Sanal Gerçeklik: Devrim mi, geçiş dönemi mi, yoksa boş bir çaba mı?
Oyun sektörü özellikle şu son birkaç yıldır çok büyük oranda, hiç beklemediğimiz bir şekilde gelişmeye başladı. Var olan bu fiziksel ve mental gelişim, hem oyuncuların hayalini bile kuramadığı birbirinden değişik projeleri tecrübe etmesini, hem de başka sektörlerde bulunan dev firmaların oyun sektörü ile ilgilenmeye başlamasını sağlıyor. Bugün konumuz Virtual Reality (VR), yani Türkçe adı ile, Sanal Gerçeklik. Herkesin kafasındaki ortak soruya, bu teknolojinin tutum tutmayacağına değineceğim.
Öncelikle Sanal Gerçeklik hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığınızı düşünüyorsanız, ufak bir araştırma ile gereken tüm bilgileri kolaylıkla kazanabileceğinizi söyleyebilirim. Herkesin, her dilin konuşmakta olduğu Sanal Gerçeklik artık erişilmesi o kadar da zor bir şey olmadığı için insanların bu konu hakkındaki bilgileri de bir hayli fazla. Ülkemizde de gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerde oyuncuların deneme fırsatını yakaladığı Sanal Gerçeklik teknolojisi, gerçekten büyük bir beğeni kazandı.
Sanal Gerçeklik teknolojisi aslında ilk olarak TIME dergisinin Oculus Rift için yaptığı çalışma ile bu kadar tanındı. Amanın, nasıl kötü, nasıl özensiz bir photoshop çalışması yapmışlardı o dergi kapağı için! Koskoca TIME dergisinin kapağına bak. İnsanı sanal gerçekliğe çekeceğine, daha da uzaklaştırıyordu. Neyse ki içerik olarak kapağı gibi kötü değildi ve insanların sanal gerçeklik hakkında çok kısa sürede çok fazla bilgi edinmesini sağlayıp bu teknolojiyi daha büyük topluluklara yaydı.
Sanal gerçeklik teknolojisi belki başka ilgi alanları için de geliştirilmiş olabilir, ancak asıl odağının oyun dünyası olduğu kesin. Sonuçta sanal gerçekliği kullanarak bir konsere veya bir tatile bile gidebiliyorsunuz. Fakat bunlar öyle her gün yapmak isteyeceğiniz şeyler olmayabilir. Bir yerden sonra potansiyelini kaybedecek ve ilgi çekici olmayacak. Asıl potansiyel oyunlarda.
Sanal gerçeklik teknolojisi ortaya çıkıp şekillenmeye başladıkça bu teknolojinin cevherini fark eden markalar da hızlı bir şekilde işin içine dahil olmaya başladı. Samsung, Sony ve HTC gibi çok büyük markalar şu anda ilgilerinin büyük bir kısmını sanal gerçekliğe doğrultmuş durumda. Hatta bazı büyük oyun firmaları bu markalarla anlaşarak çeşitli oyunları yalnızca belirli markalara özel olarak çıkarmaya başladı. Örneğin Resident Evil 7, PlayStation VR’ın potansiyelini şu anda en iyi şekilde kullanan oyun olarak gerçekten büyük bir başarı kazandı. Capcom’un oyunu ilk bir sene boyunca yalnızca PlayStation VR’a özel olarak oynanabilir durumda. Diğer VR cihazlarına sahip olan kişilerin bir sene beklemesi gerekiyor.
Peki oyunlar bu cihazların potansiyelini ne derece kullanabiliyor, hiç düşündünüz mü? Ya da aslında bunları konuşmak için henüz çok mu erken? Hatırlarsanız bundan birkaç sene önce de hareket algılama veya Microsoft’un Kinect teknolojisi gibi deneysel cihazlar da revaçtaydı. Ancak çok kısa bir süre sonra herkes bu cihazların aslında bir hevesten öteye gidemediğini ve çok da çekici olmadığını anladı. Sonuç olarak Kinect ve diğer hareket algılama teknolojileri oyun tarihinin tozlu sayfalarında kayboldu. Daha sonra Sixaxis gibi teknolojilerle hareket algılama daha oturaklı bir şekilde işlense de Kinect tekrar tutunamadı.
Doğrusu ben de dahil oyun sektörünün neredeyse yarısı Sanal Gerçeklik teknolojisinin de sonuç olarak Kinect gibi bir köşeye atılacağından korkuyor. Ama bu kez işler biraz daha farklı boyutlara ulaşabilir. Neden mi? Çünkü bu kez meydanda çok büyük markalar bulunuyor ve oyun geliştirme teknolojileri de artık eskisine göre çok daha güçlü durumda. Yapımcılar akıl almaz grafikleri birçok sisteme uyarlayarak optimize edebiliyor.
Sanal Gerçeklik açısından henüz öyle çok kaliteli oyunlarla karşılaşamadık. Elbette Resident Evil 7’yi bu kümenin dışında tutuyorum. RE7 her ne kadar bu cihazın potansiyelini açığa çıkarmış olsa da, onun dışında başka elle tutulur bir örneğin bulunmaması bu teknolojiye karşı biraz daha ön yargılı olarak yaklaşmamıza sebep oluyor. Batman Arkham VR, Robinson the Journey, VR Worlds gibi kaliteli yapımlar da mevcut ancak sanıyorum ki bu örneklerin hiçbirini gerçek, uzun soluklu birer oyun olarak sayamayız. Resident Evil 7, VR teknolojisi için yaratılmış ilk ve en güçlü oyundu diyebiliriz.
Önümüzdeki dönemlerde yayınlanacak olan oyunlara bakın. Birçoğunun Sanal Gerçeklik desteğine sahip olmadığını veya daha doğrusu, gerek duymadığını göreceksiniz. Doğrusu çıkacak oyunlara baktığımda Outlast 2 dışında VR’da oynamak isteyebileceğim herhangi bir yapım göremiyorum. Bir tek Resident Evil 7 bu teknoloji ile denemek istediğim oyundu ve o da çıktı, bitti, şimdilik rafa kaldırıldı. Ben bir şekilde ofisteki cihaz ile denedim ve bitirdim. Ama peki, bu cihazı evine alan insanlar önümüzdeki dönemlerde ne oynayacak? İşte asıl sorun orada başlıyor. Yanlış anlaşılmasın, burada yalnızca PlayStation VR için konuşmuyorum. HTC Vive olsun, Oculus Rift olsun, diğer tüm cihazlarda da böyle. Sanal Gerçeklik teknolojisinin şu anda geleceği oldukça belirsiz görünüyor.
Elbette henüz bunun için kesin bir karar vermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Sonuçta oyun yapımcıları da şu anda gizli gizli birçok proje üzerinde çalışıyor ve bu projelerden hangileri normal, hangileri VR için henüz bilmiyoruz. Kim bilir, belki Ubisoft’un çıkaracağı bir sonraki Assassin’s Creed oyunu bile VR destekli olabilir. “Öyle şey olmaz” demeyin, Resident Evil’ın da bu noktalara geleceğini iki sene önce duysanız “hadi oradan” derdiniz. Ama oldu.
Şu anda VR cihazları iyi bir durumda mı, yoksa sıkıntılı mı, tam olarak anlayamıyoruz. Zira bu cihazların tam performansını ortaya çıkarabilecek derecede herhangi bir oyun yapıldığını sanmıyorum. Elbette Resident Evil 7 var ancak o da yalnızca konsola özel çıktığı için, çok sağlam bir şekilde donatılmış bir PC’de nasıl performans verir, onu bilemiyoruz. Konsolda çözünürlük büyük oranda düşürüldüğü için görüntü kalitesi de deyim yerindeyse çamurlaşıyor. Yine de buna rağmen yaşattığı tecrübe gerçekten eşsiz.
Yani diyeceğim odur ki, VR teknolojisinin nereye gideceği hakkında bir çıkarım yapmak için henüz çok erken. Şu anda duyurusu yapılan fazla oyunun olmaması ve hali hazırda bu cihazların da gerçek performansını görememiş olmamız, Sanal Gerçeklik cihazları hakkında kuşkulara sebep olmamızı sağlıyor. Şimdilik size tavsiyem, bir VR cihazı almak için fazla acele etmemeniz yönünde olur. Zamanla, yeni oyunlar açıklandıkça ve hem oyun yapımcıları, hem de VR markaları geliştikçe durumu iyice gün yüzüne çıkacaktır.
Siz ne düşünüyorsunuz? Sizce Sanal Gerçeklik teknolojisi gerçekten oyun dünyasının geleceğini şekillendirebilir mi? Yoksa başlıkta da belirttiğim gibi bu bir geçiş dönemi, ya da boşa harcanan bir emek olabilir mi? Yorumlarınızı bekliyorum.