Oyun İncelemeleri

Age of Empires III

Microsoft’un oyun dünyasına tam manasıyla adımını attığı, gerçek zamanlı
strateji oyunlarının en ünlüsü ve belki de en iyisi olarak bilinen Age of
Empires serisi kaldığı yerden tüm görkemi ile devam ediyor. Microsoft’un
kanatları altında çalışan Ensemble Studios programcıları tarafından dünyanın
gelişimini konu alan Age of Empires oyunları anlatıldığı üzere daha proje
aşamasında iken dört kısma ayrılmıştı. Karanlık çağdan başlayıp, günümüz
teknolojisine kadar süregelen gelişimi tek oyunda yansıtmanın fazlasıyla zor ve
oyuncuyu sıkacak kadar detaylı olacağını düşünen yapımcılar, ilk oyun olan Age
of Empires ile dünyanın karanlık çağını bizlere sundular. Rise of Rome
versiyonunda Roma Tarihi’ne odaklanan oyun, ikinci bölüm olan Age of Kings ile
Ortaçağı konu aldı. Arada çıkan Age of Mythology ile mitolojik bir yolculuk
yapan Ensemble Studios, üçüncü oyunda çağ gelişimine kaldığı yerden devam etmeyi
sürdürdü Orta çağın hemen ardından keşif çağlarını konu alan yeni oyunlarını
hazırladı. İşte karşınızda dünyanın en büyük keşiflerinden biri; Age of Empires
III…

Efsane RTS’nin dönüşü

Age of Empires serisinin her oyunu, otoriteler tarafından aldığı ödüllerin
haricinde rekor sayıda gerçekleştirdiği satışları ile de adından çok söz
ettirmiştir. Bugüne kadar yapılmış Age of Empires oyunlarının 16 milyona yakın
sayıda satıldığını ve gerek İnternet üzerinden olsun, gerekse İnternet kafelerde
sayısız insanın hâlâ büyük bir zevkle oynadığını düşünürsek, aldığı ödülleri ve
şanı gerçekten hak ettiğini anlayabiliriz.

İlk oyunları ile strateji dünyasına bomba gibi düşen Ensemble Studios, bizlere
daha evvel hiç görmediğimiz kadar gerçekçi birim animasyonları sunmuşlar,
oldukça başarılı olan yapay zekâya sahip düşmanlar karşısında soğuk terler
dökmemize neden olmuşlardı. Daha sonra gelen oyunlar ile sürekli grafiksel
olarak gelişen oyun, aynı zamanda içerdiği ırklar ve stratejik öğelerin artması
ile de daha kapsamlı hale gelmişti. Kişisel olarak en çok beğendiğim Age of
Empires II, The Conquerors ek paketi sayesinde oynanabilirliği tavana vurmuştu.

Aradan yıllar geçmesine rağmen MK ofisinde hâlâ boş zamanlarda editörlerin
kozlarını paylaştığı en görkemli er meydanı olan ikinci oyunun ardından gelecek
yeni yapım pek çok yönden daha iyi olmalıydı. Günümüz grafik teknolojisinin
iyiden iyiye artması ile strateji oyunları için en zor karar olan üçüncü boyuta
geçilip geçilmemesi için Ensemble Studios hiç düşünmeden oyunlarını üçüncü
boyuta taşıyacaklarını açıklamışlardı. Zira en son oyun olan Age of Mythology de
üç boyutlu olarak tasarlanmıştı. Her oyun sever gibi bizler de büyük endişe
içine girdik. Üçüncü boyuta geçerek oynanabilirliğini sıfıra indiren nice oyun
görmüştük bugüne kadar ve Age of Empires gibi efsane bir oyunun oynanabilirliği
düşürecek bir karar alması bizi çok üzerdi. Ancak yapımcılar sadece grafikleri
değiştireceklerini değil oyun içindeki standart olan pek olguyu da baştan
aşağıya yenileyeceklerini hatta yeni özellikler de ekleyeceklerini açıklayınca
merakımız iyice arttı.

