Makale

Ucuza oyun almanın yolları

Oyun dünyasının içinde olanların bir süredir aklında bir soru yer eder oldu: “Oyunculuk hala bir hobi mi, yoksa artık meslek mi?”

Şimdi bu soruyu anne babanıza, halanıza, amcanıza ya da dedenize sorsanız size garip garip bakarlar ve delirdiğinizi düşünürler. Her ne kadar eski neslin aklında oyun oynamak “boşa vakit geçirmek” için tasarlanmış bir eylem gibi gözükse de işin aslı öyle değil elbette. Nitekim onlara White Ra, Fatality, Lisa Foiles veya Felicia Day gibi şahısları tanıtıp o insanların bu işten kallavi paralar kazandığını gösterdiğinizde onların da aklında bir şüphe oluşacaktır. En azından mantıklı olan budur.

Oyun dünyasında bu tür bir sistem tutturmak –oyun oynayarak para kazanmak- elbette bütün oyun severlerin isteğidir. Bunun belli başlı sebepleri vardır. Her şeyden önemlisi dünyadaki en büyük dert olan “para kazanma” eylemini sevdiğiniz bir işle gerçekleştirmiş olmanın verdiği hazdır. Lakin belki bundan da önemli olan şey, bütün oyunları bedavaya oynuyor olmanızdır, ki bu yazımızın konusu da bu zaten: Oyunları daha ucuza nasıl bulabiliriz.

Başlamadan önce bu yazının belirli kalıpta yazılan bir rehber olmadığını daha çok makale tarzından neler yapabileceğinizi tavsiye eden bir yazı olduğunu hatırlatayım.

Her şey bir kod bulutu ile başladı
Sene 90’ların başları. Beşiktaş’ta Kamer bilgisayar adında bir bilgisayarcı vardı. 90 sonrası kuşağın pek fazla tanımayacağı ancak öncesinin gayet iyi bildiği GameShow dergisinin çıkış yeri olan bu mekan biz Avrupa yakası oyuncularının da devamlı olarak uğrak yeri olurdu. Nitekim sadece derginin yeni-eski sayılarını değil, aynı zamanda orda tanıtılan oyunları da bulabileceğimiz bir yerdi orası.
12x’lik CD-ROM’lar ancak 1997’nin başlarında yaygınlaşacağı için o dönemlerde oyun bulmanın en rahat yolu disketlerdi. Zamanın oyunları genel olarak düşük boyutlarda olduğu için 3-5 disket ile işimizi halledip oyunumuzu oynardık. (Hoş Fatal Racing oyunu gibi 32 disket oyunlar da vardı ancak o ayrı bir mesele)

Elbette işlem bu kadar kolay olunca fiyat da gayet makul bir seviyede kalıyordu. Günümüzün 20 TL’si ile birkaç adet gayet güzel oyunlar alabiliyorduk. Tabii ki bunda zamanın ekonomik gücü, paranın değeri, döviz kurlarının önemi gibi teknik konuların da etkisi olsa da işler biraz lüks hale gelmeye başladığında fiyatların da bundan etkilenmesi gözden kaçırılacak bir unsur değil.

Bunun en önemli sebebi 90’lı yıllarda oyun sektörünün şu an ki gibi endüstri halini almamış olmasıydı. O zamanlarda oyunlar gerçekten birer hobi ve eğlence aracıydı. Ama bir gün işler değişti, bunula birlikte bütün kurallar alt üst oldu.

Aklınız var, onu kullanın
Ucuza oyun almanın en önemli yolu, çoğu şeyde olduğu gibi, planlı bir yapıya sahip olmaktır. Her şeyden önce ne istediğinizi ve bunlar için ne kadar feda edebileceğinizi bilmeniz çok önemli. Bunun haricinde iyi bir fizibilite araştırması yapmalı ve annelerin deyimi ile “İlk gördüğünüze atlamamalısınız”. Hani derler ya sabır erdemdir diye, işte ucuza oyun almanın sırrı da yine sabırdan geçer. Fakat ben bunu seçmeli tercih olarak düşünüyorum çünkü sabretmek cidden zor iştir ve herkesin yapmasına da gerek yoktur.

Günümüzde artık iki farklı satın alma yöntemi var; perakende ve dijital. Son zamanlarda dijitalin ne kadar öne çıktığını da düşünürsek perakende satışların sadece koleksiyon için yapıldığını ve bunun da TAM anlamıyla bir hobi olduğunu varsayarak bu tür satışlara bu yazıda çok fazla değinmeyeceğim bunu da not olarak belirteyim.

Oyun satın almak dediğimizde aklımıza iki seçenek çıkıyor, konsol ve PC. Temel mantık aynı gibi gözükse de aslında birbirinden tamamen zıt olan bu iki seçenek elbette sizde bulunan platforma göre değişiyor.

Ucuza oyun almanın en önemli noktasından bir tanesi kullandığınız platformdan geçiyor. Bunun için elbette en güzel örnek PC’dir. Çünkü ucuza oyun almak için kullanılan en uygun platformun öncelikle kontrol altında bulunmaması, homojen yapıda olmaması ve açık kaynak bir sistem olması gerekir. İşte bütün bu özellikle PC’nin içerisinde vardır.

Herkesin sistemi donanımı bir şekilde birbirinden farklı olduğu için PC’ler kesinlikle tek bir kaynak tarafından kontrol edilemez. Bunun yanında kimisinin sistemi güçlü, kimisininki orta veya düşük olduğu için oyun üretiminde standart üretim kullanma şansınız olmaz. Herkes ihtiyacını kendi karşılayabildiği ve onu istediği gibi şekillendirebildiği için kapalı bir kutu olarak göremeyiz. İşte bu yüzden PC her zaman için ucuza oyun bulmanın en ideal yoludur. O yüzden gelin olaya PC’lerden başlayalım. 

Half-Life 3’ü yapmadın ama olsun…
Ucuza bir oyun bulmanın en iyi yollarından bir tanesi de o oyunu maliyetinin en düşük olduğu haliyle bulmaktır. Bu da bizi az önce değindiğimiz dijital piyasasına yönlendirir. Nitekim kamyonlarla, uçak ve gemilerle diskler ve kutular taşıma yerine bir sunucuya birkaç dosya yüklemek arasında dağlardan da büyük fark vardır.

Dijital dağıtım dediğimizde aklımıza elbette ilk olarak Valve’ın küçük oğlu (büyüğüne Half-Life diyorum) Steam gelir. 2003 yılında açılan bu portal oyun dünyasının çehresini büyük ölçüde değiştirmiş ve yeni bir tarihin yazılmasına vesile olmuştur.

Bir oyun almanın en ucuz yollarından bir tanesi Steam ve benzeri (Playstore, GOG.com, Origin, G2PLAY.net) gibi oyun portalları ve siteleridir. Bu firmalar hem ucuza hem de kaliteli servis sunan satışlarla sizleri tatmin edebilir.

Özellikle Steam ve GOG’un dünya oyuncular tarafından favori oyun portalları olarak seçilmesi ve oyun firmalarının da bu büyümeye kayıtsız kalmaması onları piyasada oldukça güçlü mağazalar haline getirmiştir. Tek bir bina inşa etmeden ya da kiralamadan dünyadaki her eve bir şube açma imkanı devasa bir maliyetten kurtardığı için de fiyat politikalarını oldukça esnek hale getirebilmişlerdir.

İşte bu ikilinin dönem dönem sundukları büyük kampanyalar da bundan kaynaklanmaktadır. Bildiğiniz gibi Steam’in kısa ve uzun zamanlı kampanyaları mevcut. Bunlar “Hafta içi Çılgınlığı”, Haftasonu Çılgınlığı”, “Yaz Kampı”, “Kış Kampı”, “Günün fırsatı” gibi gelenekselleşmiş kampanyaları yanında, bazen duruma göre ortaya çıkan anlık kampanyaları da mevcuttur.
İşte bu kampanyalar Steam’in zaten sevilen yüzünü daha da muhteşem kılıyor. Zamanında 40,50 hatta 70 dolara satılan oyunları 15 dolar ya da 20 dolar gibi gayet cüzi rakamlara alabiliyorsunuz. Bunun yanında kampanya dönemlerinde genellikle firma paketleri oluşturulduğu için 70 doları tek bir oyuna verirken bu dönemlerde aynı para ile 3-5 oyunu birden alabiliyorsunuz.

Bunun yanında Valve’ın kendi oyunları için uyguladığı yüksek indirimler, indirimli oyunun yanında hediye oyun vermesi, bütün bu oyunları aynı zamanda hediye edebilme seçeneğine de sahip olmanız ucuza oyun alma konusunda Steam’i, belki bir numara demek çok zor olsa da, tepelere sağlam bir şekilde yerleştiriyor.

Elbette bu konuda da sizin üstünüze düşen büyük bir görev var. Başta da söylediğim gibi planlı bir şekilde yapılanmanız ve gerçekten neye ihtiyacınız olduğunu iyi kavramanız gerekiyor. Bunların yanında biraz da sabır ile Steam’den çok düşük paralar ile gani gani oyun almanız hiç zor olmayacaktır.

Misal şurada yılbaşına 2 ay kala şimdiden satın almak istediğiniz oyunların bir listesini çıkartmanız ve bu oyunları sizin için öncelik sırasına dizmeniz oldukça mantıklı olacaktır. Ardından oyunların fiyatlarına genel olarak göz gezdirdikten sonra listenin sizin için şu anki maliyetini hesaplamanız ve bütçenizi ona göre ayarlamanız gerekir. Ardından iki ay sonra gerçekleşecek yılbaşı kampanyasında öncelik sırasına göre listedeki oyunları indirime girdikçe satın alıp biriktirdiğiniz paranın belki de yarısı ile listenizi tamamlayabilirsiniz.

Burada dikkat etmeniz gereken şey o gün indirime giren oyunlardan ciddi anlamda çok istediğinizi seçmeniz ve orada bırakmanızdır. Nitekim listenizdeki oyunların hepsi büyük ihtimalle tek bir günde indirime girmeyecektir. Sizin de bunu göz önünde bulundurmanız ve sırf indirime girdi diye uzun süre oynamayacağınız bir oyuna para vermemeniz akıllıca olur. Listenizi temizleyene kadar kampanyanın sonuna kadar bekleyin. Bu şekilde önceliğinizi çok ucuz bir biçimde halledebileceksiniz.

Yerli malı yurdun malı
Yavaş yavaş ülkemizde de gelişen oyun portalı mantığı TTnet’in Playstore mağazası ile başladı. Elbette ülkemizdeki oyun distribütörlerinin kendi online mağazaları da mevcut ancak orada bulacağınız fiyatlar raf fiyatlarından farklı olmayacaktır. Öte yandan bu mağazalardaki kampanyalar neredeyse yok denecek kadar az olduğundan hiç bulaşmamanız tavsiye edilir.
Playstore’un biz Türk oyuncular için iki önemli noktası bulunuyor. Birincisi Steam ve diğer yurtdışı online mağazalar gibi döviz üzerinden değil TL üzerinden satış yapmaları. Bu şekilde kur farkı yüzünden mağazadaki fiyat değişmese de TL’ye oranla fiyatın artması –tamam azalması da söz konusu biliyorum- gibi bir durum ortaya çıkmıyor.

İkinci önemli noktası ise taksit imkanı ve anında indirim desteği sunması. Ülkemizde çoğu kişinin ADSL üyesi olduğunu ve bunların büyük bir çoğunluğunun TTnet bağlantısına sahip olduğunu düşünürseniz Playstore’un TTnet üyelerine oyunları daha indirimli bir fiyattan 12 taksite uzanan uygun seçeneklerle sunuyor olması işleri onların lehine avantajlı kılıyor. Kaldı ki bu ödemeleri TTnet faturanız üzerinden ödeme seçeneği de paranızın hemen elinizden çıkması yerine daha işinize yarar bir harcama planlaması yapmanıza da destek oluyor.

Öte yandan tek kampanya yapan mağazalar Steam veya GOG değil elbette. Playstore’un da oyunlara ya da dağıtımcı firmalara özel kampanyaları sevilen oyunlarda ciddi bir tasarruf sağlıyor. Aralıklı kampanyalar, özel gün kampanyaları, genel indirimlerle de cebinizin rahatlamasını sağlayabilirken sevdiğiniz oyunların da zevkini çıkartabilirsiniz. Üstelik özel gün kampanyalarının Avrupa ve Amerika’daki özel günler yerine ülkemizdeki resmi ve dini bayramlarda gerçekleşmesi indirim fırsatlarını kovalamayı çok daha kolay bir hale getiriyor. Sonuç olarak kaçınız sıradaki Paskalya Bayramı’nın veya Şükran Günü’nün tam tarihini biliyor ki? Kendi ulusumuzun özel günleri sürekli gözümüzün önünde olduğundan planımızı uzun vadeli yaparak bütçemizi ona göre ayarlamamız daha rahat olacaktır.

Son olarak sadece PC değil Mac kullanıcıları için de destek sunan Playstore ülkemiz adına oyun portallarının gelişmesi açısından öncü olmuş bir online oyun mağazasıdır. Umarız gelecek nesillere de ilham olurlar.

The Witcher’ın hatrına
Pekala, sürekli olarak portallardan bahsediyoruz. Steam, Playstore şimdi de Gog.com.
Ünlü RPG serisi The Withcer’ın yapımcısı CD PRojekt RED tarafından kurulan GOG.com hayatına aslında farklı bir amaçla başlamıştı. Evet, Steam gayet güzel oyunlar satıyor, evet çoğunluk onu kullanıyor ve seviyor ama Steam bütün herkesin ihtiyacını karşılıyor mu? Kesinlikle hayır!

Steam’de veya Playstore’daki oyunlar belki en fazla 10 sene öncesine kadar gidiyorduk ki ben bu kadar olduğunu da düşünmüyorum. Peki, oldu ya canınız 96 yapımı Broken Sword çekti, ya da dediniz ki “Bir Baldur’s Gate olsa da oynasak şu 99 yılını yad etsek” ya da “Alone in the Dark korku oyunlarının atasıdır. 92 yılından beridir varlığını sürdürdü o” iddianızı oyunu oynatarak kanıtlamak istiyorsunuz.  O zaman ne yapacaksınız? Elbette Good Old Games’e (Güzel Eski Oyunlar) geleceksiniz.

Her ne kadar 2012’yi bitirirken GOG.com politikasında bir güncelleme yapıp artık yeni nesil oyunlara da destek vermeye başlasa da asla özünden şaşmadı ve eski oyunları aynı itinayla eski oyunları bünyesine katmaya devam etti.

Oyunların eski olması onların aynı zamanda fiyat açısından da oldukça uygun olması özelliğini de beraberinde getirdi elbette. Nitekim eski nesil oyunların portaldaki fiyatlarının 10 hadi bilemediniz 15 doları geçmeyeceğini görürsünüz. Yeni nesilde bu kuralı kıranlar olsa da bunlar bir elin hadi bilemediniz iki elin parmağı kadardır.

GOG.com çok da güncel olmasa da eğleneceğiniz ve artık kült halini almış oyunları ucuz yoldan bulabileceğiniz güzel bir portal. Bunun yanında her oyun ile birlikte sanki Collector’s Edition alıyormuşsunuz gibi yanında sanat kitabı, soundtrack, detaylı bilgi içeren rehberler, vs. gibi nesneleri dijital olarak olsa da fiyata dahil etmesi mükemmel bir özellik.

Lakin GOG’un oyuncular tarafından en büyük ve en cesur adımı DRM gibi bir saçmalığa yer vermemesi. Playstore, Steam, ShopTo.net… Bütün bu sitelerden aldığınız oyunlar sadece sizin oyunlarınız olur. Tamam bu oldukça mantıklı ve hiçbir şekilde burada korsanı desteklemiyorum ancak GOG.com’un sizlere oyunları DRM özelliği olmadan sunması bunları dilediğiniz gibi arkadaşlarınız ile paylaşmanızı sağlıyor.

Şu sıralar GOG’dan alabileceğiniz Witcher 2 mesela, kendisini 30 dolara alıp daha sonra arkadaşlarınıza da verebilir ve sorunsuz bir şekilde “orijinal” Witcher 2 oynamalarını sağlayabilirsiniz. Aslında bu açıdan GOG, akıl sağlığı yerinde olmayan diğer oyun firmalarının (Öhh..Electronic Arts..mm, Öhh..Activision..mm, Öhh..Ubisoft..mm) oyunlarını korumak adı altında yaptığı saçmalıkların satışlarına hiçbir fayda sağlamadığını da kanıtlamıştır. Nitekim ben yukarıdaki şeyi yazmama ve dünyanın çoğunu bunu zaten bilmesine rağmen GOG.com hala ciddi ölçüde satış yapıyor.

Bu konunun size düşen kısmında ise elbette arkadaşınızdan alacağınız veya arkadaşınıza hediye edeceğiniz oyun için sadece bir kere para ödeyecek olmanız. Yani düşünün sizde Witcher 2 varken ve en yakın arkadaşınız sizden doğum günü hediyesi olarak Witcher 2’yi istediğinde tek yapmanız gereken yeterli büyüklükteki bir USB belleği ona vermeniz olacaktır.

Peki ya diğerleri
Evet, sadece bu üç tanesi yok ucuz oyun alımında lakin ucuza oyun almak için elinizdeki seçeneklerin en iyisi bunlar. Tabii ki bu zaman kadar anlattığımız siteler sadece PC ve Mac kullanıcılarına yönelikti. Öte yandan buradan aldığınız ürünlerin hepsi dijital ortamda sanal mallardı. Peki ya diğerleri?

Ya konsol kullanıcıları? Ellerinde oyunun kutusunu tutmak isteyenler? O sanat kitabını PC masasında değil de yatağında uzanarak incelemek isteyenler ne yapacak? Onların da eli kolu bağlı değil elbette fakat seçenekleri bu kadar avantajlı mı orası tartışılır.

Misal elinizde bir Playstation 3 var ise açıkçası yapabilecek çok fazla bir şeyiniz yok. Nitekim Sony’nin bu kapalı kutusu birçok denemeye rağmen bir şekilde kendisini sürekli olarak korsana karşı koruyarak özerkliğini hala elinde tutuyor. Tamam belki PS3 oyunları yurt dışında oldukça uygun fiyatlardan satılıyor ancak maalesef yurt dışı bizim içi uygunsuz.

Ülkemizde video oyunları ve onların cihazları hala kumar araç gereçleri başlığı altına girdiği için bir DVD veya BR’lik oyun, bir varil petrol kadar pahalı olabiliyor. İşite bu durumda da bir PS3 oyunu 180-200 TL civarına çıkarken PS3 oyuncuları da kara kara düşünüyorlar.

Benzer durum Xbox 360 kullanıcıları için de geçerli ne yazık ki. Üstelik Microsoft’un ülkemizde Xbox’a resmi desteğini yeni verecek olması da bunun cabası.

Eğer konsol oyuncularının ucuza oyun alması konusunu araştıracak olursak elimizde bir tek MS ve Sony’nin online mağazaları kalır. Yine zaman zaman indirim yapan ve her şekilde ülkemizdeki perakende satış fiyatından daha ucuza oyun satan PSN ve Xbox Live sizlerin en büyük kurtuluş yolu olacaktır.

Bunun yanında dünyanın pek çok yerinde ikinci el konsol oyunları satılan dükkanlar da bulunmakta. En azından gerçek fiyatının yarısına veya  takas ile kafa kafaya orijinal oyun bulabileceğiniz bu dükkanlar konsol oyuncuları için olmazsa olmazlardan. Fakat burada da en büyük sorun online kısmı. Eski günlerde çözümsüzlük içinde geçen bu süreç artık Online Pass ücretleri ile de son buldu. Özellikle EA’nın FIFA serisi, Activision’ın CoD için hazırladığı ve hızla yayılmaya başlayan Online Pass satışı 10-20 dolar/TL gibi bir fiyat ile ikinci el olarak aldığınız oyunu online arenada da kullanmanızı sağlıyor.

Gelelim PC kullanıcısı olup oyunları maddesel ortamda satın almak isteyen kişilere. Öncelikle sizlerin kutu oyunları ucuz bir şekilde Türkiye içindeki mağazalarda bulmanız imkansıza yakın bir şekilde çok zor. Gerek D&R, gerek oyuncak mağazaları, gerek satış yetkisi olan bilgisayarcılarda “orijinal” oyun almak istiyorsanız oyunun güncelliğine göre en azından 70-80 TL’yi gözden çıkartmanız gerekecek. Bu mağazalar kampanya veya özel günler gibi şeylere de yeltenmediğinden hiç uğramamanızda fayda var.

Geriye yine internet ortamı kaldı. Kişisel olarak kutulu bir oyun almak ve olabildiğince az para vermek istiyorsanız tercihiniz ShopTo.net, Sendit, eBay gibi siteler olacaktır. Bunlardan gördüğüm kadarı ile en ünlüsü ShopTo. Benim de bir iki alışverişimin olduğu ShopTo her ne kadar sterlin üzerinden satış yapsa da TL’ye çevrildiğinde zaman zaman Steam’den bile ucuza oyun bulabiliyorsunuz. Elbette burada işin eksi yanı kargo. Genel olarak ücreti arttırdığı gibi oyun çıktıktan sonra bile sizi beklemeye zorluyor.

Yeraltından oyunlar

Bu başlığımız var olan seçeneklerin sonuncusu ancak baştan söyleyelim ki bu seçeneği KESİNLİKLE sizlere tavsiye etmiyor ve yapan kişileri de şiddetle kınıyoruz.

Girişten de anlayabileceğiniz gibi burada bahsettiğimiz şey illegal yöntemler. Bunu bu kadar kınadığımıza göre neden yazıyoruz değil mi? Her ne kadar emek hırsızlığı olarak kabul etsek de torrent oyunları var olan bir gerçek ve bunları göz ardı edemeyiz.

Lakin burada sizler için sayfalarca öneri yazdıktan sonra bile hala o karanlık sularda yüzmek istiyorsanız, hayat ve vicdan sizin.

Hepinize iyi oyunlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu