Hayatı oynamak
Ben dün baya bir mutlu oldum. Biraz da şaşırdım açıkçası. Okuduğunuz üzere dün “Ders çalışmak mı yoksa oynamak mı?” başlıklı bir yazı yazmıştım. İşte o yazıyı dün her zaman ki saatte yani 18:00’da yayınladım, ofisten metrobüse doğru üç, bilemedin beş dakika yürüdüm.
Metrobüste Facebook’a bakarken birden bire yazının altında 40 yorum, 40 beğeni olduğunu ve saniye başı arttığını gördüm, siteden yorumlar akın ediyordu. Tabii ben bunu böyle görünce baya bir kıllandım ne yalan söyleyeyim, “neler oluyor, çok yanlış bir şey yazdım sanırım” diye tribe girdim. Sonra bir yorumlara baktım, uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım sanırım.
Birbirinden güzel kelimelerle teşekkür etmişsiniz bana, yazıyı çok beğendiğinizi söylemişsiniz, sizin hislerinizi yansıttığını ve böyle düşündüğünüzü aktarmışsınız. Sanırım bir yazar için okuyucusu ile böylesine bağ kurabilmek en önemli şeylerden biri. Özellikle söz konusu online yayın olduğu vakit, yazarın okuyucularla değişen medya trendleri üzerinden iletişim kurması bir hayli zor ve farklı frekanslarda gerçekleşiyor, fakat dün bir orta yol bulduk, bu orta yolda aynı hisleri paylaştık, bu sebeple güzel yorumlarınız için teşekkür ederim.
Bugün sizlerden gelen e-postalara, konuyla ilgili özel mesajlara da tek tek cevap verdim, hepinizin aklında aynı soru olduğunu gördüm, “Ben üniversiteye hazırlanıyorum fakat oyun oynamak, bununla ilgilenmek istiyorum! Ne yapacağım?”
“Sadece Gaben olmayın, eli makinalı bir Gaben olun.”
Özellikle bu soruya bir cevabım oldu, bu cevabı sizlere bu yazı dahilinde paylaşmak istiyorum. Aileniz mühendis olmanızı istiyor fakat sizin aklınız fikriniz, sevdiğiniz uğraşınız olan oyunlarda mı? Çizim yapıp, karakter tasarlamak istiyorsunuz fakat dershane paranızı veren babanız illa “Fizikçi olacaksın” diye mi tutturuyor? Ablanız tıpta 5.yılında siz ise hikayeler yazıp bunları film yapmak mı istiyorsunuz?
Hayalleriniz olduğu için suçlu mu hissediyorsunuz/hissettiriliyorsunuz? Eh işte o zaman size bir çift lafım var.
Hayat adil değil, öncelikle bunu kafamızın bir kenarına koyalım. Yaşamınız boyunca, aklınıza bile gelmeyecek bir takım zorluklar ile karşılaşacak, bunlarla başa çıkmanız gerekecek. Her aştığınız zorluk sizi daha bir yıpratacak, yoracak, üzecek. Fakat hayatı adilleştirmek için, insanoğlunun elinde gerçekten çok önemli iki silahı var; irade ve hayaller.
Bir şeyi gerçek kılmak için, öncelikle hayal etmeniz lazım. Tabii sadece hayal etmekle olmuyor, bu konuda büyük bir tutkunuz varsa, dişinizi sıkıp elinizden gelen azmi göstermeniz gerekiyor.
Hayatınız boyunca istediklerinizi kimse size vermeyecek, kimse sizi keşfetmeyecek,yalnızca sizin azminiz ve çabalarınız kendi gerçekliğinizi şekillendirmenize ve bunu başka insanlara kabullendirmenize yardım edecek.
Hayatım boyunca inandığım tek bir gerçeklik oldu ve bu konuda inancım asla yıpranmadı. Üstelik her zaman bunun doğru olduğunu defalarca kanıtladı yaşam bana. O inanç şudur ki: gerçekten işini tutkuyla yapan ve seven kişi, günün birinde hak ettiğini alır.
Korkmayın, yaşınız kaç olursa olsun, önünüzde ne kadar belirsiz bir gelecek olursa olsun, korkmayın. Sizi insan yapan şey, sizi başarılı yapan şey ne okuduğunuz okulun kalitesi ne de sevmeyerek okuyacağınız o üniversite bölümü.
Sizi değerli yapacak ve mutlu edecek şey, tutkuyla bağlandığınız işleri en iyi şekilde yapmaktır. Ne notunuz, ne senelerce sinir stresle elde ettiğiniz kariyeriniz ne de ailenizin imkanlarıyla elde ettiğiniz kolaylıklar size gereken tatmini ve huzuru getirmeyecektir, bana güvenin.
Olay sizde bitiyor, çabanızda, hayallerinizde ve bu hayaller doğrultusunda attığınız adımlarda. Hayatınız boyunca kimsenin size bunun tersini söylemesine izin vermeyin. Sizi bir an bile değersiz hissettirecek insanların size yalan söylediğini bilin. Yapamıyorsanız, yeterince çaba göstermemişsinizdir, kimi zaman başkasından çok çaba göstermeniz gerekebilir, bilin ki o insanın da başka konularda sizden çok çaba göstermesi gerekiyordur, yaşam kendisini dengelemeyi bilir, bu sebeple kimsenin başarılarını kıskanmayın, siz iyisini yapın, siz samimisini yapın.
Dolgun maaşlı fakat sevmediğiniz işler, sizi mutlu etmez. Ömrünüzü çürüteceğiniz fakat hiç ilginizin olmadığı fakülteler, asla eviniz olamaz. Bu sebeple, hayatta kendi doğrularınız ve kendi hayalleriniz adına (başkalarına zarar vermediği sürece, çünkü başkalarına zarar verirseniz oyun biter) kim olursa olsun karşı çıkmaya hazırlıklı olmanız gerekiyor. Bir şeyleri gerçekten elde edebilmek için, “bu benim” diyebilmek için onun gerçekten hak edilmiş olması lazım, “işte bu benim, ben bunun için çaba gösterdim” diyebildiğiniz vakit, kazanmışsınızdır.
“İnancınızı yitirdiğiniz zaman Gaben’ın bu fotoğrafını hatırlayın”
Aileniz veya sizin yerinize karar veren merciiler, sizin istemediğiniz bir şeyi yapmanız için baskı oluşturuyorsa, şunu aklınızdan çıkartmayın; onlar sizin hayatınızı yaşamayacak, onların baskısı ile verdiğiniz kararları ömrünüz boyunca siz yaşayacaksınız, böyle bir hayat, ne kadar anlamlı olabilir sizce?
Oyun tasarlamak istiyorsanız, tasarım kitapları okumaya başlayın, oyunları inceleyin, tasarım ilkelerini araştırın, eğer kitaplar İngilizce ise, oturun İngilizce öğrenin, bir şeyin çevrilmesini beklemeyin, hayatı beklemeyin, hemen şimdi, kendiniz için bir şeyler yapmaya başlayın. Senaryo yazmak istiyorsanız film izleyin, senaryo nasıl yazılır öğrenin. İnsanlık tarihinde hiçbir Adem veya Havva’nın sahip olmadığı bir imkana sahipsiniz, tek bir parmak hareketiyle dünyanın bütün bilgilerine ulaşabiliyorsunuz, böyle bir teknoloji elinizin altındayken, sizi engelleyebilecek hiçbir şey yok.
Sanırım söylemek istediklerimin hepsi bu kadar, kendinizden bir an bile şüphe etmeyin, ediyorsanız kendinizi hemen toparlayın, hepiniz inanılmaz değerli, inanılmaz potansiyel taşıyan birer ruha sahipsiniz, istediğiniz her şeyi yaparsınız, oyunda yaparsınız, kitapta çıkartırsınız, filmde çekersiniz! Siz var ya siz, Gabe Newell’ı tavlada bile yenersiniz!
Bana e-mail atmak için: gunhan@merlininkazani.com