Okumanız gereken 5 Vertigo çizgi romanı
Valla her çizgi roman okuru oyun oynar mı bilmiyorum fakat benim bildiğim çoğu oyuncu çizgi roman okuyor. Çocukluktan beri hastalık derecesinde bağımlısı olduğum çizgi romanlar, eşşek kadar adam olmama rağmen hala hayatımda çok büyük bir yer kaplıyor. Gerçi artık çok fazla “Süper Kahraman” temalı şey okumuyorum fakat bu daha az çizgi roman okuyorum anlamına gelmiyor.
Bu sebeple sizler için mutlaka okumanız gereken 5 Vertigo çizgi romanı seçtim, tabii yine baştan hatırlatıyorum, bunlar benim seçimim, sonra bana gelip “Neden Batman: Year One” yok demeyin, özellikle süper kahraman serilerinden kaçınıp Vertigo’ya sığındım çünkü.
Watchmen
Çizgi roman dünyasının tanrılarından Alan Moore tarafından yazılan Watchmen, 1986 1987 senelerinde devam etmiş bir efsanedir.
Oldukça kompleks ve bir o kadar enteresan bir hikayesi olan seri, süper kahraman konsepti ile ilgili şu ana kadar görülen en sağlam dekonstrüksiyonlardandır. Kesinlikle her çizgi roman okurunun göz atması gereken bir iş.
Y The Last Man
Dünya üzerinde kalan son erkek olmak nasıl bir şey hiç merak ettiniz mi? Y The Last Man’in ilginç bir konusu var. Dünya üzerinde bir gün bütün Y kromozomuna sahip varlıklar yok olur ve bütün dünya kadınlara kalır. Dünya üzerinde kalan tek erkekler ise Yorick Brown ve maymunu Ampersand’dir. Yorick, bir ajan ve bir genetikçi ile birlikte dünyayı gezerek, neyin erkekleri yok ettiğini öğrenmeye çalışır. Fakat kadınların domine ettiği bir dünyada son erkek olmak hiçte kolay değildir.
Preacher
Garth Ennis’in dehasının ve Steve Dillon’ın bileğinin bir araya getirdiği Preacher, 90’ların en önemli çizgi romanıdır. 95 Yılında yayınlanmaya başlayan ve 5 sene süren hikaye, Texas’ın Annville kasabasından Jessie Custer isimli bir vaizin hikayesini anlatır.
Bir iblisin bir melekten hamile kalarak doğurduğu, tanrıdan daha güçlü “Genesis” isimli bir varlıkla birleşmesi sonucu insanlara istediğini yaptırabilme yeteneğine kavuşan vaiz Jesse Custer, tanrıya “neden” sorusunu sormak için yollara düşer ve bu uğurda başına gelmeyen kalmaz.
Preacher, hem kesinlikle okunması gereken şahane bir hikaye, hem de çizgi roman tarihi açısından önemli bir yapım.
Books of Magic
Buraya bir Neil Gaiman işi koyacaksam bu Sandman değil Books of Magic olacak diyordum yazının başından beri, ikisi arasında bir karşılaştırma yaptıktan sonra yine kararım değişmedi.
Dünya üzerinde gelmiş geçmiş en güçlü büyücü olma potansiyeline sahip Tim Hunter’ın hikayesini anlatan Books of Magic. DC’nin büyü ile içli dışlı pek çok karakterini de bu hikaye çerçevesinde bir araya getiriyor. Tim’e büyüyü anlatmak için bir araya gelen Trenchcoat Brigade (Phantom Stranger, John Constantine, Doctor Occult ve Mister E’den oluşan DC’nin efsanevi okült karakterleri), Tim’i DC dünyasının geleceğine ve geçmişine götürerek büyünün ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu göstermeye çalışır.
Daha sonra John Ney Rieber ve Peter Gross tarafından devam eden bir seriye de kavuşan Books of Magic, DC’nin mistik tarafını görmek isteyenler için birebir.
Hellblazer
Swamp Thing’de çok güzeldir fakat Swamp Thing’den daha çok sevdiğim başka bir çizgi roman varsa o da 1988 yılında başlayan Hellblazer’dır.
Garth Ennis, Jamie DeLano, Warren Ellis, Peter Milligan gibi isimler tarafından yazılan hikayeleriyle öne çıkan Hellblazer, yaşadığı dünyaya sevgisi olmayan, zincirleme sigaratör John Constantine’in büyü, okültizm ve cehennem ile ilgili hikayelerini anlatır.
Evet, sanırım benim top 5 çizgi romanlarım bu kadar. Farkedeceğiniz üzere Arkham Asylum, Batman: Year One gibi klasikleri listeye koymadım, bunlar daha çok beşten fazla sayısı olan ve süper kahramanlarla ilgisi olmayan hikayelere dair işlerin listesiydi, zaten hepsi Vertigo.
Eğer çizgi roman konusunda ufkunuzu genişletmek istiyoranız, mutlaka göz atmanız gereken yapımlar bunlar sanırım, tabii bunun daha Sandman’i, Swamp Thing’i, The Boys’u ve daha pek çok örneği var ama onlar başka bir yazıya artık.