Game of Thrones: Episode Four – Sons of Winter
Nerede kalmıştık? Üçüncü bölümle beraber Game of Thrones: A Telltale Game Series artık rayına oturmuştu. Neredeyse tüm karakterler oyunun finaline olan yolculukta önemli aşamalarından geçmişti. Toplamda dört karakteri yönettiğimiz için hikayenin, karakterlerin rayına oturması hayli uzun sürmüştü. Ama sonunda hikayede önemli rol oynayan herkesle bir yerlere gelebildik. Üçüncü bölüm The Sword in the Darkness’ı geleceğe dair umutlarımızla birlikte geride bırakmıştık.
Şimdi Sons of Winter, Kuzey’in Çocukları’nın zamanı. Daha isminden bile hikayenin artık çözülmeye yaklaştığını belli eden dördünce bölüm şu ana kadarki en iyi Game of Thrones bölümü olabilir. Yine belli sorunları var ve her şeyi son bölüme saklamaktan mıdır bilinmez, size o sağlam tokadı bir türlü vuramıyor. Diğer Telltale oyunlarında bu tokat anlarını çok daha fazla yaşadığım için Game of Thrones’un halen temposuz oluşunu kabullenemiyorum. Diziye hakim olan ve sürükleyiciliği sağlayan gerilim, halen oyunun en büyük eksi yanı.
İşin oynanış ve tanıtım kısmını kısa geçmek yerinde olacaktır. Hani oynanış olarak daha önce bir Telltale oyununda ne gördüyseniz o var. Bol bol diyalog, yine aynı seviyede sizi iki arada bir derede bırakan sağ mı sol mu seçimleri, başarısız olmak için hayli yeteneksiz olmanız gereken Quick time Event (belli zamanda doğru tuşlara basma) ve dahası… Aslında dahası yok. Game of Thrones’tan oynanış olarak beklentinizi her zamanki gibi düşük tutmanız gerekiyor.
Game of Thrones’un en büyük özelliği dediğimiz gibi aynı zamanda en büyük kusuru. Böylesine senaryo odaklı (hatta her şeyi senaryo bir arada tutuyor) bir oyunda dört oynanabilir karakteri birden anlatmaya çalışmak, hatta bunu sadece 2 saate sığdırmaya çalışmak çok güç. İlk üç bölümün –özellikle ikinci bölümün- böylesine tökezlemesinin baş nedenlerinden biriydi ana karakterler. Eh, kendileri yeterince tanıtım süresi bulduktan sonra, şimdi sıra geldi oyunu taşımaya.
Yine ne önceki bölümlerle ne de Sons of Winter’la alakalı bir spoiler paylaşmayacağım. Nedeni de basit. Oyuncuların %99.9’u Telltale oyunlarını anlattığı dokunaklı hikayeler için oynuyor. Oturup size “İşte ikinci bölümde şu oldu, o yüzden dördüncü bölüme şöyle yansıdı.” gibi şeyler anlatmayacağım. Birçok yazı yazan insanın dikkat etmediği bu olaya izninizle ben dikkat etmek istiyorum.
Elbette hiç beklemediğiniz olaylar oluyor ve Rodrik sonunda kendini hikayenin odak noktasına çekebiliyor. Asher bu bölümde oyunun aksiyon kısmını üstlenirken (işte Quick Time Event), Mira’nın macerası bizi yine dakikalar boyu süren diyaloglara hapsediyor.
Daha önce de söylemiştim. Mira’nın olduğu kısımlar hep çok iyiydi. Mira politikanın ve entrikanın kalbinde hayatta kalmaya çalıştığı için müthiş diyaloglara sahne oluyordu. Elbette tüm bunların üstüne King’s Landing’in diziden/kitaptan ünlü isimleri Cersei, Tyrion, Margaery gibi karakterler eklenince diğer sahneler gelmesin istiyordunuz.
Beni en çok şaşırtan ise spoiler gereği bahsedemeyeceğim bir görev oldu. Tören sırasında Mira ile oynuyoruz ve Back to the Future’dan beri ilk kez bir Telltale oyununda klasik macera oyunlarından kalma mekanikler gördüm. Bilgi toplama, bilgiyi edinme ve bu bilgiyi doğru anda kullanma… Şaşırdım.
Game of Thrones: A Telltale Game Series Episode Four: Sons of Winter. Oyunun tam ismi bu. Ama kendisi 2 saat civarında sürüyor ve bugüne kadar yapılmış en iyi Game of Thrones bölümü oluyor. Yine büyük sorunları ve hikaye anlatımından kaynaklı bir heyecan eksikliği var ama beşinci ve altıncı bölüm oyuncuyu dumura uğratacakmış gibi görünüyor.