Agatha Christie: And The There Were None
Son zamanlarda maalesef kitap okumaya pek vakit ayıramıyorum ancak öğrencilik
zamanlarımda çok kitap okurdum. Birçoğunun yaptığı gibi, bir o kitabı bir bu
kitabı okumak yerine genellikle bir yazara saplanır kalır ve bütün kitaplarını
okuduktan sonra bir diğerine geçerdim. İşte Agatha Christie’de saplanıp kaldığım
yazarlardan birisiydi. Neredeyse bütün romanlarını büyük zevkle okudum. En çok
etkilendiğim romanlarından birisi ise “On Küçük Zenci” idi. “Ten Little Indians”
ya da “And Then There Were None”(ATTWN) isimleriyle de bilinen kitap, yazarın
yeteneğini en üst seviyede sergilediği kitaplardan birisiydi.
İşte şimdi AWE Games’in elinden Agatha Christie’nin kitabından uyarlanan bir
macera oyunu karşımızda. Yapımcımız macera oyunlarında pek başarılı bir geçmişe
sahip değil. Bu türdeki tek oyunları bildiğim kadarıyla bir çocuk macera oyunu
diyebileceğimiz SpongeBob SquarePants: the Movie. Bakalım bu oyunda neler
yapmışlar. Oyunu incelemeden önce size kitaptan, dolayısıyla oyunun konusundan
uzunca bahsetmek istiyorum.
…And Then There Were None…
Sekiz davetli ve evde görev almak üzere iki uşak ret edemeyecekleri tekliflerle
Indian Adasına (oyunda Shipwreck adası) Mr U.N. Owen (okunuşu Mr. Unknown’a ne
kadar benziyor değil mi?) tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak davet
edilmişlerdir. Kimisi iş için kimisi bir kaç günlük stresten uzak bir tatil
geçirmek için yola koyulur. Hâlbuki hayatlarının son günlerini geçirmek üzere
bir yolculuğa başlamışlardır. Bütün davetlilerin önemli bir ortak özelliği
vardır. Hepsinin geçmişlerinde bir yakınları ölmüş ve bu ölümlerde bu insanların
bir rolü olup olmadığı anlaşılamamış ve beraat etmişlerdir. Gelelim, davetlilere
ve her birinin hikâyesine:
Judge Lawrence John Wargrave
Wargrave, adaya eski bir arkadaşı Constance Culmington tarafından çağrılmıştır.
Mektupta Culmington, Shipwreck adasında ki bu evi satın aldığından ve kendisini
de hafta sonu diğer misafirlerle beraber evinde ağırlamak istediğinden
bahsetmektedir. Görünürde Wargrave, Mr. U.N. Owen’ın bir oyununa gelmiştir.
Vera Elizabeth Claythorne
Vera, adaya Mr. Owen’ın eşi tarafından çağrılmıştır. Kendisine sunulan ret
edilemez teklifi kabul eden Vera, Mr. Owen’ın eşinin sekreterliğini
üstlenmiştir.
Philip Lombard
Önceleri orduda görev alan Lombard, adaya Mr. Owen’ın adamı, Mr. Morris
tarafından işe alınarak gönderilmiştir. Kendisine adaya gelmesinden önce ciddi
miktarda para ödenmiştir ve iş tanımı tam olarak yapılmamıştır. Ondan istenen,
işvereninin her isteğini yerine getirmesidir.
Emily Caroline Brent
Son zamanlarında maddi sıkıntılar yaşayan bu hanımefendi, Mrs. Owen’dan aldığı
mektuptaki bedava tatil önerisini her ne kadar Owen’ı hatırlayamasa da ret
edememiştir. Mektup’ta Owen, Emiliy ile bir kaç yıl önce Bellhaven
misafirhanesinde tanıştıklarını söylemiş ve kendisinin de şimdi bir misafirhane
açtığını ve Emily’yi de orada görmek istediğini söylemiştir.General John Gordon Mackenzie(Romanda, Macarthur diye geçer)
Emekli General Mackenzie’de doğrudan Mr. Owen tarafından adaya çağrılmıştır.
Owen mektubunda, Mackenzie’nin bir kaç arkadaşını evine çağırdığını ve bu
arkadaşlarınında Mackenzie ile görüşüp eski günleri yâd etmek istediklerini
yazarak Mackenzie’yi de evinde görmekten mutluluk duyacağını söylemiştir.
Hayatında bir kaç günde olsa değişiklik isteyen Mackenzie’de bu teklifi ret
etmeyerek yola koyulur.
Dr. Edward George Armstrong
Armstrong ünlü bir doktordur ve adaya, Mr. Owen’ın eşinin özel doktorluğunu
yapmak üzere çağrılmıştır. İşinde çok iyi olan doktorun en büyük sorunu alkolik
olmasıdır. Mr. Owen gönderdiği mektupta Armstrong’un kendisine eski arkadaşı
William Weathersby tarafından önerildiğini ve eşinin ciddi sağlık sorunları
yaşadığını ancak bir doktora görünmek istemediğini anlatır. Owen, Armstrong’u
evinde vereceği partiye bir davetli gibi gelerek eşi ile ilgilenmesini
söylemiştir ve ödemeyi mektupla beraber göndermiştir.
Anthony James Marston
Arkadaşları tarafından Tony olarak da çağrılan Marston tam bir zengin
züppesidir. En büyük zevkleri, kadınlar, partiler ve spor arabalardır. Marston
adaya Badger Berkeley tarafından tabii ki parti ve kadın vaadiyle çağrılmıştır.
William Henry Blore
Blore, özel dedektif olarak çalışmaktadır ve Mr. Owen tarafından adaya
çağrılmıştır. Mektupta hafta sonu, ailenin çok yakından tanımadığı birçok
insanın geleceği bir partinin verileceği ve ailenin değerli eşyalarının
korunması gerektiği yazılmaktadır. Ret edemeyeceği bir ücretle adaya çağrılan
Blore’da bu teklifi kabul eder.
Thomas Rogers & Ethel Rogers
Roger’lar, Owen’lar tarafından evin uşakları olarak işe alınmışlardır. Diğer
davetliler gibi onlarda Owen’ları hiç görmemişlerdir. Mr. Owen tarafından
kendilerine gönderilen mektupta evde yeterli yiyeceğin olduğu söylenmektedir.
Ayrıca kendilerinden yemek sırasında davetlilere “Hoş geldin” mesajı içeren bir
gramofon kaydının dinletilmesi istenmiştir.
Patrick Narracott
Patrick oyunda bizim canlandırdığımız karakter. Davetlileri botuyla adaya
taşıdıktan sonra botu davetlilerden birisi tarafından batırılır ve O’da adada
diğerleri gibi hapis kalır. Evet, Blore daha öncesinde Patrick’in abisini polise
yakalatarak ödülünü almıştır. Şimdi ise Patrick’ten şüphelenir ve adayı terk
etmesini istemez. Bu yüzden onun botunu batırır. Patrick ise hasta olan abisinin
yanına gidebilmek için adayı en kısa zamanda terk etmelidir.
Oyunumuz, bütün bu insanların adada buluşması ile başlıyor. Davetlileri adaya
taşıdıktan sonra geri dönmek için kıyıya gittiğimizde botumuzun batırıldığını
görüyoruz ve eve geri dönüyoruz. Hemen olayın sorumlusunu aramaya koyuluyoruz.
