OYUNCULARIN KABUSU: Ertelenen Oyunlar!
Hani beklersin beklersin, ama beklediğin bir türlü gelmez. Ne yazlar ne kışlar gelir geçer, ama beklenen yoktur ortada. Artık beklemek, kronik bir acıya dönüşmüştür. O andan sonra, gelse de artık pek bir kıymeti olmayacaktır. O anda neşteri vurursunuz ya da beklediğiniz size neşteri vurur. Umutlar başka baharlarda yeşermeye yüz tutacaktır. Çok büyük özlemle beklediğimiz oyunlar oldu. O kadar çok bekledik ki, artık ümidimiz suya düştü. İsyan etmeye başladık ve sonunda final şarkımız “Gelmezsen Gelme” oldu. Uzun zamandır beklenen ve çıkan oyunların yanında, hala beklemeye devam ettiğimiz oyunlar var.
Madalyonun bir de öbür yüzü vardı tabii; bir oyunu hazırlama süreci, önemli bir maliyet ve yetenekli teknik ekip oluşturmadan geçiyor. İşin reklam ve pazarlama kısmı, motion capture-tarama teknikleri, yeni bir oyun motoru hazırlanacaksa ciddi bir yazılım masrafı, teknik emek, senaryo ve oyun müzikleri konularında özverili bir iş çıkarmak zorundasınız. Hali hazırda, çeşitli beta aşamalarından geçerek oyun severlerle buluşan yapımlar bile, teknik hatalarla dolu olabiliyor. Birçoğumuz, özellikle bug’lara karşı inanılmaz öfke duyar. Kaplamalarda meydana gelen bozulmalar, patlama ve aydınlatma efektlerindeki yetersizlikler insanı oyundan soğutmaya yeterde artar bile. Şimdi şöyle düşünün; sevdiğiniz oyunun aceleye getirilip, belirlenen zamanda mı çıkmasını istersiniz, yoksa ertelenip, sorunlar tamamen çözülmüş bir şekilde mi piyasaya çıkmasını istersiniz?
DUKE NUKEM FOREVER
Uzun süre ertelenen oyun denince akla ilk gelen şüphesiz Duke Nukem Forever gelir. Kendileri bizi tam 14 yıl bekletti. Ama ne bekleyiş, 1997 yılında Duke Nukem 3D’nin popülaritesi üzerine Duke Nukem Forever duyurulmuştu. Kızlara düşkün, sarı saçlı ve siyah gözlüklü kahraman, bir yandan da uzaylılarla kıyasıya bir mücadele içindeydi. Kendine has silah ve ekipmanları en büyük avantajıydı. Devam oyunu için iddialı açıklamalar geldi ve oldukça heyecan verici görseller paylaştılar. 14 yıl içinde ilk olarak, Quake 2 garfik motoruyla hazırlandığı açıklanıyor, ardından Unreal Engine 1 motoru ardından Unreal Engine 2’e geçiş yapılıyor. Sonra ne mi oluyor? Oyunu yapan firma 3D Realms projeyi bırakıyor. Şaka gibi değil mi?
Açıkçası o zamanlar bu habere inanamamıştım. Gearbox Software, bu mirasın üzerine konmakta gecikmiyor ve projeyi sahipleniyor. Bu zaman zarfında, oyuncuları bezdirme noktasına getiren ertelemeler için, belki de bu değişim en somut adım olarak kayda geçiyor. Nihayet 2011 yılında çıkacağı duyuruluyor. 10 seneyi devirmiş bir Duke Nukem Forever için çoğu kimse bu tarihi de gerçekçi bulmuyor. Ama oyun gerçekten de 2011 yılında çıkıyor. Hatta oyunun başlangıç sahnesinde Duke, mizansen bir yaklaşım gösterip, kızların “oyunu nasıl buldun” sorusuna “ Lanet olası 12 yıldır bekliyorum, iyi olmalı” diyerek, geçen zamanla dalga geçiyordu. Oyunun senaryosu, ilk oyundan 12 yıl sonrasını konu almıştı.
