Dead Rising 3: Apocalypse Edition
Nedir şu zombilerden çektiğimiz? Filmlerde, kitaplarda, dizilerde ve en çok da oyunlarda, sürekli karşımıza çıkmaya devam ediyorlar. Aslında sümüklü böcek hızında ilerliyor olsalar da, kaçan kişi ne kadar hızlı olursa olsun, her köşe başından “Böagh!” diye bir anda fırlamalarına artık alıştık. Bir deri bir kemik olmalarına rağmen, halk arasında ‘deli kuvveti’ diye tabir edilebilecek üstün güçleri sayesinde, bir kez üstümüze çullandılar mı, vay halimize.
Her ne kadar cazibe yoksunu olsalar da, kabul edelim ki hepimiz zombileri çok seviyoruz. Zaten onlar da bize karşı boş değiller. İki elleri kanda da olsa -ki genelde öyle oluyor- bizi görür görmez hemen işlerini bırakıp boynumuza sarılmayı, muhabbetle ümüğümüzü sıkmayı hiç ihmal etmiyorlar. Daha biz ne olduğunu anlamadan kafa kola getirme alışkanlıkları var ki, aman diyeyim. Her şeyin olduğu gibi sevginin de fazlası zarar. Neme lazım.
Motorlu testeresiyle gezinen slip mayolu bir amca gördüm sanki
Xbox 360’ın piyasaya sürülmesi ile birlikte oyun dünyasına dahil olan bir isimdi Dead Rising. Sadece X360 için geliştirildiğinden, konsol sahibi olmayanların içine ukde yerleştiren ender yapımlardan biriydi. En büyük özelliği ise, etraftaki her türlü cismi silah olarak kullanabilmek ve zombileri bu kez gerçekten öbür dünyaya postalamak için birbirinden ilginç silah kombinasyonunu fütursuzca uygulayabilmekti.
Asıl amacımız hayatta kalma mücadelesi vermek ve müşkül insanlara yardım etmek olsa da, çevredeki zombilere dalaşmayı bir kenara bırakıp, sunulan geniş kıyafet ve silah yelpazesine odaklanıveriyorduk Dead Rising’de. Benim gibi, tüm görevleri yerine getirmeden rahata eremeyen, majör obsesif kompulsif bir kişilikte olsanız bile, eninde sonunda görevleri takip etmeyi bırakıp etrafı dolanmaya başlıyordunuz. Bunun en büyük nedeni de, farklı silahlar oluşturmak ve olabilecek en marjinal kıyafet kombinasyonunu denemek için alışveriş merkezi içerisinde koşuşturmanın insana müthiş bir zevk vermesiydi.
Dead Rising serisi, ikinci bölümünde daha fazla silah, daha fazla
düşman, daha fazla kıyafet ve eşya kombinasyonu ile karşımıza çıktı. Ama
ne çıkış! Ekrandaki zombi miktarı ilk oyuna nazaran katbekat
artırıldığı gibi, silah ve kıyafet çeşitliliği de çılgınlık düzeyine
ulaştı. Benim diyen oyuncu bile, tüm silah kombinasyonlarını uygulamak
için hayatını bu işe odaklamak zorunda kalabilirdi. Sadece eşya
çeşitliliği ile de değil, çevrede gelişen olaylar ve görev yapısı da bir
o kadar değişmişti. En güzeli ise, önceki oyundan farklı olarak,
artık bu maceraya PlayStation 3 ve PC oyuncuları da dahil
olabiliyordu.
Tıpkı ilk iki bölümde olduğu gibi, yine Microsoft’un exclusive yapımı olarak, Xbox One üzerinde karşıladı bizi Dead Rising 3. Konsol sahiplerinin geçen sene adım attığı bu çılgınlığa, PC kullanıcılarının da dahil olma zamanı geldi. Yaklaşık bir senelik bekleyişin ardından, çevrede bulduğu her cismi cinayet aletine dönüştürmeye ant içmiş PC sahipleri, zombilerin hatırını sormaya geliyor. Üstelik Xbox One’ın sunamadığı, Full HD kalitesiyle!
“Sana bir şey yapmayacağım tatlım. Sadece beynini dağıtacağım!”
