Blog

Türk oyun sektörünün sorunu ne?

Artık oyun endüstrisinin tüm dünyada saygı duyulan bir sektör haline geldiği, hatta gelirlere ve kazandırdığı paraya bakıldığında sinema sektörünü bile solladığı bir dönemde yaşıyoruz. Oyunlar artık oturup eğlendiğimiz, zaman öldürdüğümüz yapımlar olmaktan çıkıp, birer sanat eseri haline geleli çok oldu. Tüm dünyada milyarlarca dolarlık şirketler oyun piyasasına birer birer girip bu pastadan dilim almak için yarışmaya çoktan başladı. İngiltere, Fransa, ABD, Japonya gibi ülkeler bu sektörün lokomotifi görevini üstlenirken, Polonya, Rusya, Almanya gibi ülkelerden de oldukça başarılı yapımlar ile karşılaştık.

Ancak iş bizim gibi genç nüfusun çok yoğun olduğu bir ülkeye geldiğinde üretmekten çok tüketmeye odaklanıyoruz. Aslına baktığımızda ülkemizden ne kadar yaratıcı yapımlar çıkabildiğini Monochroma, Mount & Blade gibi yapımlarla kanıtladık. Fakat günümüz Türk oyun geliştiricilerine baktığımızda, genelin hali hazırda dünyada örneği olan yapımları bizim ezgilerimizi kullanarak yeniden yapmaya çalıştığını görüyoruz. Bu durum büyük firmalar için çok da fazla etkileyici bir unsur olmasa da, Türkiye gibi oyun sektörünün henüz yeni yeni duyulmaya başlandığı bir ülkede yeteri kadar etkileyici sonuçlar doğurmuyor. Çünkü diğer büyük oyun firmaları, oyunlarına yüzlerce milyon dolar para yatırarak, konu bakımından daha önce uygulanmış olsa da, kalite bakımından farkını ortaya koyabildiği için oyuncular tarafından hor görülmüyor. Ülkemizde ise bir oyun yapabilmek için harcadığımız para oldukça düşük, bu da ister istemez yaptığımız oyunların kalite bakımından yetersiz kalmasına sebep oluyor.

Şimdi burada duygusallığımızı bir kenera koyup, ülkemiz oyun sektörünü nasıl kalkındırabileceğimizi düşünmemiz gerek. Türk oyun geliştiricileri, dünyada yüzlerce örneği olan türdeki oyunları, kısıtlı imkanlar ile yapıp önümüze getireceklerine, daha önce denenmemiş fikirleri uygulayıp, basit, hatta belki de iki boyutlu grafikler ile bile karşımıza getirseler, dünyada çok daha fazla ilgi çekecek, çok daha fazla satılacak, ve kazanılan para ile ekip genişletilip, yüksek bir yatırım ile çok daha kaliteli oyunlar yapılabilecek. Kısacası emeklemeden, koşmaya çalışmak, bizim için fayda değil zarar getiriyor.

Steam’in Erken Erişim ve Yeşil Işık sistemi ile çok daha fazla karşımıza çıkmaya başlayan Türk oyun yapımcıları, genelde Unreal Engine 4, Unity gibi profesyonel oyun motorlarını kullanıyor. Ancak bu tip oyun motorları, görsel anlamda muhteşem işler çıkarabilme potansiyeline sahip olsa da, bu potansiyeli ortaya çıkarmak için büyük bir iş gücü, birikim ve tabii ki yatırım gerekiyor. Bağımsız oyun yapımcıları ise genellikle bu birikim, iş gücü ve maddi güce sahip olmadıkları için, motorun yalnızca temel özelliklerini kullanabiliyor, bu da oyunun genel görünüşünün kalitesiz bir hal almasına sebep oluyor. Oysa çok daha basit motorlar kullanarak, görsellikten ziyade ana fikir, tema ve senaryo odaklı oyunlar, bu eksiklerin giderilebilmesi açısından büyük fayda sağlayabilir. Bu tip oyunlar için aklımıza gelen ilk örnek tabii ki Undertale. Undertale neredeyse 3-5 pikselden oluşan grafiklere sahip olsa da, o kadar yüksek satış rakamlarına ulaşıp o kadar çok övüldü ki, yapımcısı bir sonraki büyük projesi için muhteşem bir desteğe kavuştu. Keza bu örneklere Minecraft’ı eklemek de mümkün. Bu bahsettiğimiz oyunların bu kadar başarılı olmasındaki tek etken, yaratıcılıkları. Oyun dünyasının daha önce görmediği özellikleri bizlere göstermeleri, yapılmamış olanı yapmaları.

İşte yukarıda bahsettiğim bu özelliklerin ülkemizden de çıkmaması için hiçbir sebep yok. Oyunu yapmak için harcadığımız zamanı, fikir üretmek için harcayarak. Orijinal, daha önce karşımıza çıkmayan, görmediğimiz bilmediğimiz topraklara adım atmak. Ülkemizin oyun sektörünün de gelişebilmesi için çok ama çok önemli. Tabii ki bütün suçu oyun geliştiricilerine atmak da doğru değil. Şu da bir gerçek ki ülkemizdeki oyun satışları da oyun geliştiricilerinin gözünü korkutan bir diğer etmen. Şimdi yine aynı şekilde oyun satışlarının düşük olmasındaki suçu da direkt olarak oyunculara atmak yanlış olur. Ülkemizde oyun fiyatları hepimizin malumu. Yüksek vergilendirme, dağıtımcıların uyguladığı yüksek fiyat politikası, tekelcilik derken ülkemizde AAA kalitesindeki oyunların fiyatları 200-300 TL arasında değişiyor. E tabii ki asgari ücretin 1400 TL civarı olduğu bir ülkede 200-300 TL’yi bir oyuna verebilmek de oldukça güç. Ama tabii ki burada altı çizilmesi gereken bir örnek var, bu da onlarca yılın oyunu ödülü kazanan muhteşem RPG, The Witcher 3: Wild Hunt. Ülkemizde kutulu olarak 60-70 TL gibi oldukça uygun bir fiyatlandırma politikası ile giriş yapan oyun, ne yazık ki toplamda 15.000 adetten fazla satabildi (tam rakamı bilmiyoruz ne yazık ki). Bu da aslında sorunun yalnızca fiyat değil, biraz da oyuncuların sektöre biraz cimri baktığının bir göstergesi.

Şimdi yukarıda verdiğimiz örnekler zincirini insanlık tarihinin başlangıcına kadar götürebiliriz. Ancak konuyu bu kadar derine indirmek doğru olmaz. Yeniden toplarsak, ülkemizden iyi oyunlar çıkabilmesi için yapmamız gereken ilk şey, yapılmayanı yapmak. Ürettiğimiz orijinal fikirleri gerçeğe dönüştürmek için destek aramak, bu yolda çabalamak, vazgeçmemek. Unutmayın ki o az önce bahsettiğim The Witcher 3’ü yapan CD Projekt, bir zamanlar yalnızca oyun çevirisi yapan bir firmaydı. Ancak azimle ve özveriyle çıktıkları bu yolda, oyun dünyasına Witcher gibi muhteşem bir seriyi hediye ettiler.

Ülkemizde ise Taleworlds bu yola çıkan en sağlam firma. Mount & Blade ile birlikte kazandıkları muhteşem popülarite ve destek sayesinde, çok yakında karşımıza Mount & Blade: Bannerlord ile çıkacaklar. Tamamen el emeği ile ülkemizde geliştirilen kendi oyun motorlarını kullanan Taleworlds geliştiricileri. Göğsümüzü kabartmayı başardığı gibi, oyun yapmak kadar oyun motoru yapmanın da ne kadar önemli olduğunu bizlere gösteriyor. Şu bir gerçek ki kafanızdaki oyun fikrini gerçeğe dönüştürmek için en uygun yol, bir oyun motoru kullanmak değil, kendi oyun motorunuzu geliştirmek. Tabii ki bunun için çok ciddi bir yazılım bilgisi de gerekiyor. Üniversitelerde oyun geliştirme üzerine bölümlerin kurulması ve bunların devlet tarafından desteklenmesi çok önemli. Ancak Türkiye’de ihracat şampiyonu olan Mount & Blade’den sonra devletin bu işlere çok daha sıcak bakmaya başladığını da görebiliyoruz. Umarız yakında bu sektöre olan destek katlanarak artar. Belki oyun geliştiricilerine yapılacak vergi muafiyeti, devlet destekli kredi gibi imkanlar ile çok daha kaliteli yapımlar görebiliriz.

Burada koskoca bir sektörden bahsettiğimiz için belki de verilebilecek en büyük destek medya tarafında sağlanacaktır. Türkiye’deki oyun medyası gerçekten de hatırı sayılır bir konuma geldi. Medya olarak bizlerin üzerine de büyük bir yük düşüyor. Merlin’in Kazanı olarak Türkiye’den çıkan her türlü bağımsız yapıma destek olmaya, tanıtmaya devam ediyoruz. Eğer sizlerin de üzerinde çalıştığınız fikirleriniz, oyunlarınız var ise, hiç çekinmeden bizlere gönderebilir, Merlin’in tanıtım desteğini arkanıza alabilirsiniz. Umuyoruz ki ülkemizden de önümüzdeki yıllarda AAA kalitesinde onlarca oyun çıkacak ve hepimizi gururlandıracak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu