Overwatch
BlizzCon 2014’te duyurulması ile birlikte, her oyun fuarında karşımıza çıkan Overwatch beni ilk günlerinden beri heyecanlandırıyordu. Blizzardsağolsun, kapalı alfa-beta herhangi bir versiyonunu oynamamış olsam da, geçtiğimiz hafta oyunculara sunulan açık beta ile kendimi Overwatch’ın kollarına bıraktım ve saatlerce çıkamadım. Blizzard’ın önde gelen isimlerinden olan Jeff Kaplan’ın bizzat yönettiği Overwatch, yepyeni bir seri, bir evrenle karşımıza çıkmakla birlikte, karakterleriyle hem ilgimizi hem de dikkatimizi çekiyor. Oyunu her ne kadar sizler için incelemek istesem de, bunu resmi çıkış tarihine saklamamız gerekecek. Bu yazımda akıllarınızdaki soru işaretlerine ışık tutmaya çalışıp, kendi gözlemlerimle sizlere kısa süren Overwatch deneyimimi sunacağım.
Overwatch’tan uzun uzun bahsetmeden önce, oyunun ‘kahraman bazlı FPS’ olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Yani Overwatch tipik bir FPS, ‘koş ve ateş’ oyunu değil, aksine şimdilik 21 adet kahramanı içinde bulundurduğu ve her kahramanın kendine özel silah ve yeteneklere sahip olduğu bir FPS oyunu. Böylelikle Overwatch, tam da bu noktada benzetildiği, hatta esinlendiği iddia edilen Team Fortress 2’den daha detaylı bir oynanışı bizlere sunabiliyor.
Oyunu çok kısa bir süre PC’de oynamakla birlikte, saatlerimi PS4’te harcadığımı belirtmek istiyorum. Her iki platform için de Overwatch gözlemlerimi sizlere anlatmak istememle birlikte, performans açısından da sizlere bir fikir vereceğim.
Öncelikle oyunun PC optimizasyonunun harika olduğunu vurgulamam gerekiyor. ‘Kesin orta hatta düşük grafik ayarlarında açacak..’ diyen ben ve birkaç arkadaşımla orta/yüksek grafik ayarlarına ve 30-45fps arasında bir performansla karşılaşınca kendimizi hemen savaş alanında bulduk. Anlayacağınız, eğer bilgisayarınız donanımlı ise sizleri fazlasıyla akıcı 60fps’e yakın bir Overwatch deneyimi bekliyor.
PS4’te durum ise Blizzard tarafından bir hayli iyi ayarlanmış diyebilirim. PC’deki yüksek düzey grafikleri PS4 oyuncularına sunan Blizzard, 60fps sınırını Overwatch’a yerleştirebilmiş. Oyunun karakter seçme, bol efekt dolu anlarında fps düşüşü ile karşılaşmadığımı söyleyebilirim. Overwatch’ın açık betadayken fps düşüşünü bizlere yansıtmamasını iyi haber olarak yorumlayabiliriz. Anlaşılan oyun hem PC hem de PS4 için performans açısından başarılı bir şekilde geliştirilmiş ve oynanmaya hazır bir şekilde geliyor.
Gelelim Overwatch’ın karakterlerine. Hangisinden bahsedeceğimi bilemesem de, karakterlerin tasarımlarının, seslendirmelerinin ve yeteneklerinin harika olduğunu vurgulamam gerek. Görsel olarak bizlere detaylı, kendine has tarzı ile kahramanlarını sunan Overwatch, ‘acaba bu sefer kiminle oynasam?’ dedirtebiliyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse, Roadhog dışında tasarım açısından beğenmediğim başka hiçbir karakter yok. Roadhog Overwatch’un o renkli-teknolojij havasında Mad Max/Borderlands kaçkını gibi dursa da, kancası ile düşmanlarını çekebildiğini bana göstermesi ile kendini kanıtlamayı ve sevdirmeyi başardı. Öte yandan oyundaki kahramanların birbirlerine karşı güçlü olduklarını ve durdurabildiklerini de belirtmek lazım. Aşırı güçlü, hatta ‘OP’ olarak belirtilen Bastion isimli robotu durdurmak için ‘doğru’ karakteri seçmeniz gerekiyor. Örneğin karşı takımda kalkanını açmış bir Reinhardt ve sizlere sürekli mermi yağdıran bir Bastion varsa, Tracer ile hızlı oynayıp Bastion’ı ortadan kaldırabilir ve Tracer’ın ‘Recall’ yeteneği ile 3 saniye önceki sağlığınıza kavuşarak eski yerinize geri dönebilirsiniz. Ya da Tracer’ı sevmiyorsanız, Japon okçumuz Hanzo’yu alın ve bu kahramanın en güçlü saldırısı olan ‘Ejderha Oku’ ile düşmanlarınızı ortadan kaldırın. Kısacası, Overwatch’ta aşırı güçlü bir karakter yok, birbirlerini durdurabilen/engelleyebilen kahramanlar var.
21 adet karakterimiz 4 ayrı sınıftan oluşmakla birlikte, saldırı, savunma, tank ve destek olarak ayrılıyorlar. Saldıran karakterler arasında hasar gücü yüksek karakterler var iken, savunan kahramanlar arasında da keskin nişancılar veya Thorbjörn gibi makineli silah kurabilen karakterler bulunuyor. Öte yandan tank karakterler ise kendi takım arkadaşlarını korumaya yönelik yeteneklere sahip olmakla birlikte, yüksek hasar da verebiliyorlar. Bu karakterlerden daha detaylı bir şekilde sonraki yazılarımda bahsedeceğim, merak etmeyin!
Şimdilik 4 adet oyun moduna sahip olan Overwatch, bizleri dünyanın farklı yerlerine götürüyor. İngiltere, Nepal, Yunanistan, Japonya gibi birçok haritayı barındıran Overwatch, bu haritaların da atmosferini başarılı bir şekilde bizlere sunmakla birlikte, oyunun kendini tekrar etmesini de bir nebze önlüyor. Eğer harita veya oyun modunu yetersiz buluyorsanız, Jeff Kaplan’ın yaz ayı boyunca birçok içeriği oyuna ekleyeceğini söylememde fayda var. Nelerin karşımıza çıkacağını göreceğiz.
Gelelim en son sorumuza. ‘Bu oyun 40 veya 60 euro vermeye değer mi?’ Bana kalırsa ‘fazlasıyla’ değer, ancak FPS, hatta kahramanlı FPS oyunları sevmiyorsanız bir daha düşünmenizde fayda var. Overwatch’ı oynayan bir arkadaş ekibiniz varsa, hiç düşünmeden oyunu almanızı tavsiye edebilirim, çünkü eğlenceli bir ekiple oyunun size verdiği haz çok daha fazla oluyor. Bu ay çok fazla oyun çıktı diye üzülüyorsanız da 40 euroluk Overwatch paketini alarak, oyunun size vereceği hediyeleri göz ardı edebilirsiniz.