Üçüncü hikayemiz, ilk zombi vakası üzerinden on yıl geçtikten sonra başlıyor. İlk hikayede gözü pek bir muhabiri, ikinci oyunda ise karizmatik bir motorcuyu yönetirken, bu sefer kendi gölgesinden bile korkan Nick Ramos isimli araba tamircisini kontrol ediyoruz. Her ne kadar cesaret yoksunu olsa da, tamirci olmasından dolayı her türlü mekanik aksama eli son derece yatkın kahramanımızın. Dolayısıyla birbirinden ilginç silah kombinasyonlarını hayata geçirmesi, onun için hiç sorun değil.
Adamımız Nick, otomobil tamirinden anladığı gibi yeni araçlar oluşturma konusunda da deyim yerinde ise bir numara! İki farklı motorlu taşıtı bir araya getirerek, zırhlı araçlar, ‘Zombiçerdöver’, ‘Motosilindir’ gibi enteresan ve bir o kadar da ölümcül araçları ortaya çıkarabiliyor.
Gerek silah, gerekse araç oluştururken Nick’in gerek duyduğu en önemli şey, ilgili objeye ait plan oluyor. Hikaye boyunca dolaştığımız her mekanda mutlaka kenara köşeye terk edilmiş planlar bulunuyor. Bu planları ele geçirdikten sonra, gerekli malzemeyi bir araya getirerek, zombi katliamına renk katacak pek çok silahımız ve motorlu taşıtımız oluyor. Özellikle oyunun başında hem planlar, hem de plan için gerekli olan materyaller yan yana duruyor olsa da, maceranın ilerleyen bölümlerinde yeni planları bulmak hayli zorlaşıyor.
Neden geldim Los Perdios’a?
Macera boyunca, tıpkı bizim
gibi hayatta kalmayı başaran yol arkadaşlarımızla birlikte, içine
düştüğümüz çıkmazdan kurtulmaya çalışıyoruz. Önceki oyunlarda alışveriş
merkezi ve genellikle kapalı mekanlar tercih edilirken bu sefer koskoca
bir şehir ayaklarımızın altında uzanıyor. Haliyle, gezilecek pek çok
yer, yapılacak pek çok görev ve kurtarılmayı bekleyen sayısız masum
insan var.
Ağzına kadar zombilerle dolu Los Perdios şehrinde
hayatta kalmak gerçekten zor. Görev amacı ile ulaştığınız mekandaki tüm
düşmanları temizleseniz bile, dört bir yandan tıngır mıngır ilerleyen
zombiler, eninde sonunda çevreyi yeniden doldurmayı başarıyorlar. Hal
böyle olunca, yirmi adımlık mesafe ilerlemek için onlarca düşmanı
haklamak zorunda kalıyoruz. Böylece oyundaki aksiyon dozu bir an olsun
aşağı düşmüyor.
Derdimiz sadece zombiler olsa iyi. Şehirde yaşanan kargaşadan kendine pay çıkarmaya çalışan çılgın çete elemanları, fantastik araç gereçleri ile küçük derebeylikler kurmayı başarmış. Yolumuz bu çeteler ile kesiştiğinde kanlı düellolara dahil oluyoruz. Çete üyelerinin sadistlikleri ise had safhada. Ortalığı kana bulamaya bayılan, sırf gösteriş olsun diye kendi elemanlarını bile parçalarına ayırmayı marifet sayan çete liderleri, The Walking Dead’deki ‘Governor’ı bile mumla aratıyorlar.
Ağır, mağır, hantaldır ama insanın iyisini zombiler yerler
Serinin alıştığımız genel oyun yapısı, açık alana çıkıldığından dolayı tamamen değişmiş. Oynayanlar bilir, Dead Rising’de dört bir yanımız zombilerle çevrilmiş olsa da, bir insanın başına gelebilecek her türlü felaket senaryosu teker teker hayata geçse de, her seferinde esprili bir yan yakalamak mümkündü. Yapımcılar bu sefer daha karanlık bir atmosfer oluşturup, gerilim dozajını biraz artırmaya çalışmışlar, burası bir gerçek. Ancak bu gerilimin çok uzun sürdüğü söylenemez. Macerada biraz ilerledikten, güçlü silah kombinasyonlarına ve absürt kıyafet seçimlerine eriştikten sonra, tüm bu gerilim, yerini yavaş yavaş esprili oyun yapısına teslim ediyor. Yeterince iyi silahlar edindikten sonra çevredeki zombilerin büyük kısmını çerez niyetine ayıklayıp, görev bölgesine en hızlı biçimde ulaşmaya başlıyoruz.
Dead Rising serisinin bir türlü ısınamadığım, görevleri belirli bir süre
içerisinde yapma zorunluluğu ne yazık ki yine karşımıza çıkıyor. Ben
istiyorum ki, etrafı dilediğim gibi gezebileyim, her eşyayı
inceleyebileyim ve çevredeki zombileri farklı metodlarla zombi cennetine
yollayım. Ama yapımcılar iki oyundur bunu çok kısa bir sürede, bitmek
bilmeyen bir telaşla yapmamızı uygun görüyorlar. Tabiri caizse, açık
dünya oyunlarındaki “kafana göre takıl” sistemi Dead Rising serisinde
işlemiyor. Maceranın her bölümünde mutlaka acilen gitmemiz gereken bir
ya da birden fazla yer bulunuyor. Zamanında yetişemezsek, bahsi geçen
kişinin çoktan nalları diktiği ve zombi ordusunun yeni neferi olduğunu
üzülerek öğreniyoruz. İşte bu telaş, açık dünya oyunlarındaki görev
haricinde de etrafta bir şeyler yapma dürtüsünü törpülüyor. Neyse ki
yapımcılar bu sefer toplam süreyi uzatmış da, biraz daha fazla zaman
öldürebiliyoruz.
Dead Rising 3’ün standart hikaye modunun
haricinde, iki kişinin bir araya gelerek ilerlediği co-op seçeneği de
karşımıza çıkıyor. Üstelik co-op modunda elde ettiğimiz tüm deneyim
puanları, tek kişilik senaryoya da aktarılabiliyor. Bu sayede
istediğiniz zaman çoklu oyuncu moduna geçebiliyor, tek başınıza devam
etmek istediğinizde de hiçbir kayıp yaşamıyorsunuz. Farklı oyun
sonlarını görebilmek için tekrar görevlere dönemizi sağlayan Over Time
Mode; sadece tuvaletlerde oyunu kaydedebildiğimiz, zamanın daha hızlı
aktığı ve düşmanların daha çetin ceviz olduğu Nightmare Mode da
seçeneklerimiz arasında.
Az pişmiş zombi eti, yanında da çilekli milkshake lütfen
Read
Dead Redemption’da gördüğümüz, bir yerden bir yere giderken spontane
gelişen görevler, Dead Rising 3’te de sürekli karşımıza çıkıyor. Şehrin
dört bir yanı kurtarılmayı bekleyen ve kısa süre içerisinde yardım
gelmezse zombi ordusuna katılmaya meyilli insanlarla dolu. Genellikle
kurtarmaya vakit bulamadığımız ya da önemsemediğimiz bu yan görevleri
yapmamız halinde kısa yoldan yüksek deneyim puanı toplamamız mümkün
oluyor.
Deneyim puanı demişken kısaca bahsedelim. Tahmin edeceğiniz üzere Dead Rising 3’te öldürdüğümüz zombilerden, alt ettiğimiz boss’lardan, kurtardığımız insanlardan ve bir araya getirdiğimiz objelerden deneyim puanı kazanıyor, yeterince puanı elde ettikten sonra da seviye atlıyoruz. Seviye atladıkça da elde ettiğimiz beceri puanlarını karakterimizi geliştirmek için kullanıyoruz. Zaman geçtikte daha güçlü, daha dayanıklı, daha çevik ve daha iyi nişancı bir karaktere sahip olmak elimizde. Bunun için asıl görevlerin biraz dışına çıkmak, boş boş zombi pataklamak yerine, yan görevlere de dikkat etmek yeterli.
Dead Rising 3, serinin önceki bölümlerinde olduğu gibi yine hayal gücünü iyi kullanan ve haritanın en ücra köşelerini didiklemeyi seven oyuncuları mutlu edecek sayısız öğe sunuyor. Oyunun gerçek zevki, düşmanları sadece kaba kuvvet ile ortadan kaldırmakla değil, sıra dışı fikirleri hayata geçirmekle çıkıyor. Elimde, zombilere hava üfleyen bir kompresör; altımda, motor çetesinden güç bela almayı başardığım chopper; üzerimde, kuru temizleme dükkanından arakladığım smokin ile zombi avına çıkarak, sıra dışılık tarifini yeniden yaptığımı söyleyebilirim.
Her şeyin bir bedeli var, güzelliğinin de…
Sadece oynanış
olarak değil, teknik açıdan da pek çok yenilik getirilmiş. Bir kere,
haritamız önceki bölümlere nazaran çok daha büyük ve bir yerden diğerine
ulaşırken neredeyse hiç yükleme ekranı ile karşılaşmıyoruz. Önümüze
çıkan zombiler, rastgele modelleniyor ve bu sayede hiçbir düşman
diğerine benzemiyor. Yeterince kesici bir silah kullanırsak, önceki
oyunlarda göremediğimiz kadar gerçekçi biçimde düşmanlarımızı
parçalarına ayırabiliyoruz.
