Efsaneler: PONG
Oyun maceralarımıza neredeyse çoğumuz NES, SNES hatta Sega Genesis ile başlarken, kimimiz de PlayStation, Dreamcast veya PC üzerinden bu dünya ile tanıştı. Çocukluğumuzu süsleyen bu dünya ile tanıştığımız zamanlarda, Mortal Kombat gibi oyunların kanlı ve vahşet dolu atmosferinden etkilenirken, ilk Grand Theft Auto oyunları gibi oyunlar ile de özgürlüğe ulaşmıştık. Oyun kültürü artık genel kültürün bir kısmı oluşmuşken ve ülkelerin gelir kaynaklarının büyük bir kısmını oluştururken, bu güne gelmemizde desteği olan oyunları ve konsolları unutmak hiç de adil olmaz. Sizleri PlayStation’dan da geriye, hatta Nintendo’nun başarılı konsolları olan NES ve SNES’ten de geriye, ilk ‘arcade video oyunlarından’ birine götürüyorum. Sıkı tutunun.
Açıkçası bu oyun fazlasıyla basit görünüyordu. İki boyut üzerinde, tenise benzeyen bir oynanış sunmakla birlikte oyunculara basit, ancak eğlenceli vakitler geçirmesinde yardımcı oluyordu. Oyun her ne kadar basit olsa da, etkisi ve başardıkları oyun çağının başlamasına etken olan olaylardan biriydi. Atari’nin o zamanki kurucuları olan Nolan Bushnell ve Ted Dabney tarafından geliştirilen Computer Space’ten daha sonra çıkmasına rağmen ulaştığı kitle tarafından kısa sürede sevildi ve ilk ‘ünlü’ oyun olmayı başardı. Bahsettiğim oyun ne mi? Belki de çoğumuzun bir NES oyunu olan Power Rangers 2’deki ‘boss fight’ından tanıdığı o oyundan bahsediyorum. Elbette, Pong’dan bahsediyorum!
Pong’tan uzun uzun bahsetmeden önce, sizleri 1972’ye, oyun endüstrisinin ilk kahramanlarını sizlere sunmak istiyorum. 1948 doğumlu olan Allan Alcorn çığır açan bir bilgisayar bilim adamı ve mühendisi olmakla birlikte Elektrik Mühendisliği’nden 1971’de mezun olan birisiydi. İlk zamanlarında çığır açan Ampex isimli Amerikan Video Şirketi’nde çalışan Allan, burada Ted Dabney ile tanıştı ve kısa sürede kendini Atari’de buldu.
Ted Dagbey ve Nolan Bushnell ile tanışan ve onlardan etkilenen Allan Alcorn, kendini Pong’u yaratırken ve oyun endüstrisine adını altın harflerle yazarken buldu. Aynı zamanda Atari 2600 üzerinde de çalışan Allan, o zaman Atari’de çalışan Steve Wozniak ve Steve Jobs’la da tanışarak Apple 1’in protototipini de hazırlamıştır. Bildiğiniz üzere Steve Wozniak ve Steve Jobs birlikte Apple Bilgisayar şirketini kurmuştur. Sadece Allan’ın değil, aynı zamanda da Atari’nin oyun endüstrisine yaptığı katkıları düşündükçe tüylerim ürperiyor.
Peki Pong neydi? Neden bu kadar büyük bir etkiyi yaratmıştı?
Pong geliştirilen ‘ilk spor arcade video oyunu’ olmakla birlikte çoğu spor oyununun oluşmasında da büyük rol oynamıştır. İki boyutlu grafikleri oyunculara sunan bir tenis oyunu olan Pong, ilk popüler kitleye ulaşan ve hitap eden oyun olarak bilinir. Amacımız, rakibimizi tenis maçında yenmek ve olabildiğince yüksek puan elde ederek rekor kırmaktı. Gayet hoş ve basit bir konsept değil mi? Açıkçası Pong, Allan Alcorn için bir eğitim göreviydi. Bu sayede Allan video oyunu geliştirmesi hakkında kendini geliştirebilir ve başarılı oyunlar yaratabilirdi.
Pong’u Magnavox Odyssey’in elektronik ping-pong oyunundan esinlenerek fikri Allan’a süren Nolan Bushnell’in amacı ise dikkati Atari’nin üstüne çekmekti. Alcorn’un Atari öncesi oyun programlama hakkında bilgisi yoktu. Bunun üzerine Allan Alcorn’a sunulan eğitim ve alıştırma projesi, Alcorn’un yeteneği ve vizyonu ile kısa sürede başarıya ulaştı. Atari için bir yarış oyunu geliştirmesi beklenirken, Alcorn’un Pong çalışmasından fazlasıyla etkilenen Bushnell, yanına Ted Dabney’i de alarak, oyunun piyasaya sürülmesinde karar kıldı. Bushnell’in amacı, daha fazla oyun üretmek ve lisans fikirlerini de diğer şirketlere satmaktı.
Siyah bir düzlem üzerinde, iki boyutlu bir haritada yönettiğimiz beyaz panelimiz ile bize doğru gelen topu rakibimize doğru yansıtarak kalemizi koruduğumuz Pong, bizlere hem bilgisayara karşı hem de oyunculara karşı oynama imkanını sunuyordu. Belki de ‘PvP’nin ilk adımları da bu şekilde atılmış oldu. Yıllar sonra bu aynı sistemi arcade makinelerinde, Final Fight oynarken, Street Fighter oynarken görecektik ve ailemizden aldığımız bozuklukları makinelere atacaktık.
1972’nin Ağustos ayında, Bushnell ve Alcorn Pong’un ilk prototipini ‘Andy Capp’in Tavernası’na yerleştirdi ve kurdu. Pong’u bir bara yerleştirmelerinin sebebi ise, hem barın sahibi Bill Gattis ile arkadaş olmaları hem de iş sonrası gelen yorgun insanların rahatlamak için video oyunlarını seçme eğilimlerini test etmek ve tepkilerini almaktı. Böylelikle Pong kendini Bill’in barında buldu, yanında müzik kutusu, pinball makinesi ve Computer Space varken.
Piyasaya sürülüşünden kısa süre sonra büyük başarılara imza atan Pong’tan esinlenerek, oynanışını baz alan bir çok benzer oyun üretildi. İlk başarılı arcade video oyun makinesi olan Pong, hem video oyun endüstrisinin ilk adımlarını atarken hem de insanların bu sektörü yavaş yavaş fark etmesini de sağlıyordu. Böylelikle hem ‘ilk ev konsolu’ olan Magnavox Odyssey ile birlikte Atari’nin yarattığı Pong, oyun endüstrisinin ilk büyük adımlarını atmış oldu. Ancak, Magnavox Odyssey’in kurucuları, Pong’un kendilerinden esinlenildiğini söyleyerek Atari’ye dava açtılar ve böylece rekabeti de doğurmuş oldular.
Bir düşünün. 1972’te Amerikalılar daha yeni yeni renkli televizyona alışır ve gündelik hayatlarında kullanmaya başlarken, Allan Alcorn denen bir adam evinde oynayabileceğiniz bir ‘video oyununu’ sizlere sunuyor. Böylelikle Pong, bilgisayarların sadece bilim adamları tarafından değil de, insanların evlerinde kullanabileceği bir araç olabileceğini kanıtladı. Pong ile birlikte, oyun endüstrisinin geleceği, bilgisayarların ‘geleceğin televizyonları’ olacağı da kesinleşmiş oldu.
Bir gün, oyunun yaratıcısı Allan Alcorn Billy’nin barına çağrılır ve Pong’un prototipinin çalışmadığını, tamir edilmesi gerektiği söylenir. Allan Alcorn makineye yaklaşır ve kapağını açar. Açtığında içerisinin bozuk paralarla dolu olduğunu ve bu yüzden çalışmadığını anlar. Sadece 1 haftada, yaklaşık olarak 400 kez Pong oynanmıştı.
Çoklu üretilen ve başarıya ilk ulaşan oyun olmakla birlikte, Pong kısa sürede tüm dünyaya yayıldı. Durumdan fazlasıyla memnun olan Atari, ekibini motive ederek yeni ve yenilikçi oyunların yaratılması konusunda desteği sağladı.1974 yılında, Atari’nin mühendislerinden biri olan Harold Lee, Pong’un ev versiyonunun geliştirilmesi fikrini ortaya sundu. ‘Darlene’ ismi ile geliştirilmeye başlanılan bu yeni Pong versiyonu ile makinemizi televizyonumuza bağlayarak oynayabilecektik. Hem zamanı iyi değerlendirmek hem de fazla giderleri engellemek amacıyla Howard ve Allan vardiyalı şekilde Darlene’nin üzerinde çalışmaya başladılar. Böylelikle Howard dizaynı ve genel görünüşü üzerinde gündüzlerin çalışırken, Allan Alcorn da geceleri oyunun ve programlamanın hatalarını düzeltiyordu. Böylelikle Pong’un oynanışını geliştiren Atari çalışanları, 1975’in Noel’inde Pong’un ev konsolu halini piyasaya sürdü.
Öncelerinde tahta bir plaka üzerinde olan bu ev konsolu yüzlerce kablo ile çalışırken, Alcorn ve Lee’nin çalışması üzerine tek bir ‘çip’e geçilerek ‘Ev Pong’un performansı arttırıldı. 1974’ün sonlarına doğru üretimi biten bu çip, o zamanların tüketici ürünleri arasında en yüksek performansa sahip çipiydi.
Ardından müthiş bir miras bırakan Pong’un başarısı Bill’in barında başlarken, evlerimizde son bulmuştu. O zamanki ‘bozuklular ile çalışan’ makinelerden dört kat daha fazla gelir getiren Pong, yaklaşık olarak günde 35 ile 40 dolar arasında günlük bir gelir kaynağıydı. Üretim maliyetinin üç katında bir fiyatla satılmaya başlanılan Pong kısa zamanda Atari’yi geliştirerek etkili bir şirket olmasını sağladı ve böylelikle 1974’ün sonunda Pong, yaklaşık olarak 8.000 adetten fazla satıldı.
Tek ekranda iki oyuncunun karşılıklı oynaması fikrini yaratan Pong’un etkileri Fifa’dan tutun Street Fighter’a kadar hissediliyordu. Metal Gear Solid’in yayımcısı Konami, Pong’un başarısını görerek müzik kutularına verdiği desteği keserek, arcade makine üretimine ve oyunlarına yöneldi. Öte yandan, Tekken’in yaratıcıları olan Namco ise Atari’nin arcade oyun bölümünden oluşturuldu. Görüldüğü üzere Tekken’den tutun spor oyunlarına kadar, 1986’da çıkan Arkanoid’ten tutun, Nintendo Wii’nin spor oyunlarına kadar Pong’un etkileri görülebiliyor.
Yıllar geçti ve Pong’un devam oyunları da beraberinde geldi. Pong Doubles, Super Pong, Ultra Pong, Quadrapong ve Pin-Pong benzer grafiklere sahip olsa da yepyeni oynanış elementlerini de beraberinde getiriyordu. Pong Doubles, 4 kişinin çiftler halinde oynayabileceği bir oynanış sunuyordu. Öte yandan Quadrapong ise oyuncuların 4 taraflı bir bölgede oynamasını sağlıyordu. Aynı zaman Bushnell, çocukları eğlendirmek amaçlı Pong’u doktorların ofislerine yerleştirmesi üzerinde çalıştı. Böylelikle Pong, Atari’nin çalışmalarından günlük hayatımıza katılmaya, bizlere eşlik etmeye başladı.
Allan Alcorn’a eğitim görevi olarak sunulan, Alcorn’un yeteneği ve Bushnell’in vizyonu ile kısa sürede oyun endüstrisinin temellerini atmayı başardı. Böylelikle hem oyun konsolları hem de video oyunları yavaş yavaş insanlar tarafından kabul edilerek hayatımızda yer edinmeye başladı. Oyun endüstrisinin körüklenmeyi bekleyen ateşini uyandırarak tüm dünyayı etkileyen ve bir çok oyun şirketinin kurulmasında büyük rol oynayan Pong’u unutmamalı, hatta evimizin baş köşesine yerleştirmemiz gerek.