Makale

Oyun Akademisi #42

Bayram için çok büyük planlarım vardı açıkçası. GTA V ve Beyond: Two Souls bittiğine göre, sonunda vakit veremediğim oyunları bitirecek, bu dokuz günü sadece kendime ayıracaktım.
Tabii böyle olmadı, bir cüzdan çaldırma vakası yüzünden bütün keyfim kaçtı, bütün bu keyifsizlik içerisinde, kendimi tek bir oyuna verebildim, Civilization V.

Uzun zamandır bu duruma düşmemiştim aslında, eskiden hastalıklı gibi aylarca aynı oyunu oynardım, Morrowind hikayelerimi az anlatmadım burada, Morrowind’i tam olarak 2.5 sene her gün oynadım neredeyse. Oynamadığım zamanlarda ise Morrowind ile ilgili hikayeler yazdım. O keyfi daha sonra pek az oyunda bulabildim, bir oyunun başından günlerce kalkmama durumunu ise sanırım çok rahat bir 2 yıldır yaşamamıştım, bir yandan mutluyum, bir yandan garip hisler içerisindeyim.

Bu gerçekten güzel bir şey. Açıkçası günlerce oyun oynayamamamın en büyük sebebi vakitsizlik, bu sebeple bayramda bulduğum bol vakitte, tekrar bu hissiyata kavuşmak için tek ihtiyacımın zaman olduğunu farketmek beni rahatlattı. Neden rahatlattı peki? En büyük korkum oyunlardan eskisi kadar keyif almayabiliyor olma ihtimalimdi. Yani elimde vaktim olsaydı ve ben yine de oturup oynamak istediğim oyunları günlerce oynayamasaydım ne olurdu? Bu benim bir şeyleri geride bıraktığım, kendimle ilgili bir şeyleri kaybettiğim anlamına gelirdi.

Tam tersi olduğuna göre, demek ki tüm gün oyun oynamaktan işsizlik kadar uzağım demektir. Şimdi diyeceksiniz ki, “ulan senin zaten işin bu, niye bıdı bıdı ediyorsun”. Haklısınız, benim işim bu, para kazanmak için oyun oynuyorum ve bunları inceliyorum, yazıyorum. Fakat bu durum, son 2 yılda ben de iki adet oyuncu karakter oluşturdu.

Bunlardan biri, her oyunu oynarken, hata arayan, dışarıdan bakan, neyi iyi yapmışlar neyi kötü yapmışlar, acaba şurayı yaparken ne düşünüyorlardı diye sorgulayan tarafım. Diğeri ise sadece keyif için oturup saatlerce Papers, Please oynayabilen, Minecraft’ta günlerce kale yapmak için kıçını yırtan ve Surgeon Simulator 2013 oynarken psikopatça kahkaha atan tarafım.

Biri hala oyunlardan keyif alan bir genç, diğeri ise oyunları incelemek için oynayan, duygusal tarafını bastırmış bir yetişkin. Bu iki tarafı bazı durumlarda dengeleyemediğim oluyor, mesela GTA V’te gerçekten oynadığım şeyden keyif aldığım için, bazı noktaları atlamaktan
korkuyordum, maalesef Rockstar bana böyle bir şans vermedi, atlanacak tarafı bile yoktu oyunun, bu iyi bir şey tabii ki, GTA V’in uluslararası oyun basınında aldığı notları düşünürsek.

Neyse, sonuç olarak, oyunları günlerce keyif alarak başından kalkmadan oynamak büyük bir keyif, bana neden en başında bu işi yapmaya karar verdiğimi hatırlatıyor çünkü oyunlar dışında pek çok başka şey yazıyorum, başka ilgi alanlarım var, sinemayı çok seviyorum mesela, sık sık sinema ile ilgili yazıyorum ama asıl tutkulu yaptığım şey oyunlarla ilgili yazmak sanırım. Bu sebeple böyle anlar, hala yaptığım işe dair tutkumu kaybetmediğimi kanıtlıyor bana.

Özellikle son dönemde, oyunların, oyuncu ile birlikte ortaya çıkarttığı hissiyatın biraz daha mekanikleşmeye başladığını düşünürken, benim üç dört gün boyunca sadece yemek yiyip uyuyup Civilization V oynamam umut verici bir gelişme bence.

Peki ama siz bayramda ne oynadınız? Sizin bayram oyununuz neydi? En son ne zaman bir şeylerin karşısına oturup tutkuyla oynadınız, orada yaşanan gerçekliğe bu kadar kaptırmış bir şekilde saatlerinizi erittiniz?

Eğer bunu düşünürken, vakit almaya başlıyorsa ve tarihler oldukça arayı açmışsa, o zaman acilen kendinizi bir oyun terapisine almanız lazım ya da bir süre oyunlardan uzak durmanız. Bir şekilde, gerçekten tutkulu oyuncular, hayatı oyunlarda bulanlar, kolay kolay o duygudan vazgeçemiyor çünkü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu