Oyun İncelemeleri

Anno 1800

Oyun dünyasının en köklü strateji serilerinden biri olan Anno serisi, bugün inceleyeceğimiz Anno 1800’ü saymazsak son iki oyundur bizleri geleceğe, hatta uzaya taşımıştı. Serinin takipçileri ve hayranları tarafından ilk başta heyecanla karşılanmış olsa da, Anno serisinin geçmişimizi önümüze seren o otantik havasından çıkması, zaman içerisinde seriye olan ilgiyi de azaltmıştı. Ubisoft ise durumun farkında olacak ki yeni oyun ile birlikte bizleri yeniden geçmişe götürüyor. 1800’lü yıllarda, sanayi devrimine davet edildiğimiz Anno 1800’de, bir tarım kolonisi olarak başladığımız yolculukta, gelişerek sanayi devrinin altın çağına yolculuğa çıkıyoruz.

Öncelikle seriye uzak olan dostlarımız için Anno 1800’ün tam olarak bir Tycoon oyunu olmadığını belirtelim. Anno 1800, içerisinde cüzi miktarda da olsa savaş ve diplomasi elementleri bulunduruyor, ancak ağırlıklı kısım tabii ki ticaret ve şehir kurma üzerinden ilerliyor. Cities: Skylines, SimCity, Tropico gibi oyun serilerini oynamış oyuncular için hiç yabancılık çekmeyecekleri bir deneyim sunuyor Anno 1800, hatta birçok konuda bu oyunlardan daha anlaşılır ve sade bir biçimde.

Anno 1800 içerisinde iki farklı oyun modu bulunuyor. Bunlardan biri babamızdan kalan borcu üstlenip, yaşadığımız şehirden sürgün edildiğimiz, ve bir adaya yerleşip boynumuzun borcunu ödediğimiz bir hikayeyi ele alıyor. Genel anlamda görevler alıp, borcumuzun karşılığını ürettiğimiz ürünler ve para yolu ile ödüyoruz. Bu durum esnasında hazırlanmış olan diyaloglar hayli başarılı. Bir Tycoon oyununa göre fazlasıyla üzerine düşünülmüş ve oyunun atmosferini olumlu yönde etkileyen bir diyalog zinciri oluşturulmuş.

Oyunun diğer ve birçoğumuzun ilgilendiği asıl mod’u ise Sandbox mod’u. Bu mod’da farklı ada ülkelerinden oluşan bir haritada kendi şehrimizi kurup diğer ada devletleri ile ticaret, diplomasi ve savaş gibi seçeneklerimiz mevcut. Herhangi bir hikaye olmadığı için tam anlamı ile özgür kaldığımız bu mod, oyunu uzun süre oynamak isteyen oyuncuların hayli hoşuna gidecektik. Yine hikaye mod’undaki gibi bir tarım ülkesinden başlayarak sanayileştiğimiz sandbox mod’unu kesinlikle tavsiye ediyorum. Ancak öncesinde oyunun sistemlerini öğrenmek için hikaye mod’undan başlayabilirsiniz.

Yeni Anno’nun ilk bakışta dikkat çeken özelliği, görsellerin kalitesi diyebiliriz. Grafiksel anlamda Ubisoft Anno serisini her zaman Tycoon ve strateji türünde iddialı olacak şekilde geliştirmiştir. Anno 1800’de de bu iddiayı kanıtlamış gözüküyor. Çevre detayları, ışıklandırmalar, kaplamalar, herşey güzel gözüküyor. Ancak görsel anlamda en çok dikkatimi çeken durum detaylar oldu. Gerçekten şehri inşa ettiğinizde şehrin bir şekilde yaşadığını hissedebiliyorsunuz. Bu durumun eksikliğini Cities: Skylines ve Tropico gibi oyunlarda hissediyorduk, ancak Anno 1800, oluşturduğunuz şehrin gerçekten yaşıyor olduğu hissiyatını vermeyi başarıyor. Görsel anlamda tek eksikliğin gece gündüz döngüsü olduğunu belirtebilirim, ancak geliştiriciler gece gündüz döngüsünün de ilerleyen zamanlarda oyuna ekleneceğini belirtmiş. Kısacası görsel anlamda oyun hayli hoş gözüküyor.
Anno 1800’ün ses kalitesi konusunda da iyi işler ortaya koyduğunu belirtebilirim. Keza oyunun müzikleri ve diyalogları oldukça başarılı. Şehrin atmosferini hissettiren çevre sesleri de detaylıca hazırlanmış. Ubisoft’un sanat yönetimininin kalitesini her oyunun da görebiliyoruz. Anno 1800, bu konuda da başarılı bir iş çıkarmış. Hatta oyun esnasında bazı zamanlarda başlayan festivallerde, koronun müzikleri bile özenle hazırlanmış. Festival alanına zoom yaparak müzikleri dinlediğim dahi oldu.
Yapımın Tycoon elementlerindeki bir diğer güzelliği ise üretim zinciri özelliğinin anlaşılır bir şekilde tasarlanması olmuş. Örneğin sabun üretmek için öncelikle domuz çiftliği ve kesimhane yapmanız gerektiği sırasıyla gösteriliyor. Bu zinciri kurduğunuzda sabun üretimi için gereken tüm binalara ve yapılara sahip olduğunuzu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Diğer tycoon oyunlarında bu zincirler net bir şekilde oyuncuya tanıtılmadığı için oyuncular üretmek istedikleri ürünün temel maddelerini anlamakta zorluk çekebiliyordu. Ubisoft bu konuda güzel bir iş çıkarmış diyebiliriz.
Tabii ki şehrinizin tüm ihtiyaçlarını karşılamak için tek bir adanın yeterli olmadığını da belirtelim. Örneğin işçi sınıfının ihtiyaç duyduğu bira üretimi için ekmeniz gereken bazı bitkiler kendi adanızda yetişemeyebiliyor. Bu ürünü yetiştirip kendi adanıza gemileriniz yardımı ile taşımanız gerekiyor. Aksi takdirde bira ihtiyacını karşılayamadığınız işçi sınıfının mutluluğu, dolayısı ile de verimi düşebiliyor. Hatta adanızdan taşınabiliyorlar.
Sınıf sisteminin üzerinde biraz daha durmak gerekiyor keza oyunun temel mantığı bu sınıflar üzerine kurulmuş. Şehrinizin nüfusunu arttırmak için kurduğunuz ,evler çiftçi evleri olarak kuruluyor zaman içerisinde nüfusları arttığında işçi sınıfı ve zanaatkar olarak upgrade edilebiliyorlar. Bu upgrade sisteminin inceliği ise şehrinizi ayakta tutmak, ve kendi kendine yeten bir şehir halinde kalabilmek için daima her sınıftan insana ihtiyaç duyuyor olmamız. Tüm çiftçileri işçi sınıfına geliştirirseniz şehrinizde çiftçi eksiği boy gösterecek dolayısı ile gıda gibi temel ihtiyaçları karşılayamayacak duruma geleceksiniz, bu da bu ihtiyaçları ya ithal etmeniz, ya da aç kalmanız anlamına gelecek. Bu yüzden tarımı daima desteklemelisiniz, aksi takdirde soğan fiyatları tavan yapabilir, tanzim noktaları açmak zorunda kalabilirsiniz.
Uzun lafın kısası Anno 1800 hem görsel hem de mekaniksel olarak başarılı bir oyun olmuş. Şehir yönetiminin yanında, diplomasi ve hafif savaş mekanikleri ile türü seven oyuncuların beklentilerini fazlasıyla karşılayacaktır. Hali hazırda bir Anno takipçisiyseniz yeni oyunu kesinlikle tavsiye edebilirim. Öte yandan Cities: Skylines gibi şehir yönetimi ve tycoon türüne de aşinaysanız, Anno 1800 bu taraftaki açlığınızı da dindirebilecek bir oyun olmuş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu