Blizzard, Diablo’yu öldürdü
Benim Blizzard’a özellikle de Diablo oyununa aşkımı bir çoğunuz bilirsiniz. Bilmeseniz de şu an öğrendiniz zaten. Serinin ilk oyunu çıktığı günden beri her gün oynadım. İzometrik bakış açısını bana sevdiren, bir çok oyuna ilham kaynağı olan, kişisel düşünceme göre de, Blizzard’ın en büyük markası ölüme terk edildi. Bunun nedenlerini açıklamadan önce, Diablo’nun geçmişine, onu bu kadar popüler yapanın ne olduğuna bakalım.
Diablo Neden Bu Kadar Çok Tuttu
İlk Diablo oyunu 31 Aralık 1996 yayınlandığında çok büyük ses getirmişti. O güne kadar görmediğimiz yoğunlukta bir online oyuncu kitlesi, yıllar boyunca başından kalkamadı. Peki, birkaç saat içinde biten bir oyunu, bu kadar başarılı yapan şey ne idi?
Bir çok oyuncu için farklı hisler uyandırsa da, Blizzard’ın o günlerde yaptığı kurgu, tamamen daha iyi eşyalar edinebilme üzerine kurgulanmıştı. Ne kadar iyi eşyanız varsa (zırh, silah vb), düşmanınızı öldürmeniz ve daha iyi eşyalara ulaşmanız o kadar kolay oluyordu. Bunun ilerleyen aşamalarında da diğer oyuncular ile düello yapabilmeniz için elde ettiğiniz eşyalar öne çıkıyordu.
Farklılaşan Karakterler
Diğer taraftan karakterlerinizi farklı yetenekler ile kurgulayabilme şansınız, oyuna daha çok bağlılık yaratıyordu. Özellikle Diablo 2’de bu kurgulama sistemi çok tutuldu. Paladin’in çekiç özelliğini geliştirmek üzerine kurduğunuz stratejiniz, sıkıldığınızda ister geliştirdiğiniz karakter, isterseniz yeni bir paladin karakterini tamamen farklı bir yöne (örneğin auradin dediğimiz sadece auralarınız ile düşmanlarınızı öldürmeye ya da zarar vermeye yönelik) dönüştürmeye fırsat sunuyordu.
Tüm bunları yaparken de eşyalarınız ne kadar güçlü ise, hem karakteriniz o kadar güçlü oluyordu hem de hava atma şansınız bol oluyordu. Ortamlarda “kimse beni öldüremez”, “ben hepinizin üstündeyim ve sizleri korurum” edası ile dolaşmak inanılmaz keyif verici idi. Elbette karakterinizi en üst seviyeye çıkartmak o kadar kolay değildi. Ancak ulaşılmayacak kadar da uzak değildi.
Ticaret
İşin bir diğer noktasında ise işin ticareti yatıyordu. İsterseniz oyun içi, isterseniz de buna özel kurulmuş web siteleri aracılığı ile -ki d2jsp’yi tek geçerim- oyunda elde ettiğiniz eşyaları satabiliyor ya da takaslayabiliyordunuz. Bu sistem hala devam ediyor, elbette. En çok da Diablo 2 için işliyordu. Zaten Diablo 3’te sistem değiştiği için (Blizzard kendi dışında oyuna müdahale istemediği için saçma bir sistem getirmişti ki, o da tutmadı) oyunun ömrü de oldukça kısa oldu. Ömrü kısa derken yanlış anlaşılmasın, yoğun kitleler tarafından oynanabilmesinden bahsediyorum.
Botlar ve Maphack
Ama ne önemli noktalardan biri olan Diablo 2’nin haritasını açmaya yarayan -ki bu sayede gideceğiniz noktaya daha hızlı varabiliyorsunuz- maphack ve botlar, yapımın sürekliliğini sağlayan etkenlerden biri olmuştu. Hatta tek bilgisayarda birden fazla oyunu açarak aynı anda farmlama dediğimiz eşya avına da çıkılıyor olması. Ertesi gün elde edilen eşyaların satış için pazara sunuluyor olması, oyunu sürekli olarak aktif tuttu.
Diablo, Diablo 2, Diablo 3 derken Diablo 4 de duyuruldu. Hatta arada Diablo Immortal adında bir de mobil oyun da duyuruldu. Alfa ve beta testlerine katılma şansım olmuştu. İlk başta gerçek bir Diablo deneyimi gibi gelse de, oynadıkça, telefonda ne kadar zorladığını, aynı keyfi vermekten uzak olduğunu da fark ettim.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, aslında Diablo camiasının tek bir isteği vardı. Diablo 2 Remake. Blizzard yıllarca bunu geri çevirdi. Tek isteğimiz sadece daha iyi grafikler ile oynayabileceğimiz, güncelleştirilmiş bir remake idi. Zira Diablo 3’te aldığımız keyfin Diablo 2 ile hiç mi hiç alakası yoktu. Bu noktada Blizzard, bizi anlamamıştı. Yeni oyun çıkartarak, eski kitleyi elinde tutacağını ummuştu. Ne yazık ki olmadı.
Bu süreç içinde, firmanın Activision’a satılması bir darbe daha indirdi. Tamamen kazanç odaklı bir firma haline gelen Blizzard, artık oyunculardan gelen talepleri göremiyordu. Hali ile firmanın kurucuları ve ağır topları birer birer firmadan ayrılmaya başlamış, Blizzard öksüz bir çocuk gibi kalmıştı.
Büyük Fan Kitlesi
Böyle bir ortamda çıkan Diablo 2 Resurrected, oyuncular tarafından büyük bir ilgi ile karşılandı. Sunucular doldu hatta taştı. Sunucuların yetersizliğindem ötürü, getirilen yama ile çevrimiçi oyuna girebilecek kişi sayısı sınırlandırıldı. Oyuna girebilmek için kimi zaman bir saati bulan bekleme süreleri oluyordu. Yine de oyuncular yılmadan, hatalar ile dolu olmasına rağmen, D2R için o kadar beklemeyi göze almışlardı.
Çöküş
Diablo 2 forumları da dolup taşıyordu bu arada. Karakterlerinizi diğer sunuculara (US, EU ve Asia sunucuları) taşıyabildiğiniz için, ticaret hacmi de oldukça büyük idi. İstediğiniz sunucuya gidip elinizdeki eşyayı satabiliyordunuz. Muhtemelen bundan rahatsız olan Blizzard, karakterinizi farklı bir sunucuya götürecekseniz, sadece arkadaş olduklarınızla ticaret yapabileceğiniz bir sistem getirdi. Aksi takdirde ya oyuna giremiyordunuz ya da girdiğiniz halde karşınızda başka oyuncu göremiyordunuz. Oyuncular buna da çare buldu. Ticaretten önce BattleNet üzerinde ekleşmeye başladılar.
O süreçte chatbug dediğimiz bir olay ortaya çıktı. Bunca zamandır oyun içinde konuşabilen oyuncular, kimi oyunlarda konuşamamaya başladılar. Bir çok oyuncu, bunun oyun içi ticareti engellemek için getirildiğini söylese de işin gerçek sebebi bilinmiyor. Hala da düzeltilmiş değil.
Bu arada D2R için maphack ve bot da kullanılmaya başlamış, ufaktan eski havasını yakalamaya başlamıştı. Ancak bu sırada gelen ban dalgası, büyük bir oyuncu kısmını küstürdü. Zira, kesinlikle yan programları kullanmadığını söyleyen bir çok oyuncu banlanmıştı. Oyunun fiyatı ucuz olsa, insanlar yeni hesap alıp tekrar oyuna dönebilecekken -ki Diablo 2’nin fiyatı uygun olduğu için hızlıca satın alıp, oyuna dönebiliyordunuz- aynı fiyata başka bir oyunu almayı tercih ettiler.
Bunlar yetmezmiş gibi, bir de inanılmaz düşük olan eşya vs düşürme oranları, oyuncuları iyice bezdirdi. Tamam, her eşyadan elde etmek zorunda değilsiniz. Ama hayal etiğiniz karaktere ulaşabilmek için aylarca çalışmanıza rağmen, yanına bile yaklaşamamış olmanız, büyük hayal kırıklığı yarattı.
Bu sebeplerden ötürü, başlarda oyuna girmek için sıra bekleyen kitle, oyun içinde dahi katılabileceği bir grup bulmaktan çok uzak noktaya geldi. Ticaret forumlarında bile, büyük düşüşler gözleniyor. Activision-Blizzard’ın attığı kötü ve yanlış adımlar, ne yazık ki Diablo 2 efsanesini de bitirmeye doğru gidiyor. Üzülerek söylüyorum ki, Diablo 2 Resurrected, her geçen gün düşen oyuncu sayısı sebebi ile ilk yılını tamamlamadan biten yapımlar arasında yer alırsa, hiç şaşırmayacağım.
Not: Diablo 2: Resurrected incelemesini benim yazmam gerekiyordu. Ancak böylesine hata dolu bir oyunun daha iyi hale gelmesini beklemek zorunda idim. Diablo dışında hiçbir oyuna bu kıyağı geçmedim bugüne kadar. Ama bende yeri çok ayrı. Geldiğimiz noktada ise inceleme yazmamaya karar verdim. Sitemizdeki inceleme eksiği için de sizlerden özür diliyorum. 🙂