Makale

Unutulmayan Diyarlar #9

Unutulmayan Diyarlar’da Mage: The Awakening’in hikayesini anlatmaya devam ediyorum, World of Darkness’ın bu en karmaşık ve kompleks kurulumu masaüstü rol yapma oyunu oynayanların kalbinde özel bir yer işgal ederken ben de sizinle beraber okuyarak bu kurulumu öğreniyorum.

Uyanan büyücülerin büyük bir kısmı değişimin farkındaydı. Sanki onlar dışında geri kalan herkes büyük bir uykudaydı.Büyücüler ise gözleri açık bir rüya aleminde gibiydi…

Bu hediyenin neden onlara geldiği ile ilgili çok düşündüler. O adayı evleri yapmışlardı, geceleri derin ve güvenli mağaralarına çekilip kendilerini gökyüzündeki cennetlere bırakıyorlardı. İnsanoğlu daha önce de mağaralarda uyumuştu fakat hiç biri bu şekilde bir uyanma yaşamamıştı. Yaşadıkları adayla ilgili bir durum olmalıydı bu. Sonuçta buraya gelenler rüyalarında adanın tepesinde ejderhaların uçtuğunu görmüşlerdi rüyalarında.

Ada onları çağırmıştı, insanoğlu bu çağrıya sadece cevap vermişti. Mağaraları araştırmaya başlayanlar kristal kemikler buldular, bu kristal kemikler ejderhaların ölülerine aitti. İçlerinde ise ölümlü ruhları ateş böcekleri gibi ısıtan bir güç yatmaktaydı. Adanın gücünün kaynağı bunlardan mı geliyordu?

İnsanoğlu bu mağaralara “Ejderhanın mezarı” adını verdi ve burasının üstüne bir şehir kurdu.
Daha sonra modern çağlarda yaşayan büyücüler bu hikayeye gülecekti. Eski gelenekleri izleyenlerise ejderhaların elçiler olduğunu ve rüyalarda ejderha formunda göründüğünü söyleyecekti.

Daha sonraları, adayı bir şehir devleti haline getirdiler, başında büyücüler vardı ve bu şehre Atlantis dediler. Onların dilinde bu “Okyanus sarmalı” anlamına gelmekteydi. Uyanmış olanlar devleti yönetmesi için çeşitli kollar kurdu. Bunlar yönetimden askeriyeye, akademisyenden rahipliğe kadar uzanıyordu.

Atlantis büyücüleri geldikleri korkutucu topraklara seyahatler gerçekleştirdi, burada başka gizemleri aradı. Ölümlüler onların güçlerine şahit oldu ve böylece efsaneleri dünya kıtasının dört bir yanında dilden dile dolaşmaya başladı.

Çoğu insan Atlantis’i aramak için daha önce yaptıkları gibi topraklarını bıraktı. Sadece bir kaçı buldu, diğerleri okyanusları yıllarca dolaştı. Ortada bir harita yoktu; yıldızlar artık insanlara rehberlik etmiyordu. Sadece rüyalarında görenler orayı bulabiliyordu.

Yeni gelenler mezarlıklara inip zihinlerini serbest bıraktı, çoğu iblislerin testini geçemedi ve ruhlarını sonsuzluğa bıraktı. Boş bedenlerinin ölmesi günler aldı. Çok az insan uyanabildi.
Bazen gerçekten uyanan insanların dedikoduları Atlantis’te dolaşırdı. Bu uyananların pek çoğu gücünü yanlış kullanmaktan ya da onlardan korkan halk tarafından hayatını kaybederdi…

Atlantisliler bir süre sonra icra ettikleri sanatlarının arkasında nasıl bir neden olduğunun üzerine düşünmeye başladı. Büyü kullanımı büyü teorisini araştırmaya yönelmişti. İşte bu noktada büyücüler bambaşka bir şey ile karşılaşacaktı, daha önce hiç düşünmedikleri bir şey…
Gelecek hafta Mage:The Awakening’e devam ediyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu