Detention 返校
Uzun zamandır şöyle ağız tadıyla oynayabileceğim, sağlam bir korku oyunu ile karşılaşmamıştım. Son zamanlarda çıkan ve ‘korku oyunu’ etiketine sahip olan oyunların neredeyse hepsi ucuz numaralarla kalp krizi geçirtmeye odaklı, ses bombasından ibaret görsel bir dizi olaydan oluşmakta. Ancak siz de benim gibi ‘korku oyunları’ denen olguya yıllarınızı verdiyseniz, istediğiniz şeyin bu ucuz numaralar olmadığını, daha karmaşık bir şey olduğunu biliyorsunuzdur. O soruyu getirin aklınıza. O zor soruyu. “Favori oyunun hangisi?” sorusunu. Cevabını bulmak kiminiz için çok zor, kiminiz içinse oldukça kolaydır. Benim için de bayağı kolay. Benim favori oyunum Silent Hill 2’dir. Bu hep böyleydi ve hep de böyle kalacak. Silent Hill 2’ye gönülden bağlı bir adama bu ucuz numaralarla yaratılmış, ayıcıkların bile ani ses efektleri ve zifiri karanlık ile birlikte korku unsuruna dönüştürüldüğü oyunları oynatamazsınız.
Neyse ki bu zor zamanlarımda bazı bağımsız oyun yapımcıları yardımıma yetişiyor. İşte RedCandle Games de o harika yapımcılardan birisi. Detention 返校 adlı oyuna gerçekten şans eseri rastladığımı söyleyebilirim. Oyunun adını özellikle orijinal okunuşu ile birlikte yazdığıma da dikkat çekmek istiyorum. Zira oyunun geçmekte olduğu yer ve sahip olduğu tema da oldukça önemli. Zaten RedCandle Games de oyunu lanse ederken bu orijinalliği bozmamaya oldukça özen gösteriyor. Yine sıkıla fıkıla bağımsız korku yapımlarını incelediğim sıradan bir günde, birbiri ardına gelen ve birbirinin kopyası olan ‘jumpscare’ dolu oyunları görmekteydim. Artık midemi +bulandırıyordu böyle oyunlar. Ama o da nesi? Birden Detention 返校’ı gördüm ve “Aha, bu oyunu oynamam lazım!” dedim. İyi ki de oynamışım.
Öncelikle gelin oyunun geçtiği zaman ve sahip olduğu temaya değinelim. Detention 返校, 1960’lı yıllarda Tayvan’da geçiyor. Yani Kuomintang rejiminin baş gösterdiği yıllar. Tayvanlılar hükümetin gerçekleştirdiği hareketler sonucu 1947-1987 yılları arasındaki bu döneme Beyaz Terör adını verdi. Bu dönemde anti-komünist sıkı yönetim sebebiyle binlerce Tayvanlı hapse atılmış ve idam edilmişti. Vatandaşlar karşılaştıkları çeşitli komünist eylemleri hükümete bildirmekle yükümlendirilmişti. Bu eylemler arasında yasaklı kitapları okumak, KMT hakkında ileri geri konuşmak, komünizm sempatizanlığı yapmak, azalan erzaklar hakkında şikayetlerde bulunmak veya direkt olarak hükümete karşı gerçekleştirilen tüm eylemler bulunmaktaydı. Bu dönem Tayvanlılar için gerçekten korkunç ve karanlık bir dönemdi. İşte Detention 返校 tam da böyle bir dönemde, kapkaranlık bir dünyada geçiyor.
Oyunda, yaklaşmakta olan bir tayfun sırasında okul kampüsünde kilitli kalmış, Fang adlı genç bir kızı yönlendiriyoruz. Aslında iki karakteri yönlendiriyoruz ancak oyunun büyük bir kısmında Fang asıl karakterimiz. Detention 返校 klasik bir korku hikayesinden ziyade, bir kaçış hikayesini anlatıyor. Geçmişten kaçış, geçmişe dönüş, gençliğin ve var olan karanlık gelecekte ne yapacağını bilememenin hikayesi. Detention 返校’da öyle günümüzdeki diğer korku oyunlarında veya korku filmlerinde olduğu gibi saçma sapan jumpscare öğeleri yok. Hatta bir bakıma bu oyunun korku öğeleri açısından oldukça geleneksel bir yönde ilerlediğini bile söyleyebilirim. Sizi içinde barındırdığı canvarlarla veya hayaletlerle değil, çıkardığı seslerle ve kapkaranlık mekanlarıyla geriyor.