En büyük yenilik ise kayıt sisteminde
yapılmış. Hatırlarsanız, önceki bölümlerde oyunu kayıt etmek için
tuvaletlere koşturmak zorunda kalıyorduk. Bu sefer ise istediğimiz anda
oyunu kaydedebiliyoruz. Kaydın ardından maceramız boyunca edindiğimiz
tüm silah ve kıyafetler, güvenli alanlardaki dolaplarımızda bizi
bekliyor. Bu sayede, eskiden boş yere silah aramak için kaybettiğimiz
vakitten de tasarruf etmiş oluyoruz.
Şimdi eğri oturup doğru konuşma vakti geldi. Dead Rising 3, tıpkı önceki oyunlarda olduğu gibi yine kaliteli grafikler ve ekran dolusu zombilerle karşımıza çıkıyor. Elbette bunun bir bedeli var. Aynı anda çok fazla sayıda düşman ile karşı karşıya geldiğimiz için kalburüstü ekran kartlarından birine sahip değilseniz monitör başında sürünmeniz olası. İşlemcinizin en az Intel Core i3 / AMD Phenom II X4 olması, 6 GB RAM’e sahip olmanız ve NVIDIA GeForce GTX 570 ya da AMD Radeon 7870 üstü ekran kartınızın bulunması gerekiyor. Elbette bu saydıklarım oyunu çalıştırabilmek için. Akıcı biçimde oynamak için kesinlikle her bir konfigürasyonu birkaç gömlek yükseltmek gerekiyor.
Macera boyunca o kadar çok düşman ile karşılaşıyoruz ki, performans açısından sürekli gelgitler oluşmasına sebep veriyor. Normalde ekran yenileme hızımız 30’larda seyrederken, binanın köşesinden dönüp yüzlerce zombinin olduğu bir sokağı görmemiz halinde aniden tek haneli sayılara düşebiliyor. Yeni nesil konsol Xbox One’da bile 720p-30fps olarak çalışan ve bu nedenle de büyük tepki alan Dead Rising 3’ün dengesiz ekran yenileme seviyesine uyum sağlamak için, Intel Core i5 / AMD FX, 8 GB RAM ve NVIDIA GeForce GTX 670 ya da AMD Radeon 7970 civarı biri sisteme sahip olmalısınız. Aksi halde, akıcı biçimde oyunu oynayabilmek adına detay seviyesini epeyce düşürmeniz gerekecektir.
Dead
Rising 3, safkan bir aksiyon oyunu. Sayısız kıyafet, silah ve araç
çeşitliliğine sahip. Macera boyunca pek çok farklı yan görev ve
çözülmeyi bekleyen gizem var. Kısacası, açık dünya temalı aksiyon
oyunları sevenler için sayısız içerik barındırıyor.
Bu kadar iyi
yanı olmasına karşın ne yazık ki bir o kadar da hatalarla dolu Dead
Rising 3. Çevredeki objelere takılıp yerinde sayan boss’lar, yapay
zekanın çoğu zaman çuvallaması ve bir türlü tam olarak uyum sağlanamayan
kontroller, oyundaki ilk heyecanı üzerinizden attıktan sonra zamanla
sıkıntı vermeye başlıyor. Etraftaki her cismin kullanılabiliyor oluşu
çok güzel bir özellik olsa da, kimi zaman insanı zora sokan durumlar da
oluşturabiliyor. Gözünüze kestirdiğiniz bir baltayı almak için
zombilerin arasında daldığınızda, hemen yanında duran bayan çantasını
alma ihtimaliniz de olduğunu unutmamalısınız.
serinin önceki bölümlerini zevkle oynamış, teknik kusurlarını
görmezden gelmeye razı ve yüksek sistem ihtiyacını da karşılayabilecek
durumdaysanız, Dead Rising 3 kesinlikle denenmesi gereken bir yapım
olarak karşınızda duruyor. İlk iki oyunu beğeneler için her şeyi
sunuyor diyebilirim. Ancak oyun hatalarına karşı tahammülsüz biriyseniz
veya sisteminiz stabil biçimde oyunu çalıştıramayacaksa, sonuna kadar
dayanabileceğinizi zannetmiyorum.