Evi gezip dolaşıp, davetlilerle konuştuğumuzda Lombard bize Blore’dan
şüphelendiğini söylüyor. Blore’ın odasına gidip araştırmaya koyulduğumuzda ise
Blore geliyor ve tartışmaya başlıyoruz. İşte tam bu anda çalan yemek ziliyle
bütün davetliler yemek odasına gidiyorlar. Biz ise davetli olmadığımız için
mutfakta bir sandviç ile idare etmek zorundayız. Tabii ki merakımızı yenemeyip,
kapıyı dinleyerek içeride neler konuşulduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Davetliler
yemeklerini bitirmek üzereyken Mr. Rogers, Mr. Owen’ın kendisine gönderdiği,
güya “Hoş geldin” mesajını içeren plağı gramofona koyduğunda birden herkes büyük
bir şok yaşıyor.Let the show begins…
Mr. Owen bütün davetlilere seslenmektedir. “Hepiniz gerçek adaletin yerine
gelmesi için buradasınız…”. Daha önce bütün davetlilerin ortak bir yönü
olduğundan bahsetmiştim. Şimdi sırasıyla bakalım: Dr. Armstrong’un, sarhoş
olarak girdiği bir ameliyatta hastası ölmüştür. Ancak, Dr. Armstrong kendisinin
bir hata yapmadığını, ameliyatta meydana gelen bir kaza yüzünden hastasının
öldüğünü ve sarhoş olması ile hastasının ölümünün bir ilişkisinin olmadığını
söyleyerek herhangi bir ceza almamıştır. Emily Brent, yardımcısı hamile kaldığı
için onu işten kovmuştur. Kovulan Beatrice Taylor, bunalıma girmiş ve intihar
etmiştir. Emily, bu konuda hiç bir zaman kendini suçlu görmemiş ve yardımcısının
ölümünü ilahi adalet olarak değerlendirmiştir. Blore, suçsuz bir kişinin
tutuklanmasına yol açmıştır bu kişi tutuklandıktan bir yıl kadar sonra
hapishanede ölmüştür. Blore, kendisini her zaman haklı görmüş ve bu kişinin
suçluluğunu savunmuştur. Vera’nın bakıcılığını yaptığı Cyril denizde açılarak
boğulmuştur. Bazıları Vera’nın Cyril’in bilerek açılmasını sağladığını ve
kurtarmadığını ileri sürerken, Vera bunu kabul etmemiş ve jüri tarafından suçsuz
bulunmuştur. Lombard ise 21 kişilik bir Doğu Afrika kabilesini ölüme terk
etmekle suçlanmış ancak kendisi bunu kabul etmemiş, sadece kendisi ve arkadaşı
için yiyecek kaldığını savunmuş ve ceza almamıştır. Mackenzie ise söylenenlere
göre eşinin bir askeriyle ilişkisi olduğunu öğrenmiş ve bu askeri bir intihar
görevine göndererek ölümüne yol açmıştır. Kendisi bu suçlamaları hiç bir zaman
kabul etmemiş ve ceza almamıştır. Matson ise spor arabasıyla çarptığı iki
kişinin ölümüne yol açmış ancak suçlu bulunmamıştır. Rogers ailesinin ise eski
işverenleri ölmüş ve bazıları bu ölümden Rogers ailesini mirastan pay aldıkları
için sorumlu tutmuştur. Rogers ailesi ise işverenlerinin zaten hasta olduğunu ve
kendilerinin suçsuz olduklarını söylemişler ve ceza almamışlardır.
İşte gramofon kaydında bütün davetlilere bu suçlamalar sunulduktan sonra
kayıttaki ses davetlilere söyleyecekleri bir şey olup olmadığını sorar ve kayıt
biter. Herkes kısa bir şok geçirir ama bütün bu olanların kötü bir şaka olduğunu
düşünür.
Agatha Christie’nin romanında geçen “Ten Little Indians” şiiri ise oyunumuzda
“Ten Little Sailor Boys” olarak geçmekte.
Ten Little Sailor Boys went out to dine: One choked his self and then there were
nine.
Nine Little Sailor boys sat up very late: One overslept himself and then there
were eight
Eight Little Sailor Boys traveling to Devon:One said he’d stay there and then
there were seven.
Seven Little Sailor Boys chopping up sticks:One chopped himself in halves and
then there were six
Six Little Sailor Boys playing with a hive:A bumblebee stung one and then there
were five
Five Little Sailor Boys going for law:One got in the Chancery and then there
were four
Four Little Sailor Boys going out to sea: A red herring swallowed one and then
there were three
Three Little Sailor Boys walking in the zoo: A big bear hugged one and there
were two
Two Little Sailor Boys sitting in the sun:One got frizzled up and then there was
one
One Little Sailor Boy left all alone: He went and hanged himself and then there
were noneBu durumda tabii ki romandaki “ten indians” figürleride oyunumuzda yemek
masasının üzerinde “ten sailor boys” olarak yer alıyor ve her bir ölümde bu
figürlerden bir tanesi kayboluyor.
Davetliler yemekte yaşadıkları şoktan sonra dinlenme salonuna gidiyorlar ve
orada bu konuyu tartışırken Marston içtiği içkiden zehirlenerek ölüyor. Bu
ölümle beraber yemek masası üzerindeki bir denizci figürü kayboluyor. İlk başta
davetliler olanlara bir anlam veremiyorlar ve Marston’un intihar ettiğini
düşünüyorlar. Ancak aynı gece Mrs. Rogers’ın da ölmesi ile artık bütün
davetliler ne gibi bir durum içerisinde olduklarını anlıyorlar. Herkes kendisine
göre güvenecek birisini arıyor ve bazılarını kafasında suçlu buluyor. Ancak ne
yaparlarsa yapsınlar cinayetleri engelleyemiyorlar. İşte oyumuzun konusu bu
şekilde. Oyuna Patrick’in botunu batmış olarak bulmasıyla başlıyoruz ve ilk iki
bölümde yukarıda anlattıklarım yaşanıyor.
Neredesin Hercule Poirot?
Gelelim AWE Games bu romanın uyarlamasında ne kadar başarılı olmuş. Burada benim
hoşuma gitmeyen ve inandırıcı bulmadığm bir nokta var. Düşünün, o evde bir sürü
cinayet işleniyor. Evde doktor, yargıç, dedektif gibi üst düzey mesleklerden
insanlar var. Ama her nedense Patrick gibi zayıf bir karakter oyunda dedektiflik
rolünü üstleniyor ve olayları çözmeye çalışıyor. Bir kaç kez diğer davetliler bu
durumdan rahatsızlıklarını belirtseler de genellikle sanki biz dedektif, onlar
şüpheliymiş gibi bizimle konuşup kendilerini savunuyorlar. Patrick Narracott
kesinlikle bu oyunda bizim canlandırdığımız karakter olmamalıydı. Gerek meslek
olarak, gerek karakter olarak çok daha güçlü birisini oynuyor olmalıydık.
ATTWN, third person olarak oynadığımız bir macera oyunu ve gerek arayüzü gerek
grafikleri açısından “Black Mirror” a oldukça benzemekte. Grafiklerden ve
seslerden başlayacak olursak bir macera oyunu için yeterince iyi grafiklere
sahip. Bununla beraber bence bir macera oyununda şu ana kadar hiç kullanılmamış
bir kalitede ses efektleri kullanılmış. Fonda sürekli kendisini tekrar eden
rahatsız edici bir müzik ise bize gerçekten evde yaşanan atmosferi yaşatıyor.
Sonuç olarak, sesler, grafikler ve müzikler oldukça iyi.
Gelelim arayüze. Ekranımızın sol üst köşesinde ki simge ile envanterimize
ulaşırken, sağ üst köşedeki simge ile de Patrick’in not defterine
erişebiliyoruz. Patrick not defterine genel olarak bazı notlar alabildiği gibi,
bütün misafirler hakkında edindiği bilgileri, okuduğu dokümanların ve
kitaplarında önemli paragraflarını not alıyor. İşte burada ciddi bir
oynanabilirlik sorunu ile karşılaşıyoruz. Normalde, klasik point & click macera
oyunları basit ve kullanışlı bir arayüze sahiptirler. ATTWN’da da aslında
kaliteli bir arayüz var ancak bu kalite, Patrick doküman ya da kitap okuyunca
birden yok oluyor. Örneğin bir kitabı tıkladığımızda Patrick öncelikle bu kitabı
envanterine alıyor. Daha sonra envantere girip kitabı incelediğimizde Patrick
kitabın önemli kısımlarını not ettim diyor. Bu sefer haydi hobarey not defterine
gidiyoruz ve karma karışık bir sürü not arasından Patrick’in son aldığı notları
bulup okuyoruz. Tek tıklamada yapılması gereken basit bir iş nedense eziyete
dönüştürülmüş. Bunun haricinde, yani kitap, doküman okuma haricinde oyunun
arayüzü ve envanter sistemi yeterince iyi.Gelgelelim oyun için en önemli unsurlar olan atmosfere ve bulmacalara
AWE Games, doğrusal olmayan bir oyun yapmaya çalışmış. Daha doğrusu öyle iddia
ediyorlar. Bir bakıma haklılar. Oyunda bazı bulmacalar opsiyonel olarak
bulunmakta. Yani oyunun ilerlemesi için çözmek zorunda değilsiniz. Benzer
şekilde bulmacaları belli sırada çözmek zorunda da değilsiniz. Sadece bölümleri
geçebilmek ve oyunda ilerlemek için bazı bulmacaların mutlaka çözülmesi
gerekmekte. Bunun haricinde oyun dört farklı bitişe ve romanın orijinal bitişine
sahip. Oyunda iki yerde yapacağımız seçim ile oyunun gidişatını değiştirebiliyor
ve oyunun farklı şekillerde sonlanmasını sağlayabiliyoruz. Bizim oyundaki
amacımız, cinayetleri aydınlatmak ve kurtarabileceğimiz kadar davetliyi
kurtarmak(ya da istediklerimizi, karar sizin). Yapımcılar bu şekilde oyunun
doğrusal olmayan bir yapıya sahip olduğunu iddia ediyorlar ama ben pek
katılmıyorum. Bir kaç opsiyonel bulmaca koyarak ve altı üstü iki kez oyuncunun
yaptığı seçimle oyununun sonunun değişmesi bence o oyunu doğrusal olmayan bir
oyun yapmaz. Gerek diyaloglarımızla, gerek çözdüğümüz bulmacalarla, hislerimizle
oyunun baştan sonra değişebilir bir yapıya sahip olmasını beklerdim. Ancak
birbirine paralel olarak karşımıza gelen ve çözümümüze göre farklı yollarla bizi
sonuca ulaştıran birkaç bulmacanın hakkını yememek lazım. Bulmacalara bakacak
olursak yorum yapmakta biraz zorlanıyorum. Bazı bulmacalar şaşırtıcı derecede
kaliteli iken bazıları inanılmaz kötü. Örneğin, gece, merdivenleri
kullanacağımız bir bölümde Patrick çok karanlık olduğunu ve ışığa ihtiyaç
duyduğunu söylüyor. Elimizde fenerimizde var ama pil bulmamız lazım. Bilin
bakalım pil nereden çıkıyor. Un çuvalından bir kaç kürek un aldıktan sonra pili
çuvalın içinde buluyoruz. Nasıl bir zeka, nasıl bir zihniyet…Anlamadım ki…
Diğer taraftan Patrick’in adadan kurtulmak için çözmesi gereken birbirine
paralel bir kaç bulmaca var. Yani, adadan farklı yöntemlerle kurtulması mümkün.
Bunun için davetlilerden birisinin yardımı isteyerek Patrick bir sal yapacak.
Bunun gibi oldukça kaliteli ve zekice bulmacalarla da karşılaşıyoruz.
Zaman zaman öyle ekranlarla karşılaşıyoruz ki, bütün davetliler bir arada
duruyor ve her nedense hiç birinin ağzını bıçak açmıyor. Romandaki ikili, üçlü
diyalogların yerinde neredeyse yeller esiyor. Onun yerine, Patrick sırasıyla
herkesle konuşup, herkese aynı soruları sorup duruyor ve arada sırada
diğerleride lafa karışıyor. Böyle olmamalıydı. Böyle bir atmosferde, böyle bir
olayın içerisinde karakterler birbirleriyle daha fazla diyalog kurmalı ve çoğu
zaman hep beraber sohbet ederek, romanda olduğu gibi durum değerlendirmeleri
yapmalılardı. Zaman zaman bunlar oluyor tabii ki ama yeterli değil.
Sonuç yorumlarına gelecek olursak, belki de şu ana kadar yorum yapmakta en çok
zorlandığım oyunlardan birisi oldu “And Then There Were None”. Sanıyorum bunda
en büyük etki, oyuna çok büyük beklentilerle başlamış olmamdan kaynaklanıyor.
Grafikler, sesler ve müzikler iyi. Bulmacalar için kötü değil ama çokta
etkilenmediğimi söyleyebileceğim. Konu ve atmosfer tabii ki Agatha Christie’den
uyarlandığı için mükemmel. Bütün bunlara bakınca iyi bir oyunmuş gibi gözüküyor
ama nedense benim pek içime sinmedi bu oyun. Hmmm belkide taa en başında
Patrick’e kafayı taktığım içindir.
Türü seviyorsanız alın oynayın paranıza yazık olmaz.
10 küçük Merlin yazarı ofiste toplanmış: Birisi diablo oynarken büyü yapılmış
ölmüş,
9 küçük Merlin yazarı pes turnuvası yapmış: Birisinin kafasına top çarpmış
ölmüş,
8 küçük Merlin yazarı fm turnuvası yapmış: Birisini taraftarlar dövmüş, ölmüş,
7 küçük Merlin yazarı age of oynamış: Birisi hile yapmış, diğerleri onu
öldürmüş,
6 küçük Merlin yazarı yazı yazmıyormuş: Mr. U. N. Murat hepsini öldürmüş…