İlk intiba olumlu oldu

Yaz aylarına girdiğimiz günlerde Age of Empires ile ilgili bilgiler yayılmaya
başlandı. İlk olarak birkaç ekran görüntüsü yayınlandı ki hepimizin ağzını açık
bırakacak kadar kaliteli grafiklerdi bunlar. Genelde insanlara üzerinde oynama
yapılmış resimler olarak gelen bu görüntülerin aslında gerçeği yansıttığı resmi
kanaldan duyurulan videolarla kesinleşti. Artık akıllarda yeni bir soru
oluşmuştu: “Madem bu kadar kaliteli grafikler sunacak acaba benim sistemimde
çalışır mı?”. Tüm bu sorulara en iyi cevabı veren ise yayınlanan ilk oynanabilir
demo’su oldu.

Eylül ayının başında yayınlanan resmi demo ile yıllardır beklediğimiz, cevabını
aradığımız pek çok soru yanıtlandı. Evet, oyunun grafikleri gerçekten de
mükemmele yaklaşır derecede artmıştı. Evet, oynanabilirliğin güzel olan yanları
aynen korunurken, pek çok yeni öğe, oyunun her anında stratejik kararlar
vermemizi sağlayacak özellikler eklenmişti. Kısa sürede tükettiğimiz demonun
tadı damağımızda kalmıştı. Sonunda tarihler Ekim ayının ortasını gösterirken
efsanevi RTS oyunu geri döndü. Hem de ne dönüş! Age of Empires III, serinin
diğer oyunlarına göre göze ne hoş gelen ve stratejik öğeleri içinde en çok
barındıranı olarak karşımızda duruyor.

Sabırsızlığın sonu da selamet midir?

Age of Empires III tam 3 CD’den oluşuyor ve çok uzun olmayan bir yükleme
sürecinden sonra daha evvel izlemiş olma ihtimalinizin yüksek olduğu açılış
videosu ile bizleri karşılıyor. Dedik ya serinin üçüncü oyunu keşifler üzerine
kurulu. İşte video’da da bu konu üzerine yoğunlaşıyor ve Fransızı, İngilizi,
İspanyolu “Yeni Dünya” olan Amerika’ya keşfe çıkıyor.

Sonunda karşılaştığımız ana menü eski oyunlara göre biraz daha kapsamlı hale
gelmiş. İlk olarak arka planın artık üç boyutlu olduğu dikkatimiz çekiyor.
Oyunun bu noktasında alacağımız ekran yenileme hızı ile oyun içinde ne kadar
hızlı ya da yavaş oynayacağımızı az çok anlayabiliyoruz. Yaptığımız grafik
ayarlarının etkisini hemen oracıkta anlamamıza yardımcı olması bakımından gayet
güzel. Menünün ilk seçeneği olan “Learn to Play” sayesinde, eğer Age of Empires
oyunu ile ilk defa karşılaşıyorsak bilmemiz gereken her şeyin anlatıldığı
alıştırma bölümlerine giriyoruz. Buranın iki alt seçeneğinden “Master the Basics”
ile mouse’u nasıl kullanacağımız gibi en basit bilgiler anlatılırken ikinci
seçenek olan “Try a Game” ile savaş esnasında nasıl hareket etmemiz gerektiği
gibi basit bilgilerin verildiği mini oyuna giriyoruz.

Tek başına Age of Empires keyfi

Single Player moduna giriş yapmak istediğimizde dört adet alt seçenek ile
karşılaşıyoruz. Campaign, Skirmish, Custom Senario ve Saved Games. Campaign modu
gerçekte oyunun tek kişilik olarak oynanılacak esas olan ve hikayeye dayalı
bölümü. Bu seçenek üzerinden gittiğimizde, üç adet ana temadan oluşan uzun
hikayeyi oynuyoruz. İlk bölüm, Osmanlılar (Ottomans) tarafından istila edilmekte
olan Malta’nın şövalyesi St. John’un hikayesini konu alıyor. Oyunun bu ilk
bölümlerinde Türkler’in savaşçı ve zalim görünen tavrı sakın moralinizi
bozmasın. İlk bölümlerde görevler gereği fazlasıyla Türk Bayrağı taşıyan bina
yok ediyoruz, ancak ilerleyen bölümlerde aslında gerçek düşmanımızın Türkler
olmadığını hatta bizi büyük bir ihanetten koruyanlar olduklarını anlıyor ve
artık Türkler ile omuz omuza dövüşüyoruz. Diğer bölümlerde sırasıyla
Kızılderililerin, daha sonra da Fransızların hikayesini oynamaya devam ediyoruz.