Peki, geçen bu 14 yıl beklentilerimizi karşılayabildi mi? Şunda şüphe yok, Duke Nukem fanatikleri oyunu sevdi. Bunun yanında önemli bir kitle ne yazık ki oyunu sevemedi, hatta eleştiri yağmuruna tuttular.
DIABLO 3
Seri 2. oyunun başarısı üzerine devam kararı aldı. Diablo resmen oyun kitlesi tarafından fenomen olmuştu. Blizzard bu ilgiye karşılıksız kalmadı tabii, ancak ilerleyen zamanlarda yapım ekibinde çalışan önemli isimler istifa etti. Bu istifalar beklenen bir oyunun yapım aşamasındaki en büyük engeldir. Çünkü işin önemli bir kısmını götürecek olan insanlar, yapım ekibindeki kişilerdir. Diablo severler, dile kolay 12 yıl beklemişlerdi. O zaman doğan çocuklar, son Diablo çıktığı zaman 12 yaşına geldiler. Ciddi bir zaman dilimi değil mi?
Diablo 3 çıktı ve heyecanla konsolunuza veya bilgisayarınıza taktınız, şimdi 12 yıl beklediğinize değecek mi, ona karar vereceksiniz. Oyunun fanları bu konuda, forumlarda ve incelemelerde görüşlerini bildirdiler. Kimisi Diablo 3’ü sevmişti, kimisi de Diablo 2’nin derinliğine inemediğini söylüyorlardı. Yani Diablo 3, harita sistemi, RPG unsurları ve atmosferi ile önceki oyunun ilerisinde olamamıştı. Oyunu incelemelerinde ise 100 üzerinden, 80-95 arasında gidip geliyordu. Bazı siteler 80 puanın da altına inmişlerdi.
PREY
1990’lı yılların ortalarıydı, 3D Realms, Prey isimli oyunu duyurmuştu. Firma aynı zamanda Duke Nukem ve 3D Wolfenstein’in yapımcısıdır. Prey isimli oyun duyurulduktan sonra bazı ilginç gelişmeler yaşandı. Önce John Romero’dan başlayalım. Romero Prey yapım ekibinin başındaydı. Bu kişi aynı zamanda Quake, Doom, 3 D Wolfestein’da görev almıştı. İlerleyen zamanda kendi firmasını kurduğunu açıkladı. Bunu yaparken de Prey’da görevli yapımcı Tom Hall’u da yanında götürmüştü.
Bu yaşananlar üzerine proje rafa kaldırıldı. 2005 yılında proje yeniden gündeme geldi, daha doğrusu var olan projeye devam kararı verilmişti. Bu zaman zarfında 3D Realms ekibini yenilemişti. Nihayet 2006 yılında piyasaya çıktı.
SHENMUE
Aslında Shenmue’nun doğuşu daha ilk andan itibaren sancılı başlamıştı. SEGA Saturn döneminde açıklanmıştı ki, bu Saturn konsolu için önemli bir oyundu. Ancak SEGA Shenmue’yu Dreamcast adlı konsoluna çıkardı. Oyun eleştirmenler tarafından sevilmişti. Bunun nedeni kendine has RPG ve Adventure unsurlarıydı. Ancak Dreamcast’ın üzerindeki kara bulutlar, Shenmue’yu da derinden yaraladı ve beklenen başarı gelmedi. Oyun hak ettiği ilgiyi görmemişti. Yapım ve piyasaya çıkış tarihi 1994-2000 yılıydı. Yani 6 yıllık bir zaman dilimi söz konusuydu.
Kalbinin bir köşesinde Shenmue 3 özlemi çeken oyuncular, E3 fuarından gelen haberle heyecanlanmış durumdalar. Çünkü Kicksterter projeye hayat vermek için düğmeye bastı. Yapımcılar, sosyal medya üzerinden kaynak arayışı başlatmış ve 9 saatte toplanan miktar 2 milyonu aşmıştı. Shenmue PS4 ve PC için duyurulmuş durumda. Açık uçlu bir RYO olan Shenmue için bir de tanıtım videosu yayınlandı.
L.A NOIRE
L.A Norie, 1947 yıllarında Los Angeles’ta geçen polisiye bir yapım. Burada bir parantez açalım isterseniz; konu polisiye olunca ilk akla gelen film ve romanlar olur. Bende kendi kendime sorardım hep; “Agatha Christie’nin romanından esinlemiş bir polisiye macera, oyun olarak karşımıza çıkamaz mıydı? Hercuke Poriot sık sık beynindeki gri hücreleri çalıştırıp dursa, katilin kim olduğunu oyunun sonunda izleyip “vay bee” diyebilsek. Ya da Sherlock Holmes olup cinayetleri kendimiz çözebilsek.” Bu bağlamda Sherlock Holmes oyunlarını görebildik. Ama benim bahsettiğim L.A Noire bambaşka bir yapımdı. Sherlock oyununa göre daha bir dedektif rolüne bürünmüştük. Üstelik gerçekçi yüz animasyonları için, ciddi bir tutar harcama yapılmıştı. Motion Capture denen hareket yakalama tekniğinin bir benzeri, yüz mimiklerini yakalamak için kullanılmıştır.
Bu önemli yapım 2004 yılında duyurulmasına rağmen, 2011 yılında piyasaya çıktı. Bunca emeğin harcandığı koskoca 7 yıl.
HALF LIFE 3
Konu Half Life olunca, söze nereden başlayacağımı gerçekten bilemiyorum. İlk çıkan oyun mükemmel olunca, devam oyunu gelmesi de kaçınılmaz oldu. Black Mesa’da kontrolden çıkan olaylar, bilim adamlarının çaresizliği, levye ile özdeşleşen Gordon Freeman’ın bir kahramana dönüşmesi ve anlatılamayacak kadar insanı saran atmosferi için ne söylenebilir ki? Evet, Freeman oyun boyunca konuşmuyordu, ama elleri mükemmel iş görüyordu. Onlarca istilacı yaratıkla baş etmesini biliyordu. G-Man ihtiyaç duyduğunda kendisiyle bağlantıya geçip, verilen görevleri yerine getiriyordu. Half Life, zamanın en popüler oyunu olmayı başarmıştı ve sayısız ödül aldı. 8 milyon kopyadan fazla satış rakamına ulaşılmıştı ve defalarca kez çeşitli otoritelerden yılın oyunu ödülünü aldı.
İlk Half Life oyunu, açıklandıktan sonra vaat edilen tarihte çıkmadı. Aşağı yukarı 1 sene gecikmişti. Daha ilk oyunda yaşanan bu durum, aslında geçerli mazeretler içeriyordu. Yapımcılar ilk başladıkları işi beğenmemiş olacaklar ki, silah ve karakter tasarımlarını sil baştan yeniden hazırladılar. Grafik motoru olarak Quake’nin daha geliştirilmiş bir versiyonu olan Gold Source tercih edildi.
Half Life 2 için geri sayım başladığı zaman, yine erteleme furyasına takılıp kalıyordu. Kaynak kodları çalınmış ve internette yayınlanmıştı. Valve, 5 yıldır uğraştığı kaynak kodlarını çalanları, kınadığını açıkladı. Sürekli ertelenen Half Life 2 nihayet 22 Haziran 2004 yılında piyasaya çıkıyordu. Source grafik motorunun gelişmiş bir versiyonu ile hazırlandı. Havok Fizik motoru sayesinde gerçek zamanlı olarak nesneleri hareket ettirebiliyorduk. Bazı bulmacalar, fizik kurallarına göre dizayn edilmişti. Oyuncular gerçek zamanlı fizik etkileşimini Half Life 2’de doyasıya yaşadılar. Üstelik Gordon Freeman’ın Gravity Gun isimli o meşhur fizik silahı vardı. Belli ağırlığı olan nesneleri mıknatıs gibi çekip düşmanlara gönderebiliyorduk. HeadGraps’ların başlarını, testere ağızlı yuvarlak metallerle koparmak, harika bir duyguydu. City 17 adlı şehirde tren istasyonunda bulmuştuk kendimizi. G-Man yeni görevler için Freeman’ı alıştırma turlarına hazırlıyordu. Combine askerleri ile yüzleşmeye hazırdı artık. Valve daha sonra Episode 1 ve Episode 2’yi çıkardı. Episode 3 hakkında da epey bir spekülasyonlar döndü.
Half Life 3, oyun dünyasının belki de en çok beklenen oyunu. İlk iki oyun çok büyük başarı gösterince, HL 3 ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç haline geldi. Tabii bunu Gabe Newell’e anlatmak lazım. Geçen zaman içinde, onlarca dedikodu ve sızıntı etrafta dolandı durdu. Ancak firma daha çok Steam Machine Source 2 ve HTC Vive üzerine yoğunlaştı. Belki de bu aşamalar başarıyla geçilince bir anda Half Life 3 ile karşılaşacağız. Ne bileyim sanal gerçeklik içinde bir Half Life dünyası bizleri bekliyor olabilir. 11 yıl gibi bir zaman geçmiş aradan, Duke Nukem Forever’a yaklaşmak üzere. Ancak şu bir gerçek, DK Forever’da yaşanan olumsuz yan etkiler, HL3’de olabilir mi? Şahsen bunun olacağını sanmıyorum. Valve beklentilerin farkında ve bu beklentilerin çok daha üzerinde bir Half Life ortaya çıkacaktır. Steam Machine ve HTC Vive kollarını açıp HL3’ü bekliyor olacak. Half Life’ın şimdiki türleri FPS çıtasını yükseltemediler. Bu devrin ihtiyaçları ancak HL 3 ile son noktaya gelebilir. Her oyuncunun da beklediği bu zaten.
THE LAST GUARDIAN
The Last Guardian, 2007 yılından beri yapım aşaması süren bir oyun. İlk olarak PS3 için piyasaya çıkarılması düşünülmüştü. Ancak aradan geçen zaman içinde, oyun potansiyeli için PS3 yeterli görülmüyordu. Yapımın bu denli beklenmesinde ki en büyük etken, şüphesiz yapımcı firma Team Ico. PS2 için piyasaya çıkardıkları Ico ve Shadow of Collusus, büyük beğeni toplamıştı. Oynanış mekanikleri ve duygusal hikâyesi ile öne çıkan bu iki yapım, beraberinde firmayı yeni oyun konusunda ümitlendirdi. Ancak aradan geçen zaman, oyun severleri ümitsizliğe düşürdü. İptal haberleri, oyun hakkında sızdırılan açıklamalar nihayet, The Last Guardian’ın 2016 yılında çıkacağı bilgisiyle, bekleyenleri yeniden ümitlendirdi. Üstelik E3 ve Tokyo Game Show fuarlarında, yapımın görselleri ve videoları paylaşıldı.
Oyun içi videoda gördüklerimiz, işin ne denli titiz ilerlediğini gösteriyordu. Bu kez yine küçük bir çocuğu yöneteceğiz. Büyük bir kale içinde bulmacaları çözerek hedefimize ulaşmaya çalışacağız. Bu çocuk yalnız değil, Trico isimli mitolojik bir yaratıkla beraber duygusal bir maceranın içinde olacağız. PS4 için geliştirilen oyun, Team Ico’nun daha önceki referans oyunlarını göz önüne aldığımızda, beklenilmesi gereken bir yapım olarak göze çarpıyor. Beklentiler aradan geçen bunca zaman sonra karşılanabilecek mi, hep birlikte göreceğiz.