Alone in the Dark
Oyun müdavimleri için, Alone in The Dark (AITD) isminin yeri ve önemli
farklıdır. Bir türün öncüsü sayılan Alone in The Dark hakkında bundan 7 yıl
öncesine gidebiliyor ve karanlık sokaklarla çevrili bir malikâne, bir de huysuz
bir köpeğin olduğu PC demosunu oynadığımı hatırlıyorum. Tam 7 yıl sonrasında
Eden Games tarafından tekrar hayata döndürülen serinin PS2 ayağını, Obscure
serisinden tanıdığımız Hydravision Entertainment hazırladı ve Survival Horror
türünün öncü oyunu geri döndü. Peki buna değdi mi?
Şehir boyu felaket
Başrolde tanıdık bir isim var. Edward Carnby’i yönettiğimiz AITD’ta New York
şehri ile Central Park’ı çevreleyen mistik güçler ve yaratıklara karşı mücadele
vermemiz gerekiyor. İlk etapta Edward, kendisi de dahil olmak üzere tüm
olaylardan habersiz ve doğal olarak öğrenmekte ona düşüyor. TPS bakış açısına
sahip oyunumuzu istediğimiz an FPS konumuna da getirebiliyoruz. Oyunun ilk
anları, zaman zaman oldukça heyecanlı dakikalara sahne olduğu gibi, hem de oyuna
alışabilmemiz için bir nevi eğitim turları kıvamında geçiyor diyebiliriz.
Çevredeki çoğu eşya ile etkileşime girebiliyor, bunları kendi amaçlarımız
doğrultusunda kullanabiliyoruz. Bir yangın ile karşı karşıya kaldığımızda onu,
etrafta bulabileceğimiz bir yangın söndürme tüpüyle söndürebilir, kilitli bir
kapıyı açmak için, yine çevreden bulabileceğimiz ağır bir eşyayı kullanabiliriz.
Zaten eşya veya silahların yakınına geldiğimizde veya tırmanabilecek bir çıkıntı
olduğunda, ekranda aksiyon tuşları beliriyor. L1 ile el fenerini
kullanabiliyorken, R1 sayesinde de çakmak, silah gibi gereçleri kullanılabilir
konuma getirebiliyoruz. Edward’ın sahip olduğu araç gereç envanterine göz
gezdirmek ve gerekli değişiklikleri yapmak için ise, Select tuşuna basmamız
yeterli oluyor. Söz açılmışken oyunun kontrolleri, ilk etapta pek dost canlısı
değil. Bunun acısını daha ilk asansör görevinde görebiliyorsunuz. Oyun,
genellikle belirli aralıklarda Save yaptığı için, başarısız olduğunuzda en başa
dönmeniz sinir bozucu oluyor genellikle.
Toplamda 10 ana görev başlığı altında hazırlanmış Alone in The Dark. Her bir
görevi tamamladığımızda, yeni göreve başlamadan önceki maceranın özeti geliyor
ekrana. Yapımcılar, oyunun bir dizi tadında geçeceğini daha önce belirtmişlerdi.
Ayrıca tüm bölümleri, ana menüden açabiliyor ve oynayabiliyorsunuz. Oyunda yer
alan herhangi bir sağlık barı veya mermi göstergesi de yer almıyor.
Yaralandığımız taktirde, renkler siyah beyaza dönüşüyor ve kalp atışlarımız
hızlanıyor. Tüm bunlar, oyunun atmosferini daha da iyi yansıtabilmesi için
düşünülmüş, ama AITD için bir korku oyunu tabirini kullanmak pek doğru olmuyor.
Sürekli aksiyon içerisindeyiz. Özellikle araba kullandığımız bölümler, bana göre
oldukça heyecanlı hazırlanmış. Oyun boyunca yanımızda yer alan karakterler ise,
sadece görüntü olsun ve korksun diye eklenmiş sanki. Olumlu yönde hiçbir
katkıları yok.
Bir görünüp bir kaybolmak
Grafiksel olarak pek umut vaat etmemekle birlikte oyunda yer alan hatalar, göz
yumulacak gibi değil. Yanınızda gelen bayan karakterin bir süre sonra
kaybolmasını ve birkaç saniye sonra tekrar ortaya çıkmasını açıklamak zor olsa
gerek. Ortama göre ayak uyduran müzikler, oldukça güzel, fakat aynı bölümü
tekrar tekrar oynuyor ve yine de eksik bir şeyler yapıyorsanız, bunların üstüne
binen aynı müzikler, mide bulantısı etkisi bırakıyor.
AITD, yıllardır devam eden gelişim süreci sonrasında, mükemmel olarak tabir
edilen bir oyun olarak bekleniyordu. Tabii ki bu beklenti PS2’den çok PC ve X360
versiyonları için geçerliydi ve ne yazık ki beklenilen gibi olmadı. Ne olursa
olsun AITD, eşine zor rastlanır bir oyun. Hele ki şu zamanlarda…