Canavarlar ve hayaletler demişken, Detention 返校 bu açıdan oldukça zengin bir içeriğe sahip. Genel olarak Tayvan ve Uzak Doğu mitleri ile batıl inançlarını içeren oyun, korkutucu gücünü de bu öğelerden başarılı bir şekilde alabiliyor. Tıpkı bize anlatılan eski korku hikayelerindeki varlıklar gibi, onlarda da çok korkunç ve ilginç varlıklar bulunmakta. Yapımcı RedCandle bu korkunç varlıkları Fang’in kırılgan psikolojisi ile birleştirip bizi akıl almaz bir yolculuğa sürüklüyor. Zaten oyunun son yarım saatine kadar hikayenin aslında nasıl işlediğini anlayamıyorsunuz.
Yaklaşık iki saat süren oyunun ilk bir buçuk saatinde Fang’in içgüdüsel bir şekilde, karşılaştığı tehlikelerden kaçmaya çalışmasına şahit oluyor ve ona bu korkunç kaçışta elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Aslında oyunun ilk yarısı boyunca neye uğradığımı şaşırdığım için içimde Detention 返校’a karşı ufak bir ön yargı oluşmaya başlamıştı. ‘Ee tamam kaçıyoruz da, ne yani?’ diye sormaya başlamıştım. Karakterimden olacak ki, böyle paranormal oluşumların ardında hep bir mantık arıyorum. Yani tamam bir şey oluyor ancak, neden? Bu paranormal varlıklar nereden geldi, yoksa bunlar gerçekten de ana karakterin aklında mı olup bitiyor? Öyleyse de bunun sebebi nedir?
Detention 返校 bu soruları oyunun sonuna doğru birer birer cevaplarken bana ardı ardına birkaç sahne göstermeye başladı ve Fang’in duygusal açıdan neden bu kadar kırılgan olduğunu anlamamı sağladı. Fang’e adeta kendi kızım, kardeşim, hatta sevgilimmiş gibi sarılmak istedim. Onun acısına ortak olmak ve yaşadığı korkunç olayları unutmasını sağlamak istedim. Önündeki karanlık gelecekten neden ölesiye korkmakta olduğunu, acı dolu hayatını kendi gözlerimle tecrübe edince anladım. Bu konuya daha fazla değinip heyecanı kaçırmak istemiyorum.
İncelemeyi sonlandırmadan önce Detention 返校’ın sahip olduğu görsel ve işitsel kaliteye de değinmek istiyorum. Tamamen el emeği göz nuru hazırlanmış bir oyun diyebilirim öncelikle. Tüm karakterler ve paranormal varlıklar eşsiz çizimlerle hazırlanmış ve sahip oldukları derme çatma animasyonlar da zaten ürkütücü olan atmosferi daha da gerilim dolu bir hale getiriyor. Günümüzdeki profesyonel hareket yakalama teknolojilerinin sunamadığı müthiş gerilimi böylesine basit bir teknikle sunmayı başarabildikleri için RedCandle’ı bir kez daha tebrik ediyorum.
Görsellerinin yanı sıra, Detention 返校’ın seslerinin de bir hayli iyi olduğunu söylemeliyim. Hatta burada ufak bir detayı da atlamadan sizlere aktarmak istiyorum. Oyunu mutlaka ama mutlaka güzel bir kulaklık ile oynamanızı tavsiye ediyorum. Nedenini oynadıkça anlayacak ve bana teşekkür edeceksiniz.
Son sözlerime gelecek olursam, Detention 返校’ın son zamanlarda oynadığım en sağlam korku oyunlarından birisi olduğunu söylemeliyim. Hatta korku oyunu olması bir yana, çok iyi dramatik bir yapım olarak karşıma çıktı ve beni büyük oranda şaşırttı. Oyunun 2 saat olması belki bazı oyuncular için bir eksi olabilir ancak oynadıktan sonra bu iki saatlik sürenin aslında ne kadar dolu dolu geçtiğini anlıyor ve ‘iyi ki de oynamışım’ diyorsunuz.
İyi ki de oynamışım.