Age of Empires III’ün hikaye modu için söylemek gereken ayrıntılar, genelde
entrikalar üzerine kurulu olduğu yönünde. Yani birkaç bölüm geçtikten sonra bile
hâlâ kimin dost kimin düşman olduğunu kestiremeyebiliyorsunuz. Aslında hemen her
strateji oyununun senaryo kuralı olan en yakın dostun tarafından aldatılma
burada da karşımıza çıkıyor, ama tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda da
farklı bir şey görmeyeceğimizi bilmemiz gerek.

Age of Empires klasiği Skirmish modu

Oynanış konusuna daha detaya ineceğim için şimdilik bu kısmı atlıyor ve Skirmish
moduna geçiyorum. Age of Empires oyunlarında her oyuncu önce senaryo görevlerini
bitirir ve ardından deliler gibi multiplayer modunda oynamaya başlar. Ancak kimi
zaman oynayacak arkadaş bulamadığımızda ya da kendi kendimize alıştırma yapmak
istediğimizde en çok başvuracağımız seçenek olan Skirmish modunda kendimize
istediğimiz ırkı seçip karşımıza da istediğimiz sayıda ve ırka tabi düşmanları
belirleyerek son ayakta kalanın kazandığı oyun moduna giriyoruz. Sadece üretim
ve savaştan ibaret olan bu mod belki de en çok varyasyon içerdiğinden ve her
defasında farklı olduğundan en çok sevilen seçeneklerden biri.

Custom Senario seçeneği ile daha evvelden editörler aracılığı ile yapılmış
haritalarda ve senaryolarda oyun oynayabiliyoruz. Genelde oyunların piyasaya
sürülmesinden bir süre sonra büyük ilgi gören bu seçenek ile kendi savaşınızı
veya tarihte çok sevdiğiniz bir savaşı önce yaratıp, sonra da oynamanız mümkün.
Son olarak Saved Games ile daha evvel senaryo modunda yarım bıraktığımız ve
oyunu kaydettiğimiz yerlerden devam ediyoruz.

Diğer seçenekleri kısaca anlatmak gerekirse. Multiplayer modu iki kısma
ayrılıyor. Birincisi ES Online ile İnternet üzerinde oyuncularla kapışmak,
diğeri ise LAN üzerinden oyuncular ile oynamak oluyor. Help and Tools bölümü
oyunun en kapsamlı menüsü. Burada oyunu güncelleyeceğimiz Update, grafik ve ses
ayarlarını en ince noktasına kadar düzenleyebildiğimiz “Options”, oyun içindeki
tüm birimleri, kişileri, haritaları ve tarihi objeleri tıpkı tarih kitabı gibi
anlatan detaylı bir “History”, yeni haritalar ve senaryolar yaratırken içinde
kaybolacağımız kadar detaylı “Senario Editor” bölümleri bulunuyor.

Artık oyuna başlasak iyi olacak

Tek kişilik oyunda ilk keşfedilecek kısım olan Campaign modu ile oyuna
başlıyoruz. Daha evvel de söylediğim gibi hikâyeye adımımızı attığımız anda
Malta adasında Osmanlılar tarafından saldırı altında olan bir orduyu
yönetiyoruz. İlk görevimiz genelde strateji oyunlarında basit görevler olduğu
düşünülen kale savunması. Yaklaşık onbeş dakika kadar Osmanlılar’ın ataklarını
savunmamız gerekiyor. Kolayca altından kalkabiliyoruz.

Asıl önemli olan ve herkesin merakla beklediği konu ise oynanışın nasıl
geliştiği. Age of Empires III, demo’sunda keşfettiğimiz gibi daha bu ilk bölümde
de grafiksel kalitesi ile hemen oynayanı büyülüyor. Eğer sisteminiz elverir de
grafik ayarlarını sonuna kadar açabilirseniz, mükemmele yakın derecede gerçekçi
deniz suyu yansımasını, shader tekniği ile son derece gerçekçi olan zemin
detaylarını ve gölge efektleri ile görsel şölen yaşayabiliyorsunuz. Eğer
sisteminiz yeterince iyi değil de ayarları kısmak zorunda kalırsanız dahi fazla
üzülecek bir şey yok. Çünkü oyunun grafik ayarları kapalıyken bile hâlâ serinin
en yüksek kalitede grafik sunan versiyonu. Üstelik grafiklerdeki kaplamalar
düşük ayarlarda detaysızlaşsa bile savaşlara inanılmaz derece atmosferik etki
yaratan yıkılan, parçalanan binalar ve dört bir yana fırlayan moloz parçalarını
Havok motorunun gücü ile halen görebiliyorsunuz. Gerçekten savaşları izlemeyi
müthiş bir keyfe dönüştürüyor bu sahneler.

Shader ve gölge kapalı Shader ve gölge açık




Hemen burada oyuna ilk başladığımda çok yakındığım bir konuyu paylaşmak
istiyorum. Oyuna ilk başladığımda ekranın yarısını kaplayan alt menü ve sağda
solda çıkan açıklamalardan dolayı oyun ekranını neredeyse hiç göremiyordum.
Bunun üzerine ekran çözünürlüğünü yükselttim hatta gözümü karartıp çözünürlüğü
1600 x 1200 yaptım, ama halen bir değişiklik olmayınca büyük hayal kırıklığına
uğradım. Tek ekranda pek çok birimi görmek ve rahatça kontrol etmek zorunda
olduğumuz bir oyunun görülebilir ekranının küçük olması tam beni çileden
çıkaracaktı ki, ayarlar kısmında derdime derman olacak birkaç seçenek keşfettim.
Eğer grafik ayarları bölümünde alt menüyü minimize eder, kamera mesafesini de en
uzağa çekersek bana göre en ideal görüş açısını elde ediyoruz. Tıpkı eski Age of
Empires oyunlarında olan açıyı yakalıyoruz.

Kontroller aynen eski oyunlar gibi

Genel oynanış bakımından yeni versiyonun büyük bir değişikliği yok. Birim
seçimi, birimlerin görev dağılımı hatta bina yapımı sırasında kullanacağımız
klavyedeki kısayol tuşları olmak üzere hepsi eski oyunlar ile bire bir aynı.
Sadece kamera kullanımında bir iki seçenek var. Age of Empires III’de mouse’un
tekerleği sayesinde kamerayı istediğimiz kadar yakınlaştırıp uzaklaştırabiliyor,
Ctrl tuşu ile birlikte klavyenin sağ , sol yön tuşlarına basarak kamera açısını
değiştirebiliyoruz. Fakat standart halinde de gayet rahat oynanılabiliyor.

Gelelim oyundaki genel farklılıklara. Değiştirilen ve geliştirilen sayısız
özellik olduğundan aklımda kalan her şeyi bir bir açıklamaya çalışacağım. Elbet
kaçırdığım bazı konular olacaktır. İlk olarak oyunumuzda artık üç adet
kaynağımız var; et, odun ve para. Taş ihtiyacını ortadan kaldırmış durumdayız.
Oyunun ana fikri keşif üzerine kurulu olduğundan her bölümde mutlaka haritayı
araştırmalıyız. Çünkü haritaların en kuytu köşeleri hazinelerle dolu. Genelde
her biri vahşi hayvanlar tarafından korunuyor olduğundan, en az üç dört askerden
oluşan keşif grupları yapmalıyız. Diğer yandan oyunun ticaret kısmı iyice
arttırılmış. Bulunduğumuz haritalarda sürekli dolaşan Kızılderili ticaret
kolonileri var. Eğer bu ticaret yollarını ele geçirirsek sürekli para akışı
sağlıyoruz.

Yeni eklenen bir diğer özellik de çevredeki minik kabilelerle ortaklık kurmak.
Haritaların sağında solunda genelde bir iki barakadan oluşan kabilelerin
yanlarına Trading post denilen birimlerden kurarsak, burada yaşayan kabile
üyelerinden askerler üretebiliyoruz. Hatta sadece asker üretmekle kalmayıp bu
kabilelerin kendilerine has olan özellikleri de kendi askerlerimize gelişim
sağlayarak ekleyebiliyoruz.

Köklü değişiklikler

Ensemble Studios oyuna artık hafiften RPG havası katmak istemiş olacak ki
savaşlar esnasında yaptığımız her hareketten deneyim puanı kazanıyoruz. Kimi
zaman bir hazineyi ele geçirince, kimi zaman ise esir olan askerlerimiz
kurtarınca topladığımız deneyim puanları sayesinde seviye atlıyoruz. Atladığımız
seviyeler sonucunda da ana şehrimizden gelecek olan birim veya gelişimlerin
neler olacağını belirliyoruz.

Age of Empires III’ün en büyük yeniliği Home City’de gizli. Nedir bu Home City?
Her bölümde ilk yaptığınız ve sürekli korumak zorunda olduğunuz ana şehrinizin
içinde kendi kendine bir üretim oluşuyor. Biz de düzenli olarak şehrimizi
ziyaret edip ihtiyacımız olan askeri birim, gelişim ya da kaynağı sipariş
edebiliyoruz. Bu sipariş işinin gerçekleşmesi için ekranın sol tarafında duran
bayrağımızı kullanmamız gerekiyor. Biz düşmanları öldürdükçe bu bayrağın
altındaki bar doluyor ve her doluşunda bize bir siparişlik hak tanınıyor.
Bayrağa basıp şehrin içine girdiğimizde o anda bulunduğumuz çağa göre sipariş
seçeneklerine tıklıyoruz. Bu seçenekler, her bölüm sonunda bizim istediklerimiz
dahilinde oluşuyor ve genelde oyun sırasında nelere ihtiyaç duyuyorsak o
seçenekleri belirlememiz gerekiyor.

Sipariş içerikleri genelde birkaç köylü getirme, yiyecek yardımı alma, birkaç
adet askeri birim getirtme ya da mevcut olan birimleri geliştirme gibi
özellikler oluyor. Bu seçenekleri atladığımız seviyeler karşılığında alırken,
ulaşabileceğimiz en yüksek çağ da önemli rol oynuyor. Son olarak ana şehrimizde
yaptığımız özelliklerden biri de binaların görünüşünü değiştirmek. Ana şehrimiz
içinde bir sonraki bölümde ihtiyaç duyacağımız objelerin seçimini yaparken
istersek şehrin görünüşünü değiştirecek bazı gelişimler yapabiliyor, binaların
renklerini değiştirebiliyor, üzerlerine flamalar asabiliyoruz.

Minik değişiklikler

Aklıma gelen diğer minik değişiklerden biri de sur kapıları. Age of Empires
oyunlarında düşmanın şehrimize girmemesi için sur örer, kendimizin girip
çıkacağı kapılar açardık. Ancak bu kapılardan biz geçerken açık olmasını fırsat
bilen düşman da hemen sızarlar ve şehrimize girmiş olurlardı. Bu sefer
oyunumuzda sur kapısı açık bile olsa düşman içeri giremiyor. Belki kimisine göre
yanlış olduğu düşünülebilir, ancak ben gayet yerinde bir değişiklik olarak
görüyorum.

Yiyecek için bol bol yaptığımız tarlaların yerini artık Mill binaları almış
durumda. Burada tarım yapılırken birden fazla köylüyü çalıştırabiliyoruz.
Eskiden geçilmez olan ağaçlar artık gayet rahat bir şekilde aralarında yürünerek
geçilebiliniyor. Gayet mantıklı hale gelmiş olan ağaçlar arasında yürüyebilme
özelliği sur yapımının değişmesine de neden olmuş. Ağaçları geçilmez sanıp duvar
örersek, gülünç duruma düşmemiz olası.

Artık ürettiğimiz askeri birimler tek tek değil beşerli gruplar halinde
çıkabiliyorlar. Böylece askerden bir tane üretirken geçen zamanda beş tane
üretmemiz mümkün. Mesela bir asker üretimini üzerine dört defa basarak
seçtiğimizi düşünelim. Bu dört asker üretim süreci bittiğinde toplu halde
çıkıyorlar. Aynı mantıkla o askerden sekiz adet üretmek için basarsak önce beş
tanesi birlikte çıkıyor daha sonra yine aynı süre beklenip üç adet kalan asker
orduya katılıyor. Bu noktadan ilerlersek; her birimden beş ve beşin katları
şeklinde üretim yapmamız en mantıklısı olanı.

Anlatmakla bitmeyecek

Açık söylemek gerekirse Age of Empires III ile ilgili aklıma gelenleri söylemeye
kalksam bu yazı hiç bitmeyecek gibi duruyor. Artık teknik detaylardan bahsetmek
istiyorum. Age of Empires III, bana göre bugüne kadar yapılmış en iyi grafikli
strateji oyunu. Özellikle ışık, sis ve su efekti ile tavana vuran görsellik, en
son sürüm Havok fizik motoru ile süslenen parçacık modelli hasar şekli ile
grafiksel olarak son noktaya ulaşmış oluyor. Bir binaya top ile saldırı
yaptığınızda her vuruşunuzda binadan birkaç parça kopup etrafa yayılıyor ve son
patlaması ile yerle bir oluyor. Askeri birimlerin hareket animasyonları gayet
başarılı olduğu gibi patlamalar sonucu sağa sola fırlamaları göze oldukça hoş
görünüyor.

Sesler konusunda her zaman iyi iş çıkaran Ensemble Studios bu oyunda da bizi
hayal kırıklığına uğratmıyor. Mükemmel seslendirmeler ve gerçeğine son derece
yakın ses efektleri ile de kulaklarımıza bayram yaşatıyor. Seslendirmeler
serinin diğer oyunları gibi kaliteli. Hemen akla gelen Türk karakterlerin
seslendirmeleri ise çok iyi sayılmaz. Aynen ikinci oyunda olduğu gibi “Tamam”,
“Hücum”, “Hadi bakalım” gibi sözcüklerden daha öteye gidemiyorlar.

Ses efektleri konusunda ise söyleyecek söz bulamıyorum. Büyük bir deniz
muhaberesi esnasında havaya girmek için sesi biraz yükselttiğimde ev halkına
savaş filmi izliyormuş intibası verdim ve sesi kısmam için bir ihtar aldım.
Seslerin kaliteli ve büyük gümbürtü koparan cinsten olmasının haricinde gerçeğe
de çok yakın yönleri var. Mesela bir top ateşlediğimizi var sayalım. Elbette
ekran topun ateşlendiği sahneyi gösteriyorsa büyük bir gümbürtü duyuyoruz. Fakat
ekran o anda başka bir yeri gösteriyor ise bu sefer çok uzaklardan gelen bir ses
olarak duyuyoruz topun patlamasını. Oysaki başka oyunda olsa ekran topu
göstermediğinde sesi de duyulmazdı. Age of Empires III’te bu iş çok iyi
kotarılmış.

Son olarak bir de sistem gereksiminden bahsedelim. Age of Empires III’ün ReadMe
dosyasında belirtilene göre oyunu çalıştıracak en düşük sistemin 1.4 GHz
işlemciye, 256 MB RAM’e ve 64 MB’lık DirectX 9.0 destekli ekran kartına sahip
olması gerekiyor. Ayrıca oyunun en iyi çalıştığı işletim sisteminin de Windows
XP olduğu ayrı bir not olarak ekleniyor. Elbette bu açıklanan sistemin oyunu en
düşük grafik ayarlarında çalıştıracağını ve özellikle çok oyunculu modlarda
oyuncu sayısı arttıkça sistemin zorlanacağını ve sonunda kilitlenebileceğini göz
önünde bulundurmak gerek.

Son sözlere geldiğimizde, uzun süredir dört gözle beklediğimiz oyunlar bir bir
piyasaya çıkıyor. Kimisi tahminimizin çok altında kimisi ise çok üstünde oluyor.
Açıkçası ben Age of Empires III’ü oynarken ne çok etkilendim, ne de üzüldüm.
Serinin bu yeni oyunundan ne bekliyorsam tamamıyla hepsini buldum. Zaten oldukça
başarılı olan bir oyunun grafiklerini süsleyip bir iki yenilik ekleyince ister
istemek ortaya yine bir klasik çıkıyor. Yani mükemmel olmaya yaklaşmış, strateji
çıtasını iyice yukarı taşımış bir oyunun yeni versiyonundan da aynı keyfi
aldığınızda söyleyecek fazla bir şey kalmıyor. Eğer strateji oyunlarını
seviyorsanız zaten bu oyunu çoktan almış ve bitirmeye çabalıyorsunuzdur. Ancak
hayatınızda hiç Age of Empires oynamamış ya da bu tip oyunlardan haz
etmiyorsanız kesinlikle bir kere deneyin. İnanın pişman olmayacaksınız.

Yazımı oyundaki en önemli Osmanlı karakteri olan Suleyman the Magnificent
(Muhteşem Süleyman’ın) sözleri ile bitirmek istiyorum: “Tamam. Hadi bakalım.
Hücuuuuum!”

OSMANLI NOTLARI:

Age of Empires III’te ana hikâyede yan rol oynasa da Osmanlılar pek çok bölümde
boy gösteriyor. Osmanlılar’ın zamanında kullandığı pek çok bayrak olmasına
rağmen oyuna şu anda ülkemizin bayrağı olan Türk Bayrağı modelini eklemeyi uygun
görmüşler. Sanırım yabancı oyuncuların aşina oldukları bu bayrak ile ırkı daha
iyi anlamaları için…

İkinci olarak Osmanlılar oyunun başında sanki kötüymüş, işgalciymiş gibi
gösterilse de hatta oyun içinde geçen bir cümlede “I am Scothish, and you are
Turkey dog!” (Ben İskoç’um sen ise Türk köpeğisin!) dense de daha sonra
hikayenin akışı şekillenince aslında Türklerin kötü bir amaç gütmedikleri, hatta
İskoçlara yardım ettikleri anlaşılıyor ve o sözü sarf edenler ile omuz omuza
dövüşülüyor. Dolayısıyla oyunun başında yapımcılara artan öfkemiz bir nebze
azalıyor.

Ana hikayenin son bölümlerinden birinde Osmanlı’nın İstanbul’u işgali sırasında
kullanılan devasa toplardan birini kontrol ediyoruz. Denizden geçen her bir
gemiyi tek seferde suya gömüyoruz ki bu olay Osmanlı’nın gücünü bir kez daha
kanıtlıyor.

IRKLAR:


İspanyollar,

hem yer birliklerinde hem de atlı birliklerde oldukça güçlü askeri birimlere
sahipler. Ana şehirlerindeki üretim ekonomik yönden onları hep önde tutuyor.
İspanyolların askeri birimleri genelde daha ucuz.


İngilizler
‘in
göçmenlere çabuk kucak açması en güçlü ekonomilerden birine sahip olmalarına
neden oluyor. Musketeer (Silahşor) ve Hussar (Süvari) birimleri İngilizlerin en
büyük gücünü oluşturuyor. İngilizler teknolojik olarak ve denizcilik alanında ön
plandalar.


Frasızlar
‘ın
ekonomisi yavaş gelişiyor, fakat savaş konusunda gayet güçlüler. Fransızlar
ani saldırılar yapabilecek kapasitede değiller, ancak atlı birlikleri olan
Cuirassier’ler oyunun en güçlülerinden. Ayrıca Fransızlar Amerikan yerlileri ile
oldukça yakınlar.

Portekizliler,
oyuna iki adet merkez bina ile başladıklarından en hızlı büyüyen
topluluklar. Spyglass (dürbün) özelliği ile düşmanların yerlerini kolayca
bulabiliyorlar. Sahip oldukları birimler kendi sınıflarında güçlü sayılırlar,
fakat Dragoons ismi verilen atlı birlikler özellikle güçlüler.


Hollandalılar,

sınırlı sayıda işçi ve para ile başlıyorlar. Ekonomik olarak dezavantajlı
başlamalarını banka yaparak ve para üreterek gideriyorlar. Hollandalıların
ekonomisi kendi kendini düzeltip idare ederken defansif olarak da binaları
oldukça güçlü.

Almanlar
da tıpkı Hollandalılar gibi sınırlı sayıda işçi ile başlıyorlar ve
ekonomileri yavaş ilerliyor. Ancak köylü vagonları ve atlı birlikler hazır
olarak geliyor. Ayrıca ana şehirlerinden paralı asker de çıkarabiliyorlar.


Ruslar,
fazladan kaynak ile oyuna başlıyorlar, ancak daha az sayıda işçileri oluyor.
Ruslar aynı zamanda hızlı bir biçimde saldırı yapmaya odaklanmış durumdalar.
Birimleri zayıf olmasına rağmen hızlılar ve sayıca üstün olduklarında gayet
başarılı savaşlar çıkarıyorlar.


Osmanlılar
’ın
işçileri otomatik olarak şehre geliyor. Cami inşa ederek ve araştırmalar
yaparak halkının üretimini düzenli yapmasını sağlıyorlar. Hem Avrupa hem de
Asya’da topraklarının olması neticesinde askeri birimleri de çeşitlilik
sağlıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu