Oyun İncelemeleri

Stranger of Paradise Final Fantasy Origin inceleme

Stranger of Paradise: Final Fantasy Origins ilk kez duyurulduğu zaman oyun dünyası kendini bir kaosun ortasında bulmuştu. Etrafta Final Fantasy evreninde geçen, Ninja Gaiden ve Nioh gibi başarılı işlere imza atmış olan Team Ninja tarafından geliştirilen souls-like oyuna dair dedikodular sonunda gerçek olmuştu ve oyundan bir trailer bile yayınlandı. Ama hem görsel olarak hem de içerdiği yoğun “chaos” içeriği ile internet dünyasına yeni bir “meme” kazandırması, oyunun ne kadar iyi olacağı yönünde soru işaretleri oluşmasına sebep oldu.

Stranger of Paradise Final Fantasy Origin inceleme

Stranger of Paradise ilk yayınlanan demosundan çıkış sürecine kadar çeşitli geliştirmeler yapıp sonunda karşımıza çıktı. Elden Ring gibi güçlü bir rakip ile aynı dönemde çıkması bir yana, internette yayınlanan videolar ile de çoğu oyuncunun üzerinde negatif bir etki bırakan oyunun son halini birlikte inceleyelim. 

Kaos Ölmeli!

Stranger of Paradise: Final Fantasy Origins (bundan sonra ismini kısaltacağım) hikayesi Final Fantasy 1 öncesinde geçiyor gibi gözüküyor. Jack adındaki ana karakterimiz, yol boyunca kendisine katılan Ash, Jed, Neon ve Sophia ile birlikte maceralara atılıyor. Amacımız ise belli, Chaos yok etmek ve yolumuza çıkan her şeyi dövmek. Çok rastgele biçimlerde tanışıp “Sende de taş var, hadi Chaos’u beraber dövelim” şeklinde yola devam eden bir grup var elimizde. Hepsinin içinde anlamlandıramadıkları Chaos’u yok etme arzusu, ellerinde element kristalleri ve sürekli olarak hatıralarını silmeye devam eden bir amnezi dışında ortak noktaları bulunmayan karakterlerden oluşuyor. İşin kötüsü Chaos gerçekten var mı yoksa sadece kötülüğe uydurulmuş bir kılıftan mı ibaret, bu bile belli değil. 

Yayınlanan trailerlar ve internette dolaşan ara sahnelerden de tahmin edebileceğiniz gibi, alışıldık Final Fantasy ekiplerinden değiliz. Ana karakterimiz Jack başlı başına ayrı bir konu zaten. İnsanlar dertlerini anlatırken “ilgilenmiyorum” diye kesip atıyor, kötü adam “Benim karşımda bütün dünya…” diye standart kötü adam konuşması yapmaya kalkınca ağzının ortasına yumruğu patlatıyor, insanlar konuşurken “saçmalık” diyerek müzik dinlemeye başlıyor. Ekip üyeleri bile zaman zaman dalga geçiyor. Oyun oynarken ara sahneleri geçip sadece aksiyona koşan bir oyuncu gibi Jack. Ben çok sevdim.

Hikayenin anlatımı ara sahneler, sağda solda bulduğumuz çeşitli notlar ve mesajlar ile gerçekleştirilmiş. Kendini aşırı ciddiye alan bir tonda anlatılmıyor ama hikayenin gidişatını ve sonuca bağlandığı kısmı beğendim. Sunum daha iyi olabilirdi belki ama genel olarak beklediğimden daha iyi çıktı.

Tüm Başlıkları Kaos İle Doldurmayalım

Team Ninja tarafından geliştirilen Stranger of Paradise tıpkı Nioh serisi gibi harita üzerinden seçim yaparak girdiğimiz görevler şeklinde ilerliyor. Gezdiğimiz yerler arasında diğer Final Fantasy oyunlarından alınmış bölümler de var. Ana hikayeyi takip ederek yeni bölümleri açıyor, aynı bölümlerin farklı kısımlarında dolaştığımız yan görevler ile çeşitli ekipmanlara ve ekip arkadaşlarımız için yeni mesleklere sahip oluyoruz. Nioh serisinden birebir alınmış bir sistem. Açık dünyada gezmek isteyenler için kötü olabilir ama hikayenin geçtiği mekanların birbirinden çok farklı yerlerde olduğunu düşünürsek mantıklı.

Stranger of Paradise’ı merak eden ama zor olduğu için çekinen oyunculara güzel bir haberimiz var. Oyunun farklı zorluk seviyeleri bulunuyor ve istediğiniz zaman değiştirme fırsatınız var. Zorluk seviyesi yükseldikçe kazandığınız ödüller artıyor ama oyunun ilerleyişi konusunda herhangi bir değişiklik olmuyor. Story, Action ve Hard seviyelerin yanı sıra, hikaye modu altında erişebileceğiniz “Casual” seçeneğini de sayarsak, toplam 4 farklı zorluk bulunuyor. Oyunun aksiyonunu seven ama zorluğuna ayak uyduramayan oyuncular için güzel bir seçenek.

Aksiyon demişken, oynanış kısmına da bir bakalım. Aksiyon oyunları arasında en iyi dövüş sistemlerinden birine sahip olduğunu düşündüğüm Nioh serisinin (özellikle ikinci oyunda) yapımcılarından gelen Stranger of Paradise’ın kötü bir dövüş sistemine sahip olacağını düşünmüyordum, oynadığımda da yanılmadığımı anladım. Jack elindeki silahlar ile saldırıyor, savunma yapıyor ve özel bir teknikle (Soul Shield) saldırıları bloklayıp düşman yeteneklerini onlara geri gönderebiliyor. Düşmanın işini bitirmek için can barını ya da altında bulunan “break” barını sıfırlamak gerekiyor. Önce “break” barı sıfırlanırsa Jack ile yanlarına gidip bitirici “Soul Burst” saldırılarını yapmak da mümkün. 

Kullanabileceğimiz silahlar ve yetenekler ise o sırada Jack’in hangi meslekte olduğuna göre değişim gösteriyor. Oyunda birçok farklı silahı ve yeteneği kullanabileceğimiz 27 farklı meslek bulunuyor. Her biri farklı bir silaha bağlı olan ana meslekler en başta açık olarak geliyor. Bu meslekler ile dövüşüp tecrübe kazandıkça yeni yetenekler ve alt meslekler açılıyor. Büyücü olarak başladığınız yolda White Mage olup destek büyüleri yapabilir, Knight sınıfını da geliştirerek Jack’i bir Paladin haline getirebilirsiniz. Aynı anda iki farklı meslek kullanabilen ve bunlar arasında hızlı geçiş yapabilen Jack ile dövüşler çok akıcı ve eğlenceli oluyor.

Oyunun loot sistemine de değinelim. Karakterimizin meslek seviyesini geliştirebiliyoruz ama görevlerin zorluk seviyesinde dikkate alınan eşya seviyemiz oluyor. Tıpkı Nioh’da olduğu gibi bu oyunda da düşen eşya sayısı çok fazla ve bu bazı oyuncuları rahatsız edebilir. Oyunda çok güzel ekipmanlar var, zırhlı bir karakterden fötr şapka takan büyücü kullanıcısına kadar çeşitli kılıklara sokabiliyoruz. Üstelik düşen ekipmanların “affinity” isimli özellikleri sayesinde sahip olduğumuz mesleğe özel bonuslar da alıyoruz. Ama o kadar fazla eşya düşüyor ki göreve girdiğimiz ekipmanların yüzde doksanını yolda değiştirmiş oluyoruz. Tıpkı Nioh gibi burada da ekipmanların asıl önemini oyun sonunda, daha yüksek zorluk seviyelerinde ortaya çıkıyor. O zaman kadar “En iyi ekipmanı giydir” tuşuna (Ps5 üzerinde touchpad) basıp bütün takımı hızlı bir şekilde ayarlayabilirsiniz.

Jack İle Kendi Yolumda

Oyun ilk defa ortaya çıktığından beri en fazla eleştirilen kısımdan bahsetmenin zamanı geldi. Görsellik! Oyun içi görüntüler ilk yayınlandığında grafikler kafalarda soru işaret oluşturmuştu, demoyu ilk kez oynadığımızda “daha gelişecektir belki” demiştik ama beklediğimiz kadar büyük bir gelişme olmamış. Bazı bölümler ve ara sahneler müthiş gözüküyor ama oyunun geneli “müthiş” diyebileceğimiz seviyede değil. Kimi zaman fazla parlak, kimi sahnelerde anlam veremediğim bir blur efekti var, bazen ise “bu resmen kötü gözüküyor” dediğim yerler oldu. Oyunun grafiklerini Playstation 3 grafikleri ile karşılaştıran yorumlar da var, onlara şimdi açıp bir Playstation 3 oyunu oynamalarını öneriyorum tabi. Muhteşem gözükmüyor ama ortalama olarak belli bir kalitenin üzerinde grafiklere sahip. 

Oyunun görselliği özellikle bazı sahnelerde garip dedik ama animasyonlar konusunda başarılı bir iş çıkarılmış. Sahip olduğumuz her hareket, her bir büyülü saldırı ve rakibin işini bitirmek için kullandığımız “Soul Burst” saldırıları çok güzel gözüküyor. Sadece biz değil, dövüş anında bizimle veya bize karşı savaşan her karakterin animasyonları güzel olmuş. Bir rakibi döverken gerçekten o hissiyatı alıyorsunuz. Üstelik Dualsense’in uyarlanabilir tetik teknolojisini de aktif hale getirebilirsiniz. Çok iyi bir deneyim sunmuyor ama dövüşlerde değişik bir tat isteyenler için eklenmiş.

Oyunun seslendirmesi konusunda hem iyi hem kötü diyeceğim. İngilizce seslendirme ne kadar kötüyse, Japonca seslendirme de o kadar iyi yapılmış. Kabul ediyorum, oyunları mümkünse Japonca oynamayı tercih eden birisiyim ama inceleme için iki seslendirmeyi de, hem oyun içinde hem de ara sahnelerde, tecrübe etmeye çalışıyorum. Burada İngilizce seslendirme gerçekten kötü ve çoğunlukla ruhsuz bir şekilde yapılmış. Sadece ana karakter Jack üzerinden gidersem, Japonca seslendirmesini daha önce birçok oyun (Death Stranding, Sekiro) ve animede (FMA, Jujutsu Kaisen) seslendirme yapmış tecrübeli bir isim olan Kenjiro Tsuda yaparken, İngilizce seslendirmesinde çok daha tecrübesiz bir sanatçı tercih edilmiş. Hikaye sunumu zaten çok iyi değil, konuşmalara da İngilizce seslendirme ile yazık etmeyin derim.

Oyunun müziklerini sevdim. Daha önce bölümlerin farklı Final Fantasy oyunlarından alındığını söylemiştim. Müzikler de benzer bir şekilde serinin diğer oyunlarından remixlenmiş parçalar ile orijinal şarkılardan oluşuyor. Bazı bölümlerde “Aaa bu FF X şarkısı değil mi” gibi aydınlanmalar yaşıyorsunuz. Jack’in telefondan dinlediği Limp Bizkit ya da oyunun ana şarkısı olan Frank Sinatra – My Way gibi hikayeye uygun, güzel seçilmiş şarkılar da var.

Sonuç

Stranger of Paradise: Final Fantasy Origins hakkında yazabileceğim daha bir sürü şey var ama fazla uzatmak istemiyorum. Oyun kesinlikle olmasını istediğim klasik değil. Biraz daha gelişmiş grafikler ile, hikaye sunumuna daha özen gösterilmiş bir oyun olsa çok daha iyi yorumlar alabilirdi. İlk yayınlanan demonun ardından yan karakterleri daha işe yarar hale getirmeleri çok iyi olmuş ama her öldüğümüzde birinin “JACKK!!” diye bağırması, özellikle zor savaşlarda canımı sıkmaya başladı. Metal Gear Solid günlerine döndüm resmen. Bir de haritada yan karakterler ile konuşma eklemişler ama o kadar lüzumsuz, o kadar gereksiz ve Playstation 1 – 2 döneminden kalma bir sistem ki, bakmıyorsunuz bile. Üç farklı kişiden “Selametle git” lafını duymak için niye gireyim ki o kısma?

Düşman sayısının az olması, o kadar mesleğe rağmen karakter gelişim ağacı açısından Nioh 2’nin gerisinde kalması ve kötü İngilizce seslendirmesi gibi eksileri ile dikkat çekiyor. İlk ikisi DLC paketleri ile geliştirilebilir gibi ama seslendirmeye ne yaparlar bilmiyorum. Karakterlerden soğumak istemiyorsanız Japonca oynayın.

Tetsuya Nomura’nın ellerinden çıkan Jack Garland’ın Chaos’a karşı yürüttüğü seferi daha iyi bir şekilde tecrübe etmek isterdim. Elden Ring gibi uzun yıllar konuşulacak bir oyun ile aynı dönemde, çok kısa bir süre ara ile çıkmaları da ayrı bir problem. Souls-like olarak düşünülen ama pek de alakası olmayan, gelişmiş dövüş sistemi ile saf aksiyon sunan Stranger of Paradise’ı aksiyon oyuncularına rahatlıkla önerebilirim. Final Fantasy serisinin hayranları, özellikle ilk oyunu oynamış olanlar bu oyunu zaten almıştır. Nioh serisini sevenlere de rahatlıkla tavsiye edebilirim. Birinci oyundan daha iyi ama ikinciye çok yaklaşmamış.

İlk bakışta JRPG oyunu gibi gözüken ama Tetsuya Nomura’nın deyimiyle “Güzel ve fantastik FF serilerinin aksine kan kokusuyla öne çıkan, sürekli yere düşüp tekrar kalkacağınız” bir oyun. Stranger of Paradise: Final Fantasy Origins’i Playstation konsolunda oynamak isteyen oyuncular, PSN üzerinden 599 TL karşılığında oyunu satın alıp, hem  PS4 hem de PS5 sürümlerine sahip olabilir. Oyun aynı zamanda Xbox konsolları ve PC üzerinde de mevcut. Konsol sürümlerinin fiyatları aynı iken, PC üzerinden 369 TL’ye satın almak mümkün. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu