ortaya fütursuzca atlarsanız ölürsünüz, ama onun da olması gerekir zaten. Düşmanlarımız, siper arkasından saldırıyor, bizi kontrol ediyor, konumumuza göre yer değiştirmeye çalışıyorlar. Pek de başarılı oldukları söylenemez lakin. Bazen ekibimizin arasına dalıyor, bazen bizi görmüyorlar bile. Oyunlarda hazır scrpit sahnelerin kullanıldığını bilmeyen yoktur herhalde. Haliyle Battlefield 3’te de var ve bu sahnelerden birine denk gelmemle, açığını yakalamam bir oldu. Buna göre, eğer siz camdaki roketli adamı vurmazsanız, karşı tarafta yer alan duvardan, hatta aynı noktalardan düşmanlar gelmeye devam ediyor. Geliyor ve arabaların arkasına saklanmadan evvel ateş edip, sipere yatıyorlar. İşte ben de o sipere yattıkları yere gittim ve beklemeye başladım. Ne oldu biliyor musunuz? Adamlar geliyor, benim önümde karşıya ateş ediyor ve sipere yatıyor. Kısacası beni görmüyorlar.
Yapımcılar, oraya geleceğimi düşünmedi herhalde. Ve siz, akşama kadar orada durup, gelen adamları vurmaya devam etseniz bile, yeni adamlar yine geliyor ve yine aynı yerde bekliyor. Bir diğer ilginçliği ise, tank bölümünde yaşadım. Savaş sırasında üzerinize bir tank geliyorsa, kaçarsınız değil mi? Onun yerine, karşı tarafa ateş etmeyi sürdürüp, tank yokmuş gibi davranmazsınız herhalde. Hele tank üzerinizden geçse ne olur? Mesela Battlefield 3’te tankla düşmanın üzerinden geçerseniz, hiçbir şey olmuyor. Gördüğümde gözlerime inanamadım. Bu tip teknik hatalar, yayımlanacak yamayla düzeltilecektir diye düşünüyorum. Yapay zeka konusuyla alakası var mı bilemedim, ama duvardan geçen bazı askerler gördüğümü de söylemeliyim. Hayır, Harry Potter’daki Dokuz Üç Çeyrek peronundan söz etmiyorum.
Görselliğe, seslere gel
Battlefield 3’ün kullandığı Frostbite 2.0 grafik motoru, bugüne kadar yapılmış en gerçekçi görsellere sahip savaş oyununu sunuyor bize. Karakterlerin tasarımları, harita tasarımları ve detayları çok iyi. Özellikle ışık-gölge ve ışığın kullanımı mükemmel olmuş. Az evvel de bahsettiğim gibi sadece görsel güzellik olarak değil, oyundaki ilerleyişinizde de etkisi oluyor ışığın.
Motion Capture tekniği kullanılarak hazırlanan karakter hareketleri çok akıcı, çok gerçekçi. Koşuşlar, düşüşler, kurşun isabetine göre verilen tepkiler çok güzel. Grafik motoruna entegre olarak gelen fizik motoru da işin tuzu biberi olmuş. Çevredeki hemen her yapı deforme olup, parçalanabiliyor. Bu da hem sizi, hem de düşmanlarınızı zor durumda bırakabiliyor. Büyük patlamaların ardından oluşan toz bulutları, ışığın yavaş yavaş toz bulutlarının arasından sıyrılmaya çalışması ve bu esnada görüş açınızın azalması sebebiyle düşmanların nereden saldırdığını bir süreliğine kestiremiyor oluşunuz çok iyi.
Battlefield 3’ün sesleri de çok temiz ve net kaydedilmiş. Silah sesleri, ortam sesleri, karakterler arasındaki diyalogların seslendirmeleri gayet temiz ve kaliteli yapılmış. Bir patlama olduğunda o tok sesi duyabiliyorsunuz. Size biri ateş ettiğinde merminin ne taraftan geldiğini anlayabiliyorsunuz. Koşarken, hatta yürürken bile ayak seslerini duyabiliyor, tehlikenin yaklaştığını veya uzaklaştığını kestirebiliyorsunuz. Müzik konusunda ise, yavan davranılmış. Akılda kalıcı olarak nadir de olsa birkaç bölümde Battlefield’ın efsanevi tema müziğinin yeni versiyonunu duyuyorsunuz az bir süre.
Yolun sonu
Sonuca gelecek olursak Battlefield 3, tek kişilik senaryo modunda size heyecanlı görevler sunuyor. Özellikle görsel ve işitsel yönlerden bir başyapıt! Ancak senaryo detaylarının klişe olmasından, yapay zeka sorunlarından ve bazı teknik hatalardan ötürü sıkıntılar yaşayabiliyorsunuz. Yine de yayımlanacak yamayla daha stabil bir hale gelecektir. Oyunu beğendiğimi söyleyebilirim, ancak yayımlanan videolar ve açıklanan detayların ardından gelmesi gereken oyun, bu oyun mu şüpheliyim doğrusu. Bu anlamda biraz hayal kırıklığı yaşadım. Eğer beklentilerinizi çok yüksek tuttuysanız, size de ters tepki yapabilir Battlefield 3.
Battlefield 3’ün multiplayer oynanışıyla ilgili inceleme yazımızı da önümüzdeki günlerde sitemizde bulabilirsiniz. İyi oyunlar!